722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

YAŞAM ve İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA | TÜM YAŞAM ve İLİŞKİLER SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

31 Mart 2021
Anaerkide kitap okumak (Janus'un önerileri ve Oryantal Dans)

Iyi aksamlar ve Almanya'dan selamlar. Iki soru sormak istiyorum size. Ben kitap okumayi çok seven bir insanim ve bundan büyük mutluluk duyuyorum. Sizin görüsünüze göre anaerkinde kitap okumak çokta iyi bir sey degil (nedenini anliyorum, açiklamaniz mantikli). Acaba anaerkil ezoterizme uygun bizlere önerebileceginiz kitaplar hangisidir? Siz hangi kitaplari okuyorsunuz? Ikinci sorum biraz garip kaçabilir ancak çok merak ediyorum.

YANIT

Ben de kitap okumayı çok seven bir insanDIM. Nice değerli şeyimi ve değerimi yitirip anaerkil ezoterizme geçtiğimde ve yepyeni şeyleri öğrenmem gerektiğinde adapte olmak adına yıllarca çok zorluk çektim. Makrokozmosta egemen ataerkil kültür ile yetiştirilen kişiler için Satanist olmak –satanist olacak cesaret (belki de pervasızlık) karakterde varsa- kolaydır. Zor olan öğretilmiş olanları silip atmaktır. En zorlandığım iki konudan ilki şuydu: Kadınların benden değerli –ya da böyle demeyelim de- “çok farklı bir ek değerleri olduğu”… İkincisi ise artık kitap okumamam ve tartışmamam gerektiği… Oysa kitapsever bir aileden geliyorum. Atatürk Kütüphanesinde kitap bağışlarımız yüzünden (ki, bağışlanan kitaplar bize aitti) girişte dedemin resmi var.

Mürekkep Yürek (2008) adlı filmde kitapsever hala Elinor Loredan’ın söylediği gibi kitaplarla planetlerden, Şangrilla’ya dek çok yere odanızda oturarak yolculuk edebilirsiniz. 1

Ancak ne pahasına?

Gelin bu konuda konuşalım.

Araştırma (bilgilenme için okunan) kitapların (eğitim sürecinde okunan kitaplardan söz etmiyorum; biz de sürekli bilimsel raporları okumaktayız) yazarlarının gerçekleri dile getirdiğinden asla emin olamazsınız. Orta kalınlıkta bir kitap (sıkı bir okursanız iki günde bitirdiğinizi varsayalım) iki gün boyunca beyninize doğruluğu kesin olmayan bilgileri zerk etmiş olur. Bu durumu, beyninizi o kitabın yazarının önüne, kendi bildiklerini şırınga etmesi için kayık tabakta sunmak olarak değerlendirebilirsiniz.

Aynı sözler benim yanıtlarım (ve kitaplarım) için de söylenebilir. Ancak ben, bu tehlikenin farkında olduğum için, elimden geldiğince esnek yanıtlar vermeye büyük özen göstermekte; yanıtları “Bu böyledir” jargonu ile DEĞİL, genelde “böyle olduğu düşünülebilir”, ya da “böyle olabilir” formatında sunmaya çalışırım. Oysa tabidir ki beynimdeki düşünce “Bu tam da böyledir” şeklindedir. Kişinin doğruluğundan kendince emin olduğu kavramları esneterek yanıstması kolay bir iş değildir. Üzülerek söylemem gerekir ki, Stapp dahil, yazarların pek azında bu kaygı ya da saygı vardır; çünkü insanların geneli sözlerine inanılmayacağı endişesi taşır. Bu endişe de pek çok yazarda okuruna ulaşamayacağı, yardım edemeyeceği endişesine dönüşür. Kaygı, ya da kaybetme korkusu, kaybı engellemek adına baskı yapma arzusu var eder. Eş deyişle kitap içeriğindeki gizli baskı daima okur beyinde –savunulan düşüncelere değer verilmemiş olunsa bile- iz bırakır.

Ama asıl sorun belki de romanlardadır!

Üzülerek söylemem gerekir ki benim 1898 Yılından Beri (Sıradışı Bir Hikaye) adlı romanım dahil, her romanın örgüsü Giriş > Gelişme (Düğüm) > Sonuç şeklinde taşlaşmıştır. İşin zararı (ya da beyin düşünce kalıplarında yaratılan hasar) ise bu “gelişme” adlı bölümde yaratılır; çünkü söz konusu bölüm şaşmaz kural olarak olumsuz ve okuru stres altına sokucu olaylar dokusundan meydana gelmektedir. Orta kalınlıkta bir romanı yine iki günde bitirdiğinizi varsayalım; iki gün boyunca beyninize –romanı çekici bulduğunuz ölçüde (yani düğüm bölümündeki olumsuzluklardan etkilendiğiniz ölçüde)- negatif düşünce kalıpları yaratmaktasınızdır. Siz romanı okuduğunuzu unutmuş olsanız bile, okurken sizi heyecanlandıran ve strese sokan roman olayları birer düşünce kalıbı olarak yaşamayı sürdürecek, bu kalıplar ise güçleri (dalga boylarının genlikleri) oranında gelecekte alacağınız nice kararda olumsuz şekilde etkin olabilecektir.

Aynı şey sinema filmleri ve diziler vb. için de söylenebilir.

Sürekli güzel şeylerin olduğu roman yazmak ataerkil kültür ile kıyılmış beyinler için ne yazık ki olanaksızdır. Zaten okurların eğilimi de bu (yani sürekli her şeyin yoluna gittiği olayları okumak) yönde değildir; çünkü onların da beyni ataerkil doğrularla kıyılmıştır. Bu yüzden eğer -her şeyin sadece iyi gittiği şeyleri anlatacak bir roman yazmak gibi- mucizevi bir fikri akıl eden bir yazar olsa bile ticari kaygı (kitaplarını alan olmayacağı) düşüncesi ile bu işe soyunmaz. (Kendimin de söz konusu kategoride olduğunu itiraf etmem gerek.)

[Öğrencilerimden biri bir proje başlattı: “Her gün sadece geçmişte iyi olan bir olayı paylaşma” şeklinde özetlenebilecek bir proje üzerinde çalışmakta. Teorinin yaratıcısı salt kendisidir. Umarım bu güzel düşünce başkalarını da etkiler, bu gibi işlere başka zaman ayıranlar da olur. Eğer böyle girişimlerde bulunanlar olursa ve bana bildirirlerse, siteden tanıtım yapacağımızı ekleyeyim.]

Ataerkil doğrularla kıyılmış ne demektir peki? Şu demektir: Ataerki kültürde işlerin hiç bir zaman iyi gitmeyeceği inancı vardır. Birçok kişi de şu anda aklından “E, zaten böyle?” diye bir düşünce geçirmektedir.

Hayır, değildir!

Yaşam; bizlere bebeklikten başlayarak (hatta iyi bir iş yapıyoruz inancındaki ailelerimiz tarafından) böyle öğretildiği için böyle yaratılmaktadır. İlk okuduğumuz masallarda bile bir “düğüm” bölümü vardır; yani masal kahramanı DAİMA masal boyunca, ta ki sonundaki çözüm bölümüne dek sorunlarla boğuşur, haksızlıklara uğrar, kayıplar yaşar… Bunlar yoksa masal yoktur. : ) Masalın en sonunda, sadece bir iki sayfada, sorunlar çözülür; her şey tatlıya bağlanır. Ancak masalı dinleyen ya da okuyan çocuk artık hayatta ne gibi berbatlıklar olduğu, insanların ne gibi haksızlıklarla karşılaştığı gibi düşünceleri kalıp olarak beynine çoktan yerleştirmiştir. Kitap kapandığında, daha o yaştan başlayarak, yani erişkinliğe bile gelmeden, evreni okuduğu korkunç olaylar gölgesinde var edecektir. Eş deyişle; kitap okumak (bilgi edinmek) değil, ataerkil kültürde kitap okumak iyi bir şey sayılmaz; çünkü tüm kitaplar (benimki dahil) ataerki tarafından kaçınılmaz şekilde etkilenmiş beyinlerin ürünüdür. Yine de beyine yeni bakış açıları vermek bütünü ile olanaksız değildir.

“Acaba anaerkil ezoterizme uygun bizlere önerebileceginiz kitaplar hangisidir? Siz hangi kitaplari okuyorsunuz?”
Ve asıl sorunuza sonunda geldik… : ) Önereceğim tek bir kitap ne yazık ki yok. Bu yüzden kitap okumuyorum. Ancak okuyorum… bilimsel raporları… : ) Kabul ediyorum, biraz sıkıcılar… ama bilgiye en kazası belasız erişim yolu da bu ne yazık ki… Ve bilgi, ataerkil kitaplar tehlikeli olsa da, hala da çok değerli bir şeydir.

Kişisel olarak kitap devrinin gelecek yüz yılda kapanacağına, bilginin görsellikle verileceğine inanıyorum. Bu yüzden size –eğer evrenin büyülü işleyişine merakınız varsa- YouTube’dan Don Lincoln vidolarını, özellikle Subatomic Stories (Atomaltı Hikayeler) dizisini önerebilirim. İngilizce olsa da, Youtube “altyazılar”ı açarak çok güzel ve rahat okunan çevirilere ulaşmanız mümkün. Böylece bir şeyleri okumuş da olursunuz. : )

İsterseniz şunu da düşünün: Neden okumak çok gerekli olsun ki? Bu gün iş hayatını yöneten iş adamlarının, cebini doldurmuş esnafların, politik başarıları olan nice kişinin birer kitap kurdu olmadığı açıktadır. Yaşamdaki başarılar illaki kitap okuru olarak DEĞİL; kadınlarda çok etkin olan içgüdülerde, hayatı sevmekte, hayat içinde aktif olmakta, denemekte, kirlenmekte, darbe almaktan korkmamakta, biraz ziyana uğramakta, ama böylece elde edilen başarılarla harika keyiflere ulaşmaktadır.

Evrendeki bilgiler –bilirsiniz- kara deliklerin olay ufkunda kazılıdır. Burada Cehov’un kötümserliği, ya da Andersen’in felaketleri değil, gerçek yaşanmışlıklar vardır. ;-) Erkekseniz bunaldığınızda size Alex Delora’nın oryantal kliplerini önerebilirim.2 Ataerkinin beyinlere soktuğu (kadın katili) düşünce olan “zayıf olan güzeldir”i aşarsanız; kadınların kariyerlerinden çok, işvelerinden zevk alıyorsanız, ya da “anaerkil işveli kadın” figürünü merak ediyorsanız bir göz atın derim. (Anaerkide kadınların kariyer odaklı olmalarından, asker olmalarına; anne olmamalarından, babasız çocuk büyütmeye dek her model onurlandırılır; ancak ana tema dişice -astrolojide Venüs gezegeninin yönetiminde olan- çekiciliktir.)

Alex Delora dedik, oryantal dans hakkında da kısaca konuşalım mı? Oryantal dans, evrenin ritminin –evrenin ritminin taklidi olan darbuka ritmi aracılığı ile- bedene yansımasıdır. Seks sırasında yapılan hareketlere benzer; seks hareketleri evren ritminden gelmektedir. Darbuka solo sırasında ataerkil doğrular yüzünden ifa edemeyecek olsalar da, pek çok erkek kalçalarını oynatmayı özlerler. Kalçalar, kundalini olarak adlandırılan yılan enerjisinin olduğu seks organlarının bulunduğu bölgedir.

[Seks, bencil erkeklerin kadınların üzerine abanarak rahatlama arayışları değil; evren bölünürken öncel güzelliklerden yeni ortama sızmayı başarmış bir frekanstır. Oysa gerçek cinselliği pek çok kişi yaşamamakta, hatta tanımamakta, dahası, var olduğu hakkında bilgi sahibi olmamaktadır ne yazık ki.]

Öncel evrene evrenimizden açılan kapılar da vardır ve bunlar Kara Deliklerdir. Darbuka solo ritmi (ya da seks ritmi) kara deliklerden de gelmektedir! Özetle kara deliklerde ataerkinin birbirinde ayırdığı tamlık olan “seks ve bilgi” iç içedir.

(Kara Delikler hakkında bilgi edinmek adına Kara Delikler (Sanal Varlıklar Mıyız?) adlı yazımı okuyabilirsiniz.)

Bu yüzden hanımlara ve dileyen erkeklere oryantal dansa vakti ayrımalarını önerebilirim. Madem ki erkekler de seks sırasında –kadınlara oranla daha fazla- kalça hareketi yapmaktadırlar; o zaman erkeklerin de erkekçe (kırılıp dökülmeden) oryantal dans edebilmeleri gerekir. Oysa –bir kriter olmasam da- bu yaşıma dek erkek oryantaller arasında bile bu başarıya ulaşan dansçı görmedim. Belki siz bu başarıyı gösterebilir, kendi çapınızda bir çığır açabilir, gece hayatında (ola ki gece kulüpleri bir daha açılırsa) bu farkı sergileyebilirsiniz. Eğer bu yaşıma dek bazı şeyler öğrendimse, bu bilgilerime dayanarak iddia ediyorum: Pek çok hanım sizi çekici bulacaktır. ;-)

Toparlayayım: Kimsenin kitap okuyup okumamasına karışmayı düşünmem; soru gelince bildiğimi aktarır, sonra da unuturum. Ancak şu öneride bulunmamam için de bir neden yok: Kimi zaman elinizden kitabı bırakın, Youtube’da “darbuka ritm” search ile ulaştığınız parçaları dinleyin. Evrenin gerçek ritmi hakkında –eğer daha önce sahip değilseniz- önemli enerjilere ulaşacak olabilirisiniz.

İstanbul’dan Almanya’ya ve özellikle size selamlar… anlayışınız ve kabulünüz için yürekten teşekkürler.



DİP NOTLAR

Elinor Loredan: But I just adore everything Persian.
Meggie Folchart: You've been to Persia, then?
Elinor Loredan: Yes, a hundred times. Along with St. Petersburg, Paris, Middle-Earth, distant planets and Shangri-la. And I never had to leave this room. Books are adventure. They contain murder and mayhem and passion. They love anyone who opens them.

Kendi beğendiğim bir dansçıyı size anaerkil diye “daktürlediğim”i sakın düşünmeyin. :) Alex Delora çekici bulmadığım bir kadın tipidir. Ancak ortak görüşümüz kendisinin önemli bir model olduğu yönündedir. Dansında estetik, cinsellik ve maharete ek olarak dişice (erkekleşmeden) “egemen” bir hava vardır. “Edalı”, yer yer tepeden bakan, üstünlüğüne inanan, ama sıcaklığı ve uyarıcılığını yitirmemiş bir kadındır bu model. Kadınlara ulaşıp anlatmaya uğraştığımız yapı bu (yani “dişi ve egemen”) tiptir. Kadınların nasıl olması gerektiğini bazı erkeklerin söylemesi kimi hanımlara ters gelebilir. Ancak altını önemli çizemem gerekir ki, söz konusu model hakkında kontaklarımız tarafından bilgilendirilmişizdir. Sözlerimiz asla kişisel zevklerimiz ile ilintili değildir.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -