YANIT
Önceki yanıtlarımda değindiğim gibi bizler –kendi aramızda bile- farklı düşüncelere yer veren (saygı duyan) anlayıştayız. Bu nedenle bölünme konusunda iki ayrı görüşümüz vardır.
Bunlardan ilki, grubumuzun temel (en baştan beri var olan, önceleri benim de benimsediğim) görüştür. Bu görüşün çıkış noktası dünya üzerindeki pek çok antik inancın yaratılış mitinde neredeyse ortak şekilde anlatılan "Bir alt tanrının yaratıcıya savaş açması ve savaşı kazanarak evreni ortadan ikiye bölmesi"dir.
(Bu konuda detaylı bilgi edinmek için Tutsak Evren ve Sınırın Ötesi adlı kitabımı okuyabilirsiniz.)
Hepimiz bilimsel beyinli (çok zeki manasında değil, "kanıt yoksa gerçek yoktur" mantalitesinde) kimseleriz. Ancak ben sanırım arkadaşlarımdan daha "somut kesinci"yim :) (ki, söz ettiğim yaklaşım anaerkil ezoterimzde hiç tutulmaz). Bu yüzden yaratılış hakkında giderek daha bilimsel varsayımlar geliştirmeye koyuldum. Üstelik imana yatkın karakterim de vardı. Böylelikle tıpkı sizin gibi düşünmeye başladım: Bu "bölünme" hipotezi, hem fizik (ifade ettiğiniz gibi "dış etki yoksa değişim olmaz"), hem de iman ("Yaratıcı yenilemez, o mükemmeldir") olarak tatmin edici değildi.
Kendi tezime göre bölünen bir şey yoktu... Ama biraz da vardı! Olay "Evrenin bölündüğü (her şeyin kötü olduğu) hakkında bir yanılsama"dan öte değildi. Düşüncemi biraz romantikleştirerek şöyle demekteydim: Bizler hala Cennet'te, yaratıcı enerji ile kontak halinde, ama kişisel (ya da alansal, hatta ortak alanlar biçiminde) bir illüzyon içindeyiz.
Düşüncemi en baştan, şıklar halinde bir özetleyeyim:
- Var olan tek şey karanlık sonsuz –bizim makrokozmos varlığı beyinlerimize göre- hiçliktir.
- Hiçliğin ortasında sonsuz bir Ana Enerji vardır.
- Her ikisi de her zaman var olmuştur. Bunun öncesi yoktur. (Uzay-zaman ortamı beyinlerimizin "zamansızlık" olgusunu kavramasına olanak yoktur.)
- Enerji yaratılamaz ve yaratılmamıştır. Enerjinin başı ve sonu yoktur, ebedidir. (Uzay-zaman ortamı beyinlerimizin "ebedi" olgusunu kavramasına olanak yoktur.)
- Enerjinin temeli (parçacıklar) ve enerjinin özellikleri (kuvvetler, yük ve alanlar) her zaman fizik üstü konumda da vardır.
- Fizik evreni, yani kozmos, bu ilksel Ana Enerjiden kaynaklanan bir başlangıçtır.
- Bu başlangıç bir karadeliktir.
- Başlangıcın öncesi (ona İlksel enerji, Tanrı, Yaratıcı, Allah, Ana Tanrıça, Baba Tanrı, Cennet diyebilirsiniz) fizik açıdan Beyaz Deliktir. 1
- Beyaz delikten bir Kara Delik var olmuştur. 2
- Karadeliğin içindekiler "olay ufku"nda (kabaca yüzeyinde) birikirler.
- Bu iki boyutlu birikimler, üç boyutlu olarak yansıyarak evreni –hologram şeklinde- var ederler.
(Bu konuda bilgi edinmek adına KARA DELİKLER (Sanal Varlıklar Mıyız?) - 3. Bölüm: KARA DELİKTEN Mİ YANSIMAKTAYIZ?
adlı makalemi okuyabilirsiniz.)
Evrenin var oluşu hakkındaki bu teori –buraya dek- biraz farklılıklar içinde olsa da, fizik ortamında tartışılmaktadır. (Bütünü ile benim keşfim değildir.)
Ezoterizme geçelim.
Bana göre bizler (örneğin siz, ben ve arkadaşlarım) aslı/özü Beyaz Delik gerçeğinden kaynaklanan bir Kara Deliğin yüzeyine birikmiş, buradan yansıyarak boyut kazanmış bilinçleriz, EM alanlarız.
Demek oluyor ki, hem gerçeğiz, hem değiliz.
Ana alanımız (EM alanımız değil, ondan önceki özgün alanımız), Beyaz Delikte ve gerçek; EM alanımız ve bedenimiz Karadelikten yansıyan hologram… yani bir illüzyondur.
Bilincimizi uykuya, rüyaya, rüyada görülen kabusa benzetmeme; "Evren illüzyondur" dememe neden olan bu durumdur.
(Bu durumu bir bölünme olmasa da "bütünden parça kopma" ya da "bütünün bir bölümünün farklı şekle girmesi" olarak algılayabiliriz. Yani bizim eski bölünme teorisini savunan arkadaşlarım da hatalı değillerdir.)
Şimdi iki postulayı anımsayalım:
- Bilincimiz (alanımız/ruhumuz); özgün hali Beyaz Delikte olan, ama bir holograma dönüşmüş (uykuya dalmış) illüzyondur.
- Kuantum mekaniğinin bir yorumuna göre evreni bilinç meydana getirmektedir.
O zaman hedef, hologram ortamdan (uykudan, hayalden) Beyaz Delikteki özgün bilincimize (alanımıza) dönmek olmalıdır ve eğer bu başarılabilirse uykumuzu açtığımız oranda bilincimiz Beyaz Deliğe yaklaşacak, uykuyu açma oranımıza paralel şekilde Beyaz deliğe uygun bir bilinç ile evreni yaratacak, giderek rahat bir hayata sahip olacağız demektir.
Beyaz Deliğe yaklaşma yolumuz ise bu hayatta "erdem" olarak özetlenen Beyaz Delik gerçeklerini bilincimize perkitmekten başka bir şey değildir. Sempatizasyon yasasına göre "benzer, benzeri çeker".
DİP NOTLAR
[1]
Beyaz Delik bize göre "Takyon Evreni"dir.
[2]
Beyaz Delikten, Kara Deliğin fışkırma nedeni giderek fizik bilimi ortamında formülize edilebilmektedir (keşfedilmektedir).