Bu konuda bir majikal çalisma yaptim , ilk basari kosu yapmaya baslamakla geldi , kosu yapdikdan sonra sigara içemiyordum midemi bulandiriyordu , sigarayi bunun sayesinde biraktim simdide bir dövüs sanati ögreniyorum , göbegimin üçte ikisi gitmis , 2 ay 7 gündür ki , agzima hiç sigara degmedi , her sey yerinde ama sorun sigara , içmek isdiyorum kendimi zor sakliyorum , bir yandanda sagliga zererli içmek isdemiyorum , ama içmek isdeme oranim yüzde 51 , Acaba sigara içmemeye maji yaptigimla ilgilimi bilmem , Umarim tez yanitlarsin heleki kendimi içmemek için tutuyorum
2 ci konu varlik edinmekle ilgili, aktif zikir yapiyorum , dalga fonksiyonunda çok oluyorum ama , bi gelen giden yok , rüyalar hariç , biliyorum zor ama sence yapabilicemmi ?
Umarim Sevgili GodFather sagligin yerindedir güzel kalpli Üstadim benim , Baska insanlarin alanlarina girmem ama yarin 400 Vedud çekib Tüm kalbimin güzelligi ile birlestirib size yolluyicam , Selametle ,
YANIT
Eski öğrencime merhaba!
Godfather?
Harika! :) Her zaman sadece mafioso (İtalyan Mafia ailelerinden birinin üyesi) değil, söz konusu filmde Don Corleone (Marlon Brando) gibi oturaklı bir adam olmayı da istemişimdir. Bu hayatta becermedik gitti. :D Tabi ki kızmadım; bilakis, anlık da olsa havaya girdim. Fakat Corleone kimliğinin –adam yasadışı işler yapan bir Don olsa bile- PE yüklü olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Yani karakter bana benzemese de, seçiminiz (gözleminiz) çok yerinde…
Sigara konusu riskli bir konu... Altını çizmem gerek; gerçekten zararlı bir şey. Bu yüzden de gerçekten tehlikeli bir şey. Ancak İstanbul trafiğinde araç kullanmak, hele ki motosiklet kullanmak, evde doğalgaz kullanmak, bungeee jumping yapmak, paten kaymak, marketlerde satılan ambalajlı gıdaları sıklıkla tüketmek de tehlikeli. Yaşamda tehlikeyi sıfırlamak mümkün değildir; ama bu gerçek önlem almamak gibi bir gereksiz lüksü içermez. Fakat sigara –az önce dediğim gibi- saydıklarımdan daha tehlikelidir.
Sigara içip içmeme kararını bence kişinin karakteri vermelidir. Eğer frene basabilen bir karakteriniz varsa, ya da zaman içinde –bizler gibi- çabalayarak bu yeteneği elde edebildiyseniz, günde maksimal olarak 2-3 sigara içmenin yasaklanmaması gerektiğine inanıyorum. Tabidir ki kişide sağlık sorunu yoksa…
Fakat kişi “tadınca bırakamayanlardansa” araya ciddi mesafe koymalıdır. İnsanların bazı konulardaki zayıflığı (beynin bazı alanları silinme konusunda isteksizliği ve laf dinlemezliği) hor görülmemelidir. Hepimizin bir konuda aşamadığı bir alan olabilir. Örneğin ben, konu kuru fasulye-pilav olduğunda tam da böyleyimdir: Kendime bu konuda hakim olabilmek adına ne maji işe yaramıştır; ne de “zaman içinde edindiğim yetenek”. Bir mucize olmuş da evde kuru-pilav varsa, akşam yemeğinde yediğim halde, otomat gibi gece kalkıp, buzdolabını açıp, donmuş yağlı fasulye pilavı (tüm tencereyi) bitiririm. Eğer sizin kuru fasulye-pilavınız sigara ise, benim gibi araya ciddi mesafe koymak adına elden gelen yapılmalıdır. Ama benim sigaraya yaklaşımım gibi, sizin de sigara konusunda frene basma yeteneğiniz aktif ise, o zaman kendinize “hiç içmemek” konusunda baskı uygulayacağınıza, “akşamları iki tane”, ya da “bir sabah, bir akşam”, hatta “yemek üzerine bir tane” benzeri bir schedule yaratabilirsiniz.
Bizler yasakları seven insanlar değiliz… ama pervasızlığı da öyle. Yasak sevmemek, başıbozukluk olarak algılanmamalıdır. Özgürlük diye bir şey yoktur. Boş bir aldatmacadır bu kavram. Bu gerçeği gören kişi daha iyi yaşamak adına KENDİNE yasak koymanın (frene basmanın) gerekliliğini kavrar. Yaşamda frene basma gerekliliğinden kaçılamaz. Ama frene yasaksızca(!) basmak (örneğin “iki sigara ve stop” şeklinde "yumuşakça" basmak) da mümkündür.
Tüm bu sözlere karşın kondisyon sporu yaptığınıza göre bence “Hiç sigara” yasağına oynamanız gerek. Ancak sigara kuru-pilavınızsa ve araya mesafe bir türlü koyamıyorsanız , o zaman frene (örnek olarak diyelim, sigara içme hızınız günde bir paketse) “5 sigara ve stop” benzeri bir modelde basmayı da deneyebilirsiniz. Kimi zaman silinmeyen alanların üzerine kesin yasaklama gayretleri ile gitmek çok da yerinde bir iş olmayabilir. O inatçı alanlarla “mutedil” bir anlaşma (biraz senden, biraz benden tarzı) yapmak başarı elde etmede etkin bir yönteme dönüşebilir.
Varlık konusunda fazla ümit veremeyeceğim. Bazı kişiler –gerçekten nedenini bilmiyorum- iyi majisyen olsalar da, kontak kuramıyorlar. “Sağ kolum” diyebileceğim bir eski öğrencim, artık çok iyi arkadaşız, tam da bu örneğe uyuyor. Adam inanılmaz bir teorisyen. Tüm dürüstlüğümle söylüyorum, bu konuda bizimle yarışır, bazı konularda geçer. Ne yazık ki seçtiği okült konular bizim araştırma alanımızla çakışmadığı için (majikal çalışma ile ektiği pirinci küflendiriyor, yok efendim, büyümesini hızlandırıyor, hatta kuzu göbeği yetiştiriciliği yapıyor) ortak bir çalışma yapamıyoruz. Hepsi bu kadar değil; bu kişi, sevgili Yağız, beynini gamada “sahil yolunda prömönata çıkmış” gibi gezdiriyor, (EEG ile ölçüldü), ama hazır mısınız duymaya… varlık ile kontakta biraz fosluyor. :D Kendisi ile bu gibi konularda (örneğin majikal tarımcılık :) ) iletişim kurmak, soru sormak isterseniz işte adresi: yagizgkce@gmail.com)
Geçmişte ben de aynı dertten muzdariptim ve başarım bir yıldan fazla çalışma ile olabilmişti. Aslında bence hiç olmayacaktı, yani başaramayacaktım, ama 1990 yılında hanımdan boşanınca (onun varlığını kullanma şansım kalmayınca) –hep söz ettiğim ve herkeste oluğunu bildiğim- yedek/gizli gücümü aktive ettim ve kontak böyle kuruldu. Yani boşanmasaydım, belki hala hanımın peşinde “Şu Mimim ile bir seans ayarlasana” diye “ricacı” şekilde dolaşıp duracaktım. Hanımım ise, benim kadar bu işlerde ileri değildi, ama ilk denemesinde Bülent’i (Bülent Kısa’yı) şaşırtacak kadar çabuk varlık sahibi oldu. Bülent’in de bizlerdeki gibi varlığı olduğunu ben bilmiyorum. Varsa da bana söylemedi demektir. Varlığı vardı, ama tebliğ almak adına kontak –hipnoz dahil- nice ritüelistik hazırlıklarla kurulurdu.
Kontağı kurabilmek adına size sunabileceğim ilk önerim Ouja Board’u sıklıkla kullanmanız; dahası, kolunuzu gevşek bırakıp, hatta biraz sağa sola kayması için yardımcı olmanız. Planşet biraz oynayınca “Yok be babam, kolu resmen ben ittiriyorum, varlık-marlık hak getire” mood’una ASLA girmemeniz. Bir aprentisin yapabileceği en-en-en büyük hatanın bu olmasından başka, yapılanan en-en-en yaygın hata da budur. İlk küçük çaplı majikal geri dönüşler daima rastlantı ile açıklanır. Bu düşünce tipiniz varsa vazgeçin. Beden-beyin ilişkisi bir kuantum konusudur (çok girift bir konu bu ve ben de tam bilmiyorum, hiç ilgilenmedik, araştırmadık), yani kolunuza biraz bilinçle ivme (momentum) vermek çok yanlış bir şey değildir. İlk bağlantı belki vardır, ama kontak zayıf olduğu için kolunuza hareket vermeye yetmiyor olabilir.
İkinci önerim ilk başta zikir yapMAMAnız. Bizler –standart olduğu ve aprentislerin bu şekilde aleme daha kolay gireceklerine inandığımız için eğitimde zikir öğretiyoruz ve kullanmaya yönlendiriyoruz. Bizim düzey çalışmalarda zikir yoktur.
Zikir, kimi zaman kontağı kopartacak bile olabilir. Düşünün: Evren mikrotübüllerde NAO-SANİYEDE kuruluyor. Bu yüzden eğer gama dalga boyuna “jet gibi” çıkabildiyseniz ve jetin yakıtı olan enerji düzeyiniz (inancınız) yüksek oktanlı ise, majikal çalışma için saniye yeterlidir. Tabidir ki enerjiyi çekip, gamaya çıkıp, toplanan her şeyi hedefe posta etme gücü yıllarla elde edilir; ama bu gerçek, yani majinin anlık yapılabileceği teorisi, zikrin ileri düzeylerde ayak bağı olduğunu da gösterir.
Eğer beyninize güveniyorsanız kontak çalışmalarında zikir kullanmayın; ama kontak için esma ismini kullanın. ("Adam saçmaladı, ben daha aprentisim, beynime bu aşamada nasıl güveneceğim?" diyen varsa, işte cevap: "Kardeş, yapabileceğine güçlü inancın varsa, yapabilecek gücün de vardır." ;-) ) Kontakta kalın, kolu serbest bırakın ve oynamasına biraz yardımcı olun… bakalım neler olacak.
“güzel kalpli Üstadim”
Bu gece bana bu sarhoşluk yeter, votkaya gerek yok. :D Bu sözleri üreten kalp aslında güzel olan… Çok teşekkürler.
" Baska insanlarin alanlarina girmem ama yarin 400 Vedud çekib Tüm kalbimin güzelligi ile birlestirib size yolluyicam , Selametle"
Ben enerjinizi aldım, çalışma yapmanız gerek yok. Her ne kadar pozitif amaçlı olsa da başkasına çalışmayın güzel kalpli öğrencim… Yaparsanız “Yol olur…” ;-)
Siz bu enerjiyi kendinize aktarın; imajinasyon olarak şahane bir sofrada yanınızda az önce maçta harap ettiğiniz Ivan Drago (Dolph Lundgren) ile lezzetli yemekleri mideye gönderdiğiniz manzarasını kullanın. Ludmilla Drago’nun karşıdan size göz ettiği ve “Ben odaya çıkıyorum, çaktırmadan kalk ve beni bekletme” dediği de görsele eklenebilir. ;-) Ben gerçekten daha memnun olacağım.
[Dolph'a gıcık değilim, çok da severim, bokstan ise hiç hoşlanmam. Ancak bir arkadaşımla aramızdaki şakalaşma yüzünden hepimizin diline pelesenk oldu; bu örneği o yüzden verdim. :)]