Allah herkesi sever, herkese EN İYİYİ vermek ister, herkesi korumak ister… Bu sonuçların realize olamama nedeni ONUN İRADESİ DEĞİL, bizim hatalı seçimiz, ondan uzak durmamızdır. Yaratıcının acı vererek eğittiği de Yahudilik çıkışlıdır. Bu yöntemin (acı/ceza vererek eğitim yönteminin) insanlar tarafından bile başarılı sonuçlar yaratmadığı görülmüşken, bir yaratıcının bu sistemi kullanıyor olduğunu düşünmek –bize göre- büyük hatadır, hatta günahtır.
" Ama kendi basima kaderimi ben yazarim seklinde bir inançla yasamaya kalktigimda pekte olumlu sonuçlar elde etmedim. Bu elbette benim yasadigim deneyim. Sunu demek istiyorum, bizler kaderi çöktürmeyi ögrenmek isteyenler diyelim bir nevi tanricilik oynamiyor muyuz?"
Kesinlikle hayır. Yanılgınızın nedeni, önceden defalarca dile getirdiğim gibi, teorimizi anlatan bir kitap ya da makale olmaması; 722nin kopuk-kopuk yanıtlardan anlaşılmasıdır.
Doğrudur; kaderinizi (gerçekliği) beyninizdeki PE veya NE ile var edersiniz. Dikkat buyurun: Ama yaratmazsınız.
Daha açık bir değimle "Ya tanrıyı, ya şeytanı, KADERİNİZİ YARATMAK İÇİN DAVET EDERSİNİZ." (İnançsız kişiler bu durumu bütünü ile pozitif bir kuantum alanını seçip seçmemek ile işleyen, yani ona bağlı bir mekanizma şeklinde görebilirler.) Bu yüzden biz detaylı dualar kadar, detaylı majikal çalışmalara da uzağız. Ana söylemimiz "En iyisini o bilir"dir. Yani biz genelde beyin elektriğimizi pozitive etmek için çalışır, ona inanır, gelenin en iyisi olacağını biliriz. Ama beynimizi pozitive ederken özgür irade ile bir seçim yaptığımız için kaderi de var etmiş sayılırız.
Kendi kaderimi yazarım sözü, evet, kişiyi çok tehlikeli seçimlere götürebilir. Hemen belirteyim Bu tarz eleştirel sorular sistemimizi daha net ifade etme şansı verdiği için mutlu ediyor.
" 3) Bazi seylerin açiklamasi yoktur ve tüm güzelligi de açiklama aranmamasinda yatar."
Bu bir soru değil; yorum. :)
" Yaratici bir kavrama - ki siz imanli din adamlariyiz diye tanimlayabiliriz kendimizi- cümlesini defalarca kullandiniz, bilimsel bir kilif bulmaya neden çalisiyorsunuz?"
Sözlerinizden bilim hakkında "Bilim, din dışıdır" şeklindeki standart görüş sahibi olduğunuz anlaşılıyor. Şimdi de siz darılmayın; bu düşünce giderek çağdışı kalmaktadır, çünkü artık bazı bilim adamları –bilimsel aspektten bakarak dolaylı da olsa- tanrının varlığını göstermeye başlamaktadırlar. Bu kişilerin bence en önde geleni Stuart Hameroff'tur.
İsterseniz sorunuzu "Bizler neden bu teoriyi geliştirdik?" şekline evirerek yanıtlayayım: Öncelikle temelde "bilimsel" şeklinde işleyen (sebep-sonuca bağlı) beyinlerimiz olduğu için… Böyle yola çıktık ve elde ettiğimiz bulgularla tanrıdan kopmadık, ona yakınlaştık; çünkü varlığı artık somut delillerle (beyin yapımız uygun verilerle) elimize gelmekteydi.
Aslında itirafta bulunayım: Bizlerin hedef kitlesi inançsız, ya da daha doğrusu, bilime yatkın kafa yapıları nedeni ile inanmak isteyip inanamayan kişilerdir. Bizler 722 sistemi ile tanrının varlığına ve de iyiliğine, bilimsel raporlarla (daha doğrusu bu raporları ezoterizmle elden gediğince harmanlayarak) inandırıcılık katmak istiyoruz. Neden bunu yapıyoruz? Çünkü imanlı kişilerin daha rahat ve mutlu oldukları hakkında yine bilimsel raporlar var. (Bu konuda bilgi edinmek adına SEROTONİN, İNANÇ ve MUTLULUK adlı makalemi okuyabilirsiniz.)
Ne kadar çok beyinde PE yaratılırsa, kişinin çevresindeki PE miktarı da aynı ölçüde artar. Her bilinç, çevresindeki alanlarla etkileşim içindedir. Doğrudur; beyin pozitif altyapılı ise NE az etkiler. Ancak beyin pozitif eğilimli ise, çevrede de PE yaratma ve var etme çabası/imkanı varsa, bu kişiye de olumlu biçimde yansıyacaktır.
" Benim bir yaraticiya iman etmem için bilimsel olarak kanitlanmasina ihtiyacim yok. Bu iman içimden dolup tasiyor. Kendimi bildim bileli hep vardi."
Bu da bir soru değil, yorum. : ) Bu yorumlar nedeni ile editör arkadaş sorunuzu bana uyarı işareti ile yollamış; kabul edilmesini ben istedim.
Yine de sizi üzebilecek bir noktaya dikkat çekeyim: İster Şeytan deyin, ister NE, her an, herkes için aktiftir. Anneannemin ünlü özlü sözü ile "Her evin kapısının eşiğinde bir kaygan taş bulunur." Herkes dikkatsizlik sonucu bu taşa basarsa sendeleyeceği (kaderinin anında negatif olabileceği) bilincini taşımalıdır. Yani bu makroda soluduğumuz sürece tehlike hep vardır. Bu gerçekten korkmak yanlıştır. Yine de korkmamak dikkatli olmamayı gerektirmez.
" Ben sizi anlamak istiyorum, illa bilimsel bir kanit mi olmali?"
Bazı beyinler için evet, olmalıdır. Bizler bu yoldan geçerek imanlı olduk.
" Belki de bizler yaraticiya asik olmayi beceremedigimizden ondan ayri düsmüs kimselerizdir ve bu yüzden zihnimiz hep araya karisiyordur."
Sevgili kardeşim; bizi izleyen bir kişisiniz, bu yüzden akla (ya da akıl diye –özellikle hanımlara- kakalanana) ne kadar karşı olduğumuzu bilirsiniz. Aslında biz akla değil; onun yanlış kullanımına (az önce dediğim gibi) "akıl diye kakalanana" :D karşıyız. Akıl, eğer doğru kullanılabilirse (ki, pek kolay değildir, uzmanlık ister) pek çok soruya yanıt vererek insan dostu bir hal alabilir. Zaten giderek almaktadır.
Çağdaş fizik ve kozmolji bu yönde dev adımlar atmaktadır. Eskinin fiziği artık pek çok bilim adamı tarafından ekarte edilmiş, Newton yasaları eleştirilir olmuştur. Bu yapı "YENİ AKIL"dır. Söz konusu akıl ile –iddia ediyorum- gelecek üç yüz yılda tanrının formülü yazılacaktır.
Bu sözlerimde –sandığınızı düşündüğüm gibi- :) bir münkirlik yoktur. Sözlerimin açılımı "Fizik ve matematik gibi somut (kesinci) sistemlerle tanrının varlığı VE DE İYİLİĞİ apaçık kanıtlanacak"dır.
Eski bilimi boşverin. ;-) Çağdaş bilime yönelin. Bu sizi Allah'a öncekinden de yakınlaştıracak olabilir.
"4) Bizim beddualarin hiç isledigi de yok üstelik."
Bedduaya yaklaşımımızı bilmiyor olamazsınız. Beddua etmek bize göre çok tehlikeli bir iştir, çünkü "diğerinin alanına girmek"tir. Yahudiliğin "Her şeyi Allah yapar, insan bilinci paçozdur" düşüncesi temelinde sözlerinizi irdeleyelim: Her şeyi Allah yapıyorsa, neden o zararlı kişiyi durdurmamaktadır da, sizin bedduanıza gerek kalmaktadır? Bu hatalı inançlar ile kişi yolunu kolayca yitirebilir.
"Bizi geçtim annesi bile artik yeter ölse de kurtulsak diyor adam daha da saglikli dinç oluyor. Bu ters mekanizma neden böyle isliyor?"
Sizi (be de pek çok kişiyi) gerecek olabilirim, ama söylemem gerek: Beyninde PE ağırlıklı dalgaboyu bulunan kişiler böyle olayları izlemezler, onlarla yoğun biçimde karşılaşmazlar. Bu tarz olaylar genelde dalgaboyu yüzünden olumsuz paralel evrenler ile kontağa giren kişilerin yüzleştiği durumlardır. Hayatınız ne kadar sorunsuzsa, tanrıya o kadar yakın olduğunuza emin olabilirsiniz. Biliyorum; bu pek çok acı çekmekte olan, sorunlarla boğuşan kişiyi öfkelendirecek bir sözdür.
" Sirf, adamin beyninde bana bir sey olmaz düsüncesi oldugu için mi? Çünkü bu cümleyi o çokça kullaniyor. "
Evet; bu tip inançlar kader üzerinde bazı etkilere neden olabilirler. Ancak lütfen dikkatle dinleyin ve anlamaya çalışın: Bu zararlı kişi, yaptıkları ile davet ettiği (benzer benzeri çeker) NE (ya da şeytan) tarafından felakete itilecektir. Yani kendi beyin gücü (gama dalgası) ile bir ölçüde kendini korusa da, hiçbir insanın bilinci davet ettiği şeytani negativiteden güçlü olamaz; sonunda onun eline düşer.
Şeytan adlı varlığın amacı insanları aldatıp eğlenmek değildir. İşin içinde rezonansa girip genliği arttırmak (güçlenmek, beslenmek) vardır. Negatif biri ile rezonansa girince o kişinin de genliği artar… yani kişi daha da kötüleşir. Daha kötüleşince daha çok NE celp eder. Bu yapı geometrik ortalama ile (katlanarak) artar ve kişi sonunda kendini dinsel literatüre göre Cehennemde (kolay çıkamayacağı bir negatif evrende) bulur.
Ben o evreni çok uzaktan olsa da gördüm. Oranın beyinde yaratacağı acıyı sıradan insanın tahmin etmesine bence olanak yoktur. İnsan beyni tarifsiz güzellikleri yaşamak kadar, tarifsiz acılar çekmeye de yatkındır. Anılan kapasite (her iki yöndeki kapasite de) yüzleşmeden ne yazık ki bilinemez. Bazen "keşke arada bilinse" demek geliyor içimden; çünkü ancak nice insan böylelikle beğenmedikleri hayatlarının –fark etmeden davet ettikleri tüm negativiteye rağmen- tanrı tarafından nasıl da güzel şekilde kaldığını anlayacaklardır.
" Tam olarak anlayabilmek için detayli ve çok soru sordum. Baskalarinin hakkini aldiysam özür dilerim. Çok tesekkürler."
Umarım sizi fazla germeden açıklayıcı olabildim. Başkalarının hakkına saygı çok güzel bir şey... Özür dilemek ve teşekkür etmek de keza… Bunlar PE kanıtı. Çevrenize verdiğiniz rahatlıktan dolayı teşekkür ederiz. : ) Tabidir ki bizi izlediğiniz ve sistemimize ilginiz (sorularınız bunu göstermekte) için de…