722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

FAL, TAROT, KEHANET

SORULAR ANA SAYFA | TÜM FAL, TAROT, KEHANET SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Fal ve falcılar hakkında farklı teorileri öğrenmek adına Fal ve Falcılar adlı yazıya başvurabilirsiniz.

19 Nisan 2021
Dualarin, rüyalarin gerçeklesmesi ve el alma hakkinda

Merhabalar. Benim bir süredir aklimi kurcalayan bir konu var. Benim istedigim birçok sey ya da rüyamda gördügüm seyler bir süre sonra gerçeklesmisti. Bunlardan biri yolda giderken, bir inanci sorgularken gerceklesmisti. Sokakta kimse yoktu. Inandigim tanriya icimden bir dua etmistim eger var isen ya da beni duyuyorsan önüme bir kedi çikar demistim. Yani bir delil istemistim. Kisa bir süre sonra da gerçeklesmisti, kedi ayagimin önüne oturup o sekilde bir süre durmustu. Oldukca basit bir olay aslinda ancak o an aklimdan onu gecirirken basima gelmesi oldukca sasirtmisti. Bir gün ise erkek arkadasimla aram iyi degildi, soguktuk hatta iletisimi kesmistik. Bir gece onun beni ruyasinda gormesini istemistim bunu oldukca kafaya takmistim. Uyumadan once dua ettim bunun icin. Birkac gun sonra mesaj atti ve sasirtici bir sekilde ilgili davrandi konusmaya istekli bir sekilde, ruyasinda gordugunu ve merak ettigini soyledi. Ruyasini anlatti o gun. Bir de el alma konusu vardi. Bir yakin arkadasim birgun bir rituel yaptigini soylemisti. Bana " seyrek ve beyaz sacli, beyaz uzun sakalli, bir gözünde bozukluk olan ölmüs bir akrabaniz yakininiz var mi? Gordugum kisi uzgun gibiydi ve benimle konusmadi. Köklü bir aileden geliyor olabilir misin ya da el alan var mi, sor bunu" demisti. Anneme sordugumda ise tarif ettigi kisinin dedesi oldugunu ve gozunde bozukluk oldugunu soylemisti. Ayrica anneanneme gelecek hakkinda da bazi seyler diyormus, fal bakiyormus yani ilgileniyormus bu isler ile. Söyledigi seyler de gerçeklesiyormus. El alan var mi yok onu da ogrenemedim. Bir de alevi bir aileden geliyorum ve bir gun ailem ile inanclar hakkinda konusurken, annem " bizim dedelerimiz günese tapar, yüzünü günese çevirip dua ederlerdi" demisti. Bu da biraz düsündürdü beni.
Son olarak, eskiden ruyamda ibranice bir kitap gormustum ismi de yaziliydi. Uyandim, ismi aklimdaydi ve ismi aratinca gercekten de boyle bir kitap oldugunu gordum, eski bir kutsal kitapti yahudilerin, tevrat ya da zebur degildi. Kitaptaki bir bolum de olabilirdi ismini unuttum ancak ruyayi gormeden once boyle bir kitaptan ve isimden haberim bile yoktu. Bu da beni sasirtmisti.
Ve de bir ruyamda erkek arkadasimin tanidigim biri ile aldattigini gormustum beni. Bir sure sonra, ayni kisi ile aldattigini ve o kisiye ruyamdaki gibi ayni sekilde yaklastigini, sozler soyledigini ogrendim.
Umarim detayli bir sekilde yazip anlatmam sizi sikmis ve vaktinizi çalmis olmaz. Tüm bunlari düsününce bende bazi hisler uyaniyor peygamber/elci olma ya da sanki kahin oldugunu sanma gibi hisler uyaniyor icimde. Sanki özel biriymisim gibi. Tabii ki kalkip ben söyleyim böyleyim demem asla, bazen deli miyim diyorum böyle hisler uyandigi icin icimde. :) Sizce bunlar bir tesaduf mudur ya da bunlarin da sebebi kisinin beyin elektrigi mi? Ve de el alma gibi birsey mumkun mudur? Vaktinizi ayirip yanitlarsaniz, çok tesekkür ederim simdiden.

YANIT

Sizi hiç tanımadığım için hakkınızda yorum yapmama olanak yok ne yazık ki. Bu yüzden peygamberliğin, spiritüel elçiliğin, nebiliğin ne olduğuna 722 sisteminde göz atalım.

Evren, yani madde evreni, mikrokozmos adı verilen ve Hollywood filmi senaristlerine parmak ısırtacak bir ortamdan meydana gelmektedir. Orada her şey birden (hem de yoktan) var olmakta, aniden yok olmakta, aynı anda birden fazla yerde bulunabilmektedir. Hatta sadece duvarlardan değil, içimizden sürekli geçmekte olan “o garip alemin varlıkları” diyebileceğimiz şeyler (örneğin neutrinolar) bile vardır.

Bizler ise –yine 722 sistemine göre- ruh ve madde olarak iki farklı yapıdan oluşmamaktayız. Aslında sadece ruhuz (yani kuantum diline göre “dalga fonksiyonuyuz”), kendimizi uyanık sandığımız süreçlerde parçacık (yani katı, ya da bedenli) hale dönüşüyoruz. Uyuduğumuzda, bayıldığımızda, ya da komaya girildiğinde bütünü ile dalga fonksiyonuna geçiyoruz. Sadece bedenimiz değil, tüm evren yok oluyor.

Muhakkak ki bana “A-a, olur mu öyle şey, ben uyurken sevgilim/eşim/çocuğum vb. beni izliyor?” diyeceksiniz, biliyorum. Ancak onlar sizi (bilinciniz ile yarattığınız, çökerek parçacık olduğunuz özgün bedeni) değil, sizin EM alanınızla (ruhunuzla diyelim) -bir anlamda- kendi algılarında yarattıkları sizi izlemektedirler. Siz ise rüya sandığınız gerçeklikte belki Brad Pitt veya David Beckham, ya da Stephen Hawking, Dostoyevski, hatta eski sevgiliniz gibi kimselerle belki günah işlemekte veya söyleşmektesiniz. ;-)

Sevgiliniz ya da eşiniz, sizin EM alanınızla senkronize olup, sizi algılayıp, (çok abartıyorum) var etmiştir. Oluşan senkronizasyonun yapısına paralel şekilde (senkronizasyonun celp ettiği PE veya NE miktarına koşut şekilde) sizi dünyanın en güzel, ya da en karizmatik kızı olarak görmektedir. Oysa siz, patronunuza, kankanıza, ya da apartman yöneticisine göre “hoş bir hanım” veya "sıradan bir kız"dan öte değilsinizdir. (Hatta alanlar arası frekans farkı yüzünden senkronizasyon kurulamadı ise itici bile görülebilirsiniz. Seks ilahesi veya seks tanrısı olarak görülen nice aktris ve aktörün kimilerince itici bulunabilme nedeni budur.) Onların sizi nasıl gördüğü ve sevgilinizin nasıl gördüğü bir kağıda basılsa, belki de aynı insan olduğuna ihtimal verilmeyecek görseller ortaya çıkacaktır.

İnsanların, diğer insanların alanları ile etkileşimi gibi; insanlar, insan olmayan alanlarla (bunlara da kabaca NE ve PE diyelim) da etkileşime girerler ve bunlardan bir şeyler yaratırlar. Peygamber; bilinç yapıları, peygamberi oldukları inancın alanı ile çok güçlü kontaklar oluşturabilecek yapıdaki (frekanstaki) kişilerdir. Bunlara yukarlardan bilgi yollayan bulutlar üzerinde tanrılar yoktur. PE ana alanı zaten Yaratıcı ve mutlak iyicil tanrının kendidir. Pozitif bir inancın peygamberi, (bize göre) hz. Muhammet, bu alanla yoğun kontağa girip, algıladıklarını (senkronize olduğu bilgileri) yaşadığı ortama, geçmişine, karakterine vb. az da olsa paralel şekilde yorumlayan kişidir. Buna vahiy denir. Aynı hz. Muhammet eskimolar veya Hotanto kabilesi arasında yaşasaydı Müslümanlığın bambaşka içerikte, ama aynı hedefe odaklı olacağı söylenebilir. Ancak peygamber adlı kişi tanıttığı dinin ana alanı ile çok güçlü kontak kurabilecek beyin elektriğine sahip olduğu için ona rahatça "Tanrısının elçisi" de denebilir.

Bu bilgiler gereği peygamberlerde duru görü olacağını varsaymak anlamsızdır. Ana alan ile kontak (rezonans yapacak bilinç) kesinlikle durugörü yeteneği ile ilgisizdir. Durugörü yeteneği olan herkesin pozitif olduğunu söylemek de mümkün değildir. (Kehanet konusu hakkında hakkında bilgi edinmek adına FAL ve FALCILAR adlı yazımı okuyabilirsiniz.)

“Sanki özel biriymisim gibi.”
Bizim sistemde sevgi adlı duygu ön planda yer almaz. Sevgi; Cennet’e ait, arada elde edilebilecek bir ödüldür. (Varlığımın sözü ile: "Aşk, Cennetten yollanır.") Onunla güçlü, geniş çaplı ve uzun ömürlü bir kontak için önce bilincin mükemmel olması gereklidir; ki, makro varlıkları olan bizler için bu zor bir iştir. (Aşkın başta harika, giderek dejenere olma nedeni insan bilincindeki eksikliklerdir.) Bu nedenle aşağıdaki sözlerimin çıkış noktasının bendeki (bizdeki) yoğun bir insan sevgisi olduğu düşünülürse hata yapılmış olunur: Bize göre her insan özde özeldir… çünkü her bilinç (bir süre için uzak kalmış olsa da) mutlak olarak özü ana alan olan bubblelardır. (Bu sözcük Max Tegmark ve Antik Mısır Yaratılış Tradisyonundan alıntıdır.) Ana alana uzaklığa göre NE ile senkronize olabilirler… ama –yine bize göre- bu geçicidir. Evrim, kalıcı şekilde geri işlemez. Her saniye, her hatamızla, aslında ilerlemekte, ana alana yeniden yaklaşmaktayızdır. Bu yüzden bir kişinin özel olduğunu anlamak için onun duru görü yeteneğine bakmak yanıltıcı olacaktır. Yerine, yaşama bakış açısındaki pozitivite miktarı incelenmelidir.

Basitleştireyim: “Özel” (yani pozitif alana bizlerden çok daha yakın) kişileri onların genel mutluluk oranlarına bakarak değerlendirmek gerekir. Tanrı, mutluluktur. Tanrıya yakın olan –sanılanın ve pop kültürde iddia edildiğinin tersine- çile-mile çekmez. Mutlu, en azından rahat ruh, kutsallık (tanrı ile senkronizasyon) belirtisidir.

[Neredeyse tüm Yahudi peygamberlerinin itici görüntüleri (hatta çirkinlikleri) ve kötü (dert dolu) yaşamları Tevrat tarafından anlatılır. Oysa hz. Muhammet (doğal olarak sorunlarla karşılaşsa da, ki, sorunsuz yaşam soluk alan yaşam formları için bütünü ile imkansızdır) güzel bir hayat sürmüş olan, güzel bir erkektir. Güzel kokusundan, uzun saçlarından, süslenmeyi sevmesinden (örneğin gözlerine sürme çekmesinden, saçlarına özen göstermesinden), hanımlarına bunu önermesinden (örneğin eşi Ayşe'nin gerdanlığı vakası) söz eden nice müfessir vardır.]

Bu yapı feed back ile işletilebilir. Kişi kendini “dozunda zorlama” ile (bu sözcük Stapp’ın teorilerinin temelinde yer alır) kendini mutlu edebilirse, pozitif alana da yakınlaşacaktır. Yakınlaştıkça senkronize olacak ve giderek kendini zorlama miktarı gerekliliği azalacaktır. (Zorlama sırasında stresse girmemek gereklidir.)

“bazen deli miyim diyorum böyle hisler uyandigi icin icimde.”
“Ben deli miyim” hele ki “ruh hastası mıyım?” en kötüsü “O ruh hastası” benzeri uzman teşhislerini ona-buna ve de kendine koyuverenler beni çok üzüyorlar. Bu kaygılar “arayış” adlı kutsallığa çelme takan pop kültür kanallı ataerkil dolduruşlardır. Hepimiz prangalanmış olsak da, son derece çılgın varlıklarız… ve bu da paganizme göre iyi ve doğru bir şeydir. (Sözlerimin en bariz kanıtı çoğumuzun alkolü fazla kaçırınca birden kitap okumaya veya sergi gezmeye koyulmak yerine; dans etmeye, aracı gazlamaya, kendimizi "dışarı atmaya" yani hayata katılmaya/sosyalleşmeye, hatta daha fazla konuşup/kahkaha atmaya başlamamızdır. ;-) ) Hawking’in dediği gibi, bilim aslında en çılgınca soruları sorarak yapılır. Hülasa; çılgın sorulardan korkmayın. Yanıtları sağduyu ve tarafsızlıkla arayın; arayışta diğerlerinin alanına girmeyin (yani en hafifinden “kimseyi rahatsız etmeyin”). Evrim ve (Don Lincoln’un dediği gibi ) bilim, soru soranları çok sever.

“Ve de el alma gibi birsey mumkun mudur?”
Bir kişi, bir diğerinin beyin elektriğini o kişi istemediği (ya da izin vermediği) sürece değil değiştirmek, dokunamaz bile. (Bu mutlak yapının gerisinde sübjektif veya esrarlı olaylar değil, basit -fizik bilimi temelli- gerçekler vardır.) Bu yüzden kara büyü ya da lanetleme çalışması adlı bir şeyi duymamış bir uygarlık kişisine lanetleme çalışması yapamazsınız. Çalışmayı başarılı kılan, hedef kişinin bu konuya inancı (inanç gizli de olabilir), dahası, bu konudaki korkusudur. Korku, ona yollanan negatifi enerjiyi çeker; çünkü en has NE frekansıdır. Eğer “el alma” diye bir şeye kusursuz inancınız varsa (yani Planck seviyesinde kuşkunuz, dust speckiniz yoksa) kutsal saydığınız birisi size “el verdiğini” öne sürerse, vermiş olur. Ancak aslında onun alıp verdiği bir şey yoktur; aldığınız şeyi inancınız, yani bilinciniz yaratmıştır.

“Umarim detayli bir sekilde yazip anlatmam sizi sikmis ve vaktinizi çalmis olmaz.”
Tabi ki olmaz. Ama bu cümleyi sarf ederek hem beni mutlu ederek benim evrenime de, hem de güzel bir davranışta bulunarak kendi evreninize PE celp etmiş olduğunuz kesindir.

“Vaktinizi ayirip yanitlarsaniz, çok tesekkür ederim simdiden.”
İnce düşünceliliğiniz için ben de size teşekkürler ederim. Güzel bir ruhunuz var... dikkatlice yön verin.

ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -