Neyse soruma gelecek olursak; metal müzige yabanci olmadiginizi biliyorum. Marilyn manson bana pek sizin bahsettiginiz 'gerçek satanist' gibi görünmese de (savas magduru çocuklar için çok sagduyulu bir röportaji var mesela) Satanist oldugunu belirtir ve yaptigi müzik, sahne sovlari, kostümleri ile bunu fazlaca yansitir. (Gelinlik giymesini unutamiyorum :D)
Ormanlik bir alandaki evinde aylarca disari çikmadan..uyusturucu kullanip müzik yapmaya çalistigindan bahseden bir röportaji da var.
Kadinlarla iliskisinin iyi olmasi da enteresan gelen bir konu bana. Yasamis oldugum islami düsüncelere sahip bir yörede bile bir kadin hayraniyla tanismistim.
--
Bu adam hakkindaki ve iddia ettigi satanizm hakkindaki görüslerinizi izniniz olursa :) ögrenebilir miyim?
Saygilar ve sevgiler.
YANIT
Eski öğrencime merhaba!
Önce kötülüğün ne olduğunu belirleyelim. Tanım açık ve nettir:
Kötülük sırası ile “korku/acı/öfke” yaratan her şeydir.
Bu üç duygunun alt grupları da bulunur.
Alt gruplar ise
Acı > Elem, keder, hüzün, kasvet;
Korku > Tedirginlik, huzursuzluk, endişe, tasa, kaygı;
Öfke > Gerginlik, kızgınlık, öfke, hırs, hınç, kin
şeklinde özetlenebilir. Yani beyin elektriği bu duyguları yaratacak NTler salgılatan her kişi dinsel açıdan bakarsak Şeytan ile teşrik-i mesai içindedir.
ETC ve QM teorilerine göre söz konusu duygular beyin elektriğinde meydana gelen dalgaboylarıdır. Ezoterizme göre benzer frekanslarla senkronize olur, giderek rezonansa girer ve ana alanın (dinlere göre Şeytan’ın) genliğini (gücünü) arttırırlar.
Bu gibi kişiler teatral biçimde Şeytan adı verilen alanın gücünü -kendi varlıklarından vererek- fark etmeden, bilincine varmadan besleyen kimselerdir.
Makrokozmosta -şeytani yasalar gereği- “alarak” beslenilir. (Vejetaryenler bile ölümle beslenmektedir.) Oysa bilim ortamında geniş şekilde tartışılan, ezoterizmde “tanrının mekanı” olarak yorumlanan takyonlar evreninde beslenme yolu “vermek”tir. Bu nedenle makroda yaşarken tanrı ile “karşılıksız vermek ve paylaşmak” yolu ile kontak kurulur. Bu gerçek -sadece Müslümanlıkta- “fitre ve zekat”, ayrıca “kurban etlerinin paylaşılma zorunluğu” şeklinde tezahür eder. (Namaz, kurban, oruç, hac, tesettüre -af edersiniz- “indirgenen” Müslümanlığın temeli paylaşımdır.)
Şeytan adı verilen alanı besleyen kişilerden öte, bir de “gerçek satanistler” şeklinde adlandırılabilecek insanî bilinçler vardır. Bu insanlar söz konusu ana alana yükleme yapıp, ardından bu alandan geri dönüş alan kimselerdir. Anılan eylemi gerçekleştirmelerinin sürecinde ne Kabala vardır, ne de farklı bir majikal sistem. Bu bir beyin/eylem gücüdür; öğretiye, duaya, antiteye, vefke, talismana vb. gerek duymaz. Bu insanlar bazı eylemlerde bulunur, bazı enerjileri envoke eder, sonra bu enerjileri kullanırlar. Aslında yaptıkları iş, pozitif enerji peşindeki (iyi insan olmayı hedefleyen) kişilerin yaptığı ile -zıt yönlü olsa da- mantıken aynıdır. Gerçek satanistler, bir avcının avı iken, onun avını avlayanlar, ya da bunun için yola çıkanlardır.
Bu eylemi başaranlar var mıdır?
Uzun yıllar önce yurt dışında bir süre onların arasında bulunsam da, başaranı görmedim. (Sadece kendi yaşadıklarım ve duyduklarımdan söz etmekteyim.) Başaramadıklarını ise -kendim gibi- işin sonunda hepsinin giderek kötü kaderlere düşmelerine tanık olduğum için öne sürmekteyim.
Yani evet; mantıken, negatif alandan beslenmek mümkündür; çünkü bu enerji de bir vibratif yapıya sahiptir. Sahip olduğu için de benzeri ile rezonansa girecek ve karşılıklı genlik artışı (güçlenme) vuku bulacaktır. Gerçek satanistlerin teoremi görüntüde mantıklıdır.
Ancak pek çok kimseye anlatamadığımız, kabul ettirmediğimiz nokta şudur:
Evrenin yapısı pozitiftir. Makrokozmos, HATALI (cennetten kopmuş) insan bilinci ile vardır. (Bu sorunlu evreni yaratan Yaratıcı değil, biziz, bizim bilincimiz.) İnsanların genelinin gerçek kötülük ile başa çıkamama (gerçek satanist değil, av olma) nedeni insani bilincin, özde tanrının parçası olduğu gerçeğidir. (“Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz”. Bakara, 2/156.) Yani insani bilincin özgün yapısı, negativite denilen frekanslara uygun değildir ve onunla kontağı çok, ama çok zordur. Bunun için gerçek bir değişim, yani insanlık denilen yapıdan kopma (bu duruma kolayca “başka bir canlıya dönüşmek” denilebilir) gerekir.
Bu bilgilere uzak olan bazı kişiler evreni kendilerinin yarattığı gerçeğini bilemedikleri için yüzleştikleri acı ve bu acı ile yüzleşmelerine neden olan olayları yanlış yorumlarlar,
“İyi dedikleri iyi değilse (acı veriyorsa, ya da mutlu edemiyorsa), o zaman kötü dedikleri iyi olmalı” benzeri mantığa yönelirler. İşte -bence- (yineleyeyim, 30+ senedir bu kişilerle irtibatım yok) satanist denen pek çok kişi bu hatalı mantık ile satanist olur.
Satanizm kaygan bir alandır; çünkü bu alana girenlerin pek çoğu, tanımladığım gibi, öfke ve hayal kırıklığı ile ortama girmiştir. Gerçek negatif odaklar bu duygularla kişiye kolayca sızar ve onu ava dönüştürebilirler. Ava dönüşen kişi ise yönlendirmelerle giderek bazı hatalı tutumlar sergilemeye başlar. Ancak satanik denilen şeyleri yapmayı sürdürdüğü halde, özündeki iyilik (doğal yapı) yok edilememiştir; bir dolu pozitif tutumu da vardır. İşte Marilyn Manson ve benzerleri tanımladığım modele örnektir. Haddimi aşmak istemem ama kadim dostum Bülent Kısa da bence bu gruptandır. (Her şeyi biliyorum diye bir iddiam hiç olmadı, yanılıyor olabilirim.)
Manson’dan söz edelim biraz:
-
Müzisyenlere (otuz yıl kadar önce politikacıların halt etmeleri yüzünden kırsal kültürünün metropol kültürünü biçimlendirmesinin ardından) “sanatçı” denilse de, onlar aslında entertainer’dırlar. (İnsanları eğlendirmek paganist teorilere göre sanat yapmaktan daha kutsaldır.) Bu yüzden sahne şovlarında kendilerini destekleyen kişileri (fanlarını) eğlendirmek için hedef kitlelerinin beklentilerine uygun şovlar sergileyebilirler.
-
Ormanda tek başına yaşamakta bir terslik yoktur; ama ormandaki bir kulübeden çıkmadan yaşamak beyin elektriğini negative edecek bir seçimdir.
-
Uyuşturucular, bize göre kullanılmaması gerekli kimyasallardır. (Koka yaprağını getirin, ben de çiğneyeyim. Ama onu laboratuvarda “kokain” haline dönüştürdüğünüzde zurna “zort” demeye başlar.) İlaç alımına karşı bilinçlenen, doğal beslenmeyi savunan, sebze ve meyvalardaki suni gübre kullanımına tepki gösterenlerin diğer yandan uyuşturucu kullanmayı olağan görmeleri ciddi bir çelişkidir.
-
Bir erkeğin gelinlik giymesi, kadınların kıllarını almaması, hatta erkeklerin de burun kıllarını almaması da (dahi) eğer istekle yapılıyorsa (gizli hırs içermiyorsa) NE uyandıracak şeyler değillerdir.
-
Masum bir aktristi, hamile iken, tek göğsünü keserek öldüren bir yaratığa özenmek ve onun soyadını almak Şeytan’ın yandaşlarına verdiği benzersiz bir ziyafette ana menüye dönüşmek anlamındadır.
Bazı kişileri satanist olmaya (hatta inançsızlığa) iten “iyiliği önerilen yerde bulamadığı için zıtlıkta aramaya kalkma” çabasının gerisinde Yahudilik ve Hıristiyanlık tarafından gerçek iyiliğin gömülmesi vardır. Bir paganist olarak Müslümanlığı destekleme nedenimiz, insanların ezici çoğunluğu fark etmese de, Müslümanlığına insan rahatını savunmasıdır. Oysa Yahudilik ve Hıristiyanlığın özünde insanın (dahası, kadının) en baştan günahkar (kötü) olduğu düşüncesi bulunur. Bu düşüncenin üzerine insanları olağan arzularından uzak tutmaya çalışması da eklenir… artık bu öğreti ile herkesin NE yaymaları garantilenmiştir. Bu iki dinin emirleri (olağan insan ihtiyaçlarını “dünyasal” diye lanetlemeleri) beyindeki ödül mekanizmasına ket vurmak demektir.
Oysa Müslümanlıkta dünyasal olan hiçbir şey (güzel taam, güzel koku, görsel güzellik, cinsellik, keyifli ve rahat yaşam gibi kavramlar) edep, adap, paylaşım gibi sınırlar içinde olmak kaydı ile reddedilmez. Bilakis, bunların ödül olarak verileceğinden söz edilir. Ama Yahudilik yaygın kültüre bilinçle sızmakta, giderek yeni bir Müslümanlık yaratmakta, Allah’a (Yahveh benzeri) despot, “cezalar” adı altında acı çektiren kimlik yüklemektedir. Oysa Allah “Ben asla kullarıma zulmetmem” demektedir (Kaf 29). (Aslında “kendi yarattığına ceza veren tanrı” modelinin mantıksızlığı fark edilirse, bu gibi sözlerin gerçek Yaratıcı’ya ait olmadığını kolayca anlamak mümkündür.)
Toparlayayım: Manson gibi bilinçler -kimse darılmasın, kişisel görüşümdür- “hali sütten enayi pilakiler” grubunun lideridirler. :D Büyük iş yapıyorum havasında gün-be-gün
karanlığa değil; pisliğe, dengesizliğe, acıya, strese, öfkeye, hınca, güçsüzlüğe ve kötülüğün diğer “alamet-i farikalarına” boyunlarına takılı tasma ile tırıs-tırıs gitmektedirler.
Kişiler olağan yapı içinde iyiliği bulamayınca (örneğin mutlu olamayınca, haksızlıklara, adaletsizliklere uğramayı sürdürdükçe) satanizm, hatta paganizm dahil, farklı bir öğretilere geçmeden kendilerini bir şekilde (metot özgündür, kişi tarafından bulunmalıdır) rahatlatmaya çalışmalıdırlar. Doğrudur; kimi zaman “hicret” bir çözümdür. Ama hamam böceği bol diye evi terk etmeden önce, hamam böceği olmasının nedenleri bi zahmet, akılcı yoldan araştırılmalı ve çözüm için kolları sıvayıp, biraz terlemelidir. Herkes öncelikle olduğu yerde (her nerede ise, vatan toprağında, köyünde, kentinde) rahattır. Farklı yerlere göç köklerin sökülüşüdür genelde. Sorunlardan bir süreliğine geri durmak, kişi hala da “olduğu yerde durduğu” için “kaçmak” manasına gelmez. Truvalılar bile her gece cenge ara vermektedirler. Hep söylediğim gibi: “Banyosuna güzel sabunlar, insensler ve mumlar alıp, burada biraz keyif yapan, ya da denizden yeni çıkmış herkes, hala aynı evde, aynı mekanda, aynı şartlarda olsa da, öncekine oranla daha iyi bir insandır.” ;-)
Bize göre Yaratıcıya ulaşmanın ilk adımı tapınma değil, rahatlamadır; çünkü rahatlık ile beyinde var edilen frekans tanrının kendisidir. Böylelikle genelde rahat olabilen her insan, erdemler adlı kavramlara da fark etmeden, çabalamadan sahip olacaktır. Erdemler, tıpkı Yaratıcı gibi, insanın özgün yapısıdırlar.
“metal müzige yabanci olmadiginizi biliyorum.”
Evet; ben bir hard rock, senfonik rock, black metal gibi müzikler hayranıyım (delisiyim :) ) Pop ya da fantazi müzik ile aram hiç yok. Ama sevdiğim müzikleri yapan grupların iç sıkıcı, alel-acayip kliplerini neredeyse hiç izlemiyorum. Müziğin bende yaratacağı etkiyi grubun sanat danışmanının kafa yapısı ile yarattığı görseller ile bozamam doğrusu. Bu yüzden film/kitap eleştirileri de bana vız gelir. Bunlara bakmak, bunları okuyarak eser hakkında fikir elde etmeye çalışmak, elalemin lafına kafa sallamaktan öte, onları güzel paketler içinde beynime koymaktır. Kimsenin beğenmediği nice filmi/kitabı çok beğenme özgürlüğümü kimseye dokundurtmam. Bu yüzden rock/metal müzik hayranı gençlere kliplerden uzak durmalarını öğütleyebilirim.
“Kadinlarla iliskisinin iyi olmasi da enteresan gelen bir konu bana.”
Kadınlarla ilişkinin başarısını eş sayısı ile, hatta kişilerin sözleri ile anlamak mümkün değildir. Yirmi sene tek bir kadınla “aynı yastığa baş koyabilmiş” bir erkek kadınını hala uçurabilirken, dil dışarda peşinde koşulan kimi erkek, hatta porno yıldız, özelinde tam bir hödük olabilir.
“izniniz olursa :) ögrenebilir miyim?”
Beni mutlu ettin bu sözlerinle. Kibarca “asi” diyebileceğim (içimden ise “dik başlı” ve "geçimsiz" diyor olabilirim) bir gencin nazik ve kültürlü olmasını sadece karizma değil, bir güç sergileme yolu olarak da görmek olasıdır. Anaerkil paganizmin ideal erkekleri eski devir şövalyeleridir. Bunlar kontluk, vikontluk, baronluk benzeri payeleri taşıyor olsalar da onları kullanmaz, kendilerine sadece “şövalye de bilmemkim” dedirtirler; dövüşteki ustalıkları kadar, şıklıkları ile de tanınırlardı. Dahası, pek kimse bilmez, o devirlerde soylu erkeklerin kural olarak başlarına taktıkları (günümüzde hala bazı kültürlerde hakimlerin kullandığı) perukları takmazlardı. Her nasılsa hepsi uzun saçlıydı ve saçlarını arkadan bir kurdele ile toplarlardı. Ve belki de en önemlisi: Çok naziktiler. Nezaket ile erkeksiliğin bağdaşmayacağı düşüncesi tehlikeli bir ataerkil tuzaktır.
Dahası; adamın burnuna dayanan modele (küfürbaz, dağınık, savruk, kılıksız, hoyrat erkek modeline) karşı çıkmak "maymun gibi oynatılmamak" ya da "papağan gibi söyleneni tekrarlamamak" anlamına gelebileceği için bir farklılık yaratmak, olağana karşı çıkabilmek, yani güç sergilemek şeklinde de görülebilr. Çıtkırıldım olmamaya özen göster; ama nazik olmaktan vazgeçme derim. İlerki yaşlarda (olgunlaştığında) kadınlarla ilişkilerinde "sert, duygusal ve kibar erkek" modelinde olabilirsin ve bu sana çok yakışacak... çünkü içinde bence böyle bir erkek var... ortaya çıkıp biraz nefes alabilmek adına büyümeni bekliyor. Ve anımsatayım: Aşk romanlarının neredeyse hepsinin kahramanı olan erkekler bu karakterdedirler. ;-)