YANIT
Bana sorarsanız, "iç ses" denilen hissi kehanet yeteneği ile karıştırmaktasınız. Aslında duyduğunuzun bir "görüm" olduğunu bildiğiniz sorunuzun başlığından da anlaşılmakta. :)
Kehanetlerin nasıl olup da doğru çıktığı hakkında bilgi almak için
FAL ve FALCILAR adlı makalemi okuyabilirsiniz. Ama içeriği kısaca özetlemek gerekirse; kahin ya hazır olan zaman şeridinde bilincini istediği yere götürüp getirme, ya da gerçeği çöktürme yeteneğine sahip kişidir. Maji, zaten gerçeği iradi olarak (istediğiniz biçimde, arzulara uygun şekilde) çöktürmektir.
Kuantum mekaniğine göre yaşam olasılıkları (kader çeşitleri diyelim buna) süperpozisyon adlı bir… (hımmm… ne diyelim… kolay anlaşılsın diye "bulut" diyelim) bulut içinde seçilmeyi beklemektedirler. Bir kuantum yorumuna göre (ki, 722 bunun üzerine kuruludur) seçimi bilinç yapar ve seçilen madde olarak "çöker". Bilimde buna "dalga fonksiyonu çöküşü" denir. Yani bir olasılıkla kahinler süperpozisyondan inandıkları olasılığı çöktürme yeteneğindedirler. Ama bu eylemi bilinçle yapmadıkları için onlara majisyen değil, kahin denir.
İç ses ise bize –daha çok- kendimiz adına ne yapmamız gerektiğini fısıldar ve söyledikleri çoğunlukla kendi arzularımıza ters yönlüdür. (Bu yüzden duymazdan gelinir.) O "şöyle yapsan iyidir" hissidir. Bayramda aileyi es geçip tatile çıkarken duyulur. Ders çalışmak yerine pikniğe giderken de… (Son iki cümlem bu gibi davranışları sergileyenlere yönelik eleştiri değildir.) O geleceği görmez. Doğruyu bilir. Aslında kişinin içsel olarak bildiği doğruyu bilmekte, onu söylemektedir.
Bizler imanlı olduğumuz için onda ilahi esin görürüz. Psikologlar kişinin bilinçaltı diyecek olabilirler.
" bu konu için benim yorumum "herhalde ben bastan asagi ayni hayati tekrardan yasamaya geldim çünkü hayatimdan razi degilim. razi olunmayinca belki ayni hayat yasaniyordur" diye bir sonuç bulmuştum ama siz kimse ayni hayati yasayamaz dediniz."
Ben böyle diyorum; doğru. Çöküş teorilerine göre her defasında –önceki yaşamda gelişerek değiştirdiğimiz- dalga boyumuza göre (ona uygun olarak) yeni bir hayatta bedenleniyor (çöküyoruz). Çökecek frekansı aştığımızda bir daha çökmüyor, Cennet'e gidiyoruz (sonunda yerimize çekilebiliyoruz). Ancak bir okült teoriye göre AYNI hayatı defalarca yaşamaktayız ve buna inanan kişiler deja vu olayını söz ettiğim yapıya bağlamaktalar. Bu konulara ilgim olmadığı için fazla bir açıklama yapamayacağım.
" kafayi uzun zamandir bu özelligime takmadigim için artik daha az olmaya basladi ama arada bir gene yasaniyor."
Bu cümle çok güzel… Beyniniz bir düşünce ile ne kadar meşgulse, ona uygun hayatları çöktürürsünüz. Önceki bir yanıtımda söz ettiğim gibi Stapp bu duruma –çok kabaca- "Hayata hangi soruyu sorarsan, yanıt ona göre (o yönde) gelir" demektedir. Stapp bir okültist değil, çok saygın bir bilim adamıdır. Canınızı sıkan bir konu var diyelim. Sürekli onu düşünüyorsunuz. Belki kendinizce çözüm arıyorsunuz. Oysa çözüm aramak da düşünmek, daha doğrusu, sizi bunaltan alanı (thought form) aktive etmek demektir. Bunun yerine yürekten bir "Öf sıkıldım bu işten, aovvvvv (esneme)" dediğinizde beyninizdeki alan dağılacağı için bir daha yaşanmama olasılığı çok güçlüdür. Can sıkıntısı esnemesinde ağzınız ne kadar büyük açılırsa, alan o kadar fazla dağılmıştır. ;-)
" belki de ben negatif kaynaktan bir seyler duyuyorumdur çünkü hep negatif olaylari biliyorum."
Bunun nedeni hayata bakışınızdaki belki -bir tutam- kötümserlik olabilir. Örneğin "hayatımdan razı değilim" cümlesini zikrettiren alan, bir ölçüde pesimizim temellidir ve envoke edeceği enerji negatif olabilir. Aslında sürekli negatif olayları bilmeniz, size beyin dalgaboyunuzun pek işinize yaramayacak frekansta olduğu hakkında belki de bilgilendirici olmak için yollanıyordur. Yani hala da –belki de- bir çeşit iç sestir.
Hayattan hoşnut olmamanın yegane temeli olumsuz olaylar (kötü kader) değil, ataerkil yanlış doğrularla tıka basa doldurulan beyinler yüzünden var edilen tatsız hayatlardır. Beyin her şeyi öğrenebilir. Bir jimnastikçiye, ya da akrobata bakın… beynin nelere kadir olduğunu anlayın! Beyin, farklı dilde konuşmayı öğrenir, yazı yazmayı öğrenir, simultane tercümeyi öğrenir… Beyin bir anda "neşeli" adı verilecek bir süreduruma geçmeyi DE öğrenebilir. Tabi ki kolay değildir bu; ama yürümek de, İstanbul trafiğine çıkacak kadar araç kullanmayı öğrenmek de, üç haneli rakamları akıldan toplamak da kolay değildir. Bu konulardaki başarının nedeni, bunların olağan olarak görülmesi; anında neşeli beyin süreduruma atlanamama nedeni, hem bu konuda bilgi, hem inanç olmamasıdır. Şu cümleyi okuduğunuzda "Neee? bir anda neşeli olmak mııı? Adam amma attı", ya da "Sanki herkes bunu kolayca yaparmış gibi söylüyor… Hıh!" tepkisi veren her bir kişi, hayatındaki tatsızlıkların nedenini de bulmuştur. ;-)
Söz ettiğim beyin dalgaboyunu değiştirmenin gerçek anlamı ise (kuantum mekaniği yorumlarından "gerçekliği bilinç yaratır" yorumu ve buna binaen var edilen 722 yorumu "Dalgaboyunuz pozitifse güzel kader yaratırsınız" teorileri ile gösterildiği gibi) bir paralel evren yaratmak ve ona "cump" diye (quantum jump :) ) atlamaktan başka şey değildir.
Size döneyim: Görümlerinizi aldırmayarak azalttığınıza göre, aldırmamak adlı zorlu beyin sürecini var edecek yeteneğiniz bulunduğu anlaşılmaktadır. Bence bu yeteneği görümleri sıfırlamak değil, güzel olayları görmek (bir yoruma göre "güzel olaylar yaratmak", kuantum dilinde "dalga fonksiyonundan en iyi olasılıkları seçip çöktürmek") kanalına yönlendirin. Bana sorarsanız eğer başarabilirseniz bu durumu Beyaz Büyü olarak adlandırmak mümkündür.
"kafam karisti yine, sorum da sanki karman çorman oldu. özür dilerim sabriniz için. "
Hata yapabileceği hakkındaki kaygısını karşı tarafa hoş şekilde bildirmek güzel bir erdem…
Ayrıca "kafam karıştı YİNE" cümlesi biraz kendinizi suçlamayı sevdiğinizi mi gösteriyor acaba? Kafalar hep karışır. Beyin bir otomat değildir ki… Ayrıca sorunuzu çok da doğru-düzgün sormuşsunuz. Bu sorudan hoşnut olmamak neden? Belki de olumlu görümlere ulaşmak için atacağımız ilk adım (yani beynimizden hangi düşünce alışkanlıklarını silmemiz gerektiği) böylece ortaya çıkmakta. ;-)
Sabır göstermem gibi bir durum kesinlikle yok. Lütfen rahat olun… ama bu sözleri söylemeyi sürdürün. Gönül okşamak, karşıdaki kişi lehine kendini geri çekmek harika bir şey… Buna nezaket diyorlar. İş ki içten gelsin ve içten gelenler içinde kaygı ve hata yapıldığı inancı olmasın. :)