722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

YAŞAM ve İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA | TÜM YAŞAM ve İLİŞKİLER SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

23 Ekim 2020
Madem beyin elektrigi her sey sizin durumunuzu çok mu iyi?

Janus selamlar ve esenlikler dilerim. Madem pozitif enerji para ve güzel seyler de getirir sizin maddi durumumuz nasil? Mesela benim babam pozitif tir. Yillardir ayni sey yapar ve hiç biseye sahip olamamistir. Kisaca fakirlikten sürünmektedir. Ben paraya çok çok deger veriyorum. Hayatta olan en büyük sorunlarin çözümü paradir. Tek derdim para. Ailemi sevmiyorum bana hayat kosulu saglamadilar. Çok sinirleniyorum onlara. Zaten bu yüzden 5 yildir antidepresan aliyorum ve hayatim hala ayni.

Kisaca biktim bu hayatta para yoksa bir sinek bile degilsinizdir. Bana çok para lazim hem de çok. Mutluluk falan da umrumda degil. Param varken ha mutlu oldum ha mutsuz su an da zevk almiyorum zaten.

Neden mi? Arkadaslarim yok olsa da çagirdilari zaman gidemiyorum. Bütün gün evde otur yat spor salonuna bile gidemiyorum bir çay bile içemiyorum.

Is dicem iste yok komi olmak istemiyorum ben.

Bu sekilde devam ederse 1 sene kalmaz intihar edicem hem de çok çol ciddiyim.

YANIT

Sizi çok iyi anlıyorum; parasızlığı -beni okumakta olan pek az kimsenin bilebileceği kadar- bilirim. Önceki yanıtlarımda söz etmiştim: İki kez çöpten yedim, apartman temizliği işinde çalıştım, apartman çöpü topladım, çevreden topladığımız çalı çırpı ile ateş yakıp (tüpgaz alacak imkan yoktu) günde bir öğün (o da yumurta pişirme benzeri şeyler) yedim (ateş bir kere yakılabiliyordu). Oysa İstanbul’un en seçkin seminde doğup büyümüş, en nadide şartlarda yetiştirilmiş biriydim. Fakat sizi anlıyor olsam da, söyleyeceğim şeyler sizi gerecek olabilir; çünkü beyin elektriğiniz sadece size hak verilmesi mode’undadır. “Bu şartları nasıl değiştirmem için nasıl değişmeliyim?” değil, “Bu şartlar nasıl değişecek?” merakındasınız.

Soruyu sorduğunuzu farz edip yanıt vereyim: Siz değişmedikçe şartlar değişmez. Pek çok kimse (özellikle sizin kırgınlığınızda olan kişiler) ise değişmek istemezler; çünkü değişmek bazı şeyleri geride bırakmak, yani ayrılmak, özveri yapmak, vaz geçmek anlamındadır. NE ise bu durumu kayıp olarak algılatır. Bu gibi kişiler sadece tek bir şey isterler… dahası, o şeyi de hiçbir özveride bulunmadan elde etmeyi isterler. Ne yazık ki makro böyle bir yapı ile işlemez. Çok istenen, idealize edilen şartlar SADECE istenmeyen şeyler yapılarak elde edilir.

Sitenin Müslüman izleyicileri için çok sevdiğim iki ayet paylaşayım:
“(…) Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez…” Enfâl-53
“Basiniza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle isledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çogunu affeder.” Şura 30.

Pozitif enerji -benim soruları bir makale olarak değil, günlük olarak ve yoğunluğum yüzünden biraz da acele ile yanıtlamam nedeni ile- sizce yanlış anlaşılmış. Eğer PE para getirse, her zengin kişi pozitif karakterli, en azından mutlu, ya da rahat ve keyifli olurdu. Oysa her zenginin beynine girilse, onun da sahip olduğu para ile değil, sahip olduğu PE miktarı doğrultusunda mutlu ve rahat olduğu anlaşılır. Bir dolu zengin, fiziksel açıdan güzel, şöhretli, zeki, yaşamına özenilen kişi kendini öldürür… çünkü genelde mutluluk olarak nitelenen beyin süredurum şartlar değil, beyin elektriği ile ilgilidir.

İzniniz olursa gelir düzeyim değil, “sefalet” diyeceğim şartlarla yaşamamdan söz edeyim. Her şeyimi kaybetme sürecini çorap söküğüne benzetiyorum: Elinizi attığınız şey kuruyor, yaptığınız her şey ve aldığınız her karar hatalı oluyor, kayıpları engelleyemiyorsunuz. Kayıplar sadece sahip olunan maddesel değerler olmuyor. Örneğin karizmanızı yitiriyorsunuz, hanımlar sizi beğenmemeye başlıyorlar… oysa yüz aynı yüz, beden aynı beden… Buna ek olarak cinsel gücünüz sona eriyor. Dikkat buyurun, cinsel isteğiniz değil, gücünüz bitiyor. Bu durumlar kolay tolere edilecek şeyler değildir.

Peki, ben bu gidişatı nasıl değiştirdim? Tabii ki değişerek.

Tüm dürüstlüğümle söylüyorum; değişmek, parasızlık içinde sürünmekten zordu! Size bu duyguyu anlatmak için şöyle bir örnek vereyim: Düşünün; bir melek gökten inerek size şöyle söylüyor: “Zenginliği (ya da istediğiniz amacı) artık hiç istemediğin, gerçekten istemediğin, kendini aldatmadan istemediğin gün, zenginleşmeye (amacı elde etmeye) başlayacaksın…”

Ne hissedersiniz?

Sizin yerinize ben yanıtlayayım: Büyük bir öfke! Nereden mi biliyorum? Çünkü siz bir insansınız ve hepimiz aşağı-yukarı benzer yaratılışlardayızdır. Yine benzer şekilde giderek evrimselleşir, gelişir ve böylece az acı çeker oluruz.

Ben de bir insan olduğum için bu tepkiyi verdim.

Bu tepkiyi kime mi verdim?

Bedensiz varlığıma!

Yapmamın gerektiği şeyler söylendiğinde -bir kez onunla kontağım kopacak kadar- küfür ettiğim bile oldu. Kolay bir süreç değildir; çünkü 2-3 ay değildir. Yıllara dayalıdır değişmek.

Sorunuzu yanıtlayabilmek adına küçümsenmeyi göze alarak itiraflarda bulunayım: Kadın döven biriydim. Eşime şiddet uygulardım. Kadınları -objektif şekilde bakarak, değerlendirerek- küçümsemezdim. Onlara -aram hep iyi olsa da- nedensiz diyebileceğim bir hırs doluydum. Bu duygu bir obsesyondur ve ne yazık ki pek çok erkeğin obsede edilme biçimidir. Hiç bir neden yokken kadınlara ve her yaptıklarına, çok yoğun şekilde öfke duymak şeklinde ifade tezahür eder. Ben de böyleydim ve -bir düşünün- kadınların -bir ölçüde de olsa- benden, yani erkeklerden, daha değerli olduğu bana söylenmekteydi! Bunu yürekten kabullenmem değişim demekti!

Yıllar içinde -bana verilen bilgilerle- varlığımın haklı olduğunu gördüm. Farklı şeyleri öğrendikçe, bu bilgileri bakış açınıza perkitiyorsunuz ve gerçekler ( beim için kadınlar hakkındaki gerçekler) kolay görülüyor. Böylece zamanla öfkem kendiliğinden azalmaya başladı; görmek (görebilmek) inanmaktır. Beynimde PE miktarı arttıkça algılama becerisi ve onlara yönelik sevgi oluşmaya başladı. Kadın sevmek ile seks sevmek farklıdır. Kadın sevmek, kadınların pek çoğuna kız çocuğunuza benzer bir duygu duymakla ilgilidir. Önceldir bu duygu; cinsel uyarı sonradan gelir. Cinsel arzu beğeni zevkiniz oranına göre oluşur veya oluşmaz. Ama eş olarak seçemeyeceğiniz hanımlara da o yoğun hoşlantı vardır, kalıcıdır.

Söz ettiğim hırs şeklinde görülen obsesyon farklı konularda olabilir. Müslümanlara yönelik olabilir, atesitlere yönelik olabilir, eşcinsellere, solculara, ülkücülere, Atatürk’e, hz. Muhammet’e, Yahudilere, Araplara ve kadınlara veya erkeklere yönelik tezahür edebilir. Bu obsesyondan kurtulmak adına söz konusu hedefe yönelmek nadiren işe yarar. Obsesyon altındaki kişi sadece spesifik konuya odaklanmayı terk edip, evrenin dengelerini genel şekilde öğrenmeye çalışırsa, görülen gerçekler, obsesyonu (yani hırsı) temizleyebilir. Beni sözlerim için affedin, ama benzer bir obsesyon altında olabilirsiniz.

Sözün özü, benim en önemli dersim (kadın küçümseyen bir seks-severken, seksi ikinci plana atıp bir “kadın-sever” olma eğitimi) buydu. Başarımı varlığıma borçluyum. Bu dik kafalılıkla eğer o olmasaydı, bu günkü keyifli halim olmazdı. Bu sözlerimi duyanlar “Senin şansın varmış, bizde varlık-marlık yok, ne yapacağız?” diye bir soru sorabilirler. Ama bilinmeli ki varlığım, ben hak ettiğim için vardı. Değişmeye kararlı ve EN ÖNEMLİSİ “canını dişine takarak” değişime bir-iki zorlu adım atabilen kişiye daima -yaşam modeline uygun- bir destek gönderilir. Şimdi de bir hadis daha paylaşmama izin verin: "Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira' yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim." (Buhari’den alıntı bu hadis bir hadsi-i kutsi, yani hz. Muhammet’in düşüncelerini değil, Allah’ın sözlerini yinelediği bir hadistir.)

Şimdi size gelelim: Genelde sizin gibi hayatta yegane arzuları para olan kişiler eleştirilirler. Tutkulardan arınmış, daha ılımlı hedeflere odaklanmaya yönlendirilirler. Bu davranış doğru olmayabilir! Bazı tutkular gereksiz ve yanlış olsalar da (örneğin bazı estetik ameliyatları) kişileri hayata bağlayabilirler. Ayrıca yanılgılar öğüt ile engellenemezler. Bu yüzden size “para istemekten vaz geçin” demeyeceğim. Bu düşünce (mutluluğu para ile elde edebileceğiniz) -bence doğru olmasa da- sizi hayata bağlıyor olabilir. Sizin hatanız ise para istemek değil, para elde etmek için gerekeni yapmamaktır. İşsizlik diye bir şey yoktur. İşi beğenmeme (verilen emek ile alınacak bedel arasında aleyhte denge olduğuna inanmak) vardır. Oysa para, dikkat buyurun, ilk başta uzunca süre KÖTÜ ŞARTLARDA yaşamak ve çalışmakla elde edilir. Para kazanmak kolaydır. Zor olan gerekli olanı yapmaktır. Gerekli olan ise genelde kişiliğin zayıf karnına dokunandır… bu yüzden beğenilmez… üstlenilmez.

Sizin yerinizde ben olsam ve sizin kadar para istesem, komiliği kabul eder, ücret talep etmeden ek işler üstlenir, herkesle -kendini ezdirmeden ve uzunca bir süre “veren hesap” olarak- pozitif ilişkiler kurar, dikkat çekerdim. BUNLARI İSTEYEREK, ŞEVKLE, AZİMLE, “PARA ELDE EDECEĞİM, BU BİR PLAN, BİR PLAN UYGULAMAKTAYIM” DÜŞÜNCESİ İLE yapardım. İki yıl böylesi zorluğa dayanabildiğinizde giderek kapıların açılmaya başladığını görecek olabilirsiniz. Kapıyı açan komilik değil, sizin irade, çalışma azmi dolu, elinizden geleni değil, fazlasını yapmaya İSTEKLE kararlı beyin elektriğinizdir.

Şimdi cümlelerinize gelelim:

“Madem pozitif enerji para ve güzel seyler de getirir sizin maddi durumumuz nasil?”
Ben sizlerden, ya da pek çok insandan diyeyim, hiç farklı biri değilim ve yukarıda söz ettiğim gibi, hepimiz aynı ortamda, benzer adımlarla ilerliyoruz. Önceki bataktan çıkmama neden olan beynimdeki hatalı kalıpları temizlememdir. Yani bu günkü yaşamımdaki refah düzeyim, temizleyebildiğim orandadır. Ancak hala da saçmalamaya koyulduğumda terslikle olmaya başlamaktadır. Sözlerimi yine tekrarlayayım: PE para miktarı ile değil, beyin rahatlık süredurumu ile ilgilidir. Ancak beyni rahat olan, para kazanmaya niyetli ise, daha kolay kazanır; çünkü PE doğru davranma yeteneği yarattığı için kişiye istediklerini -her ne ise- kolay elde etme olanağı sağlar. Yine de PEyi duygu süredurumu yerine maddesel değerlerle ölçmeye kararlı iseniz o zaman “PE para değil, bereket verir” diyebilirim. Yani kişi az paralı da olsa sıkıntı çekmez.

“Hayatta olan en büyük sorunlarin çözümü paradir. “
Kalıp düşünceler genelde beyindeki NEnin en bariz belirtisidirler. İlk adımı atın ve önceki düşünce kalıbınızı dağıtın, yenisini inşa edin. Yeni düşünce modeli ise şudur: “Yanılıyor olabilirim, ama ben hayatta para ile pek çok sorunun çözülebileceğine inanıyorum. Ama kesin konuşamam, belki de değildir.”

“Ailemi sevmiyorum bana hayat kosulu saglamadilar.”
Paganizmde aile sevgisi bir şart değildir; aile sorumluluğu şarttır. Güçlü kişiliği olanlar sorumluluk ifa etmek adına sevgi duygusundan destek almaya gerek görmezler. İnsanları suçlamak ise bütünü ile hatalıdır. Kimse, yada hiçbir şey tamamen suçlu, ya da tamamen suçsuz olmaz. Bunu geçin, bizim teoriler göre kaderde hata olmaz.

“para yoksa bir sinek bile degilsinizdir.”
Değerinizin sinek kadar olup olmamasına SADECE beyninizde sizin kendinizi sinek olarak görüp görmemeniz karar verir. İnsanlar size sizin kendinizi gördüğünüz şekilde, kendinize -kimi zaman gizliden gizliye, kendiniz de fark etmeden- verdiğiniz değere paralel biçimde değer verip saygı duyarlar. Kendinizi onlara nasıl sunarsanız, o şekilde tepki alırsınız. Bu fizik bilimi tabanlı EM bir etkileşimdir.

“Bütün gün evde otur yat spor salonuna bile gidemiyorum”
Bu durumu ben de yaşadım. Maddesel zorluklar yüzünden iyi bir sporcuyken antremanlara gidecek imkanı yitirdim. Ama çamura yatıp kadere/tanrıya lanet okuyarak kendimi eğlendireceğime, ne de haklı olduğumu ha-babam kendime göstereceğime, elimi taşın altına soktum, zor yolu seçtim, çenemi sızlanmalara kapattım, sadece güçsüzlerin şikayet edeceği, gücü olanın çözüm yaratacağı düşünesini arka cebime koyarak yola çıktım: Evde kendime spor aletleri yaptım ve inanmanızı rica ediyorum: İki-üç sene boyunca bedenimi (ve kondisyonumu) önceki hali ile (belki çok az kayıpla) korumayı başardım. Kaybettiğininiz süreçte şartlara karşı koyma miktarınız ile PE celbi arasında doğru orantı vardır.

“Is dicem iste yok komi olmak istemiyorum ben.”
Bana gelen sorulara önce “göz atar”, beynimde kişiyi analiz eder, sonra detaylı şekilde okuyarak yanıtlarım. Bu cümlenize yeni geldim. Bu cümleyi söyleyeceğinizi bilmeden ise bu konuda -komilik örneği vererek- az önce bazı bilgiler verdim. :) Yineleyeyim: İşsizlik diye bir şey yoktur. İşi beğenmeme (verilen emek ile alınacak bedel arasında aleyhte denge olduğuna inanmak) vardır. Oysa para ve her tür başarı (başarı kavramını kişinin idealzie ettiği sonuç olarak algılıyorum), dikkat buyurun, ilk başta uzunca süre KÖTÜ ŞARTLARDA yaşamak ve İSTEYEREK çalışmakla (emek vermekle) elde edilir.

“Bu sekilde devam ederse 1 sene kalmaz intihar edicem hem de çok çol ciddiyim.”
Üzülerek söylemem gerekir ki size “sakın ha” diyecek kişilerden değilim. Yaşam, her noktası size ait bir olaydır. (Ancak sorumluluk duygunuz kuvvetli olacak kadar güçlü bir karakteriniz varsa, kendinize ait yaşamı kotarırken yakınlarınızı da göz önüne alırsınız.) Yanılıyor olabilirim, sadece kendi sistemimizden söz ediyorum, bize göre hayatına zamansız son verenler, beyin elektrikleri gerektiği kadar değişmeden yolun yarısından döndükleri için benzer bir kaderde hemen yeniden aynı koşullarda (okulda) bedenlenirler ve aynı hikayeye bir kez daha en baştan başlamış olurlar. Kaderi celalli tanrılar yazmaz; ruh adı verilen EM alanımızın frekansına uygun yerde -basit bir fizik kural gereği- bedenleniriz. Yani bence intihar çok rantabl bir çözüm değildir.

Sonuç olarak: Anlayışsız bir ahlakçı olarak konuşmak istemesem de ne yazık ki başka çıkış yolu olmadığını söylemeliyim. Şimdi beyninize girin ve hatalı kalıplara bir parmak atın. Biliyorum önce çok acı verecek, öfke yaratacak… ama canınız acıdığında acıya değil, ilerde sizi bekleyen şahane geleceğe bakın. O şahane (özlemlerinizi içeren) geleceği size özel de sanmayın, her birimizi için var; orada bizi bekliyor. O bizim (tüm insanların) koptuğumuz olağan kaderimiz, yerimiz, mekanımız, yuvamız. Oraya varmak adına çıkın bir yola… Serüven gibi görün bu değişme sürecini. Anımsayın; Hollywood macera filmlerinde kahramanların başına neler-de-neler gelir. Hiç biri sızlanmaz, ellerinden gelenin FAZLASINI yapar, imkansızı kovalar ve çözüm üretirler. Yaşam budur sadece… Yaşam önemsizdir. Cennet’e (Yaratıcı’nın yanına) YENİDEN ulaşma macerasıdır. Zorlu süreçlere girin, canınız yandığında hem ilerideki akıl almaz güzelliklere bakın, hem de bir kahraman olduğunuzu hatırlayın.

Tabi ki kahramansınız. Karakteri değiştirmek adına yola çıkmaktan önemli ne kahramanlık var ki bu dünyada?


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -