Satanizm paganizme benziyor (Satanizm, Gerçek Kötülük Enerjisi, 722 ve Müslümanlık)
Bazı konularda sizin hayat görüşünüz tam manası ile aynı olmasa da andırıyor sizin düşüncelerinizi , mesela'' insana keyif veren he şey hayırlıdır'' gibi...
YANIT
Keyif kavramı öylesine lanetli ki, bu sözcüğü (kavramı) sıklıkla kullanmamız hem yanlış anlaşılmalara, hem de eleştirilere neden oluyor.
Öncelikle 722 diyelim:
Biz “keyif veren her şey iyidir” görüşünde kesinlikle değiliz. Keyif veren her şey iyi ise evrim diye bir şey yok demektir; çünkü hatalardan arınmak, yani evrim, ilk adımda pek de keyifli (kolay) bir şey değildir. Giderek kolaylaşır.
“Daima canının istediğini yapmak” olarak kabaca yorumlanacak düşünce Crowley’de “İstencini yap” ( do what thou wilt) şeklinde görülür ve bu istek True will olarak lanse edilir. Ancak bu amacın bulunmasındaki -bana göre olanaksızlık- en azından zorluk, önemsenmez. Bu yüzden insanlar true will adına bir sürü saçma sapan, hatta genelde zarar verici, işlere girerler.
Biz ise TEK BİR (ortak) kutsal erek bulunduğunu, bunun da bütünleşme/bütünleştirme/bölmeme olduğunu savunuruz. Bunun İLK adımı rahatlama, ikinci adımı “istenmeyen şeyler”in kolaydan zora, SÜREKLİ, adım adım ifa edilmesidir. Keyif (dikkat buyurun, zevk değil, keyif) kutsal bir duygu olsa da bir ödüldür. Bizim düşünce sistemimizde süreğen olması gerekli YEGANE duygu rahatlıktır. Rahatlık olarak öne çıkarttığımız duygu da (dahi) süreğen bir gevşeklik anlamına gelmez. İçerik, eğitimde detaylandırılmaktadır.
Satanizme gelelim:
İzlediğiniz videonun konusunu bilemiyorum, ama her satanistim diyen gerçek satanist olmayabilir.
Amerika’da ve özellikle İngitere'de -çok uzun yıllar önce- gerçek satanistleri tanıdığıma önceki yanıtlarımda değindim. Bu kişilerin gerçek anlamı ile "kötülük" olarak ifade edilebilecek bir enerjiyi çekmek peşinde olduklarından da sanırım söz ettim. Kötülük; yaşadığım, deneyimlediğim, yaşayarak öğrendiğim reel bir enerjidir.
Hafiften konuya dokunalım:
1- Enerji nedir? Enerji, iş yapma kapasitesidir.
2- Bilinç, beyin EM alanıdır. EM alanların kuvvetini farklı dalga boyları olan fotonlar taşırlar. Fotonlar enerjidir.
3- Bilinen dört kuvvetten başka kuvvetler, bunların alanları ve alanların da radyasyonları vardır. Bu radyasyonlar da enerji taşırlar.
4- Yani insan bilinci kadar, keşfedilmemiş alanlar, bunların kuvvetleri ve kuvvetleri taşıyan enerji yüklü radyasyonlar vardır.
İşte gerçek satanistler bu radyasyonların peşindedirler. Onlar ne şeytan bilirler, ne şeytana taparlar, ne ayin düzenlerler, ne Kabala'ya aldırırlar… Şeytana tapım, yani ilginç ritüeller -Amerikan legal şeytan kilisesi rahibi La Vey'in sözleri ile- “İnsanların ihtiyaç duyduğu psikodramadır”. Gerçek satanistler (ki, bana göre La Vey bile bu kategoride değildir, sadece negatif bir kişidir) belli frekanslara ayarlı beyinleri ile "iş" yapmayı amaçlayan kişilerdir. Bu "iş" yaptırıcı enerjinin -hepsi de Hıristiyanlık Mass'inin tersi olan- gülünç ayinler ile elde edeceğini sanmak, fizik konusunda hiç bir şey bilmemek, okültizm adlı oyun havuzunda kumdan kaleler yaparak hoş vakit geçirmek anlamındadır.
Söz ettiğim "iş yapan enerji" öncelikle eğlence ve keyif adlı beyin süredurumlarına bütünü ile uzaktır. NE ve kültürü, eğlenceyi ve keyfi bu yüzden “dünyevi" diye lanetler. Böylece küçük çaplı gerçek satanistcikler mi yetiştirir? Ne gezer? O sadece gerçek satanistleri ve kendisini besleyeceği (enerji çekeceği) -bizim jargona göre- "kokteyl domatesleri" yaratmaktadır.
Tevrat’a bakılırsa baş bölücü evreni yarattığını iddia eden, birçok spiritüalist tarafından demiurgos, yani “yeniden yapılandıran” olduğuna inanılan Yahveh’tir. Müslümanlığın tanrısı gibi “hâlk” etmemiş (ya Halik), paganizmin Ana/Baba tanrıları gibi yoktan var olarak evrenin kendisine dönüşmemiş, ama var olanı bölmüştür. Tevrat’ın ilk ayetinde, “yaratmaya başlama süreci”ni anlamaya koyulduğu ilk adımda bile yarattığını söylemediği bir şey vardır… o da Tehom’dur (Türkçe Tevrat'ta "engin"). Araştırmacılara göre tehom, Tiamat’tır. Tiamat, evreni var ettiğine inanılan dişi ejder olarak nitelenen, Hubur Ana adı da verilen Babil inancının yaratıcı tanrıçasıdır; "tuzlu sular" yani denizdir. Okültizmde makrodaki her şey diğer alemin yansıması olduğuna göre, İlk Çağ mitlerine göre deniz, ilksel yaratıcının makrodaki yansımasıdır.
Tiamat var mıdır? Ana mıdır, baba mıdır? Kimdir, nedir? Bunlar bize göre detay konulardır. Odaklanması gereken gerçek ise kuantum mekaniğinin giderek ortaya çıkartmaya koyulduğu derinlerdeki bütünü ile pozitif bir mekan bulunduğudur. Tevrat'a göre Yahveh'in bölemediği tehom; yaratıcı ve/veya cennet, okültizme göre “bölünen öncel mutluluk evreni”, bize göre "koptuğumuz mutluluk evreni" olabilir.
Yahveh’in bölmelerinin en zarar vericisi -yine bize göre- keyif ve erdem bütünlüğünü bölmesidir. Erdem artık huzur adlı atıl bir duygu ile sentezlenmiş, yaşamın heyecan dolu pırıltısına uzak yerlere atılmıştır. Bu yaklaşım ise kişiyi yaşamaktan, yani ilerlemekten uzak tutmanın planıdır.
Yahveh öğretisinde seks dahil, yaşamak ile ilgili her şey günah olarak gösterilir. Ardından birkaç erdemden söz edilir… Ve tuzak işlemeye başlar; çünkü insan beyni böylece erdem ile "yaşamak" adlı heyecan dolu "keyifli" eylemi birbirinden ayırır, “dünyevi şeyler” diye bir liste yaratır ve onları lanetler. Liste dışındaki kalan hayat ise yaşanmaya pek de değer bir ortam değildir; çünkü yaşamak değildir. İşin en acı tarafı, erdemlerin bu ortama -değim yerinde ise- tutsak edilmesidir.
Ve Müslümanlığa gelelim:
Müslümanlık ise bunun tam tersi söylemler içerir. İçerikte erdem de vardır, yaşam da… Erdem ile (Yahudilik ile Hıristiyanlık tarafından dünyevi zevkler diye lanetlenen) insan beyninde ödül devrelerini tetikleyen eylemler/kavramlar yeniden birleştirilmiştir! Müslümanlıkta ana hedef, "yaşamı yaşamaya değer kılan" o güzellikleri elde etmektir. Ama yol erdemden geçmektedir. Ancak insanlar ATAERKİ TARAFINDAN Müslümanlığı oruç/başörtüsü/hac/kurban/namaz vb. ekseninde görmeye programlandırıldığı için, asıl içerik olan “Erdemli olun, sonunda cennetteki keyifleri elde edeceksiniz” mesajı fark edilemez, en azından "kös dinler gibi dinlenir", üzerinde durulmaz; bütün dikkatler "danaya girmek", "tesettür", "umre yapmak", "namaz vaktini kaçırmamak", "niyetli olmak" benzeri şeylerdedir. Farklı bir söyleyişle "artık cennete ulaşma yolu, erdemden çok detaylarda aranmaktadır".
Yahudilik etkisi o kadar güçlüdür ki, apaçık bilgi içeren cennet ayetleri insan bilinci tarafından bile yeniden yorumlanır; böyle şeylerin olmayacağı hakkında argümanlar geliştirilir. (Oysa ayetlerdeki bilgi, yoruma gerek bırakmayacak kadar açıktır. Zaten bir çok ayette kavramların "apaçık" anlatıldığı hakkında bilgi vardır.)
Artık Müslümanlık ve Yahudilik neredeyse aynı şey olmuştur. Lüks araçlar kullanan, güzel beldelerde tatil yapan, lüks kavramını lanetlemeyen din adamları küçümsenir, onların da Hıristiyan ve Yahudi kutsalları gibi "manastır kuşu", küflü ekmek/su tutkunu, çileci tipler olmaları beklenir. Oysa güzel koku ve güzel taamı öven hadisler; insan güzelliğini onurlandıran ayetler vardır ve bunların hepsi "iyilik" adı verilen kavramla sunulmaktadır.
Toparlayayım: Gerçek satanizm, kendini satanist sanan pek çok kişinin inancı ile ilgisiz bir şeydir. Ama insanlar Yahveh sözlerine öylesine kanmıştır ki, bunların yanlış olabileceği hakkında en küçük bir düşünce kırıntısı bile üretemeyecek haldedirler.
Ve böylece mantık kurulur: Madem ki, yaşamak günahtır, o zaman günah olan şeyi yapan da satanisttir.
Doğrudur; baskı altındaki toplumda korkulan bir şey olan satanizmi benimseyebilecek karakterdeki kişiler, kimlikleri nedeni ile ortamı biraz azdırabilirler; “yaşamak” adlı kutsal eylemi abartma hatasına düşebilirler. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, ne ölçüde pervasız olurlarsa olsunlar, amaçları sadece yaşamak olduğu için “gerçek kötülük” frekansına uzaktırlar. Bazı gerekliliklerin "kural" olarak empoze edilemesinden bunalmış, kafasına göre takılarak yaşamak isteyen kişilerle, "kötülük" olarak isimlendirilen radyasyonlara hükmedenleri ayırmak gerek.
(Dipnot olarak altını çizeyim: Birçok satanist gerçekten kötü insanlar olmasalar da, öğretileri bizim sistemimize paralel değildir.)