722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

YAŞAM ve İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA
Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

TÜM YAŞAM ve İLİŞKİLER SORULARI
24 Ocak 2020
kendi hayatimi baskalariyla kiyasliyorum ve bu beni çok mutsuz kiliyor

Benim iflah olmaz bir asagilik kompleksim var, kendi hayatimi baskalariyla kiyasliyorum ve bu beni çok mutsuz kiliyor, baskalari benden çok daha iyi rahat sevgi dolu neseli varlikli yasarkeb ben hep tirmalamak zorundayim. Aslinda varlikli rahat bir hayat hayal ettim ama bana bunu vermeyecek biriyle birlestirdim hayatimi, o beni sevdi ama maddi olarak hiçbir beklentimi karsilamadi. Simdi de on yillik birliktelik çocuk vs. Bunu degistirme gücünü kendimde bulamiyorum, ancak özenti m devam ediyor maaleaef. Bu duyguyla basesemiyor, ailemi de mutlu edemiyorum.

YANIT

Kıyas, ataerkinin beyinlere yerleştirdiği kalıplardan bir diğeridir. Gerisinde ise “rekabet” adlı kavramın, başarının ve ilerlemenin şartı olarak empoze edilmesi vardır. Rekabetin gerekliliği kalıbı beyninizde yer etmişse, kıyas artık kaçınılmazdır.

Yaşamı Camel Trohy’ye benzetmek mümkündür. Ama sollanması gereken sürücüler insanlar DEĞİL, sorunlardır ve söz konusu sorunların nedeni insanlar değildir! Sorunların kaynağı, hatalı beyin elektriği yaratan ataerkil kalıplarla alınan hatalı kararlar, yapılan hatalı yorumlardır.

İnsan adlı canlı üretmeyi seven, ödüllendirilmeyi bekleyen bir türdür. Üretmekte de, ödül beklemekte de, ödüllendirilince mutluluk duymakta da hiçbir yanlış yoktur. Yanlış, ödülün ne olduğunun ve nasıl elde edileceğinin bilinmemesidir.

Ürünü üretirsiniz (ürün; yeni bir elbise alıp giymekten, bir makale yazmaya; bir sunum yapmaktan, yeni bir saç modeli denemeye dek farklı biçimlerde var olabilir), bunu yere bırakır (herkese sunar) ve ilerlersiniz. İlerlerken diğerlerinin yere bıraktıklarına bakar, beğendiklerinizi alır ve sahibine çok güzel şeyler söyler, az beğendiklerinizi almaz, sahibine güzel şeyler söyler ama yere bıraktığınız şeyleri, yerdeki diğer bırakılanların yerine koymaya kalkamazsınız.

Kalkarsanız yanlış bir şey yaparsınız… bunun adı rekabettir.

[Politikacıların insanları mutlu edici sonuçlar yaratamama nedenleri, orta sınıf -ahi yaklaşımlı- esnafların giderek zenginleşmelerinin nedeni budur.]

Üretilen her şey daima yerini bulur. Bunun gerisinde spiritüalizm değil, kuantum fiziği yasaları vardır. Üretilenin yerin bulamama nedeni, üretilenin evrene yanlış doğrularla (örneğin rekabet içinde) sunulmasıdır. Aslında ne kadar zorlansa da üretileni ederinden (ait olduğu yerden) başka bir başka yere koymaya İMKAN YOKTUR. İtilerek (rekabet ile) bir yere oturtulsa (bir ölçüde başarı sağlansa) bile, zaman içinde geri çekilecektir (elde edilen izafi başarı, aranan mutluluğu getirmeyecektir). Rekabet ile elde edilen ve başarı denen konum, bir illüzyondur; çünkü evrensel yasalara uygun şekilde davranılarak PE üretilmediği için mutluluk vermeyecektir. Ödül (mutluluk ya da kazanım), beklenenden çok farklı kılıflarda gelebilir, ama KESİNLİKLE gelir ve gelen her ne ise (altın kupa, terfi, telefon çalması) MUTLULUK GETİRİR. Zaten asıl amaç sadece mutluluktur.

[Sitenin (bizlerin kişisel şekilde, ya da eğitimlerin değil, JANUS722 sitesinin) sosyal medya hesabı vardır, ama o hesaplar ürettiklerimizi yere bırakmak içindir. Bu yüzden diğerlerine davet, ekleme vb. yapılmaz. İsteyen bizi ekler, seviniriz, ama biz onu tanımadığımız için eklemeyiz. Bizlerin ve 722 Eğitimlerinin ise HİÇ BİR sosyal medya hesabı yoktur.]

Bunun ötesinde insanların çektikleri acının oranını dıştan bakarak anlamak -beyinlerdeki değer kavramları da ataerkil olduğu için- kolay değildir. Mutlu insanın “zirve” olarak algılanan yerlerde olması gerektiği boş bir inançtır. Zirve sanılan yaşam modellerindeki insanların beyinlerinde gerçek cehennemleri yaşayıp yaşamadıklarını -onlara yakın, gözlemci ve doğru kavramlara hakim olmadıkça- anlamak zordur.

Tarih ve yalanın babası :) Herodot, Karun’un -sanırım- Solon’a dünyadaki en mutlu adamı “Bu sensin” yanıtını almak adına sorduğunu ve yanıtı “Falanca yerdeki duvarcı bilmemkimdir” diye alınca şaşırdığını anlatır.

[Karun, yani anaerkil ve Anadolulu Lidya'nın imparatoru Krezüs (tıpkı sulhsever, uygar, yıllarca süren kıtlığı aldığı önlemlerle ülkesine sokmayacak kadar ileri görüşlü, kıtlıkta kendinden yardım isteyecek kadar kötü duruma düşen düşman ülke kral ve kraliçelerine tahıl yardımı yapacak kadar yardımsever Mısır firavunu II. Ramses gibi), bütünü ile anaerkil kurallara bağlı bir kültür yarattığı için ataerkillerce en kötü adam ilan edilmeye çalışılan kimliklerdendir. Görülmeyen, o kötülenen düzenin, tarihe bolluğu, zenginliği ve uygarlık düzeyi ile geçmiş olmasıdır. Ülke zenginliği Karun şahsında -yine lanetlenerek- “tuttuğunu altın yapmak” şekilde yansıtılmıştır. Solon ise ataerkini (düşünme, felsefe yapma benzeri eylemlerin) göz bebeklerindendir.]

Yani mütevazi yaşamlardaki nice kişi (hatta hayvan, örneğin boğa, keçi, karga, inek, kumru, yunus, köpek, kurt, aklıma gelmeyenler beni affetsin) evrene, evreni dengede tutacak pozitiflikte enerjiler akıtırlar. Zirvedekiler ise tam tersini yapıyor olabilirler. Kimi zirvedekilerin yıkıcı enerjisini ise o genelde önemsenmeyen adsız kahramanlar durdurmaktadır.

Ancak zirvede olmak bir suç, ya da hatalı bir şey değildir… Zirveyi özlemek de hiç değildir… Bunlar karaktere bağlı seçimlerdir. Yanlış olan belli konumları bazı değerlere mutlak olarak bağlamaktır.

Şimdi izninizle sizi eleştireyim:
“varlikli rahat bir hayat hayal ettim ama bana bunu vermeyecek biriyle birlestirdim hayatimi,”
Bu birleşmeye zorlanmadıysanız, hatalı bir seçim yapmışsınız demektir. Ne yazık ki hatalar acı yaratırlar. Bu acıyı arttırma yolu ise, yaratılan ortamın verdiği rahatsızlıkları gözde büyütmek, daha kötüsü, kader ya da kahpe felek dahil, bir şeyleri ya da birilerini çekilen acı yüzünden suçlamaktır. Zararı giderme yolu, öncelikle -kendini DE suçlamadan- nedenlerini aramak, nedenler fark edilince modelde (özveri içinde) değişiklikler yaparak soğukkanlılıkla hasarı minimize etme yolu aramaktır.

“o beni sevdi ama maddi olarak hiçbir beklentimi karsilamadi.”
Bu biraz üzücü bir söz: Romantik kişiler olmadığımızın altını çizeyim; ama bize göre sevgi veren ama maddesel beklentileri tam olarak karşılayamayan bir eş, daha az sevgi veren ama maddesel beklentileri daha çok karşılayan eşten ÇOK DAHA İYİDİR. Yanlış anlamayın; herkes eşinden öncelikle sevgi istemek zorunda değildir. Daha az sevgi, daha çok maddesel getiri beklemekte en küçük bir hata yoktur; bu bir seçim işidir.

Ancak evlilik ve hatta iş ortaklığı (astrolojide aynı ev tarafından yönetilirler) adlı kurumların temelinde sevgi yoksa, o kurum yoktur; çünkü bu iki kurumun sağlıklı yaşamasını sağlayacak yegane etmen istekle uyum yapmak ve karşılıklı verme eğilimi ile denge kurmak olarak özetlenebilecek olan sevgi adlı beyin süredurumudur.

“Bunu degistirme gücünü kendimde bulamiyorum”
Bu söze bizler fazla inanmayız ve örnek olarak Uzaylı Örümcek örneğini veririz: “Şimdi bulunduğunuz odaya dev bir uzaylı örümcek girse hiç tahmin etmediğiniz kadar hızlı koşmaya başlarsınız”. Koşmaya davranmamanız, bunu yapmayı henüz istememenizdir. Genelde kabul görmeyen bir düşünce olsa da, aslında insanlar istemedikleri hiçbir şeyi yapmazlar. :) Gücünüz yoksa, gerekli gücü yaratacak istek yok demektir.

Hepsinin ötesinde; paranın vereceği keyifleri elde etmeyi çok seven kişilerin düşecekleri en büyük hata, bu sonucu diğerlerinden beklemektir. Gerçek para sevgisi, sinesinde büyük bir eylemcilik taşır ve varlık nedeni, kişideki bu -savaşçılık demeyeyim- atılganlığı gün yüzüne çıkartıp, onu ilerletmektir. Para ve lüks sevgisi anaerkide lanetlenmez. Kişiyi heyecanlı yarışlara sokacak ve ilerlemesine neden olacak bir (tetikleme demeyelim) gıdıklamadır.

Eğer kişide adı geçen atılganlık yoksa, gerçekte istediğinin “paranın vereceği keyif” DEĞİL, (sizi tenzih ederim) atıl ve miskinlik olarak nitelenebilecek yalancı hazlara gömülme arzusu olduğu düşünülebilir. Bu şartlarda ise parayı elde edememiş olmak şanstır. Gerçek “para sever”seniz; şartlarınız içinde bunu elde ediyor olmanız, ya da hemen başlamanız gerekir.

Dürüstlükle her şeyi dile getirme, kendinizi eleştirme, hatalarınız gözlemleyebilme ve bunları anlatabilme becerinizi/gücünüzü takdir etmemek zor. Bir haslet bu… Sakın yitirmeyin. Güzel yerlere açılan kapıları aralama niteliği taşır. Ancak "aşağılık kompleksi" gibi itici, gerçek dışı, NE celp edici, ataerkil tanımlamaları kendinize yakıştırmayın. Lütfen bundan sonra hatalarınızı pis isimlerle değil, "kendimi diğerlerinden nedense değersiz görme eğilimim var" benzeri biçimde yorumlayın, olur mu?

Bu kadar güçlü bir kalp (özgün pozitif beyin elektriği yapısı) varsa, ona perkitilen hatalı kalıplar, biraz çaba göstermek, farklı bakış açılarına yönelmek, aktarılan yeni bilgilere saygı duymak veya onlara inanmak ile eninde sonunda yıkılacaktır.

Yeni bir sayfa açma zamanının gelmiş gibi…


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -