Çoklu evrenlere anlik olarak geçisler yapiyor muyuz? Bu geçisler esnasinda karsimizdaki insanlarin farkli versiyonlari mevcut mudur? Yeni versiyonlarina uyumlanma söz konusu mudur sizce? Iyi günler
YANIT
Editörün notu:
Bu yanıt kısaltılıp makale tarzında düzenlenerek Kuantum bölümüne
PARALEL EVRENLER adıyla
yüklenmiştir.
Kuantum mekaniğinin hala olağan insana yansımaması birçok gereksiz düşüncenin (hatta işin/girişimin/eylemin) sürüp gitmesine neden olmakta. Evrenin nasıl işlediği (daha doğrusu, nasıl var olduğu) önemli ölçüde ortaya çıkartılmış olsa bile, genelin bunu bilmemesi birçok hatalı inanışın etkin kalmasına sebep yaratıyor.
Bu durumu geçelim. Yalana gerek yok, sıradan kişilerin -anlaşılması hayli zor olan- bilimsel teorilere ilgi duymalarını beklemek bu hayat koşturmacası içinde abes… Ancak işin –bence- traji-komik yanı, bilim ile para kazanan kişilerin, örneğin doktorların, psikiyatristlerin, kimyagerlerin, nörobiyologların vb. bu bilgilere ilgi duymamalarıdır.
Peki duysalar ne olur? Dünya yerinden mi oynar?
Belki de evet, dünya yerinden oynar; çünkü öğrenecekleri şey gerçeklik (OBJEKTİF REALİTE) diye bir şeyin bulunmadığıdır. Gerçeklik, bizlere belletildiği gibi bir kader değil; bizler tarafından var edilen bir senaryodur.
(Bu konuda bilgi edinmek adına İNANÇ ve BEYİN - 2. Bölüm: YARATILAN EVRENLER
adlı makalemi okuyabilirsiniz.)
Doğrudur; bu senaryonun nasıl yazılığı hakkında farklı varsayımlar vardır ve bunların hangisinin baskın olduğu henüz ortaya çıkartılamamıştır. Ancak bu durum evren diye algıladığımız ortamda yüzleştiğimiz her şeyin kader değil "seçim işi" olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Bu yazıda size bundan söz edeceğim.
Bana göre her şey 1911'deki ilk Solvay konferansı ile başlar. Bu konferansta kimler yoktur ki? Birkaç örnek vermem gerekirse H. Lorentz, M. Curie, M. Planck, M. de Broglie, A. Einstein gibi isimlerden söz edebilirim. Günümüz modern fiziği bu adamların pek çoğunun kendi adlarını taşıyan yasaları ile işlemektedir. O konferans, dünya için bir dönüm noktasıdır. Tabidir ki aslında "her şey" çok öncesinden başlamıştır, ama anılan konferans belki de kuantum mekaniğinin resmi başlama tarihidir.
Kuantum mekaniği ilk olarak şunu der: "Gerçekliği ölçüm (bakış) meydana getirir."
Bu görüş kuantum gurusu, Nobel ödüllü Bohr tarafından ortaya atılır. İlk başta ("her zamanki gibi" desem ayıp olur mu?) neredeyse her fizikçi buna karşı çıkar.
"Gerçek, herkesin inandığı basit bir ifadedir; suçlu bulunana dek masumdur.
Hipotez, kimsenin inanmak istemediği yeni bir ifadedir; gerçek olduğu bulunana dek suçludur."
Edward Teller
Karşı çıkanların başında ise Einstein gelir. Kuantum mekaniğini engellemek için elinden gelen her şeyi yapar. Şaiya odur ki, ağır hastalanıp hastaneye yattığında bile baş ucunda Bohr'u yalancı çıkartmak için formüller aradığı kağıtlar bulunmaktadır.
Ancak laboratuvar deneyleri Bohr'un haklılığını kanıtlar. Hipotez, ampirik olarak doğrulanır ve kanun olur.
Konuyu açalım.
Kuantum mekaniğinde süperpozisyon adlı "tüm olasılıkların bir arada bulunduğu bulut" şeklinde çok basite indirgeyebileceğimiz bir oluşum vardır. Bohr'un yorumu şöyledir:
"Bir göz bir şeye baktığında (ölçüm yaptığında) süperpozisyondan tek bir seçenek realize olur; diğer seçenekler (ki, ortalama iki milyondan fazla olduğu düşünülmektedir) decoherence (eşevresizlik) adı verilen durum nedeni ile dağılır. Bakılarak (observer effect ile) seçilen seçenek –bilimsel değime göre- 'çöker', yani 'gerçek' dediğimiz şey olur."
Bu standart yorumdur.
Modern fizik alanındaki yeni buluşlar Kova Burcu Çağı nedeni ile öylesine akıl almaz şekilde gelişir ki, günümüzde Bohr'un "Evreni bakış var eder" şeklindeki kanunu biraz demode kalır; çünkü evrenin var edilmesi hakkında farklı hipotezler geliştirilmiştir.
(Kova burcu Çağındaki kehanetler için KOVA BURCU ÇAĞI- 4. Bölüm: KEHANETLER adlı filmimizi izleyebilirsiniz.)
Bu hipotezlerden biri (daha doğrusu bizi en ilgilendireni) Hugh Everett III'e ait olan Many Worlds Interpretation'dır (Çoklu Dünyalar Yorumu'dur). Bu hipotez Everett'in 1957 yılında Princeton Üniversitesine verdiği doktora tezidir ve bu teoriye göre "Evren, tüm olasılıkları içeren TEK BİR dalga fonksiyonudur."
Farklı bir söyleyişle Many Worlds yorumu "Seçeneklerin seçilmeyenleri (çökmeyenleri) dağılmaz, her biri kendileri olarak farklı gerçeklikler şeklinde var olmayı sürdürürler. Bu var olmayı sürdüren her bir gerçekliğe 'paralel evrenler' denir" şeklindedir.
Hawking bu teori için "apaçık olarak doğru" manasında self-evidently true demiştir.
Ancak Kova etkisi ile dur-durak bilmeden yeni buluşlar ortaya atılır; Many Worlds de biraz demode olur. Onun çarpıcılığını gölgede bırakan yeni bir yorum vardır artık; adı da "Many Minds" yorumudur.
Bizim ekolün temeli bu görüşe dayalıdır.
Kavram ilk olarak 1970'de H. Dieter Zeh tarafından ortaya atılır; 1981'de Multi Consciousness (Çoklu Bilinç) Yorumu şeklinde adlandırılır. David Albert ve Barry Loewer'ın 1988'deki raporlarında Many Minds Interpretation adını alır.
Many Minds teorisi demektedir ki "Paralel evrenler vardır; ama bunlar ölçümü yapan kişinin (observer'ın) bilincindedir". Yani bu teoriyi kabaca "Ne kadar bilinç varsa, o kadar da paralel evren vardır" şeklinde dile getirmek mümkündür. Yorumun amacı süperpozisyonun (yani olasılıklar bulutunun) madde değil, zihin (mind) ortamında bulunduğunu ortaya koymaktır.
Bir gözlemci bir sistemi ölçtüğünde süperpozisyondaki her olasılık, beynin bir zihinsel durumuna; ya da farklı bir söyleyişle, beynin bir zihinsel durumu, süperpozisyondaki bir olasılığa karşılık gelmektedir. Diğer seçenekler de tıpkı Many Worlds yorumundaki gibi gerçektir; ama ölçüm yapan beyin ile ilgileri artık kalmamıştır.
-
Many Worlds yorumunda gözlemcinin zihninin gerçekliğin oluşmasında özel bir rolü yoktur.
Many Minds yorumunda paralel evrenler gözlemcilerin zihinleri düzeyindedir. -
Many Minds'da da gerçeklik Many Worlds'deki gibi –paralel evrenlere bölünmekte olsa da- aslında tek bir dalga fonksiyonu vardır. Multiverse tektir, değişmez; değişen bizim perspektifimizdir.
-
Many Worlds'de ölçüm yapılınca paral evrenlerden sadece ölçüm yapılan evren (süperpozisyon olasılığı) ölçenin evreninde çökmekte (gerçek olmakta), ama diğerleri de varlıklarını sürdürmekte, decoherence ile dağılmamaktadırlar.
Many Minds'da her şey zihinde olduğuna göre, paraleller hep vardır, ama bunlardan birini sadece zihin seçmektedir.
Many Minds ile paralel evrene atlamanın –iddia ettiğimiz gibi- ne kadar kolay olduğu ortaya çıkmaktadır; çünkü bu yorumda, diğer yorumlar için gereken enerjiye lüzum kalmamaktadır.
Gereken ön bilgileri aktardıktan sonra sorunuza geleyim.
" Çoklu evrenlere anlik olarak geçisler yapiyor muyuz? Bu geçisler esnasinda karsimizdaki insanlarin farkli versiyonlari mevcut mudur?"
Many Minds yorumuna göre paralel evrene nano-saniyede geçiş yaparsınız.
Many Minds yorumuna dayalı olan 722 ekolüne göre paralel evrene nano-saniyede beyin elektriğinizin yapısına uygun şekilde geçiş yaparsınız. Söz konusu saniye sonrasında beyin elektriğinizin dalgaboyu değişirse, yeniden farklı bir paralel evrene atlarsınız.
Bu sözlerimizin nedenselliğini açıklayayım.
Bir psuedo-science olan 722 Sistemine göre evren bilinçteki PE (pozitif enerji) veya NE (negatif enerji) ile var edilir.
Konuyu kısaca açalım.
-
Stapp ve daha bir çok Nobel ödüllü bilimciye göre "Gerçekliği bilinç yaratır".
-
ETC'a göre bilinç, beyin elektriğinin var ettiği EM (elektromanyetik) alandır.
-
722 Sistemine göre her EM alan gibi, bilincin de bir dalgaboyu vardır.
Bu dalgaboyu;
- tayfın mavi tarafından öte (morun ötesinde) ise negatif (insan zararlı, insanın özgün yapısı olan Cennet'e uzak),
- tayfın kırmızı tarafından öte ise pozitif (insan yararlı, insanın özgün yapısı olan Cennet'e yakındır).
-
O zaman, gerçeklik PE taşıyan bilinç ile çöktürüldüyse, bu evrende iletişim kurulan kişiler –PE dalgaboyu genliğine paralel şekilde- daha sorunsuzdur. Sürtüşme yaşanan insanlarla problemler azalmıştır. Yaşam daha rahat akmaktadır. İlişkide olunan insanlar, sokaklar, caddeler aynıdır, dünya ve evren aynıdır; ama öncekine oranla daha pozitiftir.
722 teorisini iki farklı paralel evren yorumuna uyarlayalım.
-
Many Worlds'e göre, kişinin PE ile çöktürdüğü evrenden daha sorunlu veya sorunsuz pek çok evren (ve içinde evreni PE ile çöktüren kişi ve çevresi) vardır.
-
Many Minds'a göre de kişinin PE ile çöktürdüğü evrenden daha sorunlu veya sorunsuz pek çok evren (ve içinde evreni PE ile çöktüren kişi ve çevresi) vardır. Ancak fark o ki, bunlar tümüyle sadece o kişinin beyninin içindedir.
Bu nedenle aynı ölçümü pozitif/iyimser veya negatif/kötümser şekilde yaparak farklı şekillerde var edebiliriz.
Anılan oluşum anlık bir değişim içerdiği için yaşananı "başka evrene atlamak", ya da sizin değiminizle "geçiş yapmak" şeklinde nitelendirebiliriz.
Şimdi yeniden bilime dönerek asıl demek istediğime geleyim:
Eğer çevrenizde;
acı çeken çocuklar, hayvanlar, mutsuz kadınlar, erkekler görüyorsanız,
her yanınızı adaletsizlikler sarmışsa,
size göre evren pis bir yerse,
tanrı adil değilse (bunları gördüğünüze göre, düşüncelerinizde/suçlamalarınızda haklı olduğunuz da söylenebilir),
bunun nedeni sürperpozisyonda -sadece sanal senaryolar olan- filmlerden en kötüsünü SİZİN seçmiş olmanızdır.
İzlediğiniz bir film olduğu için, filmdeki kişiler sanaldır. Aslında sizin bilinciniz (beyniniz) dışında ne acı çeken çocuk ve hayvan, ne mutsuz kadın ve erkek vardır. Onları gerçek kılan, sizin seçiminizdir. Sizin, kendi gerçekliğinizde izlediğiniz acı çeken çocuklar, hayvanlar, kadınlar ve erkekler, kendi evrenlerinde, kendi beyin elektriklerinin hayr, ya da şerliğine paralel olarak, ya tatsız günler geçirmekte, ya da neşe ve coşku ile keyif etmektedirler.
Evreni,
ister ölçüm ile siz var etmiş olun (Bohr'un Kopenhag Yorumu)
ister seçiminizle beyninizin içinde ya da reelde bir paralele atlamış olun (David Albert ve Barry Loewer'ın Many Minds Yorumu)
güç (seçim gücü) SADECE SİZDEDİR.
722 teorisi açısından bakarsak bu durumlarda tanrısızlık yoktur; çünkü gerçekliği insan yaratMAMAKTADIR.
İnsan, var olan ilahi ya da şeytani esinlerle (pozitif ya da negatif dalgaboyları ile senkronizasyonla) gerçekliği VAR ETMEKTEDİR.