722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

YAŞAM ve İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA | TÜM YAŞAM ve İLİŞKİLER SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

16 Haziran 2022
Yeni sayılabilecek bir anneyim. Bazen nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum

Yeni sayılabilecek bir anne olarak bazen nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum, ona olabildiğince iyi bir anne olmak istiyorum. Zaman zaman yaptığım şeylerden pişman oluyorum. Onu oyuncak etmek istemiyorum asla. Onu kendi hayallerimle sınırlandırmak istemem. Yapmak istemediği bir şeyi asla yapmam, zorlamam. Doğduğu günden beri istediği zaman emiyor (son zamanlarda “anne sağ meme aç, şimdi de sol memeeee” :DD diyor), yemek yemeye başladığı günden beri de ben kaşıkla beslemedim. Kendisi istediği kadar istediği şeyden yer. Önceleri elleriyle yiyordu tabi şu anda kaşık çatal kullanabiliyor. Belli bir yemek saatimiz olsa da, aç değilse “sen bana acıkınca söyle o zaman yiyelim” derim. Genelde aynı saatlerde uyur ama bazen uyumak istemezse zorlamam, kendisi zaten uykusu gelince “anneee hadi yatağa, bana masaj yap” diyor :DD Yapacağımız her şeyi ona da sorarım, şuraya gidelim mi bunu yapalım mı gibi. Kıyafetlerini her gün kendisi seçer. Yani ben olabildiğince özgür bırakmaya çalışıyorum. Bir gün benimle çatışırsa ona öfkelenmem, normal karşılarım. Kızım olduğu gibi mükemmel zaten, ondan başka bir şey olmasını beklemiyorum. Şanslı hissediyorum annesi olduğum için. Böyle mükemmel olmayabilirdi de, sorun değil. Beni çok mutlu ediyor evet ama beni mutlu etmesini beklemiyorum aslında. Her insan farklı bir yapıda, benim yapmam gereken rehberlik.

YANIT

Beni okumakta olan dostlar; aşağıdaki yanıt -anne olmamayı geçin, çocuk sahibi bile olamamış- bir erkeğin, kendine öğretilen "anaerkil kültür" denilebilecek doğrular bazında verdiği bir yanıttır. Sosyolog, pediokolog, şu kolog, bu lolog, ya da uzman değilim. Lütfen bu gerçeği yanıt boyunca göz ardı etmeyin.

Merhaba sevgili arkadaşım. :)

Bu çok önemli bir konu tatlım... Çok serbest bırakman hatadır. Makro, son derece ciddi tehlikelerle dolu bir ortamdır. Sen ise (sen ve tüm anneler/babalar) bir hocasın. Ona zarar görmemesi için bir dolu şeyi öğretmen gerek. Yani kesinlikle “ne isterse yapsın” tipi Amerikan eğitimi doğru değil.

Bir bebek makro varlığı olmadığı için "makro yaşama gereklilikleri"ni bilemez. Geldiği yerde uyması şart olan bu –pek çoğu doğasının dışında kalan- kurallar yoktur. Bir erişkine istemediği bir şey asla öğretilemez. Ama bir bebek (bebek ve giderek çocuk olduğu için) biçimlendirilebilecek bir bilinç yapısındadır. Oysa kuralları öğrenmekte -bunlar doğasına uygun olmadıkları için- giderek isteksizleşecektir. Ergen olmaya başlayınca biçimlendirme gücünü yitirirsin. Artık o da bizden, istemediği şeyi öğrenemeyen bir erişkin olmanın yolunu tutmuştur. Öğretme vaktin/imkanın olduğu süreçte bilincini biçimlendirmek için bir hoca, yani üst otorite olman şart. Hatta çok ciddi yanlışlar yaptığında ceza vermen gerekebilir.

Benim bebek (köpeğim) tasmasız gezer. Bu tehlikeli bir durumdur; çünkü her gün yaptığımız (sıkıntıdan bunalarak, sadece onun için yaptığım) bir saatlik yürüyüşlerde işlek caddeleri geçiyoruz. Caddeyi nasıl geçmesi gerektiğini ona öğretmem gerekir. Bir keresinde kendini caddeye atınca 30 grlık vurmuşluğum vardır. Bu ONUN (bir köpeğin) anlayacağı şekildeki “Demek ki bunu yapmamam gerek” mesajıdır. Diğer nice pet sahibi bebeklerini gereksiz şımartırlar… ama boynuna tasma takıp, en temel özgürlüğünü –rahat hareket etme özgürlüğünü, istediği yöne ulaşma özgürlüğünü- yok ederler; çünkü petleri onlar için "farklı bir yaşam formundaki erişkin bir birey" değil, onlara zevk veren bir oyuncaktır. Bu kişilerin pek çoğunun petlerin "kendi olma ve özgün doğasını yaşama hakkı"na saygıları yoktur. En kötüsü, bunun bilincinde değilerdir.

[Geçmişte kendimin de bu kategoride olduğumu, bir pet sahibi bir beyefendiden bu günkü bilincime eriştiğimi eklemem gerek. Bu konuyu bu kadar yazma nedenim de kimseyi kötülemek, suçlamak değil; ataerkil ezberletmeler yüzünden genelde göz ardı ettiğimiz bazı şeylere dikkat çekmektir.
]

Aynısı bebekler için de geçerlidir. O bir "şeker şey" değil; bir bilinç alanıdır; bebekliğinde bile "kendi bilinç düzeyinde bir birey"dir. Bir canlının (bir bebeğin veya bir petin) bir erişkinin sinir sistemini pozitif etkilemesi, onların "kendi olarak var olma hakkı ve var oluş biçimlerine paralel ölçüde özgürlük taşıyan bireyler" olduğu gerçeğini değiştirmez. Yani bir annenin yapması gereken şey, kendi sevgi duygularını bir ölçüde baskı altına alıp, kimi zaman çok istemediği şeyleri yapmayı bilmesidir. Bilmesi dedim, çünkü ne yapıp ne yapmamak gerektiğini bilmek (bilebilmek) de çok önemlidir.

Buradaki en önemli konu onu eğitmek adına kimi MECBURİ kısıtlamaları getirmekse; bir diğeri, onun KİM OLDUĞUNU deşifre edip, O YÖNE yöneltmek adına DA kısıtlama getirmek, ya da eğitmektir. Yani bir anne iki yönden –bir anlamda- zorluk içindedir:
1- Annelik sevgisinin esiri olmamalı.
2- Bebeğim kimliğini deşifre edip o yöne yöneltmeli, en azından kendi olmasına engel olmamalıdır.
(Bebeğin ana kimliği annenin ideallerine uygun olmayabilir. Genetik bir soy atlar derler. Yani bebek, eşin sevimsiz babasına, ya da annenin maceraperest amcasına çekmiş olabilir.) Ana kimlik değiştirilemez... Ama ana kimlik, ana kimlik çerçevesi içinde, rafine edilebilir.

"Zaman zaman yaptığım şeylerden pişman oluyorum."
Söz konusu durumların ne olduğunu bilmiyorum ama bu kötü bir şey tatlım. (Her birimizin yaşadığı kötü şeylerden. :) ) Söz konusu seni pişman eden olay ya da davranış onun beyninde kalıcı olabilir, gelecekteki davranışlarına yön verebilir.

" Onu kendi hayallerimle sınırlandırmak istemem"
Kutlarım. Belki de bir annenin (ve babanın) çocuğuna yapabileceği en büyük fedakarlık, verebileceği en büyük armağan budur. Petler kadar insanların da "kendi olma hakkı"nı engelleyenler, ne kadar sevgi dolu olsalar da, NE celp ederler.

" Yapmak istemediği bir şeyi asla yapmam, zorlamam."
Bu kritik bir söz... Evet; onun kim olduğuna KESİNLİKLE saygı duymak gerek… ama hepimiz, erişkinler bile, yapmak istemediğimiz nice şeyi yapmak zorundayız.

Şöyle bir örnek vereyim: Eğitilmeyi istemeyebilir. Yukarıda dediğim gibi, avantürye bir büyük amcaya çekmiş olabilir. Bu durum onun okula yollamamak demek olmamalıdır. Ama en zeki çocukların okuduğu bir okula yollamak da... Kendi karakteri çerçevesinde en iyi eğitimi vermek, çok parlak bir eğitimi vermeyi hedeflemekle aynı şey değildir.

Bunun tam tersi, elinden kitap düşmeyen bir çocuğu –belki, emin değilim- yüzme kursuna yazdırmak yerine, satranç kursuna yazdırmak daha olumlu sonuçlar yaratabilir.

[Biz hepimiz olgun yaşlarda olduğumuz halde sporcuyuz… Spor ve dansı ne kadar desteklediğimizi bilirsin. Ama hala da sportmen bir adam/kadın olmak mutlak gerekli bir şey değildir. "Kendin olmak"tan önemlisi yoktur.
]

" Kendisi istediği kadar istediği şeyden yer."
Ben çocuk yetiştirmekten hiç anlamam; bizim bildiğimi konu beyin alanlarıdır. Ama bence çocuklara yemek tıkmamak, ya da hasta olmasın diye kat kat giydirmemek doğru bir şey. Bazı çocukların az yemesine karışmamak gerek. Ama -yine bence- çok yemesini de engellemek gerek. Gördüğün gibi kimi zaman istediğini yapması doğrudur; kimi zaman isteğinin engellenmesi… Bütün maharet bu konular hakkında bilgi sahibi olmak ve yasaklama/serbest bırakma miktarı belirlemekle ilgilidir.

" Belli bir yemek saatimiz olsa da, aç değilse “sen bana acıkınca söyle o zaman yiyelim” derim."
Bu da doğru olmayabilir. Aile içindeki belli ritüellere uymaya alışması daha iyidir. Yaşamda uyması istenecek bir dolu kaçınılmaz kural var. Bunlara inanmasak da, bunların uyulmasına gerek olduğuna inandırılmamız bizleri daha uyumlu (yani daha mutlu) kılar.

Yine bizden örmek vereyim: Kendimizi "azgın" olarak nitelesek de, yasalara ve nice kurala –çok kişiden fazla- uyan kişileriz. Bu karakter yapısı, yaşamayı kolaylaştıran bir modeldir. Bebeklikte ona "ister istemez" bazı kurallara uymamız gerektiği, ama bunun için fazla canımızı sıkmamayı da becermemizin iyi olacağı anlatılabilir belki. Söz konusu tutum, aile içinde bazı kurallara uymaya BASKICI OLMAYAN, AMA KARARLI BİR TUTUM İLE öğretilebilir.

Yine de kesinlikle isyankar olduğu konularda fazla baskı da doğru değdir. Bu durumda yukarıda söz ettiğim "BİÇİMLENDİRİCİ serbestlik" ortamı var edilmeye çalışılmalıdır. Yani bazı konular onun seçimi ön plana çıkmalıdır; ama bu seçim DE biçimlendirilebilir.

" Genelde aynı saatlerde uyur ama bazen uyumak istemezse zorlamam, kendisi zaten uykusu gelince “anneee hadi yatağa, bana masaj yap” diyor"
Bu konuşma bana pek doğru gelmedi. Anne, bir üst otorite konumunda kalmayı becermeli. Ama evet, uyku konusunda zorlamak hatalıdır. Yine de bazı –aile içi- ritüellere (örneğin ortak yatma saati varsa buna) uymayı öğrenmesi gerek.

" Yapacağımız her şeyi ona da sorarım, şuraya gidelim mi bunu yapalım mı gibi."
Bu da doğru olmayabilir. ONUN sana uymayı öğrenmesi gerek… HALA DA kendi seçimlerini yapmayı becermesi... Yani ana temada sana uysun, detaylarda ona danış derim.

" Kıyafetlerini her gün kendisi seçer."
Çok güzel. Giyim sitilinde kişilerin özgür bırakılmasından yanayız. Ama kendi doğrunu BASKICI OLMADAN, gözüne sokmadan, KENDİNDE UYGULAYARAK özendirici olmak mümkün olabilir.

" Yani ben olabildiğince özgür bırakmaya çalışıyorum."
Yukarıda anlattığım gibi, bu doğru bir yaklaşım değil. Bizler özgürlük diye bir şeyin varlığına pek inanmayız. Kendi isteklerimizi, diğerleri ile birlikte yaşama zorunluluğu temelinde realzie etmeyi öğrenmemiz gerek.

" Bir gün benimle çatışırsa ona öfkelenmem, normal karşılarım."
Çatışmalarda öfkelenmemen harika bir yetenek… Ama –kim ne derse desin- fazla çatışma yaşamak normal değildir. Çatışma varsa, çatışmanın boyutu ölçüsünde NE vardır.

"Kızım olduğu gibi mükemmel zaten, ondan başka bir şey olmasını beklemiyorum. Şanslı hissediyorum annesi olduğum için."
Bu da yanlış bir yaklaşım olabilir. Sen ve ben dahil, kimse mükemmel değildir. Mükemmel olmadığımız için makroda çöktük. İlk adımda onu mükemmel olarak nitelediğinde, kendini ilerde altından zor kalkacağın bir çıkmaza itmiş olabilirsin. Yerine, soğukkanlılıkla onu gözlemeyi, hatalarını fark etmeyi, bunları azaltmak için neler yapabileceğini araştırmak gerek.

" Beni çok mutlu ediyor evet ama beni mutlu etmesini beklemiyorum aslında."
Bu düşünce sistemi ile (ondan bir şey beklememekle) bir canı kurtarabilir, ona HEM kendi olma şansını, HEM DE kendi çerçevesinde EN İYİ olma fırsatını verebilirsin. Bu büyük bir başarıdır. Bir annenin mutluluğunun pek önemi yoktur. Hedef, bebeğin erişkinlikteki rahatı, yani kendini bulması ve bunu en "topluma en uygun" şekilde yaşamasıdır.

Önceden rahminde bir hücre yığını vardı ve giderek bir cenine dönüştü. Bu işin kolay kısmıydı. Doğa ile birlikte, anne olarak onun sağlıklı bir bebek olması için elinden geleni yaptın. Şimdi işin zor kısmı başladı. Bu kez elinde (mecazi anlamda söylüyorum) bir EM alan var. Buraya dikkat et lütfen: Öz yapıyı asla değiştirmeyecek olsan da, ONA HER BİÇİMİ VEREBİLİRSİN. Ona zarar verebilirsin; ona ilerde görece rahat yaşayacağı bir modele de sokabilirsin.

Lütfen unutma: Bir bebek kim ise, özde öyle kalacaktır; bunu değiştiremezsin. Ancak geleceğini (kaderini) doğru biçimlendirmelerle kolaylaştırabilirsin. Kendini (özgün benliğini) ya "mutlu ve sorunsuz" veya zorlu şekilde yaşamasına neden olabilirsin.

Annelik sadece sevmek, çok sevmek, sevgi vermek (ve giderek bu verilenlerin geri dönüşünü beklemek) değildir. Annelik sevgisinin ne olduğu da ataerkil belletmelerden sıyrılıp anlaşılmalıdır. Aşırılık –her konuda olduğu gibi- anne sevgisine de sızabilir.

Dışarda bir cangıl vardır ve bu cangılda yara alamamak için bir dolu bilgiye (doğa dışı şeyleri en iyi biçimde öğretme bilgisine) gerek bulunur. Ataerkide yaşayan bir anne yapılmaması gerekenleri, bebeğin kimliğine uygun şekilde öğretmek (anlatmak, belletmek) zorundadır.

Evreni olduğu şekilde tanıtmak çok önemli… Dünyasal yaşam, sadece kimi kısıtlamalarla ulaşılacak şahane bir festival. Belki de ebeveynlerin yapabileceği en iyi iş, yaşamın tadını ve söz konusu tada varabilmek için şart olan kısıtlamaları bebeğin özgün varlığına uygun şekilde anlatmaktan öte değil.

Ataerkide anne sevgisi çocukta genelde "her şartta istediğimi yapan en iyi kişi" gözlemi sonucu gelişir. Bebekler büyüdükçe (erişkinleştikçe) kendilerine konan kurallara giderek boyun eğmek istemez duruma gelince BU YÜZDEN çatışmalar çıkar. Artık anne her dediğini kabul eden bebeği; çocuk da her istediğini veren anneyi bulamamaya başlamıştır. Böylece bağ giderek zayıflar; anne sevgisi genelde öncel günlerin hatırası (kalıntısı) şeklinde var olmayı biraz zorla sürdürür.

Oysa ilk günden sevgi temelli, ama gerçekler üzerine kurulu bir sistem uygulansa –bize göre- söz konusu bağ asla kopmayacak; bilakis, giderek (çocuk, bilinç sahibi olunca) güçlenecek ve ebeveynler en temel dostlara dönüşeceklerdir.

Yineleyeyim; çocuk sahibi olmayan biriyim. Ancak yukarıda söylediğim gibi bir köpeğe hem sıradışı özgürlükleri verebilmiş, hem de onu on altı yaşına zinde şekilde ulaştırmış bir pet sahibiyim. Bunları büyük yeteneğim değil; bana doğruları –doğru şekilde- fısıldayan bir kişi (petini aynı benim gibi özgür ve uzun yıllar sağlıklı büyütebilmiş) bir beyefendi yardımı ile başardım. Başta ben de HERKES GİBİ bilinçsizdim.

Son olarak bu paragrafı eklemek istedim.

Büyük görmek için lütfen fotoğraflara tıklayın.
Fotoğraflar farklı zamanlarda çekilmiştir; klasör dolusu benzerleri içinden rastlantısal şekilde seçilmişlerdir.





ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -