Erkeklik böyle olmali ise..ki zaten böyle oluyor, çevremdeki kadinlarin tercih ettikleri erkek gözlemlerimden. 7.ev satürn durumunda olan bizler ne yapmaliyiz?
--
Uzun yillar süren basarisiz iliski savaslarimin ardindan bir süredir ilginç bir sekilde isteksizim.
Istedigim sey yok bu dünyada demeyecegim var ama milyonda bir.
Dolayisiyla bir vazgeçis durumu bu ve tercihen olan bir sey degil. Yani eskiden istesem de vazgeçemiyordum.
Simdi ise gerçekten bir süredir istemiyorum. Hiçbir sey yapmiyorum bu konuda ve yapmaya da niyetim yok. Gerçekten 'olmuyorsa olmasin arkadasi deyip yoluma bakmisim farketmeden.
--
Soruyu netlestirirsek; 7.evinde satürn olan ve bu konum etkilerine fazlaca sahip olan biri, yapisina zit olan sövalyelik 'zorunlulugunu' nasil yerine getirebilir?
YANIT
Eski öğrencime merhaba!
Şu cümle ile başlayalım:
“kadin ihtiyaçlarini görebilmesini, hissedebilmesini ve karsilamasini söylüyorsunuz”
Ben böyle bir şey söyledim mi anımsayamadım, ama bu cümle size aitse, sizi kutlamak isterim; çünkü bizim düşüncelerimizi çok güzel özetlemekte: Sözlerde “ihtiyaçları karşılamak” kadar “hissetmek ve algılamak” da var. Güç, denilen kavram sadece budur aslında. “Güç, diğerlerinin ihtiyaçlarını tanıma ve giderme yeteneğidir.” Anthony Robbins. Ancak kadınlar da erkeklerin ihtiyaçlarına anlayışlı olmalı.
Anaerkil kültürün ideal erkeğini en güzel biçimde eski devirlerin şövalyeleri ile sembolize etmek mümkündür. Bu model, bölünmüşlüğü ortadan kaldırdığı için kutsaldır; çünkü modelde hem incelik ve kalite, hem cengaverlik vardır… Şıklık, bakım, güzel gönüllülük, karşılıksız verme benzeri Venüs nitelikleri, erkek kimliğine karılmıştır. Bu durumun anlamı bölünmüşlüğün sıfırlanmasıdır. İlk Çağ mitlerinin Baba Tanrısı zaten böyle bir kimliktir. Hem erkeksidir, hem güzeldir (her zaman kadınsı bir güzelliği vardır; ataerkil kral Pentheus "Bir güreşçi olmadığın belli" diye onunla, daha doğrusuuzun saçları ve güzel yüzü ile- alay eder. Ama Pentheus'u sadece o kolayca yener). Hem çok sekslidir, hem sadık bir aşıktır. Hem savaşçıdır, hem şık ve zariftir. Erkektir; ama bir kadın gibi karşılıksız verici, hem bir erkek kadar koruyucudur. (Esirgeyen ve bağışlayan: Koruyan, inayet ve ihsanda bulunan; Şefkat ve merhameti sınırsız olan. Rahim ve Rahman olan.)
Bölünmüş ve zıtlaştırılmış nitelikler onda tamdır.
Teoriden mesajınıza gelelim.
Eş bulmakta zorlandığınızı düşündüren sözlerinizle ilgili olarak ilk adımda -sizi tanıdığım için- görsellikle ilgili sorunuzun olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Seçilmemeniz adına dezavantajınız olmadığı gibi, avantajlarınız da bol… Ancak yaşama olumsuz bir bakışınız olduğunu da biliyorum… ki, bu bakışı yaratan beyindeki EM alandır… EM alan ise auradır. Aura, diğer insanlarca algılanır. Karizma denen büyüyü yaratan kişisel alandır. Bu yüzden hayata bakışınızı değiştirmeden görüntünüzün “ederi” olan geri dönüşü alabileceğinizi ummak zordur. Bakış değişimi ise karakterin değişimi ile olur. Karakteri değiştirmek için istenmeyen şeyleri İSTEYEREK yapmayı öğrenmek ve becermek şarttır. Formül -yaşamın her alanında olduğu gibi- açık ve kolaydır. Zor olan, suçu farklı olgu (astrolojik konumlar) ya da kişilere atmamak, değişmeme inadını kırmaktır.
Gençlerden bazı şeyler beklenir; bu beklentiler aile, kültür ve yasa tarafından belirlenir. Söz konusu gerekliliklere karşı çıkmak ise genç için hem bir güç gösterisi, hem de zorluktan (zorlanmaktan, istenmeyen şeyleri yapmaktan) kaçma yoludur.
Oysa işin üç kağıdı bunlardan kaçmak değil, hepsini uygulamak bile değil, beklentilerin üstünde bir performans göstermektir! Gerçek güç (hanımlardan hoşgörü isteyerek söyleyeyim) "erkeksi güç" böyle bir şeydir. Bu durum ise en güzel şekli ile “sorumluluk almak” olarak ifade edilebilir. Güçlenmek adlı kavram ile auradaki NEyi temizlemenin yolu bu kadar basittir. Doğrudur, zorlanmak pek zevkli ve kolay bir ortam yaratmaz; ama bu ortama girmeden çekilen NEnin verdiği gizli acı, korku ve öfke ile yaşamak, “zorlanmak”tan çok daha tüketicidir.
“Herhangi bir alandaki başarılı insanları incelerseniz; onların en iyi, en zeki, en hızlı ya da en güçlü değil, en çok sorumluluk alan insanlar olduklarını görürüsünüz.” Anthony Robbins.
Basit örnekler vereyim:
-
Anneye “Sen dur, ben alışverişi yaparım”, ya da “bu gün ben yer/cam sileceğim” demek,
-
babaya bu gün arabayı yıkayabileceğini, çimleri biçmek istediğini söylemek,
-
patrona “Bu akşam vaktim var, kalıp o işi yapabilirim” teklifinde bulunmak,
-
musluğu patlayan arkadaşın yardımına koşmak,
-
kedisini kaybeden komşunun kedisini aramak,
-
bakım evindeki kimsesiz yaşlılara birkaç saat ayırmak,
-
sokak hayvanlarına bakmak,
-
ve de beyni bu eylemleri istekle ve zevk alarak yapmaya programlamak (beyin programlanabilir)
oruç tutmaktan, hacca gitmekten, namaz kılmaktan daha fazla PE celp edecek olabilir. Tapım kurallarını ifa etmek, kişiye zevk ve/veya güven verdiği için daha çok "kısmi PE" celp eder. Biraz romantik konuşayım: Önemli olan yapılandan çok, kalbin nasıl attığıdır.
Ve de dikkat edin, yukarıdaki listede ders çalışmaktan söz etmedim. Bilgi adlı kavramla kollabore olmak, mutlak bir şart değil, değerli bir seçimdir sadece.
Oysa ataerkil kültür tarafından bunları yapmak yerine, yapmamak empoze edilir! Salaş giysiler, kaba konuşma, tertipsizlik, nezaketsizlik, küstahlık, ilgisizlik, kurallara uymama, söyleneni yapmama benzeri davranışların asıl güç olduğu yayılır… çünkü ataerkiye göre güç, karşı çıkmakla da ilgilidir. Bu negatif tavra “başkaldırmak”, “direnmek” benzeri yaldızlı isimler de takılarak insanların gözleri boyanır. Başkaldırmadan, ya da direnmeden önce UZLAŞMA İÇİN ÖNEMLİ OLÇÜDE EMEK VERİLMESİ gerektiği gerçeği es geçilir; çünkü amaç insanları birbirine kırdırmaktır, sorunları halletmek değil. Sorunlar kavga ederek halledilmez.
İşin traji-komik yanı, genelgeçere asla karşı çıkılmamasını şart koşan da ataerkil kültürdür! Örneğin bir yandan sigaranın içilmemesi gerektiği, diğer yandan sigara içmenin bir güçlülük göstergesi olduğu pompalanır. Dikbaşlılık, “karakter gücü”; olumlu davranışlar ise bir çeşit “hımbıllık” şeklinde tanıtılır. Aynı kültürde başkaldırı yasak; erdem, aseksüalite ile ilgilidir. Bu bilgi karmaşası içinde kalan gençler, dengeyi bulmakta ciddi zorluklarla karşı karşıya kalırlar. Ortada genel olarak benimsenmiş, en önemlisi, işe yarama potansiyeli (daha kaliteli bir yaşam sunacağı) gençler tarafından da görülebilecek/kabullenilebilecek BİR ROL MODELİ (ve de nedensellikleri) YOKTUR. Bu çelişkili kavramlara karşın, mutlak bir sonuç da var edilmiştir; o da “gerçek eylemciliğin ve eğlencenin sadece erdemlerle elde edileceği bilgisinin imhası”dır. Artık aktif, eğlenceli, canlı, heyecanlı, atılgan, seksi bir kimlik ile erdemli bir kimliğin arası uçurumlarla açılmıştır.
Böylece NE safha-safha envoke olmaya başlar.
Şimdi de hatalarınızın suçunu yüklediğiniz haritanız hakkında konuşayım.
Evet, evlilik evinizde Satürn var, ama ilginç şekilde pozitif, “pırıl pırıl”! Güçlü bir erkeksilik, düzgün karaktere ek olarak spiritüel açıdan da zenginlik, diğer yaşamlardan desteklenme ve dikkat edin, giderek, an-be-an iyiye gidiş yapısı taşımakta. Haritanızda en mükemmel, hatta kusursuz yapı evlilik! Ancak konumlar, genç yaşlardan çok, ilerdeki yaşlarda yaşanacağına da işaret etmekte...
Ayrıca çok güçlü bir karakteriniz var. Siz -her nedense- sürekli saçma hatalar yapan, ama bizim ortamda “örnek” diye gösterilebilecek bir kişisiniz. Aramızdaki yakınlığa güvenerek biraz çizgiyi aşacağım: Bu güçlü karakterle bu kadar saçmalamayı becermek de bir yetenek olsa gerek!
Kendinizi nasıl bu ölçüde hatalı tanıdınız; ya da sizi kim bu kırık dökük bilgilere inandırdı bilmiyorum, ama benim astroloji bilgime göre, siz basbayağı şövalyelik dokusu taşıyan birisiniz. Hem çok güçlü ve erkeksi bir karakteriniz var; hem de ince bir ruhunuz. Ben psikolog değilim, kişilikle ilgili yanlış inançları, defektleri bireysel bazda düzeltmeyi bilmem. (Danışmanlık sürecinde sadece anaerkil ezoterizm ve kültür bağlamında nasıl düşünülmesi gerektiğini deklare eder, negatif enerjiyi tanıtırım.) Gerçek kimliğinizi yaşamaya başlamak ve hatalı inanışları yıkmak adına bir psikoloğa danışabilirsiniz.
Yine de bir danışman olarak bir ÖNERİDE BULUNAYIM: Okumaya ve düşünmeye nokta koyun. Askerlik ve/veya spor benzeri bir ortama girip, burada uzlaşmacı bir karakter sergilemeyi hedefleyin. Sorumluluk alın. Biraz zorlanın ve zorlukları -onları sevmeyi başararak- aşmaya odaklanın. Başarırsanız kapılar açılacak ve ödüller yağmaya başlayacaktır.
“Simdi ise gerçekten bir süredir istemiyorum. Hiçbir sey yapmiyorum bu konuda ve yapmaya da niyetim yok. Gerçekten 'olmuyorsa olmasin arkadasi deyip yoluma bakmisim farketmeden.”
Arada bir, çok yorulunca, hayatı sıfırlamakta, uzlete çekilmekte, doğa ile iç içe geçmekte, yani bir çeşit tatile çıkmakta bir hata yok. Ama “olmuyor” diye bir şey, evrende var olmayan bir şeydir! Yerine sözlerinizi “şimdilik başarılı olamıyorum”a çevirelim.
Karşı cins ile ilişkiler, diğer pek çok kutsal şey gibi, tırnakları geçirip yapışılacak konular değillerdir. Herkesin hızlı bir seks hayatı, çok fazla flörtü, ya da sevgilisi olmayabilir. Olanların da illaki pozitif kişiler sayılmalarının şart olduğu düşüncesi doğru değildir. Yaşam, herkese bir diğerinden farklı desenler çizer; çünkü parmak izi kadar beyin elektriği (bilinç) vardır. İlginç olan ise bu desenlerin aslında kişinin tarafından, itiraf edemediği ama bildiği ihtiyaçları yönünde çizildiğidir.
İçsel dengeyi kurup, sakin, dengeli, ama yine de heyecan dolu bir kişi olup (bu zor bir karışımdır), NEyi ciddi oranda azaltmadıkça karşı cins ile başarılı ilişkiler kurmayı beklemek pek doğru değildir. Ayrıca siz, yukarıda yansıttığım gerçekten pozitif niteliklere sahip olsanız da, aslında kadınları sevmeyen, en azından onları anlayamayan, yani tanıyamamış olmanız yüzünden ön yargılar geliştirmiş birisiniz. Tanıyamama hatasını sadece size yüklemek yanlıştır. Bu durumda ataerkil kültürün payı büyüktür. Ama tanımamakta inat etmek kişisel bir hatadır.
Sizi kırmak pahasına bir gerçeğin altını daha çizmeme izin verin: Siz genelde insanları itiyorsunuz. Siz kadınlar gibi insanları da sevmiyorsunuz. Bizi de ittiniz, eğitimde bazı engelleme kurallarını sizin hocanız olduktan sonra koyduk. Lütfen dürüstlüğüme inanın, bir daha benzer istekler/tepkiler gelmedi. Bu sözleri sizi incitmek değil, kendinizi nereye ittiğinizi size apaçık göstermek için söylüyorum. Bunu, sizi kendime karşı öfkelendirmeyi göze alarak, sizin için yapıyorum. Kendinizi olumsuz yerlere “ittiğiniz” ise sürekli söylediğim gibi "yaşınıza ve negatif tutumlarınıza uymayan güçlü karakteriniz"den bellidir. Ben size çok önem veriyorum. Ama bana izin vermediğinizi için (okurlar yanlış anlamasın, bu genç eğitimden ayrılmak gibi bir talepte bulunmamıştır) size yaklaşamıyorum. Bir gün hazır olduğunuzda belki yeniden yollarımız kesişir diye dirsek mesafesinde bir iletişim sürdürmeye çalışıyorum. Ama bu uzun yıllar sürecek.
Fark edin lütfen: Belki aynı duyguya hanımlar ve diğer insanlar da sahiptir.
Özetle; söz ettiğim engelleri yıkamadıkça başarılı ilişkilere imza atmanız zordur.
Benimle kontağı kopartmadığınız ve yeri geldiğinde düşüncelerime ulaşmak istediğiniz için teşekkür ederim.