YANIT
İlk adımda bir konunun altını önemle çizeyim: Keramet sahibi kişilerin sözlerine ters yönlü şeyler söyleyeceğim için biraz gerginim. Benim sıradan bir araştırmacı olduğumu ve teorilerimizi hiçbir zaman “mutlak doğrulardır” diye sunmadığımızı belirterek başlayalım.
Ateşin el yakamaması keramet belirtisi olabilir mi? Bilmem ki? “Keramet sahibi olmak” hakkında hiçbir araştırmamız yok. Ancak eğer keramet sahibi olmak, Yaratıcı ile yoğun kontak anlamında ise -bizim sisteme göre- bu kontağın ateşin el yakmaması gibi bir sonuç yaratması beklenemez. Sistemimiz QM ve ETC benzeri objektif bilim dalları üzerine kurulu olduğu için (daha gerçeği, somut teorilerin ezoterik yorumları sayılabileceği için), 722nin sevgi ve kerametin gerçek içeriği gibi sübjektif kavramlar hakkında fazla yetkin sayılamayacağı açıktır.
Yine de konu ile ilgili aklımdaki bilgileri (daha doğrusu olayları) aktarayım. Size ilginç gelecek olabilirler.
1 - Beni izleyenler bilirler; “dinle dinayetle ilgisiz” yapıdaki, kendini sık sık “sıkılırım öyle şeylerden, ben avantürye adamım” sözleri ile ifade eden playboy babamın dedesi hocadır… yani cami hocasıdır. Atatürk’ün Cumhuriyet sonrası “hocaları sallandırdığı” söylendiği dönemde bir askerin evine yaklaştığını görünce “alınacağına” inanarak eşyalarını hazırladığını, ev halkı ile vedalaştığını -kaldırdığımız sayfalardan olan- (belki farklı şekilde yayınlayacağız) Majikal Geçmişim linkinde anlatmıştım. Oysa komutan kendisinin rahat olmasını, hocaların alındığı gibi şayialar dolaştığını duydukları için geldiklerini söylemiş ve eklemiş (sözler, duyduklarımdır): “Hoca efendi, bizim sizin gibi ulemalarla işimiz yok. Rahat olun diye haber vermeye geldik.”
Söz konusu hoca efendi, babamdan defalarca duyduğuma göre öleceğini anlamış, “aile efradını” (böyle anlatılırdı) çevresine toplamış ve vedalaşmak istediğini söylemiş. En sonunda “Çocukları çıkarın odadan” demiş ve diğer aleme geçmiş. Ancak fark edin, öleceği tarihi önceden vermemiş; ölmeden kısa süre önce öleceğini anlamıştır.
2 - Bülent’in öleceğini bildiği hakkında ben bir şey ne kendisinden, ne de çevreden duymadım. Bilakis, o hep -son süreçte herkesi yanından uzak tutmasına dek- yaşayacağına inanırdı. Ancak belki de bana söylememiştir; bilemem.
3 - Yaşamımda öleceği tarihi bildiğine tanık olduğum kişi Bülent değil, T.. grubunun lideri N.G.’dir. Öleceği günü ayında dek horoscope’undan gördüğünü söylemiştir… ve verdiği tarihte (ritüel sırasında) ölmüştür.
4 - Son derece pozitif olan (bizim sisteme göre pozitif olan) uzak akrabalarımdan biri, çocukluğumdan beri uzun yaşayacağını, daima kendi kendine yeteceğini söylemiştir. Bu gün 90+ yaşındadır… ve kendi kendine yeterek (yazları yazlığına giderek, arada kızı ile hala gece çıkarak) yaşamaktadır. (Sadece kulakları çok ağır işitiyor. Buna da fazla belli etmese de biraz kızıyor.)
5 - Beni büyüten (öz annemi küçükken yitirdim), belki biraz da öz annemden fazla, en azından farklı sevdiğim üvey annem, “Biz babanla aynı gün öleceğiz gibi geliyor” demişti. Gerçekten de bir gün ara ile kaybettim onları. Ne şekilde öleceklerini öylesine detaylandırdı ki (bir kahin değil, bir astronom, yani bilim kadınıydı) babamın genç eşi, babamın ölümü ardında kaygı ile bana gelip diğer alemde birlikte olup olmadıklarını sormuş, onu rahatlatmak adına (kendisi çok iyi arkadaşımdı), böyle bir şeyin imkanı olmadığını söylemiştim. Oysa cenazede (anaerkide kutsal hayvanlar şeklinde görülen) iki karga yan yana uçarak başımın üzerinde pike yapmış ve tam önüme bir ağaç parçası bırakmışlardı. Arada (bazı bayramlarda) hala ikisini, teyzemin (üvey annemin) en sevdiği elbisesi ile rüyamda görürüm. İkisi birliktedirler ve çok şendirler.
6- Büyük dedemin o büyü kitabını bana bırakmasının nedenini ise bilemiyorum. Ancak siteden kaldırılan (belki yeniden yayınlanacak) yaşam öykümü okumayanlar için anımsatayım, bir büyücüydü.
722 sistemine göre ölünecek zaman (ölüm tarihi) önceden bilinemez. Kuantum mekaniğinin ortaya çıkarttığı üzere evren, birbirinin içinde "karmanyola" hlindeki olasılık dalgalarından seçilerek nano saniyede var edilir. Bilincin, paralel yapıdaki milyonlarca alternatif olasılık (süperpozisyon) arasında, beyin elektriğinin yapısına göre hangi yöntemle zıplayıp durduğu bilim tarafından tartışılırken kesin ölüm tarihinin bilinebileceğini öne sürmek pek akla uygun değildir.
Ancak inanç ölüm tarihini belirleyebilir… çünkü kaderi bilinç var eder desek de, bilinçteki yapıcı güç inançtır. Söz konusu belirleyiş (kaderi yapılandırma) ise diğerlerince önceden bilinme şeklinde yorumlanabilir.
Bu düşünce “Her şeyi Allah’ın bilebileceği” inancına ters değildir; çünkü bu konuda kendisinden görüş aldığım "ambeli" mezhebinden bir Müslüman ulema bu durumu bana “Allah’ın ilk günden bizim neler yapacağımızı gördüğü” şeklinde açıklamıştır. Bu görüşü “kaderi seçimlerimize göre (dinsel literatürde Şeytana aldanma veya aldanmama seçimizle), kişisel (iradi) biçimde belirlesek de, Allah bizim ne yapacağımız, ya da hatayı seçip seçmeyebileceğimiz hakkında bilgi sahibidir” biçimine evirmek mümkündür.
[Bize göre Yaratıcı hatayı seçerek maddede bedenlenmiş halimizin hala da hatalı davranışlarla çöküşü sürdürmesini engellemek için kadere –iznimiz ölçüsünde- müdahil olabilmektedir. Bu düşüncemize kanıt olarak takyonlar, proto-consciousness and reduction of wave function (Penrose), pilot waves (Bohm), quantum non-lochality benzeri kuantum teorilerini gösteriyoruz.]
Önemli olan uzun değil, neşe ve heyecan içinde yaşamaktır. Bu enerji ile ölen zaten diğer alemde iyi bir yere zıplar :) yani erken ölse de bir şey değişmez, bir kaybı olmaz.
Ölüm, ölüm ötesi, rüyalar, astral seyahat gibi konulara fazla kafa yoran kişileri geçmişteki kendi halime benzetiyorum. Hayır, majisyenlik dönemimde bu konularla ilgilenme sürecime değil; çocukken okul başlayacak diye yaz tatilinin son ayının tadını çıkaramayan kendime. :) Ve unutmamak gerek: PE taşıyan dalga fonksiyonları (ruhlar) için asıl tatil ölüm ötesidir; okul, makrodaki yaşamdır.
Böyle konuları olumlu şekilde bile düşünmemenizi tavsiye edeceğim. Kendiniz hakkında olmasa bile bu konuyu aklınıza getirmeniz büyük olasılıkla beyin elektriğinde –en azından- kaygı yaratacağı için celp olan NE kaderi bu yönde etkileyebilir, yani var edebilir. Ölümü -en pozitif halde bile- düşünmek, onunla kontak kurmak anlamına gelebilir. Bu yüzden önerim, bu düşünceleri ve merakları beyninizden silip atmanız; durumunuza/şartlarınız/kişiliğinize göre yanıtı okur okumaz hemen bir çay demlemeniz, bir kahve ısmarlamanız, ya da bir bira açmanız ve de ekrana seksi bir hatun, yakışıklı bir gönül bombası, şahane bir yemek, tatlı bir bebek, muhteşem bir manzara, en azından güzel düşlere dalacağınız bir PEMBE ekran açmanızdır.;-)