722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

KUANTUM ve BİLİM

SORULAR ANA SAYFA | TÜM KUANTUM ve BİLİM SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

24 Nisan 2020
Ruh var mı, nedir?

Merhaba ruh gerçekten varmi varsa neden beyne darbe alindiginda düsünme yetisini kaybediyoruz yani beynimiz ruh mu?

YANIT

İnsanların genelinin aklını kurcalayan bu soruya 10.000 yıllık insanlık tarihinde sadece 1920 yılında ortaya çıkmaya başlamış olan ve Kova Burcu Çağı (bu konuda bilgi edinmek adına KOVA BURCU ÇAĞI - 4. Bölüm: Kehanetler adlı filmi izleyebilirsiniz) etkisi ile inanılmaz hızlı adımlarla ilerleyen, giderek tanrının formülünü yazacağı düşünülen kuantum mekaniğine dayalı bilinç teorileri ile yanıt verilebilmektedir. ("Tanrının formülü" sözcüğü ile “Tanrının varlığının fizik bilimi çerçevesinde bir denklem ile kanıtlanması” düşüncesini kastediyorum.)

ETC teorilerine göre beyin sadece bir aracıdır; daha doğrusu "bilinç" adlı kuantum ortamı varlığı ile iletişim aracıdır. Standart psikolojinin iddia ettiği (hatta bütün tedavi sistemlerini üzerine kurduğu) gibi rastlantısal sinyal çakışları ile bilinci yaratan, işlevselliği sınırlı bir organ değildir. QM ve ETC’e göre beyin, kuantum durumları ile var olan bilincin, evreni yaratmak adına kullanmak zorunda kaldığı bir "araç"tır ("zorunda kalmak" sözcüğü, makrokozmos varlığı -yani çökmüş parçacıklar- olduğumuz için kullanılmıştır). Bilinci, beyin ile sınırlı sinyaller olarak gördüğünüz anda artık ruhu bulamaz, yarattığınız ve kendinizi hapsettiğiniz kısıtlı ortamda çıkış arayıp durursunuz.

Araç darbe alınca, aracını (aracısını) yitiren kullanıcı, makroya ulaşamamaktadır.

Söz ettiğim teorilere göre spiritüalizm, dinsel söylemler, okültizm vb. gibi alanlarda aktif rol oynayan ve psikoloji tarafından reddedilen ruh, kuantum mekaniği teorilerinin keşfi öncesinde tanımlandığı için biraz yetersiz kalsa da, QFT tarafından bilimsel alana, öncekine oranla çok daha güçlü şekilde çıkmaktadır. Demek oluyor ki ezoterizm, spiritüalizm ve dinlerin söylemlerini -cahil ve ilkel insanların düşsel masalları- saymak, onlara yapılan bir haksızlıktır. Pozitivizm ile yüzyıl kadar darbe alsa da, bir bilim dalı tarafından yeniden, çok daha reel olarak doğması insan mutluluğu adına sevindiricidir.

Ruh, bir alandır. Bazı teorilerde Conscious Mental Field (CMF) adı verilmektedir. Uzayzamanda yer tutsa da, bildik fizik alanlardan farklı yapıdadır… ama uzayzamanda yer tuttuğu için fotonlar tarafından etkilenmekte, bir dalga boyu bulunmaktadır.

Bu önemli konuda -hala hayatta ve teoriler geliştirmekte olan- saygın ve popüler bir bilim adamının, Stuart Hameroff’un sözlerine yer vereyim:

”Yaklaşık on yıl önce, Avrupa'ya yakın ölüm ve beden dışı deneyimler hakkında çeşitli çalışmalar yapıldı. Her ikisi de kalp krizi geçiren yüzlerce hastayı içeriyordu ve hastaların yaklaşık yüzde 17'sinde ölüm veya vücut dışı deneyimleri vardı. Daha sonra BBC, “Öldüğüm Gün” adlı bir programda araştırmaları yapan bilim adamlarına bu deneyimleri bilimsel olarak açıklayıp açıklayamadıklarını sordular.
(…)
Normal şartlar altında bilinç, beyindeki mikrotübüller içindeki ve çevresindeki uzay-zaman geometrisi seviyesinde gerçekleşir. Bununla birlikte, beyin ve mikrotübüllerdeki kan ve oksijen akışı durduğunda (kuantum tutarlılığı) durduğunda, Planck ölçeği kuantum bilgileri imha edilmez. Alan, Planck ölçeğinde var olmaya devam eder ve sızabilir veya dağılabilir, ancak en azından geçici olarak belirli bir model olarak dolaşmaya devam edebilir. Hasta canlanırsa, kuantum paterni beynin içindeki mikrotübüllere geri çekilir ve hasta ölüme yakın veya vücut dışı bir deneyim yaşadığını bildirir. Hasta gerçekten ölürse, kuantum bilgisinin bir tür ölüm sonrası yaşam durumunda dolaşabileceği düşünülebilir. Ve belki de bilgiler yeni bir yaratık, bir zigot veya embriyoya geri çekilebilir, bu durumda reenkarnasyon gibi bir şeyiniz olur.
1

Bu sözlerin sahibi bir New Age teorisyeni, bir aktivist, ya da yeni moda kimliklerden biri değil, saygın bir bilimadamıdır.

Ezoterizme geçelim…

Dinsel ortamda Tanrı adı verilen bir ana alan vardır. (Kuantum mekaniği sonrası bu yapıya/gerçeğe alan demek artık mümkündür; ama aslında kuantum biliminin ortaya çıkarttığı alandan daha da fazlasıdır! Buluşlar geliştikçe alan hakkındaki bilgi de gelişecektir.)

Bu alan mitlere göre saldırıya uğramış, ortadan ikiye ayrılmış ve makrokozmos oluşmuştur.

Bizlere göre ise alanın sadece bir parçası (yani insani bilinç/alan) kopmuştur ve makrokozmos oluşmuştur.

Aslında alan da kopmamıştır; alanın kopması olarak algılanan durumun nedeni, "insani bilinç" denilen "ana alan parçası"nın "gerçeklik" adlı yapıyı hatalı var etmesidir; çünkü anımsayalım, kuantum mekaniğine göre evren, dalga fonksiyonunun KİŞİSEL OLARAK, kişisel bilinç tarafından çöktürülerek, kişiye özgü bir evren, bir gerçeklik yaratması ile oluşur. Dinsel ortamda “insanın, yaratıcı ya da şeytanı SEÇME ŞANSI olduğu" (insan iradesinin özgür olduğu) hakkındaki bilgi, bu gerçeği vurgulamaya çalışmaktadır.

Yani kopan bir şey yoktur; dalga fonksiyonunu hatalı çöktürme, daha doğrusu hatalı çöktürme ile "ana pozitif alan"dan (dinsel söyleme göre "yaratıcı ve iyicil tanrı"dan) uzaklaşma vardır. Kopmak, ayrılmak demektir. Oysa Quantum Entanglement teorilerine göre (ki, bu teori ispatlanmıştır) kopmak olanaksızdır. Hatalı çöktürmeleri yapan parça, yani insani bilinç, hala ana alanın (ya da bakış açaısına göre "iyicil yaratıcı tanrı"nın) parçasıdır. Ancak dalga fonksiyonunun hatalı çöktürüp durduğu (dinsel söyleme göre Şeytan’a aldandığı) için bunu fark edemiyordur.

Özetle, her birimizin ruhu (alanı) hala ana alanın parçasıdır. Ölüm ötesine pozitif dalgaboyları ile geçebilen alanlar (cennetlik ruhlar) bir daha dalga fonksiyonunu çöktürmeyecek, yani parçacık olarak çökmeyecek, makrokozmosta bedenlenmek zorunda kalmayacak, cennete de GİTMEYECEK, zaten cennette olduğunu fark edecektir.

Kopma imkansızdır. Aldanma mümkündür.

Aslına bakılacak olursa, çok ilginç şekilde, din ve kuantum teorileri ortak görüştedir. :)

Anlaşılamayan nokta ise ana alan olarak ifade edilen ve bilim adamlarının bazıları tarafından bile “Platonik kavramlarla yüklü olduğu” şeklindeki sözler ile “iyiliğine” gönderme yapılan yapının, bilinçli mi, yoksa bilinçsiz mi olduğudur. Farklı bir söyleyişle: “Bu ana alan ‘bilinçli bir iyicil yaratıcı tanrı’ mıdır, yoksa 'pozitif bir fizik bir alan' mı?”

[Bizler “alan” olarak ifade edilen yapının bilinçli ve insan beyninin kavrayamayacağı iyilik ve güzellikte olduğuna inanmaktayız. İnancımızın gerisinde romantik bir umut değil, paranormal iletişim kaynaklarından elde ettiğimiz bilgiler kadar, yaptığımız yıllara dayalı somut araştırmalar da vardır.

Yine de itiraf etmek gerekir ki elimizde, bazı bilimci arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi, söz konusu paranormal iletişimin bizim bilincimiz tarafından yaratıldığı iddiasının yanlışlığını gösterecek bir done de bulunmamaktadır.

Ancak madem ki evreni yaratan inançtır, -bilinçli bir yaratıcı olmasa bile- evreni bilinçli ve sevgi dolu bir yaratıcının var ettiği inancı ile böyle bir ortamda yaşamak mümkündür.

Bana sorarsanız mutlak iyilik, güzellik ve mükemmellikle dolu bir odağın parçası olarak yaşamak, yapayalnız bir bilinç olmaktan çok daha doyurucu… mutlu edici ve keyif verici. ;-) Tabi ki inanç hakkındaki seçim kişiye özeldir. Ben sadece kendi seçimimden söz ettim.]



DİP NOTLAR

"(...) under normal conditions, consciousness is happening at the level of spacetime geometry in and around the microtubules in the brain. However, when the blood and oxygen stop flowing and quantum coherence in brain microtubules stops, then the Planck scale quantum information isn’t destroyed. It continues to exist at the Planck scale, and can leak out or dissipate but remain entangled as a certain pattern, at least temporarily. So if the patient is revived, the quantum pattern gets drawn back into the microtubules inside the brain, and the patient reports having had a near-death or out-of-body experience. If the patient actually dies, then it’s conceivable that the quantum information can remain entangled in some sort of afterlife state. And perhaps the information can get pulled back into a new creature, a zygote or embryo, in which case you’d have something like reincarnation.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -