Insanlik tarihinde kavgalar ve savaslar hiç bir zaman eksik olmamistir. Çogu zaman anlasmazlik, çogu zaman hirslardan dolayi büyük acilar çekilmistir. Tüm bu savaslar anlasamayan taraflar yerine tüm uluslar dahil edilerek yasaniyor. Bazi insanlar kendi savasi olmadigi halde sirf dogdugu cografya yüzünden savasmak zorunda birakiliyor.
Savasa dahil olmayan insanlar neden diger anlasamayan insanlarin acisini çekmek zorunda bu hayatta? Sirf bu düsünce bile beni intihara yönlendiriyor.
Milliyetçiligin, cahilligin ve dinlerin olmadigi bir yerde yasamak isterdim. Kendimi bu dünyaya ait hissetmiyorum.
YANIT
(Yanıtımda yer alan kısaltmaların açılımı için Sorular ana sayfadaki "YANITLARDA YER ALAN KISALTMALARIN AÇILIMLARI" linkine başvurabilirsiniz.)
Ne yazık ki üzülerek yanıldığınız söylemek zorundayım. Savaşların var olduğu bir dünyada siz ve ben yaşamaktayız. İkimizin (ve daha pek çoğumuzun) doppelganger’i (paralel evren ikizi) aynı ortamda (aynı ülke, kent, sokak ve çevrede) savaşların çok daha az olduğu bir evrende keyif sürmektedir. Onun evrenine sıçrama yolu ise beyin elektriğimizi değiştirmektir.
Açıklamalara girişelim.
Söz ettiğim Many World Theory adındaki paralel dünyaların varlığına gönderme yapan bilimsel görüş, Everett’e ait bir teoridir. Oysa Bohr yanlısı (ki, kuantum biliminde standart görüştür) “subjective çöküşçüler” (onlara “ölçümcüler” de diyebiliriz), adı geçen sulh-u salah (ya da felaketler) evreninin kişi tarafından yapıldığını (daha doğrusu “yapılandırıldığını”) öne sürmektedirler.
Biraz açalım: Önünüzde, seçmeniz için bekleyen olasılıkların (buna “kaderler” diyelim) bulunduğu bir yapı vardır ve bu yapıya kuantum dilinde “süperpozisyon” denir. Süperpozisyon olasılıklarından birini ölçerek kuantum dilinde “çöktürürsünüz”, yani realize edersiniz.
Buraya kadar pek çok bilimci aynı görüştedir. Bundan sonra işler çetrefilleşir.
Bohr der ki, bir olasılığı çöktürdüğünüzde (seçtiğinizde) diğerleri quantum decoherence ("eşevresizlik") gereği yok olurlar.
Yukarıda söz ettiğim Everett ise “Hayır efendim, yok olmazlar, paralel evrenler olarak varlıklarını sürdürürler” demektedir. Yani –yine basitleştirelim- paralel dünyalar zaten vardır, kişi onlardan birini seçmektedir, seçince evrenler standart kuantum mekaniği anlayışındaki gibi yok olup (bilim literatüründe leak away) gitmemektedirler.
Bundan sonrası daha önemlidir; çünkü soru artık “Peki de, en iyi evrene nasıl geçeceğiz, onu nasıl seçeceğiz?”e evrilmiştir.
Sorunun önemi ise her insanın en iyi olasılığı seçme arzusundan kaynaklanmaktadır. Herkes güzel seçimler yapıp, ballı ortamlarda yaşamak isterken, neden insanların büyük çoğunluğu (örneğin siz ve bendeniz) bunu başarmaz, dediğiniz gibi her ana haberde bir savaş ya da çarpışma haberi alır?
Bu soruya (yani dalga fonksiyonun nasıl, ya da “ne ile” çöktüğüne, bir diğer deyişle süperpozisyondaki ballı olasılıkları nasıl seçtiğimiz sorusuna) ise yanıt veren farklı teoriler vardır. Bu teorilerden en saygınlarından biri (722 sisteminin temeli olan) Stapp’a ait olan “Seçimi bilinç yapar” şeklinde özetlenebilecek olandır.
Şimdi de bu konuyu açalım.
İnsanlarda “ruh halleri” diyebileceğimiz durumları NTler ve NMler var eder. NTler ve NMler ise ruh hallerini yapılandırıyorlarsa ve de ruh halleri hayata bakışımızı belirliyorsa, o zaman NTler ve NMler –bir anlamda- hayata bakışımızı belirliyor demektir. Bu gerçeği hipotetik olarak feedback ile tersine çevirmek mümkündür. İradi olarak karakterimizi ve hayata bakışımızı değiştirirsek, NTler ve NMlerin salgılanması da değişecektir.
Bir adım ilerleyelim.
ETC’e göre beyindeki elektrik bir EM alan yaratır ve bu alanın –her EM alan gibi- kendine özel bir dalgaboyu vardır. Bilim dünyasında, parçacık fizikçileri arasında, söz konusu elektrikte (hangi dalgaboyunda olursa olsun) kuantum olaylarının var olduğu (beyinde süperpozisyonun var olduğu) tartışılmaktadır. Elektriğin yapısına (dalgaboyuna) biz okültistler NE ve PE diyoruz.
Bir adım daha ilerleyelim.
Beyin elektriğinin dalgaboyu pozitif ise, NMler NTler kişiye iyi ruh hali verecek yapıdaysa (ödül devreleri etkinse), kuantum olayları ile süperpozisyondan seçiş, pozitif olasılıklardan; dalgaboyu negatif ise (kişi "gamlı baykuşsa") kuantum olayları ile süperpozisyondan seçiş, negatif olasılıklardan olacaktır. Beyin elektriği pozitif ise (ya da hayata bakış ve karakter defektleri düzeltilip beyin elektriği pozitive edilmişse) ister Bohr, ister Everett’in dediği gibi olsun (yani yaşayacağımız evreni ister süperpozisyondan yapılandıralım, ister var olan paralel evrenlerden birine atlayalım, yaşayacağımız evren pozitif (soruya binaen savaşsız) olacaktır.
(Stapp’ın tezlerini kısaca bilimsel açıdan açıklaması için lütfen buradaki yanıtıma göz atın.)
Son olarak bana kırılmamanızı rica ederek sizi eleştirmeme izin verin: Savaşlar hakkında sorunuzdaki “ağdalı kelam”ı üreten beyin elektriğine sahip olduğunuz için bu ortamdan keyifli, rahat, hafif ve neşeli bir evrene atlamanız bence zordur. Sorunlar karşısında izlenmesi gerekli tutum; kısa ve yoğun bir gözlem ile yapılması gerekeni (örneğin alınması gereken önlemleri, atılması gerekli adımları) belirlemek, bunu korkusuzca ve acilen (geciktirmeksizin) ifa etmeye girişmek ve bir daha da konu hakkında felsefe ve yorum yapmamaktır. Çözüm üretmek adına gözlem yapmak, önlem almak ve bunları cesurca ifa etmek ile sürekli düşünüp hayata dair derin ve de karamsar hikmetler üretmek ;-) çok farklı şeylerdir.
Zorlu süreçte aklınıza takılanı soruyu bana yönelttiğiniz için çok teşekkür ederim. Yanıtlarımın sizlere daha iyi bir yaşam önerisi sunmak adına, çıkar gözetmeksizin, salt yardım saiki ile verildiğini lütfen unutmayın.