Birlikte çalıştığınızı söylediğiniz uzman medyumların sözleri muhakkak ki çok değerlidir. Ancak mesajınız bizim teorilerimize bütünü ile ters. Teorilerimiz ise yıllara dayalı okültik bililerimizin üzerine on+ yıldır, ağır çalışmalarla eklenmiş bilimsel bilgilerdir. (Akademik eğitimli kişiler olsak da, bilim adamı olmadan bu alana girmek kolay değildi. Yeri gelmişken- beni okuyan varsa- parçacık fizikçilerine saygılar yolluyor, onların alanlarına pata-küte girmek zorunda kaldığımız için anlayış rica ediyoruz.) Eş deyişle teorilerimizde (ve sistemimizde) mesajınızda yer alan bilgilerin gerçekliği kabul edilmez.

Sizi ikna için (sanırım sitede yenisiniz) işe biraz başından başlayalım.

1920 de kuantum mekaniği ortaya çıktığından beri, okültizmi geçiniz, standart bilim alt üst oldu. Yüzyıllardır saygı gören, dünyanın onlar üzerinde döndüğüne inanılan kanunların yeterli olmadığı, eksik olduğu, dahası, kimilerinin gerçeği yansıtmadıkları ortaya çıktı. Yanılan bilim adamları arasında Newton ve Einstein bile vardı. Yani Kuantum mekaniğinin deneysel olarak kanıtlanan teorileri “pozitif” adı verilen bilim dünyasını yıktı geçti. Bilimciler (bkz. Bilim Adamı sözcüğü hk.) bu değişimi kabul etmek zorunda kalmışken, bizlerin de artık Orta Çağ sözlerini ve kafa yapısını geride bırakıp yeni bilgilerin okültizme yön vermesine izin vermemiz gereklidir. Ancak bu alandan para kazanan öyle çok kişi var ki (sizin çalıştınız kişileri tenzih ederim) bu işlerin değişmesi hayli zordur.

Gelin biz size -muhakkak ki inanılarak, size yardım gayesi ile- söylenenlere karşı çıkmayalım, kendi bildiklerimizi paylaşalım; belki kanılarınızda farklılaşma olup rahatlarsınız.

Kuantum mekaniğinin önceki tüm dengeleri (daha doğrusu dengeli sanılan yapıları) yerle bir eden ana donesi Nothing is real until its observed şeklinde özetlenen temel bulgusudur.

Yani “Gözlemlenmeden (ya da bilimcesi ‘ölçülmeden’) HİÇ BİR ŞEY GERÇEK DEĞİLDİR.”

Bu -deneysel olarak kanıtlanmış- teori, gerçeklik sandığımız hiç bir şeyin gerçek olmadığını ortaya koymuştur. Her şey hem -çok basite indirgiyorum- gerçek sandığımız (dokunduğumuz diyelim) şekilde, yani “parçacık” halindedir; hem de -burası önemli- “dalga fonksiyonu” denilen, her yere yayılmış bir dalga halinde! Bu dalga aynı anda her yerde olur, farklı yarıklardan aynı anda geçer vb. Her parçacık (yani gerçekliği [dokunduğumuz şeyleri diyelim] yaratan her şey) dalga olma özelliğindedir. Hazır mısınız duymaya: Işık bile böyledir!

Bazı bilim adamları derler ki, elektronlar (diğer tüm temel parçacıklar gibi) hem dalga, hem parçacık olduklarına göre, bizler de elektron adlı parçacıklardan oluştuğumuza göre, bizler de hem dalga, hem parçacığız.

722 sistemi ise şöyle demektedir: “Dalga halimiz ruhumuzdur. Uyuduğumuzda dalga haline geçeriz.”

Evreni, diğer insanların (hatta canlıların) ve cansızların EM alanları ve radyasyonlarından oluşan bir denizde, kendi beynimizin EM alanının frekansına uygun olanlarla senkronize olarak yaratıyoruz. (Ezoterim dili ile biz söz konusu radyasyonları PE ve NE şeklinde basite indirgeyerek yorumluyoruz.) Özetle beyinde genelde NE varsa, negatif radyasyonla senkronize olur, evreni bu negativite oranındaki olumsuzluklarla yaratırız. Farklı bir söyleyişle, beyin elektriği (ya da EM alanı) hangi frekanstaysa, evren o şekilde, o yapıda olur.

Hayata rahat, sorunları büyütmeden, olabildiğince kaygıyı sıfırlamaya çalışarak, korkuyu yok etmeye uğraşarak, olumsuzluklara değil keyifli yanlara odaklanarak bakmaya çalışırsak (bakarsak değil, diyelim ki bakamıyoruz, ama bakmaya çalışırsak) beyin elektriğine feed back (geri besleme) yaptırıp, yani beyin elektriğini pozitive edip, evreni olumlu ve güzel şekilde yaratırız. Beyin elektriği, bu elektriğe paralel salgılanan NTlerle duyguları (olumlu veya olumsuz bakışları diyelim) yaratır. Feed back ile ise, kendimizi İLK BAŞTA zorlayarak (zorlama ile elde edilen giderek yer eder) hayata bakışta iyimserlik yaratabilirsek, bu gerisin geri elektriğe yansır ve evren olumlu şekilde tezahür etmeye başlar.

Sizin mesajınızın ise -lütfen kırılmayın, bunları söylemezsem belki size gerektiği kadar yardımcı olamam- her yanından inanılmaz bir negativite yer alıyor. (Öyle ki, okurlar etkilenmesin diye içeriği sitede yayınlamayacağız.) Siz bu beyin elektriğinde iken kime danışırsanız danışının, yardım çabalarından yararlanmanız zordur.

Majiye gelelim: Evreni yaratan güçteki/oluşumdaki/yapıdaki bir bilinç, SADECE kendi frekansına uygun frekanslardan etkilenir. Yani -çok abartıyorum- bir peygamberi cehenneme atsanız yanmaz; beyninde PE olan ama inançsız bir kimseyi dert kumkuması olan dindarların veya dinsizlerin arasına koysanız, etkilenmez. Her şeyi beyin elektriğinin yapısı belirler. Bu yüzden eğer bir kişi bir diğerini radyasyon bombardımanına tutmuşsa (buna “maji yapmışsa” diyelim) hedef kişi sadece kendi elektriğine paralel frekanslı radyasyonlardan etkilenecektir.

Daha da basitleştirilmiş cümle ile yanıtımı bitireyim:

Pozitif kişiler lanetlenemez.
Beyin elektriği ise çaba ile pozitive edilebilir.

Her şey sizin elinizdedir; çünkü herkes evrenini kendi çektiği (senkronize olduğu) alanlarla yaratır.

Önerilerime değer verdiğiniz ve bu hissinizi söyleme nezaketiniz için teşekkür ediyorum.

[Dipnot: “Bela” sözcüğünü olabildiğine kullanmamanızı öneririm. Son derece tehlikeli enerjilerle yüklenmiş bir sözcüktür.]