YANIT
Yukarıda alıntı yaptığınız sözlerim kişisel teorim değil, kuantum mekaniğinin temel söylemlerindendir. Ayrıca “evreni yok etme” sözcüklerim annihilate, yani “ortadan kaldırma” manasında kullanılmamıştı. Bir kuantum durumu olan “parçacıkların dalga fonksiyonuna geçmiş olması”nı ifade etmekteydi.
İçinde bulunduğunuz odada, arkanızda var olduğuna emin bulunduğunuz görüntü (gerçeklik, yani odanın bildiğiniz hali) değil, olasılıkların birbirine karışmış (bulaşmış) durumu vardır. Ataerkil doğrularla (objektif realite ile) biçimlenmiş beyinlerin bu gerçeği kabul etmesinden öte, anlaması bile hayli zordur (bu sözlerimde bir küçümseme yer almamaktadır). Öyle ki, Einstein bile söz ettiğim gerçeği kabul edememiş ve şu ünlü sözlerini söylemiştir:
“Biz bakmadığımızda Ay birdenbire yok olamaz.”
(The moon does not simply disappear when we are not looking at it.)
“Ben bakmadığım zaman da Ay’ın orada olduğuna inanmak istiyorum.”
(I like to think the moon is there even if I am not looking at it.)
Bu noktada Hugh Everett’in (ve de Witt’in) Many Worlds teorisi bazında, başta Brian Greene olmak üzere parçacık fizikçilerinin ortak söylemini aktararayım: “Paralel evrenlerin birinde savaşı Hitlerin’in kazanmış olması bile muhtemeldir.” Eşdeyişle evrenlerin birinde Hiroşima Ve Nagazaki’ye atom bombaları atılmamıştır. Bombalar, sizin evreninizde (sizin bilincinizin evreninde) atılmıştır.
Bohr’un Ortodoks kuantum yorumuna göre ise var edilen ya da yok edilen her şey, milyonlarca alanın birbiri ile etkileşimi sonrasında gerçekliğe dönüşen ya da dönüşmeyen durumlardır. Beyin elektriğinizi pozitive ya da negative ettiğiniz oranda farklı varlık ve yoklukların olduğu evrenlerde yaşarsınız. Farklı bir evren yarattığınızda, geride bıraktığınız evrenin sizin için yok olduğunu ve yok edenin de -bir anlamda- siz olduğunuzu söylemek mümkündür. Hala da bu yok ediş, atom bombası ile yaratılan “ortadan kaldırma” hali ile ilgisizdir.
Önceki yanıtımı okuduğunuz ve içeriği merak ettiğiniz, bilgi edinmek istediğiniz için memnun oldum. Teşekkür ederim.