722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

YAŞAM ve İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA
Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

TÜM YAŞAM ve İLİŞKİLER SORULARI
22 Ocak 2020
Esim sürekli beni suçluyor NE yaydigim için

: Merhabalar Janus,
Çok güzel seyler anlatiyorsun gerçekten inanilmaz bir moral motüvasyon kaynagi olarak okuyorum. Ancak hayata geçiremiyorum maalesef, çocukluktan belki daha öncesinden gelen NE kaliplari maalesef çok etkili. Çocuklugumdan beri asagilik kompleksi duyuyorum, ne fiziksel ne zihinsel olarak ortalamanin altinda olmasam da hep kendimi baskalariyla kiyasliyorum. Simdi bakinca tam da senin dedigin gibi rahat, neseli insanlarin bütün isleri yolunda gidiyor. Ben biraz kötümser ve fazla hassasim, yakinimdaki insanlar bile kaçiyor uzak duruyor bu sebbeplerle büyük ihtimalle. Ancak çok fazla emek verdigim halde ne is ne özel hayatimda bir mutluluk yaratabiliyorum, evliligim risk altinda, çocugum çok agresif ve uyumsuzluk sorunlari yasiyor. Esim sürekli beni suçluyor NE yaydigim için kendisinin bile yapabileceklerini gereçeklestirmedipini söylüyor. Ben de mutlu degilim, bakiyorum bazi insanlar hep nese hep eglence konfor içindeler, bense kadin olarak ailemin geçimini sagliyorum is disinda kalan tüm zamanimi çocuklara harciyorum mutlu olacak neselenecek ne vaktim ne imkanim var, nasil asicam bu mutsuz zinciri acaba?

Simdiden tesekkürlerimi sunuyorum, çok degerli bir sey yapiyorsun. Saygilarimla

YANIT

Kadınların ailenin geçimini sağlamasına biz -eğer çiftlerin istekle seçtikleri model bu değilse- karşıyız. Anaerkide genelde (kural olmasa da) erkek kadını taşır… ve bundan erkekçe bir zevk alır. Taşıdıkça -tıpkı adalenin bodybuilding’de kiloları arttırarak güçlenmesi gibi- erkekliği güçlenir. Bu şansı erkeğin elinden almak doğru değildir.

Anaerkide (eski anaerkil uygarlıklarda) kadınlar büyük çoğunlukla zevk ve seks ortamında yaşarlardı. Eski anaerkil kültürlerde ve Ana Tanrıça tapımında fahişelik kutsaldı. Ana Tanrıça tapınaklarında (özellikle İnanna ve İştar tapınaklarında) kutsal fahişeler (Entu rahibeleri) vardı ve bunlar ortamın en seçkin ailelerinin kızlarıydı. Yani biz, milenyum kültürü insanlarının anlayamayacağı gibi, üstün olan sınıf fahişelerdi. Onlar ucuz, kalitesiz, paragöz ya da hizmet eden kimlikler değillerdi. Öylesine üstündüler ki, çoğu felsefe tartışmalarında yer alırdı. Bu sonucun nedeni, anaerkil paganizmde paylaşıma ve/veya mutlu etme odaklı seksin kutsal olmasıydı.

[Günümüzde fahişelik, maddesel kazanç adına köleleşme, değerlerini satma anlamına geldiği için; karşısındakine zevk vermek için eğitilmenin, bunu isteyerek, mutlu olarak ve mutlu ederek yapmanın güzelliğini anlamamız zor. Bu yaklaşım, seksin ayıp ve günah olarak görülmediği bir ortamın masajına benzetilebilir. Hemen ekleyeyim, eski anaerkil kültürlerde, (Babil gibi, tarihe uygarlık düzeyleri ile geçen kültürlerde) tapınaklarda erkek fahişeler de vardı ve bunlar da kutsaldı. Tevrat’ta bu konuda da hayli bilgi bulunmaktadır.

İsteyerek, iyi niyetle, performansın iyi olmasına dikkat içinde, alıcıya saygı, mutlu etme isteği ile yapılan hiç bir işin olumsuz enerji celp edeceğine (kötü bir iş olduğuna) kişisel olarak inanmamaktayım. Ancak günümüz ataerkil ortamında bu düşünce sekse uyarlanabilir mi? Doğrusu ya hayli zor... Sanırım ütopik bir istek benimki... Başaran varsa tüm kalbimle kutlarım.]

Durumun ilginç yanı şuydu ki; “kadın zevktir, zevk yaratan ve zevk alandır” kavramı içeren bu kültürlerde kadınlar askerdi de! Yani tarihteki yegane reel asker kadınlar, seçkin aile kızlarının kutsal fahişe olduğu kültürlerde görüldü. Amazonlar mitlerinin gerçeği olan Enyo-Ma savaşçısı kadınlar bu konuya örnektir ve Halikarnas Balıkçısı kitaplarında bu gerçeği vurgular.

[Bir diğer dipnot: Amazonlar batılıların yine "kakaladığı gibi" :) esmer batılı kadınlar değil, sarışın Anadolu kadınlarıydı; çünkü ana yurtları bizim Karadenizimizdi! Yani -biraz abartılı yaklaşımla- onlar "Sarışın laz kızları"ydılar. :) (Karadenizlilerde sarışınlığın hala yaygın olduğu bilinir.) Bu konuda da Halikarnas Balıkçısı'nın bir dolu araştırması ve yazısı vardır.]

Bu bilgi paylaşımından sonra şunları söyleyeyim: Anlattığınız ölçüde sorumluluk üstlenmiş bir kadının PE celp etmesi zordur. Bunu istekle üstlense de zordur; çünkü bence bu durumda (anlattıklarınızdan yola çıkıyorum, eşiniz beyefendinin katkılarını bilmemekteyim, yanılma payım büyük) ciddi bir dengesizlik var.

Diğer yandan çocukluktan beri sizin aşağılık duygusu olarak nitelediğiniz durumun varlığı NE geçmişinin eskilere dayandığını düşündürüyor. (Lütfen NEyi kötülük olarak algılamayın. NE celbi çokluk dikkatsizlik yüzünden üşütmeye benzer.) Bu yüzden sahip olduğunuz NEnin sizi hatalı (dengesiz) ilişkilere (evliliklere) yönelttiği da akla gelebilir.

“Esim sürekli veni suçluyor NE yaydigim için kendisinin bile yapabileceklerini gereçeklestirmediğini söylüyor.”
Bu düşünce bence gülünç ve son derece kolaycı… Terbiyesizlik etmem istemem, ama beyefendi hatalı düşüncelere sahip. Kimse kimseyi kendi istemedikçe engelleyemez. Başarısızlıklar yüzünden diğerlerini suçlama kolaycılığı en başta erkek ağırbaşlılığı ve gücüne yakışmaz. Suçlama, sadece kendi yetersizliği ile yüzleşemeyecek kadar güçsüz karakterlerin sığınacağı bir yaklaşımdır. “Sadece güçsüzler şikayet eder” Anthony Robbins. Dengeli bir kişi sorunların nedeninin ASLA tek bir kişi ya da neden olmadığını bilen insandır. Beyefendinin ataerkil yaklaşımı ne yazık ki toplumun neredeyse genelinde etkin...

“Ben biraz kötümser ve fazla hassasim,”
“yakinimdaki insanlar bile kaçiyor uzak duruyor bu sebbeplerle büyük ihtimalle. Ancak çok fazla emek verdigim halde ne is ne özel hayatimda bir mutluluk yaratabiliyorum”

Bu durumu sezebilmek, kabullenebilmek, hatta dile getirebilmek büyük bir başarıdır ve PE celbinde ilk adımdır. Ve evet; önceden defalarca söylediğim gibi, NEnin hedefinde saldırgan savaşçılardan çok, hassas/kırılgan/duygusal kimseler vardır. NEyi bir virüs gibi düşünün; hastalıklarla karşı fazla dirençli olmayan kişiler çabuk üşütürler.

Diğer yandan siz de gerçekten NE yayıyor olabilirsiniz. (Bu radyasyonlar tabidir ki kimsenin meslak hayatını olumsuz etkileyecek güçte olamazlar. Zararları sadece sizedir.) NE yaymak, etrafa kötülük tohumları saçmak değildir. Mutsuz insanlar, EM dalga boyları -bizim “tayfın üstünde” dediğimizi frekanslarda (maviler tarafında) olduğu için- gerçekten de etrafta bir ölçüde tedirginlik yaratabilirler. Tayfın altında olan dalga boyları (kırmızılar) gerçekten de ısı yaymaktadır! Yani NE diğerlerince algılanmakla kalmaz, bir de kişiyi gerçek anlamı ile üşütür! Çok kolay üşüyen kişilerin mutsuz oldukları söylenebilir; çünkü mutsuzluk NE demektir. Kendine güvenmeyenleri bu yüzden diğerleri nadiren çekici bulur; çünkü güvensizlikle doğan NE, diğerlerince iticilik olarak hissedilen bir soğuma var eder. Oysa aşk, seks, sempati, karizma vb, basbayağı elektronların hızlı hareketi ile ilgilidir. “Kendini sevmeyeni kimse sevmez” halk sözünün çıkış noktası bu gerçeklerdir.

“bakiyorum bazi insanlar hep nese hep eglence konfor içindeler,”
Neşe konusunu bilemeyeceğim; ama eğlence ve konfor (bizim inancımızda lüks kutsal olduğu halde) her zaman mutluluk göstergesi değildir.

[Örneğin ben uzun yıllar önce sürekli eğlence ortamı olarak nitelenebilecek gece hayatındaydım. Devamlı -neredeyse her gece- bir yere davet edilirdim. O ortamlarda konfor da vardı. Eğleniyor gibi de durmaktaydım… çünkü dayanabilmek adına(!) çok fazla alkol alırdım. Oralarda ne kadar mutsuz olduğumu sadece ben bilebilirim. Beni o ortamlarda olmaya yönlendiren eşlerimdi (bu sözümde en küçük bir suçlama yoktur). Çok istedikleri şeyi yapmayı görevim olarak gördüm. Onları mutlu etmek istedim. Bu fırsatları kaçırmalarına gönlüm elvermedi. Ancak bekar olduğum son 10+yılda birçok kişiye sönük gelebilecek bir hayatta inanılmaz eğlence içindeyim. Her gece alkol alsam da asla aşırıya kaçmam, iki sigaradan fazla içmem, uyku saatlerime inanılmaz bağlıyım, çok eşli olsam da partnerlerim belli bir saatin ötesinde benimle olamayacaklarını bilirler. (Bazen onlardan erken ayrılabilmek adına evli olduğumu bile söylemek zorunda kalıyorum.:)

Ben bir kriter değilim (ama sözlerimi -düşüncelerimi anlamak adına- okuyan bazı kişiler varsa) önemli sayılabilecek bir örnek olabilirim.]

Ayrıca neşeli insanların daha bereketli, keyifli yaşamlar sürdüğünü gördüyseniz neşeli olmaya çabalayın. Neşe -sanılanın aksine- self induced (kendi kendini tetikleme) şeklinde var edilebilmektedir.

“nasil asicam bu mutsuz zinciri acaba?”
İş hayatınızı değil, evlilik hayatınıza önce yönelelim derim; ne de olsa işin içinde sizden başka iki (ya da daha çok) insan var:

İlk önerim her ne yaparsanız yapın eşinizle ASLA TARTIŞMAYA GİRMEYİN. Çağdaş toplumlarda Şeytan’ın en güçlü oyunu sorun olunca “Konuşalım” yaklaşımıdır. Konuşarak, sanılanın aksine, HİÇ BİR ŞEYİ HALLEDEMEZSİNİZ. Kelimeler, bir kişinin beynindeki düşünce kalıplarını değiştiremezler; sadece olumsuz yönde tetikler, yani irite ederler. Rahatsızlıklarınızı bir anlık etkili bakış ile ya da susarak, daha olmazsa kendinizi ilişkiden bir süre geri çekerek ifade edin. Hataları boş ses öbekleri le değil; reelde cezalandırın (ya da karşılık verin). Eleştirilmeye başlanırsanız ortamı terk edin. Bu kurallardan hiçbir zaman vazgeçmeyin. Çok gerekli olursa düşüncelerinizi kısa, az ve öz ifade edin ve kesinlikle karşı tarafı -ne kadar haksız olsa da- suçlamayın. İnsanları suçlayarak onlara hata gösterilemez, yani işler halledilemez; sadece hınç boşaltılır.

İkinci önerim yolunda gitmeyen ilişkinize son vermeyi düşünmeniz olabilir. Herkesin mutsuz olduğu bir ortamı inatla sürdürmek anlamsızdır. Ünlü sözün dediği gibi: “Bir şey bitmişse bitmiştir.” (Bitiş, bizim tarafımızdan sadece başlatma isteği olmaması anlamındadır; yoksa her biten şey, istek, inanç ve doğru metot ile yeniden başlayacak olabilir.) Hz Muhammet bile (onu, dinin önemine gönderme yapmak açısından değil, cihanşümul bir din yaratmayı becermiş bir kişi olarak örnekliyorum) ciddi oranda başarısız olduğunda yer değiştirerek dengeleri ters yüz etmiştir. Doğrudur; kişi gittiği yere kendini de götürür. Ama şartların değişmesi, YENİDEN BAŞLAMAK adına KESİNLİKLE bir tetikleme yaratır. Bu tetikleme bir süre sonra sona erer; ama becerikli ve inançlı biri bu tetikleme dalgasını arkasına alıp sörfe başlayacak olabilir.

Eşinizden ayrılmak istemiyorsanız, o zaman ilişkinizi kurtarmaya soyunmak ve bir süre “veren hesap” olmak zorundasınız. Yani öncel önceliğinizi diğer “eğlendiklerini düşündüğünüz” kişiler değil; eşiniz ve çocuğunuzu BİR YOLUNU BULUP eğlendirmek olmalıdır. Bu sözler ağırdır, biliyorum; ama yaşam denen akım, bu değiştirmeyeceğimiz dinamikler bazında işler. Özveri, bir zavallı kimliğinde yapılmıyorsa, başarının (istenen amacı/hedefi elde etenin) anahtarıdır.

Eşiniz ne istiyor? Gözlem yapın bir süre… Bu istekleri saptayınca onları -eleştirmeden- ifa edin. Bir süre -biraz daha YERİNDE ve istekli fedakarlıkla- (bir amacı elde etmek adına, bir plan gereği yapılan fedakarlık belki de fedakarlık değil, taktiktir, isterseniz böyle düşünün) güzel bir ortam yaratarak onları mutlu edin. Mutlu olan verici olmaya hazırdır… tabi ki istemeyi becerirseniz. ;-)

Yeniden özetleyeyim:

Ya ilişkiniz noktalayarak -bir süre acı çekmeyi göze alın ve yeni bir sayfa açın. (Ameliyat sonrası daima acılı bir süreç vardır.) Ya da en baştan başlayarak sevdiğiniz erkeği mutlu etme safarisine çıkın. Kendinizi yeniden yaratın: Görüntü olarak yaratın. Kişilik olarak yaratın. Vericilik biçimi olarak yaratın. Kendiniz bir kurtizan olarak görün. Kadınsınız… bu yeteneğiniz kesinlikle vardır.

Önce bir hastalığı iyi edin.

Herkes rahatlasın.

Sonra oltayı çekmeye başlayın. ;-) Yani olayı dengelemeye koyulun. Mutlu insan, eğer ciddi oranda NE sahibi değilse, kendini gerçekten mutlu eden kişiyi mutlu etmek için özveriye hazırdır.

Özveride bulunmuyorsa, sadece alıyorsa… onu silin.

Böyle kişilerden sadece size değil, çocuğunuza da zarar gelebilir. Her kim olursa olsun, bu gibi ilişkiler bence bitirilmelidir.

Çocuğunuz hakkında ise bir şey diyemedim, ne yazık ki çocuklar araştırma konumuz içinde değiller.

Güzel şeyler söylediğim hakkındaki cümleniz çok değerli… Benim mutlu etti, teşekkürler ediyorum… ama asıl sizin açınızdan önemli! Önemin nedeni ise -örneğin yararlı, değerli vb. değil- “güzel” kelimesini kullanmanız! (Biz paganistiz, bizim için güzellik, yarardan değerlidir. Tatillere güzel bir kitapla çıkmak günah, güzel bir partnerle çıkmak sevaptır. :D Tabi ki şakalaşıyorum.) Hiç fark etmeseniz de kullandığınız (kelime haznenize kullanmak üzere aldığınız) kelimeler sizin beyin elektriğinizin asıl yapısını ortaya koyarlar. Düşünce şeklinizde hatalar var… ancak önemli olan altyapıdır.

Altyapınızın sağlam olduğunu -fazla açıklamak istemediğin nice ifade ve sözcük yüzünden- hissediyorum ben. (E, elimiz de tam açmayalım. ;-)


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -