722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

KUANTUM ve BİLİM

SORULAR ANA SAYFA | TÜM KUANTUM ve BİLİM SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

8 Mayıs 2020
Savaslari nasil durdurabiliriz? (Paralel Evrenler)

Merhaba Janus, güzel bir tavsiyeniz var, bizi üzen geren ortamlardan uzak durmak. Bu durumda sanirim siz güncel haberleri de seyretmiyorsunuz. Psikolojimi olumsuz etkiledigi için ben de azalttim. Ancak dünyada bir insanlik drami yasaniyor. Ölen bebekler, savaslar, korku kültürü ve herkesin yalnizca kendi refahini artirmaya odaklanmasi vs... (elbette çok iyi insanlar da var) merak ettigim su, sizle ve diger gerçekligiiyi yönde etkileyebilen insanlarla ayni boyut ve dünyadaysak, neden bu kadar dram ve savas var? Sanirim sadece bilinci degistirmek yeterli degil, ter dökmek de gerekli, baskalari için de.

YANIT

“Savaslari nasil durdurabiliriz?” sorusuna rahatsız edici bir yanıt vererek başlayalım:

Durduramazsınız.

Savaşlar durduğunda, yani insanların ve hayvanların enerji frekansları büyük ölçüde pozitive olduğunda, makrokozmos yok olur. Bu -orta dünyanın- varlık (maddeleşme, dalga fonksiyonunun çökme) nedeni iyilik kadar kötülüğün de bulunmasıdır. Burası bir seçim ortamı, gidilecek yönün seçileceği bir kapıdır.

Ancak durdurulabilecek bir savaş da vardır ve o da kişinin kendi beyninin içinde verdiği -elektriğini pozitive etme- savaşıdır. Bu savaşa girip, savaştan galip çıktığınız anda, elektriğin pozitive olma miktarına paralel oranda daha pozitif bir evrene atlarsınız… böylece bir anlamda (ve bir ölçüde) savaşları durdurmuş olursunuz. Aslında önceden içinde olduğunuz paralel evrende savaşlar eski hızları ile sürmektedirler.

Oysa savaşları durdurmak adına -diyelim- “Savaşlar Dursun” adlı bir sosyal gruba katılır; öfke, ümitsizlik, kaygı, huzursuzluk ve tasa içinde bazı şeyler yaparsanız, bu beyin elektriğiniz ile savaşların aynı ölçüde olduğu bir evrende kalırsınız. Daha kötüsü, eğer katıldığınız grup, sizin kaygı düzeyinizi arttırıyorsa, yani içine girdiğiniz grupta öncekine oranla savaşların varlığına daha fazla öfke duymaktaysanız, daha fazla savaşın olduğu (o beyin elektriğinde insanların bulunduğu) bir evrene geçersiniz. Kim bilir? Belki savaş diye bir şeyin olmadığı bir evren de vardır. Süperpozisyon içinde eğer böyle bir dünya varsa, CEMI alanı bütünü ile rafine olmuş kişinin kendini orada bulacağı kuşkusuzdur. Bilim adamları paralel evren sayısını iki milyondan fazla olarak açıklamaktadırlar. Süperpozisyonda o kadar çok seçenek vardır ki, Biran Greene bu durumu “Bir evrende Hitler savaşı kaybetmemiş, Hroşimaya bomba atılmamış olabilir” sözleri ile vurgulamaktadır. Gerçeklik olarak algıladığınız her şey, KENDİ beyninizin içinde var ettiğiniz bir ortamdır.

Bu yüzden adalet/hak/hukuk savaşları anlamsızdır. Söz konusu kavramların yapıcı sonuçlar yaratabilmeleri durumunda insanların mutluluk oranlarının artacağı açıktır. Oysa binyıllardır bu savaşlar sürdüğü halde araştırmalar yaşam süreleri ve kaliteleri artan insanların mutluluk oranlarının değişmediğini (anti-depresan kullanımına bakarsak, bence düştüğünü) ortaya koymaktadır. Sözde pozitif çaba içinde olan (hak/hukuk/eşitlik/adalet benzeri kavramları elde etmek adına SAVAŞAN) kimselerin beyin elektrikleri öfke, ümitsizlik, çaresizlik, kaygı, huzursuzluk ve tasa gibi duyguları taşıyorsa (ki, genelde öyledir), yaratacakları sonuç sadece yaşadıkları evrene daha fazla NE çekmek ve KENDİ AÇILARINDAN işleri kötüleştirmektir. Hiç kimse bir diğerinin evrenini biçimlendiremez… sadece benzerlerini celp eder; daha da doğrusu, benzerleri ile senkronize olup, frekanslarına paralel bir evren yaratırlar.

Şimdi sorunuzu cümle-cümle yanıtlamaya geçelim:

“Bu durumda sanirim siz güncel haberleri de seyretmiyorsunuz.”
Sadece -dönüşümlü olarak- seçtiğimiz iki zıt görüşün sempatizanı olan iki haber kanalının İLK ON BEŞ dakikasını izliyoruz.

[Moderatör arkadaş (Mehmet Ali) gün içinde Ekşi Sözlük adlı sosyal medya sitesinde yüksek hit almış başlıkları kontrol ediyor. (Bu mecrada sosyo-politik gelişmeler seri şekilde ve -belli bir ana tandans olsa da- farklı görüşler bazında yer alıyor. Söz konusu siteyi haber almak adına seçme nedenimiz budur.) Başka HİÇ BİR sosyal platform ile ilgimiz yok. Eksik söylemiş olmayayım: Sitemizde yer alan yanıtlarım otomatik olarak Wordpress, Tumblr, Blogger ve Twitter’a ekleniyor. Ancak bu ortamlarda kimseyi eklemiyoruz. Yazdıklarımızdan hoşlananlar bizi takip ediyor. Hiçbirimizin Facebook, ya da yukarıda söz ettiğim sosyal platformlarda kişisel hesabı yok. Verdiğimiz eğitimler için de aynı şey söz konusu. Sosyal platformlarda sitenin hesabı var ve aktivitemiz sadece soruların otomatik şekilde eklenmesi ile sınırlı.]

“Ancak dünyada bir insanlik drami yasaniyor. Ölen bebekler, savaslar, korku kültürü ve herkesin yalnizca kendi refahini artirmaya odaklanmasi vs...”
Bu görüş doğru değildir ve söz ettiğiniz olaylar, sadece sizin ümitsizlik (daha doğrusu kırgınlıktan doğan hafif-tertip bir öfke) dolu bakış açınızın yarattığı evrende gerçekleşmektedir. Bu dünya, insanlık tarihinin başlangıcından beri aşağı-yukarı aynı yapıdadır. Her bir dünyada korku oranı da genelde aynı düzeydedir; borsa gibi bir çıkar, bir iner, ama belli sınırla içinde “seyreder”.

İnsanlar ise kesinlikle kendi refahlarını arttırmaya odaklı “doğal negatif varlıklar” değillerdir. İnsanlar -siz ve benden farklı olmayacak şekilde- hangi şartlar altındaysalar, ona göre davranırlar. Belli bir marj içinde davranma mecburiyetinde, diğerlerinden biraz daha pozitif ya da negatif olabilirler, ama onlara hangi hayat -dayatılmışsa- diyeyim (çünkü kültürel aldatma, beyin elektriği yapısında çok etkindir) onun gereklerini yapmaktadırlar. Her bir kötü insanı, bir laboratuvara sokun, beynindeki bazı negatif alanları silin, karşınıza mükemmel bir melek bulursunuz. İşin üzücü tarafı anılan negatif alanın YEGANE varlık nedeni ALDANMIŞ OLMAKTIR. En kötü gibi duran kişiler, en kolay kananlardır.

Farklı bir söyleyişle, insanlar hatalı değildir; insanların BAZILARI, kendilerine empoze edilen hatalı bilgiler sonucu fırtınalı havada sokağa çıkmış, hem de önlem alamadan çıkmış ve üşütmüşlerdir. Bazıları ise bu hasta edici soğuk havadan etkilenmeyebilmektedirler. (Örneğin mevsimine göre giyinmekte, soğuk havada sürekli hareket etmekte, iyi beslenmekte, üşütmemeye çalışmaktadırlar.)

“sizle ve diger gerçekligiiyi yönde etkileyebilen insanlarla ayni boyut ve dünyadaysak, neden bu kadar dram ve savas var?”
Ben gerçekliği iyi yönde etkileyebilsem, sizin sorunuzu alamazdım. :) Yani site aracılığı ile iletişimde olduğumuza göre aynı evrende, ya da daha doğrusu, benzer beyin elektrik içindeki kendi gerçekliklerimizdeyiz demektir.

Şurayı unutmamak çok önemlidir: Kardeşlik adına savaşmadan önce kardeş olduğumuza inanmak gerekir... ki, bir futbol holiganı, eşine şiddet uygulayan koca, ku-klux klan militanı ile kardeş olduğumuza inanmak pek de kolay değildir. Oysa gerçek budur. Fark odur ki, andığım ve bana göre NE pompalayan kimlikler zatürredirler sadece.

Kimimiz bir alanda diğerinden ileriyiz, kimimiz faklı bir alanda… bazılarımız bir konuda hatalıyız, bazılarımız değişik bir konuda… ama hatalar ve başarıların bir bileşkesi alınsa benzer olduğumuz apaçık ortaya çıkacaktır. Yine de eklemek gerek: Kimimiz arada üşütebilir. Yapmamız gereken -eğer gücümüz varsa- bu insanların olumsuz süreçlerini kolay atlatmalarına yardımcı olmak, PE adlı ilacı onlarla paylaşmaktır. Ancak bazı kişiler tedaviyi ret edecek olabilirler… Bu da onların özgürlüğüdür. O zaman da yapmamız gereken “değer bilmez insanlık” diye acı veya öfkeye gömülmek değil, kısa bir selam çakıp, seri şekilde tabanları yağlayıp, onların yakınından fertiği çekmektir. :)

“Sanirim sadece bilinci degistirmek yeterli degil, ter dökmek de gerekli, baskalari için de.”
“Ter dökmek” ya da "insanlık dramı" dediğiniz anda beyninizde “ılık bir yaklaşımla ve gerçek anlamı ile diğerlerini mutlu etmeye (daha doğrusu rahatlatmaya, sakinleştirmeye, keyiflendirmeye) yönelik” bir frekans olduğu hayli kuşkuludur. Bu yaklaşım daha çok izlenen olumsuz olaylar sonucu çekilen acının tetiklediği bir tepkidir. Bu kelimeleri seçme/kullanma nedeniniz, beyninizdeki acı ve öfkedir. Zaten unutmamak gerekir: “Kurtarmak adına savaşmak” bir savaşı durdurmak adına -adı üstünde- bir diğer savaşı başlatmak demek olabilir.

Tabidir ki tepki vermek kimi zaman gereklidir. Yaşamda eylemden daha kutsal (gerekli ve kurtarıcı) bir kavram belki de yoktur. Ancak eylem adlı kavramın tepki biçiminde ortaya koyulmasının gerektiği zamanlar sanılandan çok daha azdır. Sorunlar gerçekte tepki değil, uzlaşma ile çözülebilecek (aşılabilecek) engellerdir. Tepki, sorunu/engeli aşmak değil, saldırganı durdurmak için gereklidir ve bana inanın, insanlar nadiren saldırgandırlar! Bizleri saldırı gibi duran tavırlara iten genelde karşı tarafın saldırdığına bizi inandıran ve tepki vermemiz gerektiğini düşündüren ataerkil kültürdür.

Amacı zaten bizi birbirimize kırdırıp karnını doyurmak… O da bizim gibi hayatta kalma, varlığını sürdürme savaşı veriyor, anlayışlı olmak gerek. :D

Ama madem ki yiyecek/besin biziz, üzgünüz NE, senin sonunu -hamamböcekleri ile verdiğimiz savaş gibi- getirmek zorundayız, bu ortam ikimize dar. Ama yöntemimiz -senin öğrettiğin gibi hayvanların üzerlerine basmak, sularını çıkartmak ya da zehirli kimyasallar sıkmak değil- mutfağımızı (çevreyi) ciddi şekilde temiz tutmak olacak. ;-)

Toparlayalım: Acı verici olayları (örneğin savaşları) durdurmanın yolu, onların olmadığı bir evrene gitmekle mümkündür; çünkü olayların realize edildiği evren, milyarlarca ortak frekanstaki bilinç tarafından yaratılmaktadır ve her bilinci tek-tek değiştirmenin olanağı yoktur.

Bu gerçek en açık şekilde -misterleri gizemi hala çözülememiş olan- Orfizm’de görülür. Orfiklerin tek amacı bu dünyada bir daha bedenlenmemektir ve bu sonucu yaratmanın yolu, bu dünyada erdem sahibi olmak (belli bir yaşam tarzını sürdürmek) şeklinde görülür. (Aynı düşünce Müslümanlıkta “insanları cennete gitmeye koşullandırmak” şeklinde tezahür eder. Müslümanlıkta “cennete gitmek”, diğer hiçbir dinde, hatta pagan inançlarda, görülmediği kadar kuvvetle vurgulanan, hatta yegane amaç olan, benzersiz hedeftir. Orfizm’in söylemi de zaten başka bir şey değildir.)

Özetle, kişi evreni mükemmelleştirmeye (kurtarmaya) başlamadan kendini mükemmelleştirmek zorundadır. Kendi üzerinde yaptığı her pozitif değişiklikle, otomatik olarak daha kaliteli bir evrende olacaktır. Bu gerçeğin gerisinde ise ulvi süreçler değil, kuantum mekaniğinin formüllerle ortaya koyduğu fizik bir yapı vardır.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -