722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

JANUS

SORULAR ANA SAYFA | TÜM JANUS SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

25 Temmuz 2022
dans, cinsellik ve istediğin işi yapma erki

selamlar jan. (..) scent of a woman filmindeki tango sahnesi çilgin bi maceraya baslatiyor beni sanirim, dans ederken neler hissettigini merak ediyorum. sorumu bi alintin merkezinde sormak istiyorum izninle. "Zaten anaerki bu. Yani "cinsellikte sefkat ve sevgi, sevgide de cinsel pirilti bulundugu; bu duygulardan ayrilmis (bölünmüs) cinselligin ve sevginin epey tapon oldugu" gerçegi." insanlarin içinde bakisinda, sesinde, enerjinin yanindaki insanlara radye olusunda cinsel enerji var mi? dans ederken? nasil rahatsiz olmuyor ve etmiyorsun? dans etmeye nasil bi niyetle gitmek güzel olur? nasil bi haz (ya da P.E) aliniyor? ne beklemeli? insan içinde kayboluyormus dogru mu? çok heyecanliyim tesekkürler

YANIT

Yeni öğrencime merhaba!

Dans… Evet, hayatımın mihveri… :)

"Mihveri" sözcüğünü kullanacak kadar yaşlı bir adamın bile hayatının mihveri!

Bu adamın bu sözcüğü kullanma nedeni ise bu yaşta bile dans ettiğini, edebildiğini, edilebileceğini söylemek aslında.

Dans ataerkide kakalandığı gibi kadınsı bir kırıtma değil, bir "kıvrılma". Beynin, müzikten gelen frekansları yorumlayarak motor sisteme aktarması ve bedenin gerek müziğe, gerek kişisel yapıya uygun şekilde kıvrılması. Bu sistem herkeste çok aktif olamayabiliyor… dersem halt etmiş olurum. Bir müzikle dans etmek istemeyen kişi Allah'ın odunu DEĞİL, kendini etkileyecek müziği henüz duyamamış kişidir.

Evet; Scent Of a Woman şahane bir filmdir. Bir askeri operasyonda gözlerini yitirmiş ve emekliye ayrılmış bir ajan hakkındadır. Ama izlemenizi hiç önermiyorum. Filmin sonundaki on dakika ardından "aman ne de duygulandım… of beee… film böyle olur" demek için iki saat boyunca ruhunuzu kanırtmak istiyorsanız, ya da beyninizde kolay silinmeyecek bir dolu baş derdi alan yaratmakta sakınca görmüyorsanız buyurun izleyin. Hayır; pek çok kişi o filmdeki ünlü dans sahnesini unutacak, ama fark etmese de beyninde yer alan görmezlik hakkındaki muhakkak ki bulunan alanı ve benzerlerini okşayacaktır.

Ancak hala da filmin –yukarıda söz ettiğim- en kafa sahnesi olan dans sahnesini izlemenizi rica ediyorum.

O sahnede Al Pacino: "No mistakes in tango, not like life. It's simple. That's what makes the tango so great" der.

Bence bu söz çok doğru değildir; çünkü tango o kadar kolay bir dans sayılmaz.

Bu cümleyi biraz değiştirelim ve diyelim ki:

"Dansta hata yoktur; dans hayat gibi değildir. Dans basittir. Dans etmeyi şahane kılan da budur."

Gerçekten de arkadaşlar; dans etmek öğrenilmez. Bana yakın öğrencilerime hep derim: İş ki içinizden geleni yapın… kendinizi (beyninizi ya da ruhunuzu, kişiliğinize göre hangisi baskınsa) müzik ile kaynaştırabilirseniz, hem kendinizi, hem de sizi izleyenleri hoşnut edeceğiniz garantidir.

Ataerkinin günümüz Türk erkeklerine attığı en büyük kazık, dansı kadınların tekeline vermek olmuştur.

Oysa Afrika kültürlerinde dans edenler genelde erkeklerdir. En iyi dansı eden ve en önemli dansı yapan ise kabilenin en yüksek kimlikleri olan büyücülerdir.

Savaşçı ırklardan olan Kızılderililerde de böyledir. (Çağımızda pir-ü pak, saf ve temiz ve de üstün adamlar olarak servis ediliyorlar, oysa kadınlara etmediklerini bırakmamışlardır. Örnek, bazı kabilelerde kadın evlilik öncesi kendi bekaretin kendi alır.) Hem de erkekler en önemli danslarını savaş öncesinde yaparlar. Savaşa giderken savaş dansı yapan savaşçıların celp edecekleri enerji ile dans etmeden muharebeye katılan rakiplerine üstünlük sağlayacaklarını söylemek zor olmayacaktır. ;-) Osmanlıda da erkekler dans eder; yörükler, zeybekler buna kanıttır.

[Baba Tanrımızın en bariz görünümlerinden olan Shiva'nın bir adı Nataraja yani "Dansın Kralı"dır.

Bizler Allah'ın, TÜM mitolojilerdeki farklı ama özde benzeri, bütünü ile pozitif "Baba Tanrı"ların son ve en mükemmel, en gerçek, giderek evrimselleşen insan beyni tarafından en doğru şekilde algılanan görünümü olduğuna inanmaktayız. Bu düşünceye kanıt olarak Allah'ın birdenbire Müslümanlıkla ortaya çıkmasının mantıksızlığını gösteriyoruz. Yaratıcı, ilk insanlardan başlayarak insan beynine, ancak beyin yapısına göre, beyin yapısına paralel şekilde, yansımıştır.

Anımsanmalı ki Müslümanlıkta semazenler vardır. Onlar Dans ederek Allah'a ulaşırlar. Bu durum, Allah'ın dansa karşı olmadığının kanıtıdır. (Oysa Ebu Suut Efendi, bir semazenin dans ettiği yeri iki metre kazılmadıkça orada namaz kılınamayacağı fetvasını vermiştir.) Allah'ın mesajı –bize göre- "Dans öyle bir şeydir ki, onun aracılığı ile bana bile ulaşabilirsiniz"dir.
]

Ataerki, erkeklerin beyninin en güzel yanını dağlayarak, hödüğe çevirmeyi pek sever; ama iddiaları/önermeleri teneke tıngırtısından değersizdir. Bunu da kanıtlayalım: Erkeğin yürürken, otururken kalkarken beden dili nasıl kadınlarınkinden farklıysa, dans etmeye kalktığında da bu beden dilini kullanır, yani kadınlaşmaz. Yukarıda söz konusu olan filmde bir sanatçı değil, eski bir ajanın, görmez olduğu halde dans yapabilmesinden öte, dansının kadınsılıkla en küçük bir ilgisinin olmaması gözden kaçmamalıdır.

Dans neden kutsaldır? Biraz bu konudan söz edelim.

Dans sırasında genelde moleküller hızlı hareket etmeye koyulurlar. Bedendeki bu değişim, (metabolizmadaki hızlanma) anaerkide "can"lanma olarak adlandırılır. Bu yüzden anaerkil ezoterizmde sıcaklık kutsaldır; olumsuzluklar, soğukla ilişik görülür. (Tayftaki mavi yandaki EM dalgaboylarının TÜMÜ insana zararlı oldukları için mavi ve tonları da soğuk ve negatif olarak kabul edilir.)

Anılan kutsallığa (ısıya) katılan müzik ile beynin girdiği süredurumda –adına cinsellik dediğimiz- o gizemli enerjinin envoke olmaması zordur.

Sporda da moleküller hareketlenir; ancak sporda beyinde farklı bir dalgaboyu yaratan (tanrısal dalgaboyu ile kontağa neden olan) müzik yoktur.

[Ataerkide ise spor yüceltilir, dans değil. Örneğin TVde bir dolu spor kanalı olsa da, hatta yoga kanalları bile olsa da, dans kanalı yoktur. (En azından ben bilmiyorum.) Bu durum insanların içinde yaşamak zorunda bırakıldıkları cehennemin en bariz görüntüsüdür.
]

Ve cümlelerinize gelelim.

"dans ederken neler hissettigini merak ediyorum."
Hiç bilmiyorum. Nitelemem imkansız. Sadece başka hiç ama hiçbir anda olmadığı kadar yaşadığımı, ya da yaşamanın aslında ne demek olduğunu, bu nedenle genelde ne kadar yaşayamadığımı hissediyorum. Bu duyguyu belki de "karışmak" olarak adlandırabilirim. Nereye karışmak? Tam bunu da bilemiyorum ama "bana çok farklı bir rahatlık, coşku, hafifleme, serbestlik, hatta bir çeşit mutluluk dolu özgürlük veren bir alana karılmak" diyebilirim belki de. O alan, bu kadar kolay ulaşılabilir olduğuna göre yakınımda… Peki de; neden dans yoksa bu karışma, o alan ulaşma yok? Bunu da bilmiyorum.

Laf açıldı, gelin –meraklısına- biraz dans geçmişimden söz edeyim.

"Çoktaaaan unutulmuş bir zamanda" :)) danscıydım. Sergilediğim performans tam dans değildi, daha çok akrobasiydi; tarzımı "trapez ve dans" olarak niteleyebilirim. Başarılıydım sanırım. Ancak karakter olarak son derece geçimsiz ve sorunluydum. Tartışmadığım kimse yoktu çevremde neredeyse. Herkes bana düşmandı… İnsanlar nasıl bu kadar aptal ve ahmak olurdu? Bir sürü geri zekalı yeteneksiz çevremi sarmış durumdaydı. Bu nasıl bir kötü talihti!

Yani tam bu inançlar içindeydim. ;-)

Bu birikim bir gün patladı. Büyük bir öfke krizi içinde kararımı verdim. Bir ikindi (öğleden sonra :) ) saatinde mekana gittim, dolabımı boşalttım ve ayrıldım. O saatlerde patron yoktu. Şov 22:30-03:30 arasıydı ve patron akşam 20:00'den önce gelmezdi. Etrafta sadece çok forslu bir adam olan kendini beğenmiş şef garson ve elemanlar vardı. Adam (sözlerime inanılmasını rica ederim) caddenin ortasına dek peşimden koştu ve beni kararımdan caydırmaya çalıştı.

Dönmedim. Ben yalpalamazdım! Bir dersi hak etmişlerdi. Görsünlerdi bakalım karşılarında kim var.

Eve geldim… acıdan yatağa düştüm.

İki-üç gün hep yattım. Sonra acı da her şey gibi önce azaldı, sonunda tabidir ki bitti.

Ama dans kariyerim de bitti.

Bir daha profesyonel olarak dans edemedim.

Yirmi sene önce anaerkil ezoterizme geçtim. Gerçekten ciddi zorlanmalarla değiştim epey, hala mükemmel filan olamasam da. Beş yıl önce ise bence epey düzeldim. Ve iki yıl önce, sizlere "bu evren mucizeler evreni" sözlerimizi YİNE doğrulayacak bir şey oldu.

Yeniden dans edebilecektim. :)

Aradan geçen otuz senede bedenim yeteneğinin yarısından çok fazlasını yitirmiş. Eski esnekliğim kalmamış. Yaşım yüzünden o kadar da popüler değilim artık, sevenlerim ve beğenenlerim olsa da.

Ama bu bana yetiyor.

Tanrıçanın (ya da inanca göre Allah'ın) bana verdiği ikinci şansı bir kere daha muhteşem karakterimle(!) piç (af edersiniz) etmeyeceğim.

Bunu nasıl yapacağım biliyor musunuz? Aşağıdaki sözleri inanarak söyleyerek...

Sözlerim, istediği mesleği seçmeyi ya da istediği mesleğe geçmeyi arzulayan kişiler için bence yön tabelasıdırlar. Dikkat edilmesi iyi olur diye düşünüyorum.

  • Az para kazanmam DOĞALDIR.
  • Çok popüler olmamam DOĞALDIR.
  • Kolay iş bulamamam DOĞALDIR.
  • Bazı kişilerin benimle alay etmesi, kınaması, küçümsemesi, yolumdan döndürmeye çalışması DOĞALDIR.
  • Eskisine göre daha fazla bedensel acı çekeceğim (dansçılar acı çeker değil mi Füsun?) DOĞALDIR.
  • Başarı miktarım elde edeceğim kazançla değil, istediğimi yapmak adına gösterdiğim eylemcilik ve cesaretle koşuttur. Canımın istediğinden önemlisi yoktur.1
  • İstediğimi yaparken NE ALABİLSEM BÜYÜK KÂRDIR. Gerisi boştur.
  • İstediğimi yaparken duyumsadığım rahatlık ve hoşnutluk duygusu ile celp olan PE, bana en uygun durumu yaratacaktır.
Yapmak istediğiniz işte o kadar da başarılı olamamak, yapmak istemediğiniz işte çok başarılı olmaktan daha büyük bir başarıdır bize göre. Para, rahatlık sağlamıyorsa sadece bir kağıt parçası bile değil, hastalık yaratabilecek bir unsurdur. Bu evrende rahat olmaktan başka hiçbir erek yoktur.

Ancak şu da unutulmamalıdır: Makro, mucizeler evreni olsa da; hala da kolay çıkış yolu yoktur. Çekilen PEnin verdiği fırsat da o kadar kolay elde edilir olmayabilir. Mucizeler genelde zorlu çıkışa yönelip, kapalı kapıları zorlayanlara sunulurlar, oturup bekleyenlere, ya da sadece el açıp dua edenlere değil.

Bu yapıya dinsel açıdan bakarsak diyebiliriz ki, her şeyi tanrı verir; ancak ona ulaşmak için çaba şarttır.

Konuya yine Müslümanlık açısından yaklaşalım:
“İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder” (Necm 39)
“Önce deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et” (Hadis, Tirmizî)
"Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira' yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim." (Hadis, Buhari)

Allah, Ana Tanrıça ve Baba Tanrı, ya da inanca göre evrensel yapı, daima isteneni/ihtiyaç duyulanı vermeye odaklıdır. Ancak bu yapıyı tetiklemek için çaba şarttır.

"insanlarin içinde bakisinda, sesinde, enerjinin yanindaki insanlara radye olusunda cinsel enerji var mi?"
Cinsellik enerjisi diyebileceğiminiz bir frekans, sadece seks değil, bir enerjidir. Seks, bu enerjinin sonuçlarından (tezahüründen) SADECE biridir. Beynimiz bu enerji ile çok farklı şekilde senkronize olabilir.

Genelde bu enerji mesajını cinsel organımıza yollar; seks yaparız. Kimi zaman beynimizin yaratıcı bölgelerinde aktive olur; yapıtlar, eserler üretiriz.

Bu enerji Şeytan tarafından en yaygın üretilen şekli ile –seks ile- bile engellenebilir. Bu demektir ki, seks yaparken, seksde tezahür edecek o kutsal enerji engellenebilir. Bu yüzden tecavüz etmekte olan bir adam veya isteksiz karısına abanan bir koca, penis ereksiyon halinde olsa da (beyin, penise bu emri verebilmiş olsa da) o enerji ile kontakta değildir. Oysa hiç cinsel ilişki kurmayan, kurmak istemeyen, hatta yapayalnız yaşayan biri bile, bir eskorttan çok daha fazla o enerji ile iç-içe olabilir. Aynı nedenlerle kendinden geçmiş ve hoşnutluk içinde olarak bir arada yüksek sesle İslami zikir yapanlarda bile bulunabilir. Şeytan KİMSEYİ aseksüel yapamayacak, bu "can" enerjisini yok edemeyecek, büyük yırtılmayı var edemeyecektir.

Şimdi de -eğer beni okuyanlar arasında varsa- sahne performansı hedefleyen novice arkadaşlara birkaç öneride bulunayım (profesyoneller biliyordur zaten).

Seyirciyi değil, kendinizi eğlendirmeye çalışın. Siz mutlu olmazsanız, DAHA ÖNEMLİSİ, BURAYA DİKKAT EDİN kendinizi şahane bir şey olarak görmezseniz, buna yürekten inanmazsanız, başarılı bir dansçı (ya da farklı alanlarda performer) olamazsınız.

Sanat yapmak için eğitim şart değildir. Tabi ki eğitimle yetenek bilenir. Ancak sanat "bir duygunun, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü"dür (Google search).

Sanat, duyguların ortaya çıkma ürünüdür. Duyguların ortaya çıkması eğitimle öğrenilmez. Sanat eğitimi, ataerkil doğruları (zevkleri) empoze etme aracı olabilir. "Sürreal dışavurumcu, fütürist imgesel devinim" içindeki bir sanatçı(!) ciddi oranda NE yayıcısı olsa da, eline saz ya da gitar (hatta ağız armonikası) almış nice sanat eğitimsiz kişi, PE içinde olabilir. Biraz daha ileri gideyim: Komşudan gelen "oyun havaları" müziğini duyup, elinde ayıklamakta olduğu pırasayı bir kenara atıp ayna karşısına geçen ve "kıvırtan" bir kadın; ayağını flaps tutarak, bedenine –sıradan insana itici görünecek- hareketler yaptıran bir modern dansçıdan çok daha fazla –genelde sekste tezahür eden- o "can" ile etkileşimdedir.

[Yıllar önce Arif Sağ'ın, bir klasik müzik konservatuarını ziyareti sonrasında "Bu çocuklar neden bu işi bu kadar zor yerden tutmuşlar?" demesi bence anlamlıdır.
]

"dans etmeye nasil bi niyetle gitmek güzel olur? ne beklemeli?"
Bence hiçbir şey beklememek ve bu konuda hiçbir yorum ya da hazırlık yapmamak gerek. Müzik ve beyin… bu iki unsur kontağa girerse olması gereken olacaktır. Fazla düşünmek, bu gibi enerjilerin önüne set çeken beyin durumudur. Felsefeye karşı olmamızın nedeni bu, yani beyni -can ile kontağı koparacak- düşünme prosesinden kurtarmaktır. Doğal enerjilerle kontak ancak bundan sonra gelişebilir.

Hepsinin ötesinde; dans etmek müzik ile zorlu figürler sergileyebilmekle de koşut değildir. Dans adlı kutsallığı yaşamak için kişi KENDİ sınırlarını çizmelidir. Bu sınırlar kiminde tüm bedeni kullanmaya götürür; kiminde ise oturulan yerde sallanmakla sınırlıdır. Bu iki farklı tutumun HER ikisi de, eğer içten geliyorsa, eğer kişi kendini müziğe BIRAKABİLDİĞİ için yapılıyorsa ve yapılırken keyif /zevk veriyorsa eşittir… ikisi de danstır.

"nasil bi haz (ya da P.E) aliniyor? insan içinde kayboluyormus dogru mu?"
Duygular, an bazında beynin ürettiği NT çorbaları (sentezleri) ile meydana gelir. Her kişinin çorbası kendine özledir. Ayrıca bu kişiler bence –ben dahil- kendi çorbalarının verdiği zevki kelimeleştiremeyeceklerdir. Hisler gibi soyut ve kişiye özel şeyleri, kelimeler gibi sınırlayıcı şeylerle ifade pek mümkün değil. :)

Ancak evet; dansın verdiği hissi, çok güzel biçimde ifade ettiğin aşağıdaki cümle ile özetleyebiliriz (bu sözleri yukarıda duygularımı anlatırken dile getirmeyi akıl edemedim :) ).

Dans; bir şeylerin içinde, hatta kendi içinde kaybolmaktır.

" sorumu bi alintin merkezinde sormak istiyorum izninle"
İznimle? :) Ne güzel bir nezaket örneği bu! Tabi ki izin filan istemiyorsun. Biliyoruz ki bu sözün anlamı, "Sana bu sözümle bir jest yapıyorum, sana bu jesti yapacak kadar değer veriyorum"dur.

Bu onurlandırma için teşekkür ederim. Ayrıca senin yaşında bir delikanlıdan bu güzellikleri görmek beni tarifsiz mutlu etti. Ek bir teşekkür daha… :)



DİP NOTLAR

[1] Canın istediğini yaparken diğerlerine zarar vermemeye dikkat gerekir. Dikkat edilmezse çekilen NE istekleri engeller. Kişinin canının istediği belli bir meslekte olmak değil, salt para kazanmak da olabilir. Bunda da bir yanlış yoktur. Anaerkide kimsenin alanına girmemek koşulu ile "Ben para istiyorum, ne iş olursa yaparım" demek kadar; "Ben seçtiğim işi yapmak istiyorum, bu yüzden gerekli fedakarlıkları sergilemeye hazırım" demek de iyi ve doğrudur.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -