YANIT
Neredeyse yirmi yıldır geleneksel anlamı ile okültizmle ilgilenmediğim için bazı konularda bilgisizim ve soruları yanıtlamakta yetersiz kalıyorum. Kaf dağı ve yedi kat sema konusunu da bu kapsam içinde… Bizim sistemimizde bu çeşit bilgilere yer verilmiyor.
Bizim sistem kuantum mekaniğine dayalıdır. Yani bilimsel verileri okült konulara uyarlamak ve onları modernize etmek, akla uygun hale getirmek, böylece pratikteki kullanımlarını rafine etmek, başarı şansını arttırmak amacındadır. Kuantum mekaniği madde evreni ötesini dalga fonksiyonu ile açıklar ve orada her şey birbirine karışıktır. Hameroff’un dediği gibi “bulaşıktır”. Sınır yoktur. Kozalite sıfırlanmaktadır; yani yoktan var olan ve varken yok olan şeyler bulunmaktadır; bu "şeyler", aynı anda iki yerde olabilmektedirler.
Söz ettiğim bilgiler deneysel ortamda kanıtlanmışken astral diye bir yerin bulunduğu ve yediye bölünmüş olduğunu düşünmek, dahası, çalışmaları bu mantık ya da metot üzerine kurmak, işleri ciddi anlamda güçleştirmek (hedefe oldukça dolaylı yolları kullanarak varmaya çabalamak) anlamına gelir.
Okült teorilerde yedi kat bilgisinin var olma nedeni bu düşünce ortaya atıldığında yedi planetin tanınmasıdır. Yedi planetten sonra üç planet daha bulunmuş, sonra 10. planet planetlikten atılmış; böylece her şeyi yediye bağlayan sistemler defalara alabora olmuşlardır.
Peki bu sistemler nasıl başarı yaratabilmişlerdir? Yani bu sistemlerle çalışanlar iddia ettikleri üzere majikal başarıya nasıl ulaşmışlardır?
Eğer majikal başarıları hakkındaki iddiaları doğru ise, hatalı öğretilerle başarı sağlayabilmelerinin yegne nedeni yine kuantum mekaniği, daha doğrusu QM teorileri, daha da açığı "her şeyin (gerçekliğin) beyinde, mikrotübüllerde yer alan kuantum olayları ile var edildiği" varsayımlardır. Ayrıca, kuantum olaylarında inanç rol oynuyor olabilir; çünkü inanç, nöronlar arası "volümtransmisyonu" (buna "beynin çok geniş bölümünü etkileyen sinyal gücü" diyelim) yaratmaktadır.
İşe biraz matraklık katalım: Beyninizde -üç kere horoz gibi ötünce şahane bir sarışının karşınıza çıkacağı ve size özel "best twerking performance"ını sergileyeceği- şeklinde bir alan yaratırsanız, bu kalıba en küçük bir dust speck (Planck ölçütünde kuşku) katmazsanız, size önerim, alanın etkisi altında kalacak alımlı sarışınları rezil etmemek adına asla üç kere horoz gibi ötmemeniz olacaktır. :)
Özetle; majikal başarının gerisindeki ana argüman inanç, daha doğrusu kullanılan sisteme inançtır.
Crowley geçmiş kuşağa (yaş değil, kafa yapısı olarak) ait bir kişidir. Ayrıca (Regardie, Waite ve -arka planda altın varaklı ışınlar, üçgenler, sırtta pelerin, elde asa ile fotoları bulunan- bir çok Goldan Dawn şahsiyetleri dahil) ünlü büyücülere saygı duymadan önce yaşamları mercek altına alınmalıdır. Eğer onların yaşamı olağan kişiler kadar sorun, sıkıntı, terslik, kavga, başarısızlık ile örülü ise, akılla adam “Ya, bunun benden zırnık farkı yok; e, ben ne anladım bu işten?” diye sormalıdır. Adı sıklıkla ön planda geçen majisyenler teorisyenlik, yani bilgi birikimi açısından değerli kimseler olabilirler. Ancak maji bir kütüphane ortamı değil, hayat içinde gazı hem kökleme, hem de kaza yapmama işidir.
Bülent ile astral katlar (ve de yardımcısı arkadaşına hipnoz uygulayarak yaptıkları çalışmalar) konusunda asla anlaşamamışızdır.
[Ancak kendisi -şahsını pek kötü biri olarak gördüğü ve bundan bir çocuk gibi keyif aldığı halde- öylesine pozitif tarafı olan biriydi ki, anlaşamadığımız onlarca konuda, yıllara dayalı arkadaşlığımızda, TEK BİR KERE tartışmamız olmamıştır. Ve inanın ki bu pozitif ortamın mimarı ağırlıklı olarak Bülent’ti. Oysa geniş hoşgörüsü iş ukalalığa, ben merkezciliğe gelince sıfırlanır, ürkütücü yanı ortaya çıkardı. (Kadim dostumun, değerli arkadaşımın, benim ukalalığıma senelerce katlandığını da ekleyeyim. Kitabını adıma imzalarken "Sandığından çok daha fazlası olan Janus'a" diye yazması bunun kanıtıdır. :) :) ) Bülent; gerçek olabileceğini düşündüğü şeyler kendi görüşlerine ters olsa da, onlara inanmasa da, düzgün (verilerle desteklenen, boş laf olmayan) bilgiye saygısı nedeni ile
-fazla açıklamak istemiyorum- bizim ekolümüzden (722den), önemli bir ortamda (bir dokümanda diyeyim) çekinmeksizin söz etmiş, yani bize yer vermiş biriydi.]
Ama hala da ben onun sözlerinin her zaman pratikte gerçek evrensel yapıyı ifade ettiklerine inanmıyorum. Onun gezdiği katlar Sefirot'ta idi ve Sefirot, Kabala sisteminin bel kemiğidir.
"İslam ve semalar"dan söz ettiğiniz anda, en az 1400 yıl önceki bilgiler hakkında konuşuyorsunuz demektir. Kuantum mekaniğinin en eski raporu 1920'dir; bizim teorilerin kimi 1990 sonrasına aittir (Örneğin EM Theoires of Consciousness) ve bir çoğu kanıtlanmıştır (örneğin Quantum Field Theories).
Bize göre (ve de kuantum mekaniğine göre) kat yoktur. Beyin gücü ile ulaşılan dalga fonksiyonu ortamı (buna astral da diyebilirsiniz) binlerce alanın birbiri ile iç içe geçen, etkileşen mekanıdır. Hal böyle olduğu halde -sayısı bile belli, yani yedi olan- bölgeler yaratmak, bölgeler arasında bakir kız, tek boynuzlu at, çifte yılan vb. imajinasyonu ile geçilebileceğini varsaymak… ne diyeyim?... hobiyi fazla gerçekliğe katmaktır diyeyim. Ancak yinelememe izin verin: Eğer bunlara yönelik yoğun bir inanç varsa; başarı, bu çocuksu güzelliklerle yine de elde edilebilecek olabilir.
O zaman neden büyük büyücüler şahane hayatlar yaşamamışlar, genç yaşta hastalıklarla boğuşmuşlar, uyuşturucu alışkanlıklarından yıllarca kurtulamamışlar, borsayı ele geçirememişler, kişiye özel haremler kuramamışlar, çok güzel beden ve yüzlere sahip olamamışlardır? Hatta neden simya ile uğraşmışlar, maji ile bakırı altın yapıverememişlerdir?
Biz sıradan vatandaşların (benim maji bilmem onlardan olduğum, sizlerden olmadığım anlamına gelmez) hazretlerin güçlerini görebileceğimiz ve heyecanla yerlere kapanacağımız hiç bir farklılık yoktur yaşamlarında? Doğrudur; bizlere sürekli bu kimliklerin politikada, hatta dünya yönetiminde pek bi etkin oldukları söylenir durur. Ama iddia edilen güç, her nedense o güçlü adamların hayatlarına gölge şeklinde bile düşmemiştir. :)))
Dikkat buyurun; majideki başarı hep “şaiya"dır. Sistem bu yüzden yüzyıllarca “laf-ı gezaf” çerçevesinde döner durur. Cinler vardır, dünyayı yönetenler vardır, karanlık güçler vardır, gizemli Order..lar vardır. Ancak ortada şeytandı, şuydu buyudu, adına işlenen pis cinayetlerden, bu tiplerin birbiri ile didişmesinden başka -nazarlık olsun- elle tutulur bir halt yoktur. :D Mandarinler uludur, yücedir; ama her nedense bizim mahallenin manifaturacısı, berberi, manavı, apartmanın yöneticisi, şirketin halkla ilişkilercisi kadar sıradan dertlerle doludur yaşamları.
Bu durumun nedeni, güçlü ve ürkünç liderler (buna "gizem perdeleri gerisine saklı durdukları için ürükütücü olan liderler" diyelim mi?) ile NE arasındaki kankalık ilişkisidir.
Bu adamların pek çoğu (kendi yaşam alanları içinde çalışmalar yapan -her ekolden- arkadaşları tenzih ederim) majiyi sıradan insanın majiden belki de haklı olarak çekinmesine neden olacak biçimde, onun-bunun hayatına parmak atmak adına kullanmışlardır. Bu işin bedeli, ister peygamber olsunlar, ister semt imamı, ister “Order.. of Bilmemne” lideri, hatta Kazlıçeşme deri atölyesinde çalışan Zeytinburnu çocuğu (bkz. Gora); kimsenin altından kolay kalkamayacağı kadar ağırdır. Hayır; göklerde ceza yollayan despot ve öfkeli bir tanrı yoktur; olumsuz geri dönüşler basit fizik kuralları nedeni ile gerçekleşir. Sonucun nedeni bir bölme eyleminin yan etkisidir. O enerji ile bir sohbet etmeye başlayan Lİber Spirituum'un yazarı olsa bile yakayı/paçayı hazretten kurtaramaz; NEnin kokteyl partisi domatesi olmaktan kaçamaz.
Maji, diğer kişilerin hayatına burnunu sokmaya çalışmadan yapılırsa değerlidir ve iddia ediyoruz: Başarı ancak böyle gelir. Majiyi komşudaki afeti kollarına almak, ya da kendine yüz vermeyen yakışıklıyı aşık etmek için çalışan kişiler çalışmayı hedef karakter için DEĞİL, ONUN GİBİ BİR PARTNERE SAHİP OLMAK İÇİN YAPMALIDIRLAR! Gıcık iş arkadaşının ayağını kaydırmak isteyen, lanetleme çalışması yerine, kendine daha iyi bir pozisyon için maji yapabilir. En yakın arkadaşının mutluluğunu kıskanıp onu eşinden ayırmak isteyen delişmen kız, onları kendi hallerine bırakıp, karşısına daha iyi bir erkek çıkması için maji yapabilir.
[Konuyu dağıttım, kusura bakmayın. Maji gibi bir "kurtuluş" aracını pespaye eden bu hazretlere dayanamıyorum. Son kez dağıtayım ve iki laf daha edeyim: Majinin "hayr"ı Müslümanlık ile de anlaşılabilir. İslam hocalarının (Yahudilik ve Hıristiyanlığa göre "dünyasal" ve "tuuu kaka") nice insanî istek adına esma/dua önermeleri bunun (beyaz majinin hayrının) kanıtıdır. Müslümanlıkta olumsuz dualar etmek adına "zalim" kriteri vardır ve inanın, pek az kötü insanın kötülüğü bu düzeye erişebilir. Katolikler, papaza giderler, yaşadıkları için mağfiret isterler; papaz da bu iğrenç günahları(!) affeder. Müslümanların ise imamlardan, hoca efendilerden -Hıristiyanlıkta lanetlenen bir dolu konuda- dua/esma önerileri istemeleri yasak değildir.
Oruç, kurban, Cuma, hac, başörtüsü eksenine İNDİRİLEN Müslümanlığın -çekinmeksizin söyleyeceğim- diğer nice inanca ÜSTÜNLÜĞÜ bu gibi (üzeri ataerki tarafından KASTEN örtülmüş) yanlarındadır.]
Sorunuzu “Kat çalışmaları nedir? şeklinde sorup yanıt vereyim:
Majikal çalışma anında nöronlarınızın yarattığı alanın frekansı ne ise, majisyen o kattadır. Yani kendi beyin elektriği frekansı ile senkronize olduğu alanlardadır. Bu alanlar dalga boyuna göre tayfın farklı yerlerinde olabilirler… yani pozitif de olabilirler… negatif de…
Peki negatif alan nedir? Elinde yaba tutan keçi bacaklı bir varlığın imparatorluğu mudur?
Tabi ki değil…
Negatif denilen alan, elektrik nasıl çarpıyorsa, serbest radikaller, iyonize parçacıklar nasıl bölüyorsa, o şekilde dokunduğu yeri bölen bir alan ve bu alanın radyasonudur.
Bu kadar basittir kötülük.
Hücreyi böler kanser yapar, insanları böler kavga çıkartır.
Soralım: Bu alan ile kontağa giren (diyelim falanca için maji yapan) biri nasıl bir tepkime alır?
Tabidir ki bölünerek!
Neden bölünür?
Kendi hedefi/amacı ile davet ettiği, kontağa girdiği enerji yüzünden! Yani NE ile kontak kuracak amaçlar ile yapılan çalışmalar keyif, mutluluk, doyum, eğlence, coşku ve bu duyguları verecek hiçbir sonuç yaratamaz; çünkü bu duyguların majisyende var olması, NEnin yok olması manasındadır. NE ise kendini davet edeni kaybedecek değildir tabi ki.
Fizik açıdan bakalım: NE bilinçli bir şeytan olsa, birden hidayete erip, tövbekar olsa bile bunu yapamaz... O bir frekanstır sadece. Elektrik, bedenine girdiği canlıyı nasıl çarparsa, NE de kontağa girdiği -canlı/cansız- her şeyi böler. Bu olay denklemi/formülü yazılacak kadar fizik tabanlı bir reaksiyondur, olağandır; gerisinde mistik gerekçeler aramak, onun tehlikesini kavrayamamış olmak anlamındadır.
Bir öğretide kadın ikinci sınıfsa, bir öğretide liderlik varsa, bir öğretinin tanrısı kralsa, "öfkeliyim, kıskancım, intikam alırım" diyorsa (bunları uydurmadım, hepsi de Tevrat ayetlerinde yer alır), bir sistemin (örneğin Kabala’nın) çalışmaları onun-bunun hayatına müdahil olmayı olağan görüyorsa; artık o sistemden, çalışmadan hayr beklemek boştur.
Keyifli, pozitif, coşkun, heyecan dolu, başarılıbir majisyen olmak, böyle bir hayatı ele geçirmek adına sistemleri bu açıdan değerlendirmenizi; çalışmalarınızı ataerkil Orta Çağ bilgileri yerine, farklı anlayışlar tabanında yaratacağınız özgün sisteminizle ifa etmenizi öneririm.