YANIT
Yanıtıma başlamadan bir not düşeyim: Bütün hayvanlar pozitif değildir ve NE yayan hayvanlar vardır. Örneğin hamam böcekleri, karıncalar, tavuskuşları, devekuşları, horozlar, örümcekler ve üzülerek söylemem gerekir ki (gençliğimde evimde sayıları 18e varacak kadar sevdiğim) kediler… Bu sözlerden yola çıkarak bir hayvan türüne korku duymak, ya da antipati beslemek, onda var olan negativiteyi ABARTIR. Kediler ise fazla PE taşımadıkları halde, aralarından köpeklerden bile fazla PEye sahip olanlar vardır. Bunlardan birçoğunu kendi yaşantımda görmüş, yakından izlemişimdir.
Şimdi insanlara gelelim… ve Kova Burcu Çağı diyelim:
Çağlar DAHİL hiçbir şey PE sahibi beyni etkileyemez. İnsanların bireysel mutsuzluğunu Çağlar, hatta politikalar/politikacılar (şartlar) DEĞİL, kişinin yaşama bakışı belirler. Bu yüzden ÖNCELİKLE “nevmit” (na-ümit) olmamayı öğrenmek gerekir.
Ve erkeklere gelelim:
Erkeklerin bir kısmının NEye yatkın olduğu doğrudur. Kadınların büyük bir kısmının NEye yatkın olmadığı düşünülürse bu durum bizler için fazla keyif verici bir hal değildir. Erkeklerin bu handikaplarının (NE celp ederek gerektiği kadar keyifli bir yaşam süremeyecek olmalarının) nedeni ise -bize göre- y kromozomudur. Bu konuda üyelere özel sayfada bir araştırma var.
Fakat erkeklerin nicesi çağımızda önemli oranda pozitif enerji taşımaktadırlar. Bu durumun göstergesi de y kromozomunun giderek küçülmesidir. Eğer siz, sürekli kötü örneklerle karşılaşıyorsanız bunun nedeninin hatalı kimlikleri celp edecek beyin EM alanı olduğu düşünülebilir.
Şimdi erkekler konusuna biraz ara vererek, bir cümleniz hakkında konuşalım; bizlerin yapısı hakkında konuşmayı (belki de hanımların fazlaca hoşuna gitmeyecek şekilde:) az sonra sürdüreceğiz.
“Yani alfa olmak, gerçek bir erkek olmak, disiyi mutlu etmekle mutlu olmak ve bunun bir basari olmasi dogada bu kadar yayginken, insanda neden tam tersi yönde gidiyor?”
Bu cümlenizin iki farklı açıdan anaerkil ezoterizm temelinde çok hatalı olduğunu söylememe izin verin.
1- Alfa erkek olarak adlandırılan model, bütünü ile -bize göre- gerçek, yani anaerkil, erkek modeline terstir. Anaerkide lider yoktur. Antik anaerkil uygarlıklarda liderlik ve ruhban sınıfının olmaması ve bu yapı ile tarihe benzersiz uygarlık düzeyi ile geçmiş (örneğin Mohenjo Daro, Harappa, Çatalhöyük ve Hacılar uygarlıkları) ülkeler arkeologları şaşırtmaktadırlar.
Topluluklarda bir “belirleyici” kimlik vardır ama o -genelde anlaşıldığı manada- lider değildir. Liderlik ataerkide ayrıcalık verir, diğerlerine birçok konuda üstünlük verir… Oysa anaerkide “belirleyici”, en ağır yükleri taşıyacak ve bunun geri dönüşleri peşinde olmayacak kadar -her açıdan- güç sahibi kişidir.
Bu yapı bence en güzel şekli ile 1998 yapımı olan Small Soldiers adlı filmde dile gelmiştir. Kabaca filmin konusu kahraman ataerkil komando asker oyuncaklara karşın, Gorgonite1
adlı farklı bir ırk oyuncağın savaşıdır. Gorgonite ırkının tek istediği bir cennet ülkesi olan Gorgon’a ulaşmaktır. Gorgoniteların lideri Archer, kendini "emissary of the Gorgonites" olarak tanıtır. Türkçeye “Gorgoniteların sözcüsü” olarak çevrilse de, aslında bu sözcüğün gerçek anlamı “temsilci”dir. Grupta en sakin, sabırlı, cesur ve güçlü olan kendisidir. Tüm ağır yükleri o taşır, tehlike anında hep o ön plandadır. Bu üstün niteliklerin ise üstünlük veren herhangi bir geri dönüşü YOKTUR. Bir film sitesi onu şu sözlerle tanımlar: He has a very noble and kindhearted personality.2
Filmin göz ardı edilen bence en çarpıcı mesajı ise pozitif lider kimliğinin kahraman komandolarda değil, canavarlarda bulunmasıdır.
Sözün özü; anaerkil liderliğin, daha doğrusu “temsilciğin”, ana vasfı beceriklilik ve cesarete ek olarak “asalet ve iyi kalplilik”tir. Bir hanım olarak öncelikle erkeklere gerçek rolleri vermeyi öğrenmeniz gerek.
2- Hiç kimse sadece karşı tarafı mutlu ederek mutlu olmaz. Mutluluğun, yani cennet frekansının, mest edici duygular verme nedeni içeriğindeki en önemli nüansın DENGE olmasıdır. Mutluluk ne sadece alarak, ne de vererek tesis edilir. Mutluluk, almayı ve vermeyi dengeleme becerisini kazanmış karakterlerin ödülüdür.
Cümlenizden yeniden mesaj geneline dönelim.
İnsanda ters yönde gittiğini düşündüğünüz konu eğer biz erkeklerin duygusallığa sizler kadar yatkın olmamamız (ya da sizi düş kırıklığına uğratacak, beklentilerinizi karşılamayan davranışlarımız) ise, bence düştüğünüz bir diğer hata bir erkekten kendi cinsinizin övgüye değer yanlarını beklemenizdir. İki cins farklı genetik karaktere sahiptir ve eşleşmenin bütünleyici anlamı ve değeri buradan gelir. Yani eş ya da partnerinizde sizde olanları aramak hatalıdır, sizde olmayanların tadına varmak mutlu edicidir.
Erkeklerin tek eşliliğe kadınlar kadar yatkın olmaması ise gerçekleri bütünü ile yansıtmamaktadır. Erkekler DE aşık olabilir ve kural olarak erkekler DE aşık olunca tek eşli oluverirler. Aşık olanın “gözü aşkından başkasını görmez”; eğer görüyorsa aşık değildir. Bu denklem asla şaşmaz. Erkeklerin bazı kadınları mutlu edemeyen yaklaşımlarının nedeni, erkeklerin kadınlar kadar kolay duygulanamaması, yani aşka kadınlar kadar yatkın olmamalarıdır. Unutulmamalıdır ki astroloji dahil tüm ezoterik sistemlerde aşk planeti Venüs, aynı zamanda -tıp dahil- kadınları sembolize eder.
Erkekleri -tabi ki PE taşıyan örnekleri- kadınlardan farklılıkları yüzünden suçlamanın doğru sayılamayacağını, bu konumun/gerçeğin birçok iyi şeyin meydana gelmesinin nedeni olduğunu fizik bilimine dayalı (ama ezoterik yorumlarla) anlatayım:
Eğitimde, derslerde detaylı olarak anlattığımız gibi atom bir yuvadır. Çekirdekteki proton dişi, nötron çocuk, çekirdek dışındaki elektron ise erkektir. Proton pozitif yüklüdür. Elektron negatif. :D (Bilim jargonunda yer alan “Yüklerin, Pozitif ve Negatif şeklindeki adları, olumlu ya da olumsuz durumları göstermezler” inancı ezoterizmde geçerli değildir. Bu iki kelime olumlu ve olumsuz yapıyı -hafiften- gösterirler.)
Çekirdek (yani dişi ve çocuk) elektronu atoma bağlayan güçtür. Elektron ise her fırsat bulduğunda “fıyma” (yaramazlık etme, diğer atomlara gitme;-) ) eğilimdedir. Çekirdeğin çekim gücü bitince, ya da devreye başka elektron girince, hatta elektron diğer bir atomun çekimine kapılırsa, kabuğundan çıkar, atomu terk eder ve gider.
Ancak bu -bir nevi- ihanet (aslında eylem kapasitesi) evrenin dengesini sağlayan durumdur; çünkü elektrik böyle meydana gelir. :)
“Elektrik meydana gelmeyiversin, eşim de benimle kalsın, eşleşme bozulmasın” diyecek hanımlar olabilir. Haklılardır… Elektrik anaerkil ezoterizmde -hafiften- olumsuz, manyetizma -fulllllll- olumlu gerçeklerdir. Ama sonrasını anlatayım: Elektrik, elektrik alan yaratır… Elektrik alan ise manyetik alan yaratır! Ve bu ikisi, evreni bir arada tutan ve “evrenin tutkalı” denen elektromanyetizmayı yaratırlar! Bu yüzden elektriği yaratan da, evreni bir arada tutan da elektronların serüvenci yapısıdır. :D
Kadınlar kadar pozitif olmayan erkekler DE, bazı kadınların eleştirdiği yapıları ile evrenin bir arada olmasına katkı sağlamaktadırlar!
Bu yüzden erkekleri biraz rahat bırakmak, kadınlara acı verici gelen davranışların aslında kesinlikle kötü niyetle yapılmadığına inanmak (bu gerçeği görmek), bazı davranışların bir -erkeksi- ihtiyaç olduğunu kavramak mutlu eşleşme için gereklidir. Eğer sizi uyaran erkek adlı cins ise, ki, heteroseksüelseniz öyledir, o zaman sevdiğiniz yaşam forumunu gerçeği ile sevmeye ve kabul etmeye çalışmanız SİZİN AÇINIZDAN iyi bir şeydir. Onu istediğiniz formasyona sokmanızın anlamı ise artık bir erkekle değil, kadın olmaya başlamış bir erkekle olacağınız anlamındadır. :)
Altını önemli çizeyim: Yukarıdaki sözlerim PE taşıyan erkekler kastedilerek söylenmiştir. “Ben erkeğim…” sözleri ile başlayan ve bildik şekilde devam eden söylemi üreten kafa yapısında; aşırı otoriter, sert, bağnaz, katı, saldırgan, küstah, egoist, algıları/sezgileri köhnemiş, eşleşmeye her şartta isteksiz, eşleşmenin anlamını kavrayamayacak kadar hissiz -yani ataerkil- kimlik taşıyan kişiler, bizlere göre gerçek erkek olmayan kimseler, sözlerimin hedefindeki erkekler değillerdir.
Özetle: PE taşıyan erkekler DE kadınlardan farklıdırlar. Ancak onlar farklılıklardan kaynaklanan sorunlara duyarlı, bunları halletmeye istekli, halletmek adına özveri yapabilecek güçte karaktere sahiptirler.
Onlar lider değil, Archer gibi sorunları çözmek adına öne çıkacak güçteki “temsilci”lerdir.
DİP NOTLAR
[1]
Gorgonite sözcüğü Yunan mitolojisinin canavar soyu Gorgonlardan olan “Medusa Gorgon”dan geliyor olabilir. Ataerkil Yunan mitolojisinde korkunç olarak tanıtılan bu figür önceleri saçlarının güzelliği ile ünlü bir kızdır. Akıl tanrıçası (annesiz olarak, babasının beyninden doğan, ki, bu mit ataerkil bir söylemi, "erkeklerin hiç bir alanda kadına gerek duymadıklarını" vurgulamaktır) Athena onu lanetlemiş ve saçlarını yılan yapmıştır. (Yılan, anaerkide kutsaldır ve eski bir şifa ilahıdır. Günümüzde tıp ve eczalığın sembollerinde bu yüzden yılan bulunur.) Saç ve yılan ataerkide hep lanetlenir: Antigone'nin saçları da -saçlarının, Zeus’un karısı Hera’dan güzel olduğunu söylediği için- yılana çevrilir. Antigone ise anaerkil (Anadolulu) Truva’nın kraliçesinin kız kardeşidir. Truvalıdır. Azra Erhat ve Halikarnas Balıkçısı’nın altını çizdikleri gibi on yıl süren Truva savaşları iki farklı düzenin savaşıdır… ve savaşta yenilemeyen Truva, bir üç kağıt ile yenilir. Bu olay anaerkinin sonudur.
Bir ilginç detay daha: Archer’ın okunun üzerinde bir çift boynuz vardır. Mitlere ve ezoterizme uzak kişiler bunu Şeytan’ın boynuzları sanabilirler. Bu düşünce hem doğrudur, hem de yanlış: Boynuzun Şeytan adlı insan düşmanı varlığa ait olmasının çıkış noktası Yahudilik ve Hıristiyanlık’tır. Bunun gerisinde boynuzun kökeninin “Bereket Boynuzu” (Cornucopia) olması kadar, anaerkil birçok bereket ilahının boynuzlu olması vardır. Kabalist Levi, bu ilahlardan yola çıkarak boynuzlu ve keçi kafalı Şeytan’ı (Baphomet) yaratmıştır. Kabalizm ürünü tüm Tarot kartlarındaki Şeytan figürünün aslı budur. Ancak düşünülecek olursa boynuzlu hayvanlar, derilerinden sütlerine dek insanlara varlıkları ile destek veren canlılardır. Yani boynuzun gerisinde ataerki tarafından lanetlenmiş iyilik vardır. Ana Tanrıça'nın emanasyonlarından Isis boynuzludur. Ana Tanrıça'nın oğlu sayılan Büyük İskender metal paralarında boynuzludur. Tanrı Janus, bazı resimlerinde boynuzlu betimlenmiştir. Baba Tanrı'nın emanasyonlarından olan Dionysos'un uğrunda savaşıp kazandığı Hindistan'da inek ve öküzler bu yüzden kutsaldırlar.
[2]
SPOILER İÇERİR
Filmin son karelerinde Gorgonitelar, cennete benzer ütopik ülkelerini bulmak adına yola çıkarken filmin kahramanı delikanlı onlara Gorgon’u dünyada asla bulamayacaklarını anlatmaya çalışır. Archer ise şöyle yanıt verir:
"Even if you can't see something, it doesn't mean it isn't there." (Bir şeyi göremiyor olman, orada olmadığı anlamına gelmez.) Bu sözler, Gorgoniteların Gorgon'u bulamayacaklarını, ama yine de orada yaşayacaklarını göstermektedir.