24 Mart 2021
Ölmek için yasamak/ Yasamak için
Merhaba Sevgili Janus :)
Öncelikle nasilsiniz? (mailimi okudugunuz ani referans alabilirsiniz) diyip hal hatir sorarak baslamak istiyorum :)
Ve itiraflarim ile devam edeyim. Yeni kesfetmis bulunmaktayim sitenizi. Yazilariniza, sorulara vermis oldugunuz yanitlara, video kliplere baktim. Alisilagelmisin disinda farkli bir bakis açiniz var. Çogu konuda da sizinle hemfikir oldugumu anlamak da beni onure etti dogrusu. Farklisiniz. Aslinda farkli degil de kendinizsiniz. Kendiniz olabilmeyi basardiginiz için de biriciksiniz. Yani birbirine benzemek için çabalayan ve buna maddi manevi güç harcayan insanlarin aksine kendinizi varetmissiniz resmen. Sizinle farkli düsündügüm noktalar az da olsa var. Ama inanin ben en çok da benden farkli bir algida oldugunuz o yorumlarinizi begendim. Hatta heyecanlandim :)
Sizin gibi kendine has insanlarla karsilasmak pek kolay olmuyor. Ama nedense ben elimle koymus gibi bulurum en güzellerini:) Çogu insan kalabaligin içinden yükselen o tek sesin çatisi altina siginmis gibi. Kendi sesiyle konusmaya korkar gibi ama siz kendinizsiniz. Ben sizin gibi özel olan insanlara "kendinden desenli" derim :)) Teksiniz. Yegana varliginiz ile aktariyorsunuz kendinizi. Bu çok hosuma gitti. Tüm bu nedenlerden ötürü de çok güzelsiniz. Cazibeniz var. Benim algimda suan çok karizmatiksiniz mesela;) Çok da çekici geldiniz. Ilgimi, merakimi celbettiniz. Size karsi kisa sürede sempati ve hayranlik olustu içimde :) Sevgi hissediyorum.
Anlatimlarinizi takip etmek incelemek öylesine keyifliydi ki. Dogru mu yanlis mi diye de düsünmedim aslinda pek. O an kendine has bir zihinden türeyen o enerjiye kulak vermekten haz aldim cidden. Özetle size siz oldugunuz için tesekkür ediyorum:) Emeklerinize caniniza saglik :)
Bu uzun girizgahimdan sonra asil sadede geleyim. Benim size bir kaç sorum olucak. Bu nedenle bölmek istedim sorularimi (çünkü çenem düsük ve uzun uzun soruyorum:) Daha sonraki iletilerimde kisim kisim sormak istiyorum izninizle:) Ileri zamanlarda nasipse sizi rahatsiz edicem ;)
Ben astroloji ile ilgileniyorum ve sizin astrolojiye bakis açinizin sonradan degismis oldugunu farkettim. Burçlarin kaymis olmasi durumu... Ve tarot ile de araya mesafe koymussunuz ama tarot konusu benim için de suan muallakta. Ilk kartlarimi bir ay evvel aldim ama bana ben kendi bilgime göre çekiyorum gibi geldi.
Ben ileride size asteroidlerin dogasi üzerine soru/sorular sormak istiyorum. Misal Lilith, Ceres, Vesta vb. ben detaylarin aslinda bizi birbirimizden ayri kildigi kanaatindeyim. Bu nedenle detay olan astreoidlerle ilgili bilgilerinizden beslenmek istiyorum :)
Ama bu mesajimda ölümü ele almak istiyorum izninizle. Ölmek tam olmaktir kanaati vardir psikanalizde. Insan yasadigi sürece tam olmaya çalisir tamamlanma arzusu vardir. Ama yasam oldugu sürece bu mümkün olmayacaktir çünkü bu durumda da ölüm hep eksik olacaktir.
Psikanaliz insan ölmek ister derken bunu beden ölümü ve benligin ölümü olarak ele alir aslinda bedenden ziyade benligin ölümü yani egonun yikimini ele alir. Misal birine asik olmak. Karsi tarafta eriyip bitmek onla olmak bir olmak iki iken tek olmak ve kendini o tek beden için geride birakmak yani 1+1=1 olmaktir. Kadin+Erkek biraraya gelir . Ortaya ask çikar ama bu ask ne erkektir ne kadin ikisi bir maden ocaginda eritilip bir tek kaliba akmis alasim gibidir artik ve benligin yikimidir ask. Ölmektir ask. Kadinin ve erkegin ruhunun tek bir bedeni paylasmasi gibidir. "Ben" kavrami gider.
Biter. Ölür. Zorlanti aci ve izdirap da o noktada baslar. Egolar çatisabilir
biri yükü digerinin omzuna atabilir vs. kendi kisilik sorunlarini yansitmak için sevdigini projeksiyon gibi kullanabilir. Suistimala istismara açiktir kisi savunmasizdir aslinda biraz da. Artik karsisindakinin insafina kalmis gibi biraz:) O beden ikisine dar gelmeye baslayabilir çünkü ikisi de savunmasizdir artik eski benler ölmüstür o çikmazda zorlantida kalir iki insan da. Çikip gitmek mi? 2. Kez ölmektir herhalde. Çiplak kalmaktir. Hiçlesmektir. Çünkü artik eski ben yerinde degildir. Yenisini insaa etmek gerek. Ne vakte kadar? Ikinci kez asik olup tekrar bir yikima kadar. Çogu insan 2. Kez ölümü kaldiramadigi için berbat dahi olsa devam eder iliskiye. Mecbur hisseder. Kopamaz. Ama olduramaz da. Ama sorun da orda. Yani oldurmaya çalismakta. Çünkü hiç bir zaman olmayacaktir. Yani olan iliskiler de olmus olmuyor bu yasam boyu süregelen bir çeliski. Uyum degil denge vardir. Hayat zitliklar ile vardir. Hersey zitti ile kaimdir bu yasamda. Sevgi varsa potansiyel zitti olan enerjisi de orda bir yerde pusudadir mutlaka. Tüm bunlari göze alip uyumlanmayi degil dengeyi seçmelidirler zaten. Hani derler ya herkes cenneti ister ama kimse ölmek istemez diye. O hesaptan herkes aski yasamak ister ama kimse ölmek istemez. Ölümün zorlantisi budur. Geri dönüsü yoktur bir kez öldünüz mü onda, o da sizde... Benlikler biter. Egonun yikimindan bahsediyorum tabi ki lakin ego kavrami idin agzina bir kasik bal çalandir aslinda. Yani tümden vermez ama ucundan tattirir arzulari. Id asil menseidir arzularin. Ama idin kilif biçilmis, görünen haline ego dendigi için ego olarak ifade ediyorum. Idin disa yansiyan kismi ego oluyor. Yani buzdaginin görünen kismi...
Baktigimiz zaman dini kaynaklarda da Allaha kavusmaktan bahsedilir ama bedenin ölümünden evvel gerçeklesmesi ile mümkün olacak bir ölüm bu. Islamda mutmain olmak denebilir bu duruma. Kalbin tatmin olmasi yani hidayete ermek. Muttaki kullar... Allah ile olmak aslinda Allahta ölmek gibi bir durum bakinca. Ona kavusmak. Ondan geldik, Ona dönücez derler. Freud kendisi teist olmadigi halde bu geri dönme konusu cansiz bir varlik iken canli olmak ve sonra tekrar cansiz olma arzusu olarak izah ediyor.( Ateist oldugunu vurguladim çünkü dini metinleri referans almayan bir zihnin de geri dönme yani baslangiç noktasina dönme arzusunu ele almis oldugunu anlatmak istedim ) Kisiler farkli kaynaklar kullansa da ortak sonuçlara variyorlar. Herkes ayni temaya dokunuyor gibi. Islamdaki tasavvufta da. Ask tabiri vardir. Aski sehevi arzulardan azade kilmak olarak aktarilan bir ask biçimi bu. Hakka asik olmak olarak anlatirlar. Ben sahsen ilgilenmiyorum tasavvuf ile ama sanirsam o insanlar da baslangiç noktasina dönme çabasindalar. Öyleyse bakinca 360 yapmaya çalisiyoruz bizler bu hayatta. Tam olmak için eksikligi tamamlamak için çabaliyoruz. Öyleyse geçmiste tamdik. Dogumun zorlugunu anlatir psikanaliz. Daha dogrusu dogmanin zorlugunu... Anne bizi dogurur bedeninin disina atar der. Dogum yani dogmak bir travmadir aslinda. Insanin ilk ve en büyük travmasi. Artik sistemin disina atilmistir. Cennetten kovulan Adem ve Havva gibi. Anne rahminin adinin Allahin besmelede geçen rahman ve rahim isimleri ile benzer olmasi da dikkat çekiyor dogrusu. Allah da kullarini arza birakmis gibi ama Kur'anda Ben sizi birakmadim hala sizinleyim Beni bulun diyen bir tanri var. Burdayim gözler idrak etmeye yetmez. Bakmak yetmez...Gören ile görmeyen bir olmaz der.
Öyleyse bizler ölmeye mi çalisiyoruz sizce de.
Ve ölüm tam olarak nasil gerçeklesir sizce? Ne olursa (-se -sa) takdirde ölmüs olucaz? Ölmek nefsin yikimi mi yoksa nefsi sag birakip dizginlenmesi mi? Ya da dizginlenmemesi. Tümden serbest birakilmasi mi? Idin ego ve süperego olmadan rahatça akmasi mi? Çünkü tümden nefsin ölümü olamaz bu fitrata aykiri öyle olsaydi cennetteki ödüllerden zevk alamayacaktik. Arzu yoksa ödüllerin de anlami olmazdi ki. Demek ki ölen insanin nefsi ölmüyor. Yani bedenen ölmüs birinin mahser sonrasi durumunu ele alarak söyledim bunlari. Bedenin ölmesi de nefsi sifirlamiyor demek ki. Ölmek Freudun dedigi gibi cansizlik ile tatmin olucak bir zirve noktasi degil demek ki. Arzular ölmüyor. Peki tasavvuf ehlinin dedigi gibi Allaha asik oldugumuzda nefse ne oluyordur sizce? Ya da birine asik oldugumuzda... Bir baskasini arzulama durumu ya da baskasina gitme istegi olabilir mi sizce? Asik olan ölen biri baska birini arzulayabilir mi? Aslinda bana arzular ama onda ölmek istemeyebilir gibi geliyor açikçasi. Yani istek olur ama yeni bir baskasinda ölemez herhalde diye düsünüyorum çünkü hali hazirda ölü vaziyette. Bu durumda da mevcut iliskisinde zorlanti yasiyor veya kaçmak istiyor da kaçamiyor diyebilir miyiz sizce? Öyleyse asik (erkek/kadin/kisi nasil bir tanimlama getiyorsa cinsel kimligine )pek alâ aldatir demektir bu. Degil mi? Allaha asik olan insanin da arzulari tümüyle ölmüyor çünkü. Cennet nimetlerinin cazibesi sürüyor baktigimizda. Öyleyse ölmek arzunun yitimidir diyebilir miyiz? Depresif bireylerde görülen o hissizlik hali bir tür ölüm mü yoksa? O sebeple mi intihara meyilli hale geliyor insanlar? Hiç bir seyden zevk almadiklarini ve arzulamadiklarini hatta yemek dahi yemediklerini görüyoruz. Ölmek degil de yok olma olabilir mi sizce bu durum çünkü ölüm baskasinda yitip gitmek ve hala arzunun devami ise depresif bireylerde gerçeklesen durum yok olma. Tümden silinmek herhalde. Öyleyse ölüm silinip gitmek degilmis sonucuna da varabiliriz bu durumda. Ölmek güzeldir sonucuna dogru da gidiyorum suan biraz:))) Ama çok dagittim biliyorum lakin anlamaya çalisiyorum. Bedenen ölecegine bilerek bunun bilincinde olarak yasayan tek canli insan iken insanin rahat davranmasi aslinda bilinçaltindaki ölüm tanimimizin farkli olmasi mi? Bilinçalti dedim çünkü bence orasi tanrisal hafiza mekani. Orda hersey tüm çiplakligi ile kaydediliyor bence. Yaraticinin hafizasi gibi ki bizim bebekken biincimiz açilana kadar geçen süre ce hatta annr karnindaki halimizin bilgisi dahi orda mevcut. Biz ulasamiyoruz. Öyleyse daha daha öncesinin bilgisi de mevcut. Bütün disk orda. Sakli vaziyette. Demek istiyorum ki belki de insanlar ölümün beden ölümü olmadiginin gizli bilgisine sahip olduklarindan ölümü bile bile yasami aksatmadan devam ederler. Freud insanlar korktuklari için kendilerini teskin etme adina tanri dedikleri varliga ve onun ebedi dünyasini varetmislerdir der mesela. Insan dogaya bakmis doga hem anaç verici hem de sert acimasiz bir can alici ve doga karsisindaki acizligine kilif olarak tanriyi varetmislerdir der. Ama belki de bizler bilinçte olmasa da gizli bilinçte bir takim bilgilere sahip oldugumuzdan tanriya inandik. Bir seyin zihinde varedilmis olma ihtimalinden bahsediyor yani kaynagi korku diyor ama kaynak göstermek dogruluma ya da yanlislama olamaz degil mi? Yani bu bu nedenden oluyordur demek ayridir. Bu yapilan yorumun dogrulugunu ispatlamak ayridir. Evet olabilir deriz ama ya hakikat nedir? Yapilan yorum yanlis mi dogru mu bilemeyiz. Zihinden türedi diyip onaylayabiliriz de ama o zihin neden böylesi bir üst akla gerek duydu diye de sorabiliriz. Belki de o bilgi bizde hep vardi. Belki de iman etme arzusu içimizde agir basiyor yani ölme arzusu. Ona ulasma arzusu agir basiyordur bu nedenle ölüm gerçekligine ragmen hayata devam ediyor yetmiyor hayatin içinde kendimize stres kaynaklari üretiyoruz. Ya da Freud hakli mi? :) Biz stres gibi tanriyi da kendimiz mi var ediyoruz. Biz ölünce tanri da mi ölücek? Tanrinin var olmasi bizlere bagli olamaz ama degil mi? Çünkü bir tanri ihtiyaçtan azade olmali. Kutudaki kedi geldi aklima ama Schrödingerin kedisi degil. Bu biraz daha baska onay deneyi gibi. Biri kutuyu açip bakiyor ve kedi orda diyor. Sonra kedinin varliginin onaylayan kisiyi onaylamasi için baska biri daha gerekiyor sonra onaylayani onaylayani onaylayan diye devam ediyor. Yasadigimizin delile ihtiyaci vardir. Yani onaya...Biz ne zaman yok olucaz öyleyse. Allah varlgimizi onaylamak için ölmemizi istiyor bu durumda ölüp Onunla Onda varolucaz demektir bu. Ölmek var olmak ise. Yok olmak varken onaylanmamak mi? Bir haber okumustum ondan alinti yapicam izninizle Kahvehanede selamini almayan iki akrabasini vurup öldüren bir adamdan bahsediliyordu haberde tuhafti dogrusu ama bu hayatin en büyük arzusundan mahrum birakmakti öyleyse. Çünkü ölüm=onay demek gibi bir durum var sanki Tam emin olmasam da simdilik öyle duruyor. Demek ki bu yüzden Allah cennet ehlini selamlamakla müjdeliyor. Allahin selamini almak... Onun sizi muhatap almasi demek sizi onaylamasi kabul etmesi. Ve sen varsin demesi öyleyse. Ve bizlere muttaki olun yani beden ölmeden bana ulasin diyen ve bunu farz kilan bir Allah var (çogu insan bilmez ama Islamin baslica sartlarindan diyebiliriz bunun için sanildigi gibi 32 degil) Öyleyse ben Allaha ulasiyorum Onunla bir oluyorum senkronize oluyorum. Böylece ölüyorum. Ve onaylaniyorum. Böylece sonsuz olarak var olmus oluyorum. Sonsuzlugun anahtari ölmek mi dersiniz. Ölen sey benligim mi yani egom mu? Ama benligim idimi arzularimi dizginleyen kurallar, amalar, olmazlar, kurallar degil mi? Ama kurallara göre yasamak ile Allaha kul olunur diyorlar. Din=ahlaki kurallar. Öyleyse ölen sey her ne ise adi daha farkli birsey. Ölüp de Allah ile oldugumuz seyin adi kibir gibi bana geldi. Siz ne dersiniz. Biz kibri mi öldürüyoruz. Nefsden bahsedilir ama nefs çok genel bir ifade o baslik altinda milyonlarca duygu var. Ama kibir baska sanki. Kendi seytanimiz gibi. Bizim seytanimiz. Kaldi ki seytan diye elinde çatal tasiyan bir canliya inanmiyorum ben ki sizin seytan tanimizi da çok begendim. Çünkü seytan degil de seytanlik vardir. Kuran o sekilde anlatir. Seytan bir tür makamdir ünvandir. Yani müdür veya bakanlik demek gibi bir sey bir konumu durumu anlatir. Ve Allah insan ve cin seytanlardan bahseder. Her insanin içinde kibirli bir seytan vardir. Onu yok etmek mümkün olsa gerek. Yok olabilecek bir sey olsa gerek. Çünkü ölmemiz için onun yok olmasi gerek ve Allah farz kildim diyorsa demek ki onu yok etme potansiyelimiz var bizim. Onun da yok olma potansiyeli var demek ki. Ölmek zorunda miyiz sizce? Uzun oldu biliyorum ama inanin kisaltmaya çalistim. Affiniza siginiyor. Ve simdiden tesekkür ediyorum. Güzel kalmaniz dilegiyle
|