722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

FARKLI İNANÇLAR

SORULAR ANA SAYFA | TÜM ÇEŞİTLİ İNANÇLAR SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

31 Ağustos 2020
Orta Asya bozkir halklari , tarihleri ve uygarliklari hakkinda ne düsünüyorsunuz ? (Tengri)

Merhaba janus, umarim mutlusundur, pekcok sorunda tarihte var olan medeniyetler ve tasidiklari enerji üstüne yazilar yazmissin.Benim merakim ceddi mogol-turk kirmasi bir orta asya göçmeni Anadolulu olarak bizim( ailemin büyük bölümü turkiyenin yerel halki olmasina ragmen Kirgiz,kazak ,Tatar ya da Mogol zannedilliyor bazen..bende çekik genis ve yuvarlak yüzlü bir insanim..batida insanlar denizlerle iç içe ticaretle zenginlesip yerlesik hayatla kültür yaratirken biz bozkirin sert sartlari yüzünden güçlendik ve atlarimizla eslestik..Turan kavimleri dünyaya yön verdi..peki sence Mete,cengiz,Timur gibi orta asya kökenli liderlerin ve topluluklarinin enerjisi pozitifmidir negatifmidir ? bizim kültürümüzü nasil yorumlarsin ve Tengri inancimizi,samanik kültürümüzü ? Tesekkür ederim, tengriye emanet ol :)

YANIT

Merhaba arkadaşım.

Sorunda -bizim sisteme göre- doğrular ve yanlışlar var. Zaten evren böyle bir yerdir. Her birimizin beyin alanı hem olumlu, hem olumsuz alanlarla doludur. Evrende siyah ve beyaz, düz çizgi veya simetri yoktur. Ataerki bunların var olduğu esasında yarattığı doktrinlerle insanlara acı verir. Yani hata yapmakta bir hata yoktur. Belki de yegane hata, aynı hatayı uzunca bir süre yinelemektir. (Evrende anti-madde bile maddeye eşit olamamıştır. Öyle değil mi Özge? ;-) )

Türki ırklar hakkında bilgi sahibi değilim; ancak bildiğim şu: Türki ırklar (ilk örnekleri), dünya üzerindeki kutsal bir ırktır ve gerçekten Ergenekon’dan çıkmışlardır. Ergenekon, bütünü ile hayırlı bir yer altı dünyasıdır. Nedenlerini tam bilmediğimiz bir şekilde oradan Cennet adı verilen ana alana bağlantı vardır (Lütfen bu sözleri okült’ün geleneksel “nedensellik vermeye gerek yok, salla gitsin” yaklaşımı kapsamında değerlendirmeyin. Konu hakkında bir şeyler biliyoruz, ama “tırlattı zavallı” diye apar topar Ruh ve Sinir Hastalıkları Kliniğine ref edilmemek için mezar kadar suskunuz. :) ).

Bu insanlar çekik gözlü bir ırktır ve muhakkak benden iyi biliyorsunuzdur, Bering boğazından Amerika’ya geçmişler, Kızılderili denilen kavimlerin atası olmuşlardır.

Ancak bizim dünyada film burada kopar! Çünkü bize göre Kızılderililer hiç de iddia edildiği gibi pozitif bir kültür değildir. Amerika, kuzeyde kızılderililer, orta Amerika’da İnka, Aztek, Maya benzeri -bize göre- berbat kültürlerle dolu bir kıtadır.

Türki kültürler şaman kökenlidir ve Şamanizm -fazla anaerkil olmasa da- içeriği zengin bir inanç modelidir.

Şimdi filmi bir daha kopartalım: Ülkemizin adı "TÜRK’iye" olsa da, bizlerin o ırklardan olduğunu söylemek zorudur. Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat gibi incelemeciler, bizlerin Türki olmadığını düşünürler ve Batılılara “dünya haritasını kıtalaştırmaları bütünü ile hatalıdır” diyerek çatarlar. BU harita gerçeği bölmüştür. Söz ettiğim incelemeciler düşüncelerine örnek olarak bir Akdeniz kıtası olduğunu öne sürerler, kanıt olarak da Akdeniz çevresindeki ülke halklarının benzerliklerine dikkat çekerler.

Bu teori gerçeklerden pay taşır, ama bence yine de pek gerçeği yansıtmaz; çünkü Anadolu kendi başına -Akdeniz kadar Karadeniz’i de içeren- bir göç yoludur; özgün bir alandır. Benzersizdir. Söz konusu bilgi sonucu Türk halkının -Amerikalılar gibi- KENDİNE ÖZGÜ bir ırk olduğu, yani melezliği öne sürülebilir. Ataerkil dolduruşlar yüzünden “melez” sözü sevilmez; oysa genetikbilim melezliğin taşıdığı üstünlüğü ortaya çıkartmıştır. Bu konu ile ilgili basit bir örnek de vereyim: Habsburg soyu, kanlarının asaletine inanıp, bozulmaması için birbirleri ile evlenmişler ("dışardan kız/erkek almamışlar"), böylece bir sürü acuze bebek doğmuş, şans eseri bunlar yaşamamışlardır. Ortamda ne kadar “birbirine karışma” varsa, o kadar da hayr vardır; çünkü melezlik, farklılıkları (ayrılmış olanı) YENİDEN bütünleştirme anlamındadır.

Konuyu biraz daha dağıtayım: Birçok incelemeci (en azından benim bu konularla ilgili olduğum 70li yıllarda böyleydi, şimdiki durumdan habersizim) dikkatlerini genelde Ege ve Akdeniz bölgelerine verirler. Oralardaki mitolojik zenginlikleri vurgularlar. Bunlar çok güzel işlerdir, ama Karadeniz, Adana bölgesi ve güneydoğu Anadolu olayın biraz dışında kalır. Oysa o bölgeler de Türkiye Türkleri ile doludur ve mitolojide EN AZ Ege ve Akdeniz kadar değerli (anaerkil) uygarlıklara vatan olmuştur.

Yunan mitolojisindeki pek çok mit, bu mitolojilerin yeniden, ataerkil anlayışla kaleme alınmış halidir.

Hemen iki örnek: Amazonlar sanıldığı gibi Ege’li değil, Karadenizli, hatta Laz’dır. :) Ataerkil Yunanlı kahramanlar Altın Post’u bulmak (çalmak) için Kolkhis’e yola çıkarlar. Gizemli Kolhkis, bizim Karadenizdir. :) Adana’nın adının -aslında Baba Tanrı’nın emanasyonu olan- Uranus’un oğlu Adanus’tan geldiği pek bilinmez. Adanalılar tıpkı Baba Tanrı gibi -mutfaktan yatağa- tüm zevklere, yani yaşamın tadını çıkartmayı bilmeye ;-) yakınlıkları ile tanınırlar.

[Alakasız laflar edeceğim, hoş görün: Bir Adana kebap manyağı olarak beni okuyan tüm Adanalılara selamlar yolluyorum. On yıl kadar önce lüks (ve gıcık) bir rest’de, katır-kutur, tatsız tuzsuz şeyler yiyeceğime Adana Kebap siparişi vererek (mönüde yer almaktaydı) yanımdaki salataya benzer bir şeyi galeta ile kemirmekte olan arkadaşımı “utançtan yerin dibine batırmışlığım”, servisi yapan garsonun gözlerinde keyif pırıltıları yaratmışlığım (belki de Adanalıydı) vardır. Bir diğer arkadaşımız ise Nişantaşı’ndaki bir “kebapçımsı”da, Adana diye getirilen “şey”i görünce, “Bu ne biçim Adana?” diye sinir krizine yakın tepki göstererek bu kez beni “utançtan yerin dibine batmıştır”. Eski İstanbullu olarak fazla haddim bulunmasa da, bilmeyenler için dilimi tutamayacağım: Adana’nın yanındaki soğan sumaklı olur. Sumak almaya imkan/kese yoksa, maydanozlu olur. Lahmacun katur kutur yeşil salata, ya da (Allahım, aklıma sabır ver) rende havuç ile DEĞİL, sumaklı veya maydanozlu SOĞAN ile yenir. Soğan yemek ayıp bir şey, ya da ucuzluk belirtisi değildir (iş ya da randevu ortamında doğru değildir). Soğan çok yararlı bir bitkiciktir. Zor durumların ortamını bilenler bilirler: Mutfak (ve de mide) tamtakır iken bile (evde genelde 1-2 tane vardır) yağda kavrulur, içine biraz salça, az da su ile nefis bir öğün olur. Kebap salonu sahipleri: Lahmacun siparişi verenlere bi’ zahmet “yanında soğan mı, salata mı?” diye sorun. Mönüdeki en ucuz seçim Adana Kebap diye, sipariş verince surat buruşturmayın. Beyti ya da karışık et değil, Adana Kebap seviyoruz! Soğan'a yitirdiği onurunu geri verme mücadelesine hoş geldiniz. :D]

Sana geleyim: Hem Anadolu’lu, hem Türki genler taşıdığın için biraz hava atabilirsin. :) Güzel bir karışım olsa gerek. Ancak ben genlerin yarattığı kişilik yapısının değiştirilebileceğine inanıyorum. Değiştirilemese evrim diye bir şey olmazdı; herkes doğduğu yapıda kalırdı.

“batida insanlar denizlerle iç içe ticaretle zenginlesip yerlesik hayatla kültür yaratirken biz bozkirin sert sartlari yüzünden güçlendik ve atlarimizla eslestik..”
Bu sözler bana ataerkil kültürlerin kutsal metinlerinde yer alan söylemleri; “savaşçı kahramanlar çağı”nı anımsattı. :D

“Turan kavimleri dünyaya yön verdi..”
Bu bir soru değil.

“peki sence Mete,cengiz,Timur gibi orta asya kökenli liderlerin ve topluluklarinin enerjisi pozitifmidir negatifmidir ?”
Söz ettiğin liderler hakkında araştırmamız yok, bu yüzden lise eğitiminden kalma bilgilerin içimde yarattığı olumsuzlukları yansıtmam hata olur. Ancak anaerkide liderlik, hele ki savaşçı liderlik yoktur. Toprak zaptetmek değil, komşularla diplomatik iletişim ile ülke varlığını sürdürmek onurlandırılır. Kültür yaratan ilk uygarlıklardan olan Anadolulu ve damardan anaerkil olan Hacılar ve Çatal Höyük uyarlıklarında bir ruhban sınıfı kadar, yönetici bir liderler sınıfı da olmaması arkeologları çok şaşırtmaktadır.

Çatalhöyük, Ian Hodder
Güniz Karaman'ın arkeolog Ian Hodder ile yaptığı bir söyleşi
Fenomen Dergisi (Milliyet Yay.) sayı:19, 15 Eylül 1997
Düşünebiliyor musunuz? 10 bin kişinin yaşadığı Çatalhöyük'te büyük olasılıkla lider yok, zengin kişiler (üstünler) yok, ruhban sınıfı yok. Ve bu insanlar bir arada uyum içinde yaşayabiliyorlar.

Tengri’ye gelelim.

Seni gereceğimi bilsem de, bana soru yönelttiğin için Tengri hakkında sanırım hoşuna gitmeyecek şeyler söylemek zorundayım: Tengri bir Hava tanrısıdır. Diğer ataerkil baş tanrılar gibi Gök Tanrısı olarak tezahür eder. Hava elementi, ezoterizmde akıl kadar savaş ve belayı yönetir. Dört element içinde zararlı unsurları sembolize eden TEK elementtir. Bir tanrı "Gök tanrıyım, hava tanrısıyım", hele ki "şimşekleri yönetirim, yıldırımlar yollarım" derse dikkatle yaklaşılmalıdır; çünkü değişmez kural olarak öğretisinde ataerkil nosyonlar bulunur.

Tengri, yeni bir tanrıdır. Önceli olan İlk Çağ tanrılarının Türk versiyonudur. Araştırmacılar onun da “dyeus”lardan olduğuna inanmaktadırlar. Dyeus, anaerkil ezoterime ters olan ışık’ın (dyeu) tanrısıdır. (Işık konusunda bilgi edinmek adına IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER adlı yazım okunabilir.) Dyeuslara en bilinen örnekler Antik Yunan tanrısı Zeus ve Hint tanrılarından Dyaus Pita’dır. Her ikisi de (diğer anmadığım benzerleri gibi) evreni bölen güçlerdir. Hepsi de öncel bir ejdere savaş açmışlar ve onu parçalayarak evreni var etmişlerdir. Türk yaratılış mitolojisinde Tengri de (tıpkı diğer benzerli ve Yahveh gibi) sular üzerinde gezmektedir. (Tevrat, Yaratılış, 1:2 “Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.” Ak Ana (Ana Tanrça emanasyonu) ise sudan çıkar. Su, tüm mitolojilerde öncel mutluluk evrenidir.

Şimdi konuyu biraz esnetelim: Müslümanlık, bazı pop kültür dolduruşları ve belki de ataerkil ataklarla özellikle bazı gençlere ve aydınlara itici gelmektedir. (IŞİD gibi bir örgütün Kuran ayetlerini referans göstererek eylemler yapması ne yazık ki silinemeyecek bir yeni darbe atmıştır bu dine.) Söz konusu olumsuz duygularla dolan kişiler ise, pek çok insanda bulunan iman ihtiyacını farklı inançlarda aramaya başlamışlardır. Bu “farklı inançlar”a en moda örnek Hıristiyanlık ve Tengriciliktir.

Acaba Müslümanlık yaygın şekilde lanse edilmekte olan bir din midir? Olmayabilir. Eğer araştırmayı seven insanlar biraz duygularına hakim olur, cesaretlerini toplar, ulema olarak nitelenen kişilerin sözlerini (belki Youtube’dan) dinlerlerse, orada gönül okşayıcı, hatta ümit verici, belki de PE uyandırıcı yanlar görebileceklerdir.

Kabul ediyorum, sözlerde -benim de dahil olduğum- batılı kültür ile yetiştirilmiş kişilere sempatik gelmeyecek pek çok yanlar da olabilir. Ama kimin hangi sözü insanın beynindeki doğrularla tamı-tamına paraleldir ki? Ayrıca o kişiler din adamıdırlar ve bundan 1400 yıl önce yazılan bir kitaba paralel konuşmak zorunadırlar.

Ben, farklı dinleri üstlenecek atılganlığa sahip kişilerin son kararı vermeden önce Müslümanlığı bir kez, serin bir kalple incelemelerini öneriyorum. Yanlış anlaşılmak istemem; hiç kimseye “Müslüman olun” dememekteyim. Ben de Müslüman değilim. Ama ülkemizde yaygın olarak bilinen bir din varsa ve bu din, bizim iddia ettiğimiz gibi PE nüansları taşıyorsa, parçalı olarak da olsa neden söylemleri inatla benimsenmesin? Ortada “Ya dinsiz olacaksın (veya farklı bir inanca inanacaksın), ya da İslam'ı benimseyeceksin” diye bir seçim yoktur ki?

Müslümanlıktaki PEnin varlığı hakkındaki sözlerimi kabul etmeyen (bu da normaldir) kişilere farklı bir söz edeyim: Eğer bizler yanılıyorsak ve Müslümanlık zararlı bir sistem ise, o zaman onun zararını sıfırlamanın TEK yolu onunla uğraşmak, öfke ile karşı çıkmak (yerin dibine batırmaya çabalamak) DEĞİL, ONDAN İYİLİK ÇIKARTMAKTADIR.

Yine de eğer Tengri sende, (hatta Satan -Şeytan- veya Kabala/Yahudilik bir diğerinde) ruh huzuru, dostluk duyguları, eğlence, neşe, coşku yaratıyorsa… o tanrı artık evrenin yaratıcısı Baba Tanrıdır. (İsimlerin önemi pek yoktur. Baba Tanrı diye de bir şey yoktur esasen. Çeşitli adlar alan ortak gerçek bir pozitif alandır.) Kaderi yaratacak olan (dalga fonksiyonunu çöktürecek olan) beyin CEMI alanının yapısıdır. Alanı pozitive edebilen her şey iyidir.

Tabi ki yaratıcının anası babası, dişisi, erkeği olduğuna inanmak ağır saçmalıktır. O ne insandır, ne de dünyasal kavramlarla ifade edilebilir… Ama insanlar da, dünyasal kavramlar da, ondan enerji çekerek (ya da çekmeyerek) var olmaktadırlar. CEMI alanı ile evren bu alanlarla/enerjilerle var edilir. O yüzden dileyen, eğer böyle rahat edecekse, ona Ana, Baba da diyebilir… Unutmamalı ki, kurtarıcılık adına baskıcı kurallar döşenmek, NEnin kokteyl domatesi olmanın benzersiz yollarındandır. ;-)

İşte böyle arkadaşım…

“umarim mutlusundur” demişsin. Mutlu muyum? Sürekli mutlu değilim… Arada mutlu da oluyorum diyeyim. Mutluluğu aramak da ataerkil bir tuzaktır. Mutluluk, makrokozmos ortamında hiç bir zaman kalıcı olamaz. Bu nedenle ileriye daha ulaşılabilir ve kalıcı (reel ve elde edilebilir) hedefler konmalıdır. Benim de genelde keyfim gıcır... Belki de “Bin atlı akıncılar”dan bile daha şenim.

Peki yaşantımda her şey, hep yolunda mı gidiyor? E, valla pek fena değil. Ama bolca tökezlediğim de oluyor haliyle… Sizlere anlatmaya çabaladığım şeylere yan çizmeye başladığımda herkes kadar k* üstü oturuyorum. Genelden (diğer kişilerden) belki biraz daha keyifli olmamın nedeni (her zaman olamasa da) ayağım kayıp yere k* üstü oturduğumda, karizmayı sıfırlamış olmaya kızmaktan çok, durumu komik bulup onu gülme fırsatına çevirmem, felsefeler döşenip, ona-buna çatacağıma, "boşveeeerrr" veya "byssss" çekebilmemdir. Bu “yetenek” diyebileceğim huy, zamanla, emekle, kafaya koyarak elde ediliyor. Yani özel yetenekli biri zerrece değilim. Zaten her bir insanda olduğu gibi bende de bulunan bir yapıyı aktive etmeyi öğrendim. Ha, şuna da öğrendim: Yere oturma nedenim dikkatsizlikle bastığım kaygan taştır; kader, felek, yıldırımlı tanrı, Şeytan, Yahveh, şu-bu değil... Bu gibi tutumlar alışkanlığa dönünce ya buz patencisi dengesi ediniyorsunuz, ya da ilahi bir güç yolunuzdan kaygan taşları temizliyor.

Bence ikincisi oluyor… O ilahi “Yol Bakım ve Altyapı Koordinasyon Projeleri Başkanı”na biz Yaratıcı diyoruz. Ona isteyen Tengri desin, ya da Allah veya Ana Tanrıça… (Bölücülük yapmayayım, ekleyeyim: “İsteyen Yahveh” desin”. :) ) Bir kişi onu ağlaya sızlaya, kadere lanet ede-ede, kendine acıya-acıya, kendine hep hak vere-vere DEĞİL; gülerek, hayatı alaya alarak, sorunlara fazlaca takılmadan, hafifmeşrep bir şekilde, sıcaklık/umut/heyecan ile çağırıyorsa bence o gelecek (tezahür olacak) ve taşları temizleyecektir.

Ama bakılmış ki, kişinin geçmekte olduğu yollar hep kambur kumbur; sürekli k* üstü oturup duruyor… O zaman da o kişinin ya yanlış görevliyi çağırdığını, ya da çağırmayı beceremediğini anlamanın zamanı gelmiştir.

“tengriye emanet ol”
Sağ ol kardeşim. Müslümanlar bana “Allah’a emanet ol” dediklerinde “Allah razı olsun” demeyi biliyorum da, senin güzel niyetine ne diyeceğimi bilemedim. Sana da “Tengri senden razı olsun” desem yanlış bir laf etmiş olmam sanırım. Kalbinden güzel bir korumacı duygu ile bana yönelttiğin duygudur bana ulaşacak olan. İsimlerin değil, beyin elektriğindeki anlık çakıştır yapıcı veya yıkıcı olan. Aldım ve onurlandım. Teşekkür ediyorum.

[Kaygı, sorgulama, hatta kavgaya hazır ruh hali içinde “selamın aleyküm” diyen birine içten gelerek “Aleyküm selam” dendiği anda cehennem tepetaklak olur; meğer ki Müslümanlık zararlı bir şeydir, zarar sıfırlanır. Var edilen anlık gönül çakışması -selam gibi güzel bir sözcüğü (bu konuda bilgi edinmek adına SELAMÜN ALEYKÜM ve ŞEYTAN 1. Bölüm: Güzel Esma "Es Selam" adlı yazımı okuyabilirsiniz) bile kullanarak adavet yaratma becerisinde olan- Şeytan’a pabucunu ters giydirir. Selam verene kabalıkla ders vermek NE çekecek olabilir. Gönül kazanmak ise arka cebe akan PEdir. PE varsa kötülük yayılamaz. Bu yüzden kavga ederek hiç bir kötülüğün üstesinden gelinemez. Tabi ki karşı koymanın da zamanı vardır; ama sanılandan çok-çok seyrektir.]


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -