722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

ÇEŞİTLİ İNANÇLAR

SORULAR ANA SAYFA
Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

TÜM ÇEŞİTLİ İNANÇLAR HAKKINDAKİ SORULAR
7 Şubat 2020
Dinlerin faydasi

Dini inanci olmayan birisiyim ve insanlarin neden bir inanç içerisinde olmak istedigini anlamaya çalisiyorum. Bunu bir de senin tecrübene sormak istiyorum. Inançlar nasil ortaya çikti ve neden insanlar sürekli bir seylere tapmak ve baglanmak istiyor? Tesekkürler.

YANIT

Bu sorunun iki yanıtı var ve bunlardan hangisinin gerçeği yansıttığı kararını beyin elektriğinizin eğilimine göre bence siz vermelisiniz.

Yanıtlardan ilki Müslümanlığın temel donelerinden olan “vahiy” konusu ile ilgili… Bildiğiniz gibi, üç temel din kitabından sadece Kuran vahiy ile inmiştir. Yani Kuran, peygamber adı verilen bir insanın, makrokozmos ile ilgisi olmadığı varsayılan bir ortamdan beynine yollanan bilgilerle var olmuş bir kitaptır. Tevrat ve İncil ise bu iki dinin peygamberlerinin ölümlerinden çok sonra, peygamber olarak nitelenmeyen kişilerce kaleme alınmıştır.

Ancak İncil son bölümde Yuhanna adlı kişi bir çeşit vahiy aldığını ve olacakları gördüğünü iddia etmektedir. Yuhanna peygamber olarak görülür. Sembolü (mitolojilerde yaratıcı olmayan ama yaratıcılara savaş açıp evrenin liderliğini alan ve evrene yeni biçim veren baş tanrıların sembolü olan) kartal’dır. (Adı geçen bölümde iyi melekler tarafından dünyanın nasıl sona erdirileceği, korku filmlerine taş çıkartacak bir iticilikte anlatılır. Yani söz edilen felaketleri yaratanlar iyi meleklerdir. Korkunç şeytanlar olarak lanse edilen, aslında anaerkil bereket kültlerinin idolleridir. Örneğin Babil Fahişesi, Babil uygarlığına İnanna, İştar gibi adlarla yansımış olan ve “hayatın neşesi” takma adı ile sevilen Ana Tanrıça’dır. Zaten bu lanetlenen kimliklerin “aldatmak” şeklinde nitelenen durum dışında var ettikleri -iyi meleklerin yaptığına benzer- acı verici bir eylem olduğundan da söz edilmemektedir.) Benzer şekilde Yunan mitolojisinin -bir anlamda- kutsal kitabı sayılabilecek Theogonia’yı Hesiodos, Hz. Muhammet’inkine benzer şekilde (bir dağ başında, vahiy ile) aldığını öne sürmektedir. Oysa hz. Muhammet’in doğmasına daha yüzyıllar vardır.

Vahiy gelmesi ise bize göre herkes tarafından yaşanan ama fark edilmeyen bir durumdur ve bu durumun nedeni beyin CEMI alanının (bilinç adı verilen EM alanının) farklı alanlarla senkronizasyonudur. Unutulmaması gereken, söz konusu senkronizasyonun ancak benzer frekanslar taşınması durumunda var olabileceğidir. Yani her beyin, beynin sahibi kişi tarafından meydana gelen yapısına uygun alanlarla kontaktadır. Ancak bu durum aşırı yoğun şekilde hissedilmediği için kimse peygamberliğini ilan etmez.

Her insan CEMI alanı nedeni ile bazı alanlarda yer alan bilgilere ulaşabiliyorsa ve bu alanlar iddia ettiğimiz gibi yaratıcı ya da yok edici frekanslardan meydana geliyorsa, bazı kişiler -eğer beyin yapıları uygunsa- yaratıcının varlığı hakkında onları ikna edecek bilgiler almış olabilirler. Söz edilen bilgiler ise büyük olasılıkla onları tapınmaya yönlendirecektir. Bu yüzden Yaratıcı’nın varlığı hakkındaki inanç, hatta ölüm ötesinin içeriği ve ölümün korkutucu bir şey olmadığı, benzeşme sonucu oluşan kontakla alınan bilgiler sonrasında vardır. Diğer yandan kontağın var olduğu durumlarda bile eğer beyinde spiritüel ya da sübjektif konulara eğilim adı verilebilecek yapı yoksa, alınan bilgilerin kodları bilince ulaşacak şekilde deşifre edilmez. Kişi hala PE taşır, ama inançsızdır.

İman ihtiyacının, ya da eğiliminin, ikinci nedenini ise pop kültürde “mutluluk hormonu” olarak afişe edilen serotonine bağlamak mümkündür; çünkü somut deneysel araştırmalarla elde edilen sonuçlara göre dinsel iman (iyicil, koruyucu ve kollayıcı bir yaratıcı olduğuna inanç) beyinde serotonin salgılatmaktadır. (Bu konuda detaylı bilgi için SEROTONİN, İNANÇ ve MUTLULUK adlı yazıma başvurabilirsiniz.)

Söz konusu araştırma sonucunda bazı bilim adamları “tanrı kavramına yakınlık eğiliminin ilahi bir ilhamla ilgili olmadığı; kökeninde fizyolojik/organik bir yapının bulunduğu” görüşünde neredeyse birleşmişlerdir.

Oysa bize göre sorulması gerekli soru: “Neden tanrıya yaklaştıran kimyasal, mutluluk veren içeriktedir?” olmalıdır. Eğer bu soru sorulursa, bulunan yanıtlarla “Yaratıcı ve mutluluk” kavramları arasında yapısal bir pozitif etkileşim bulunduğu düşüncesi inandırıcılık oranını arttıracaktır.

Eğer iyicil bir yaratıcı varsa (ya da evrenin özü pozitif yapıda ise); beynin, onuna kontağa pozitif duygular yaratacak bir hormonla geçecek şekilde meydana gelmiş (yaratılmış) bir organ olabileceği de düşünülmelidir. Bu noktada devreye ünlü ezoterik özlü söz “Yukarıda ne varsa, aşağısı onun yansımasıdır” de giriyor olabilir.

Günümüzde artık parçacık fizikçileri (örneğin Roger Penrose) derin kuantum katmanında bir non computable kuantum uzayı olduğunu öne sürmektedirler. Daha ileri giden bazıları ise (örneğin Stuart Hameroff) bu katmanın “estetik değerlerle yüklü bir proto-consciousness” olduğunu teorize etmektedirler. Okült değilmle acausal ya da sübjektivite açısından aktif beyin yapısı taşımayan bilim adamlarının benzer teorileri üretmeye başlamaları (bilinçli bir yaratıcının var olup olmadığı kesin sayılamasa da), bir yerde iyicil bir temelin varlığı hakkında yeterli veridir bence…

O mekan ile kontağa giren beynin serotonin salgılayacak olması; serotoninin verdiği hislerin arttırılması için kişinin giderek din adlı sistemlere yönelineceği çok da akıldışı olmasa gerek…

Bu soruyu bana sorduğunuz için ben de teşekkür ederim.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -