YANIT
Rol yapmak, “gibi davranmak”, ya da farklı bir kimliği taklit etmek New Age teorilerinde “modelleme” adı altında PE celp etmek adına kullanılır. (Örneğin yaşam koçu ve filantropist Anthony Robbins bu konuya -bildiğim kadarı ile- özel önem vermektedir.)
Modellemenin mantığı, beyindeki motor sistem (adale hareketleri) ile mental kalıpların (buna da beyin elektriği diyelim) etkileşim içinde olmasına dayalıdır ve söz konusu durumdan yola çıkarak kurulan bir geri besleme mekanizmasıdır: Madem ki beyin elektriği; beden dili, yürüyüş, hatta karakter üzerinde (genetik faktörlerle birlikte) önemli ölçüde belirleyicidir; o zaman bu mekanizmayı tersine çevirerek, yani beden dili, yürüyüş ve bir karakteri belirli kalıplara sokarak, beyin elektriğini de değiştirmek mümkün olacaktır.
Bizim sistemde fazla yeri olmasa da, ben erkek öğrencilerime bazen -tabidir ki talep ve onay gelirse- iki karakteri “modelleme” kapsamında önermekteyim. Önerdiğim karakterler ise iki Hollywood prodüksiyonu filmin başrol kimlikleridir. Bir diğer deyişle bizler de (kişi eğer ciddi ölçüde çıkmazda ise) tarafımızdan seçilen bir karakterin taklit edilmesinin değişimin ilk safhasında tetikleyici olarak kullanılabileceğine inanmaktayız.1
Bu bilgilerden yola çıkarak bir rolü bir sezon boyunca üstlenen, başarılı (yani büründüğü kimliği hakkı ile sergileyebilen) bir tiyatro sanatçısının rolünden etkilenmemesinin olanaksız olduğunu düşünülebilir.
Bu sözlerime kanıt verme bağlamında iki sanatçıyı örnekleyebilirim. Dostum olan bizim dönmede ünlü bir sanatçı hanım, uzun yıllar önce -tam çocukluktan genç kızlığa geçme sürecinde- sergilediği rol yüzünden psikiyatrik tedavi görmek zorunda kalmıştır. Oyun ise öylesine büyük başarı kazanmıştır ki, söz konusu sanatçı hanımın, hala o rolü ile anımsanmakta olduğu söylenebilir. Konu hakkında verebileceğim ikinci örnek ise Genco Erkal’dır. Erkal’ın, ünlü performansı “Bir Delinin Hatıra Defteri”nde (tek kişilik bir oyundur) bazı psikolojik sıkıntılar geçirdiğinden dost meclislerinde söz ettiğini duymuştum.
Çevirmenler ve dublaj sanatçıları hakkında aynı şeyi söyleyemiyorum: Modellemede etkin olan beden dili ve davranış çeşididir. Yani salt ses modellemesi ile beyin elektriği üzerinde ciddi değişim olacağını ben düşünmüyorum. Aynı şeyi film yıldızları için de söyleyebilirim. “Action”… “Stop” arasındaki kısa süreli modelleme, bana göre kişilik üzerinde etkin olamaz. Zaten artık film yıldızlarının ne ölçüde rol yaptıkları da biraz tartışmalı. :)
[Biraz abartıyorum ama, günümüz film yıldızlarının tiyatrocular gibi -rolün içine girerek- rol yapmamaları belki de sessiz sinemanın sona ermesi ile başlamış olabilir. Düşüncemi bir ölçüde de doğrulamak amacı ile eski bir kült filmden bir alıntı paylaşayım. 1950 yapımı ünlü Sunset Bulvarı adlı filmde rol gereği, unutulmuş bir sessiz sinema yıldızını canlandıran (aslında kendi de gerçekten sessiz dönem film yıldızıdır) Gloria Swanson rol gereği şöyle demektedir: “Bizim konuşmaya ihtiyacımız yoktu, yüzlerimiz vardı.” 2 Bu repliğin “100 Greatest Movie Lines” olarak sinema tarihine geçtiğini de ekleyeyim.
“rol icabi siddet içeren hareketler, beddua ve küfür içeren sözler ya da özetle NE celbedecek söz ve davranislarda bulunmalarinin sonucunda kendilerine bunun bir zarari var midir?”
Film yıldızları açısından (yani her “stop”ta kendileri olma fırsatını bulan, haftada en az üç gün, iki-üç saat boyunca başkası gibi davranmayan) etkilenme miktarı, rol gereği söyledikleri sözler ya da sergiledikleri hareketleri hissetmeleri ile koşuttur. Örneğin küfür ya da beddua ederken negativiteyi çok yoğun biçimde “yaşayan” yıldızların NE davet edeceğine inanılabilir; çünkü hissetmek, beyin elektriğinde değişiklik yapar. Şiddet içeren sahneler ise bir ölçüde daha yıkıcı kapsamdadır; çünkü işin içine beden dili (motor sistem) de dahil olmuştur.
Yanıtımı küfür konusu hakkında biraz genişleteyim: En galiz küfrü çok mutlu, ya da rahat olduğunuz bir anda yüz kez yineleseniz de, beyin elektriğinizi mutlu veya rahat adı verilen süredurumda olduğu için NE celp etmeyecektir. Ancak küfürler daima aksiyona dökülemeyen eylemin sözel ifadesidirler; bu yüzden büyük ekseriyetle NE celp ederler. Yani küfürler, tıpkı diğer kelimeler gibi, beyin elektriğinin frekansındadırlar. Bu yüzden astrolojide beyin eyemleri ve konuşma biçimini aynı planet (Merkür) yönetir. Küfür ise daima belirli öfke kalıpları ile kullanıldığı için ses kuantları ile daha da güçlü negatif kalıplar yapılmış, ya da var olanlar daha güçle eksite edilmiştir. Bu yüzden küfürler çok fazla yıkıcı duygulara kapılmadan, küçük çaplı çaresizlik ve öfkelerde kullanıldığında bile adı geçen kalıp aktive olacağı için, envoke edeceği NE miktarı kadere kişinin niyetinden daha güçlü yansıyacaktır.
DİP NOTLAR
[1]
Yanlış anlaşılmamak adına bir not düşeyim: Vermekte olduğum Danışmanlık bir yaşam koçluğu, ya da psikolojik destek değil; anaerkil kültür temelli düşünce yapısının öğretimesi (ki, bizler PEyi bu beyin elektriğinin celp ettiğini savunmaktayız) ve okült temelli soruların yanıtlanmasına dayalıdır.
[2]
"We didn't need dialogue. We had faces."