YANIT
Cümleleriniz üzerinde konuşarak ilerleyelim.
"bir uzayli gelsi bana organik bir robot olmadigini kanitla dese imkan yok kanitlamaya "
Haklı olabilirsiniz. Bu sözler birçok kişinin kulağına gülünç gelse de, bazı bilim adamları (örneğin Rich Terrile) makrokozmosun (tüm evrenin) üstün bir varlık tarafından bir bilgisayar programı şeklinde yaratılmış olduğuna, bilincin sadece o programda yer alan bir kimlik sayılması gerektiğine, -işin en kötü yanı- bu kimliğin bir tuşla silinivereceğine inanmaktadırlar. Söz konusu yapılandırmanın(!) nedeni, kendi geçmişlerinin bir simülasyonunu yaratarak özgün evrim basamaklarını incelemektir. (Bu konuda bilgi edinmek adına EVREN BİR İLLÜZYON MUDUR? - 4. Bölüm: EVREN (GERÇEKLİK) BİR BİLGİSAYAR SİMÜLASYONUDUR adlı makalemi okuyabilirsiniz.)
Terrile bu yapıda ürkecek bir şey olmadığını, bilakis bunun ilahi bir içerik taşıdığını savunmaktadır.
Evrenin simülasyon olduğu düşüncesindeki bilim adamlarının iki dayanakları vardır.
-
Makrokozmos –tıpkı bilgisayar oyunları gibi- piksellerden (kuantum elementer parçacıklardan) yapılıdır ve bu piksellerden ötesi yoktur.
-
Kuantum bilinç teorilerinden ortodoks bir yoruma göre evrende sadece ölçtüğümüz yer vardır, sırtımız yönündeki (arkamızda kalan) yerde bildiğimiz görünüm yoktur, orada olasılık bulutları yer alır. Bilgisayar oyunlarında da program sadece mouse'un gösterdiği yeri var eder. Evren tarafımızdan külliyeten yaratılmamaktadır! Nasıl ki bilgisayar strateji oyunlarındaki gibi mouse’u nereye yönlendirirseniz program orasını yaratıyorsa (oyundaki tüm mekanı böyle dolaşmaktasınız, mouse ile işaret etmediğiniz yerler yoktur); evren de standart kuantum mekanikçilerine (örneğin Bohr) göre bakış sonucu, sadece baktığını parçanın var edilmesi mantığı ile meydana gelmektedir. Bu yüzden insan bilincinin henüz algılayamadığı ışık yılları ötesindeki uzayın var olmadığı bile tartışılmaktadır.
Hepimizin sanal robotlar olduğu düşüncesi 1999 yapımı
The Thirteenth Floor adlı kült filmde konu edilmiştir.
"bilinc dedigimiz sey atom alti yani elektron kuark felan degil dahada dahada altlarda olan temel birsey olabilirmi ?"
Terrile'in ilginç(!) ilahiyat anlayışına karşın, kimi bilim adamları bize (olağan insana) sempatik gelecek teorilere sahiptirler.
Bu teorilerden bize göre en önemlisi Orch ORdur.
Orch OR hakkında Senin bilinc teorin nedir ? adlı yanıtımda kısaca bilgi vermiştim. Yanıtımdan bir bölümü aşağıda paylaşayım:
Orch OR'da bir OR (Objective Reduction Objektif Çöküş) vardır. Penrose bunu "da" geliştirmiş ve bu çöküşün "ölçülemez" başka bir öncel gerçeklikle ilgili olduğunu ortaya koymuştur (Diósi–Penrose interpretation).
Bu çöküş teorisi (gerçekliğin oluşma teorisi) bir devrimdir ve der ki, "Tamam, kuantum mekaniğinin yorumlarının dediği ve de kanıtladığı gibi gerçeklik ölçüm ile çöker (oluşur), ama bazen, dalga fonksiyonu belli bir bifuraction'a (buna "çatallanma" diyelim) gelince, buraya dikkat buyurun, kendi kendine çöker. Bu durum ölçülemez (non computational); kaynağı ise proto-consiciousness'dir.
Output states following Penrose's objective reduction are neither totally deterministic nor random, but influenced by a non-computable factor ingrained in fundamental spacetime (Kaynak)
İşte biz bu bilimsel bilgilere ezoterizmi katıyor ve diyoruz ki, "Proto-consiciousness yaratıcıdır (Allah, Ana Alan, Ana Tanrıça, Baba Tanrı, ya da inançsızsanız "derin kuantum alanı"dır) ve biz ne kadar hatalı seçim ve kararlarla NE envoke etsek de, o müdahil olup, işleri ulaşabildiğince düzeltir."
Kısaca Penrose ve Hameroff, mikrokozmosun çok derinlerinde bir temel alan olduğunu öne sürmektedirler. Tamam; gerçeklik Bohr'un ortodoks kuantum yorumuna göre ölçerek, Stapp, Wigner, Wheeler, von Neumann gibi bilim adamlarına göre (ki, 722nin temeli bu ikinci yoruma dayalıdır) bilinç ile çökmektedir; ancak proto-consciosness dedikleri bir alan, bazen devreye girip, bilinci istediği gibi çöktürmekte, kaderi etkilemektedir. Bu alanın bilimce anlaşılmasına imkan olmadığını da savundukları için ona non computational demektedirler.
Bana "Temelde alan var, devreye girip bazen kaderi etkiliyor… ama bunun tanrı ne olduğu nereden belli?" diye bir soru yöneltebilirsiniz. Pozitivist felsefe etkisindeki (aslında yönetimindeki demek daha doğru) bilim adlı dünyada tanrı ile ilgili kelam etmek tabu olduğu için bu konuda bir iddia bulunmamaktadır. Ama Orch OR'da Penrose bu konuyu "tanrı" adını zikretmeden ortaya koymuş; Orch ORun diğer mimarı Hameroff, tanrı kavramını dile getirmiştir. Kısaca Orch OR yorumu, adı geçen alanın (bize göre Ana Alan'ın) bütünü ile Platonik ideallerle yüklü olduğunu öne sürmektedir.
Orchestrated objective reduction – Wikipedia
Penrose, bu tür bilgilerin Platonik olduğunu ve Planck ölçeğinde saf matematiksel gerçeği, estetik ve etik değerleri temsil ettiğini iddia etti.
Aşağıda bu konuda Hameroff'un sözleri vardır. Günümüzde Google Çeviri ile herkesin çeviri yapabilmesi ve kişisel olarak çeviri hatası yapabileceğim kaygısı ile metni olduğu gibi ekliyorum.
Exploration of Quantum Consciousness - Enlighten Next – 2010
Roger is one of the world’s experts in these areas, and he suggested that information embedded at this level, and repeating holographically, contained mathematical truth, as well as perhaps other Platonic values. Roger suggested that pure form and truth arise from information intrinsically encoded in the universe.
(..)
But when decoherence and measurement are avoided and OR conscious threshold is reached, Penrose suggested that the choices of definite states—the conscious choices we make, or perceptions we experience—are not chosen randomly from among possibilities, but are influenced, or guided, by Platonic information embedded in spacetime geometry. He called this influence noncomputable because the Platonic influences were outside the system, built into the universe. Consciousness does sometimes involve choices or perceptions which appear to be noncomputable, e.g., intuition, instinct, divine guidance, enlightenment,
(..)
When someone meditates or becomes enlightened, they’re moving more deeply into that quantum realm. If you meditate and attain what people call nothingness, it isn’t actually nothingness. I think it’s spacetime geometry with its Platonic wisdom. You move more deeply into the basic fabric of the universe and actually become more consciously a part of it.
(..)
So spiritual
practices such as meditation allow you to dive deep and
become immersed in that quantum Platonic world of wisdom
and light, which is the foundation of all things, both mental
and material. You could even call it God if you wanted to.
" yani kisaca evreni evrenleri tum yapilarin temelinde bilinc olabilir mi bizim enerji dedigimiz madde dedigimiz seyin temeli okültistlerin samanlarin tin dedigi ser zerrecigi dedigi esir madde vb dedikleri.
Okülti ve şamanizme uzun yıllardır ilgim yok; ama evrenin temeli bize göre bir bilinçtir; ona dinsel literatürde Tanrı diyorlar; bilim ortamında ise non computational proto-consciousness full of Platonic values.
722 teorisine göre bizler o Ana bilincin –arkadaşlarıma göre- ondan kopmuş, -bendenize göre- biraz uzak kalmış parçalarıyız.
Tüm evren böyle…
Hatta Terrile ve benzeri bilim adamlarının teorilerinde ortaya attıkları "sanal kimlikler şeklinde var eden, var ettiği için 'ilahi' denilen bilgisayar kullanıcısı bilinç" bile…
Benim devrimde hitin-hiti olmuş bir albüm vardı: Pink Floyd - The Wall… Hala da birçok kesimde popülerdir. Geçmişte transa geçmiş gibi dinlediğim bu albümü bu günkü (bana bu güzel hayatı veren) bilincimle kimseye önermem, o ayrı… ama orada bir parça vardı. (Çok üzgünüm, hangi parça olduğunu unuttum.) Bir suçlu güvenlik kuvvetlerinden kaçıyordu ve sonunda vuruluyordu. Ama ondan sonra bir gümbürtü kopuyordu. Bu parça "Büyükten büyük var, o da tanrı" şeklinde yorumlanmıştı.
O ilahi bilgisayarcılar için aynısını söyleyeceğim: Belki teori gerçektir, belki bizler sanal karakterleriz… ama evrende HER ŞEY, ilahi bilgisayarcı ve biz aslı-astarı olmayan karakterler dahi, o alandan türemiştir.
Tutun ki bizler onlar tarafından var edilmiş bilinçleriz. Ama madem ki bizi kendileri hakkında bilgi almak adına gözlemlemekteler, yani ne yapacağımızı merak etmekteler, o zaman seçim şansımız var demektir. Seçim şansının yegane anlamı ise PE veya NE celp etmekten öte değildir. Eğer –sanal bilinçler olarak da- PE celp edebiliyorsak, o zaman tanrının yanına alınmaya da şansımız var demektir. Evrenin her bir parçası, -ilahi bilgisayarcı hazretler ve de hatta taş-toprak dahil her bir şey- asıl, iyicil yaratıcının parçasıdır. Zaman-zaman saçmalayıp hangi frekansı seçersek seçelim, eninde-sonunda döneceğimiz yer tanrının yanı olacaktır.
Diyebilirsiniz ki "Belki de o Platonik katmanı da bilgisayarcı üretti?"
Mümkündür tabi ki… ana bence onun non computable olarak nitelenme (yani -eğer varsa- bilgisayarcının yaptığı evrensel değerlerle ölçülememe) nedeni, kendisinin ilahi bilgisayarcı tarafından yapılan evrenin dışında olmasıdır.
Bu yüzden non computable'dır. Farklı bir anlatımla: Evrende her şey compute edilebilmekte olsa da, sadece o "platonik katman" compute edilememektedir. Bu durumu ise "o iyicil alanın, evrenin piksellere dayalı yapısının dışında olması" şeklinde yorumlamak zor değildir.