Maji öğrencisiyim ama çekincelerim var (Bülent Kısa, abdest ve pratik çalışmalar)
YANIT
Grup olarak herkesin kendine neyin iyi geleceğini bildiğini düşünürüz. (Seçilen yolda yapılan yanlışlar, ya da hatalı seçilen yollar, tehlikeli düşmanlar değil, birer eğitmen ve dostturlar.) Yanıtımda sözlerinizi eleştireceğim için en başta bu açıklamayı yapmak istedim. Bizler eleştirinin (ve de eleştirmenlerin, hatta sosyal medya "laykları"nın) NE üreticileri olduğuna inanırız. Anaerkide akıl verme ve rekabet onurlandırılmaz. Ancak bir soru sorulduğunda düşünceleri "doğrusu budur" şeklinde baskı yapmadan dile getirmek, eleştirmek değil soru yanıtlamaktır. Hülasa, sorumu hoşgörü ile bu aspektten okumanızı rica ederim.
Önceki yanıtlarımda defalarca dile getirdiğim gibi Bülent, bu yaşamımda sahip olduğum iki arkadaştan biriydi. Çalışma arkadaşlarım kırılmasınlar, onlarla bir çeşit brotherhood ya da "araştırma takımı" ilişkisi içindeyiz. Bülent ise can dostumdu. Onunla uzun yıllara dayalı yoğun bir geçmiş yaşadık. Zaman içinde görüşlerimizi 180 derece farklılaştırsak da –dikkat buyurun- tek bir kere, değil kavga etmek, "tatlı tatlı tartışmak" şeklinde bile ortam yaşamadık. Eklemek isterim; Bülent "sıkı" kavga eden biriydi ve öfkesi ürkütücüydü. Onunla dost olduğum yıllarda ben de öyle… Biz, bu koşullarda bile tartışmadık. Söz ettiğim sonucu yaratan hoşgörü kavramındaki ağırlığın ondan kaynaklandığını eklemek isterim. Öylesine toleranslı biriydi ki, satanist olarak tanıdığı bir arkadaşının (benim) yıllar içinde anaerkil ezoterizme geçmesini anlayışla karşılamış ve bizlere kitabında yer vermişti. Satanizm adlı kitabına "2. Ekol" olarak anlattığı grup bizdik.
Ancak ne yazık ki ben kendisine –şu anda- aynı hoşgörü ile yaklaşamayacağım. Ve beni söylerken üzen şu cümleyi kullanacağım: "Bülent hatalıydı bence." (Lütfen "bence" sözcüğünü kullandığım gözlerden kaçmasın.)
Bana kalırsa bize hoşgörüsünün nedeni "bizim" doğru yolda olduğumuzu, o güzel kalbi ile (bir kahinin onun için "Negatif enerjiyi pozitive etmek adına negatif ortamda" sözleri anımsanmalı) hissetmesiydi! Tabidir ki yanılıyor olabilirim.
Andığım inancım yüzünden size diyeceğim o ki "Bülent'in sözlerini şiar edinmeyin".
Okült ortamdaki pek çok kişinin onun gibi düşünmekte ve çalışmakta olduğu doğrudur. Bunun nedeni okültizmin bilimden ayrı tutulması, andığım nedenlerle hala, günümüzde bile Ortaçağ'da sunulan yöntemlerin kullanılmak zorunda kalınmasıdır.
Oysa kuantum mekaniğinden beri "Büyü artık bilimdir".
"Neden böyledir?" sorusunun yanıtı basittir. Kuantum mekaniği gerçekliğin (kaderin) nasıl oluştuğunu anlatır. Büyü ise iradi olarak kaderi biçimlendirmektir. Demek ki büyü, kuantum mekaniği ile ifade edilen ve KENDİ KENDİNE işleyen sistemi iradi şekilde biçimlendirmek, bir anlamda "arzular doğrultusunda yeniden upload etmek"tir.
Ancak kuantum mekaniği nice bilim-sever aydına bile yansımamışken, pek çok kişiye ürkütücü, anlaşılmaz ve uzak gelirken, bilim dünyasından olmayan kişilerin kuantum mekaniğini öğrenmeye kalkacaklarını düşünmek abestir. Bu yüzden okülte –ancak bilimsel bakış açısı ile katılacak bir- "kullanım kolaylığı" gelememiş, yöntemler Ortaçağ demodeliğine tıkılıp kalmıştır. Aşağıdaki yanıtım ise kuantum mekaniği temelinde olacaktır.
Bu yüzden size ilk adımda "Bütün bildiklerinizi unutun, kuantum mekaniğini öğrenmeye çalışın, beyninize bu şekilde hayata ve majiye bakış açısı kazandırın" diyeceğim. Bu konuda bilgi edinmek için bizden eğitim alabilirsiniz. Eğitim için maddesel olanağınız yoksa (ya da canınız istemiyorsa, ki, bu da doğaldır) bana dilediğiniz kadar soru yöneltebilirsiniz.
Bu girizgah ile sanırım gerekli altyapıyı oluşturdum; artık sorularınız geçebiliriz.
" Eger bu alanda kendimi gelistirmek istiyorsam da bir yerden pratik çalismalara baslamam gerektigini de biliyorum"
Çok, çok doğru! Maji, sanılandan zor bir iştir. Kim ne derse desin, sadece bir avuç kişinin becerebildiği bir şeydir. Bizler Magus diye itelenen kişilerin (örneğin Kabalist Golden Dawn'cıların) bile başarısına kuşku ile bakarız. Kuşkumuzun dayanağı ise "Bu adamlar bu kadar güçlülerse neden senin-benim gibi hastalıklarla uğraştılar, kavga edip durdular, darbe aldılar, sevdikleri ile birleşemediler vb. vb.?" şeklindeki basit sorudur. Bir allahın kulu da "E, bu Maguslar hala da benim gibi yaşıyorlarsa, ne anladım ben bu işten?" demeyi akıl edemez. Maji, bu ölçüde dogma şeklinde beyinlere dokunmuştur. Maji ile gününü eden (majiyi layığı gibi kullanan ve/veya kullanacak kadar güçlü) tek bir adam tanırım: O da Hz. Süleyman'dır. Bizler (bu işi öğretmeye soyunacak kadar bir şeyler bildiklerine inananlar) bile hala da onun acemi çırakları olmaktan öte güce sahip değilizdir.
Başarının bize göre dört gerekliliği vardır.
- Beyinde pozitif enerji altyapısı.
- Beynin gerçekliği yaratan argüman olduğuna inanç.
- Çok çalışmak (tercihen her gece çalımak).
- Sabretmeyi bilmek.
Demek oluyor ki çok çalışmak dört mutlak gereklilikten biridir.
Bu şartlardan biri bile eksik olursa, belki ünlü bir büyücü olursunuz ;-) , ama ASLA asıl istediğinize (keyif, eğlence, başarı, doyum dolu bir hayata) sahip olamazsınız. Oysa maji öğrenme istediğinizin gerisinde –bu sözlerim her insan için geçerlidir- yukarda zikrettiğin kavramların arayışı vardır.
Demek istediğim şu ki, çok (her gece) çalışın. Beyniniz ancak böylelikle iradi olarak gerçekliği var edecek (dalga fonksiyonunu çöktürecek) hale dönüşecektir. Gerçekliği bilincin yarattığı hakkında son derece saygın fizikçilere ait kuantum yorumları mevcuttur. (Bu konudan önceki yanıtlarımda geniş çaplı söz ettim.) Bu yetenek –bu işi gündelik olarak nano saniyede yaptığımıza göre- her canlıda vardır. Unutulan yön ise söz konusu eylemi iradi şekilde yapabilmektir.
" bu yüzden geçen hafta beynimin elektomanyetik alanini düzenleyebilmek için zikirlere basladim."
Doğru yapmışsınız. Bizler nadiren zikir yapan kişileriz. Üst düzey öğrencilerimizi zikirden uzaklaşmaya yönlendiririz. Ancak zikir –çok güzel dile getirdiğiniz gibi- beynin düşünce biçimini (nöron ateşlenme pattern'ini) biçimlendirecek olabilir. Esmalar adlı muhteşem bozonlar ile ilk kontağı sağlamakta da çok yardımcıdır. (Bizler, elimizde her imkan olduğu halde SADECE esmalarla çalışırız; eğitimimizde de kullanılan tanrı adları –yani kullanılacak bozonlar- sadece esmalardır.) Uzunca bir süre (örneğin iki-üç yıl) zikirle çalışmanızı öneririm.
" Fakat çok yogun bir is hayatim oldugundan dolayi zikirlere zaman bulamiyorum vakit yaratabilsem bile hersey tam ve eksiksiz olamiyor."
Çözüm olarak düşük adetli esmaları seçebilir. Hemen örnek: Göz bebeğimiz "ya Vedud"… adedi sadece 20'dir. Gece yatağınıza girince, yanınızda yatan birisi olsa bile, ona belli bile etmeden 120 adet (20x6, rakamlar özel seçilmiştir) Vedud zikri yapabilirsiniz. "120 adedi uyur taklidi yaparken nasıl sayacağım?" derseniz, 20 adet de iş görebilir. Önemli olan konsantrasyondur.
[Bülent'in de okülte Kabala'dan yansıyan şekilcilik ile alay ettiğini eklemek isterim. Bir gün bana –ritüel sırasında beyin kanaması ile yaşamını yitiren- grup liderinin her ritüel önceki pelerin giyme zorunluluğu getirmesini gülerek (söz ettiğim lidere biraz takılarak) anlatmıştı.
]
Konsantre olabilirseniz sizi işinize götüren serviste, takside, hatta toplu taşıma araçlarında –uyuyor gibi yaparak- aynı eylemli ifa edebilirsiniz. "Cık, olmaz, illaki şunu-şunu yapmam lazım"cılık kaderi kasmaktan öte anlam taşımaz. Yaratıcı olmak ve yarattığı buluşa İNANMAK başarı kapıları açacaktır.
" En basitinden bazi vakitlerde gezegensel saati yakalayabilmek için gusül abdesti alamadan zikirlere baslamak zorunda kaliyorum. Gusül abdesti olmadan zikir çekilebilir mi?"
Tabii ki! Ama gusül abdesti, şekilciliğe sokulduğunda (gerçek anlamı hissedilmediğinde) değerini ve gücünü yitirir.
Abdesttin mantığını kavrayın: Müslümanlıkta abdestin amacı, sadece Müslümanlıkta görülen su ile tapınma (abdest almak) adlı muhteşem yolu size açmaktır.
[Küçük bir düzeltme yapayım: Süleyman peygamberin ritüel odaları girişinde de dev yıkanma kazanları olduğunu bir yerde okumuştum.
]
Su, paganizmde kutsaldır. Beyinde solitonlara pozitif yön verdiği üzerine onlarca araştırma vardır. QBD (Quantum Brain Dynamics) adlı kuantum bilimi alanında (eş deyişle "beyin işlevlerini kuantum ALAN HİPOTEZLERİ ile açıklayan bilim" alanında) beyindeki suya göndermeler yapan bilim adamları vardır ve bunlardan en önemlileri Mari Jibu, Kunio Yasue ve Giuseppe Vitiello'dur.
Suyu HEM İÇİN, HEM ONA DEĞİN (yıkanın, duş alın, abdest alın)… böylece –tanrı aşkına çakrayı filan aşalım artık- beyin EM alanınız pozitive olmaktadır. Suyun kutsallığını hissetmeden, görev gibi bazı hareketleri yapmanın Müslümanlığın istediği beyin elektriğini yaratacağı kuşkuludur. Yani –evet- mümkünse abdest alın (inançsız majisyenlere öğüdüm: Abdestteki hareketleri çalışma öncesi ifa edin), ama imkanınız yoksa ÇARE BULUN, çözüm yaratın. Kuralların var olma amacı, ortada kural diye bir şeyin olması değil; kişilerin/şartların daha iyiye gitmesidir. Asıl hedef/amaç daha iyiye gitmektir. Kurallara uyamadığınız şartlarda, kuralların gösterdiği yönü saptayın ve oraya kuralsız gitmeye başlayın: Yani evet, imkanınız yoksa su ile kontak olmadan çalışabilirsiniz.
"Gezegen saati" neymiş arkadaşım? (Seneler boyu bu işlere boyun eğdiğimi anımsayınca gülümsemeden edemiyorum. :) ) GMTye göre mi bu saatler, UTCye göre mi? ;-)
Daha fazla sınırı aşmadan, bunlara inanan insanları germeden farklı cenaha atlayayım: Bizlerin 20+ yıldır bu gibi şeylere selam vermeden çalışmamız ve kendimizce bir şeyler başarabilmemiz, dileyenin bunları kullanmayabileceği hakkındaki en reel kanıttır.
" Bülent Kisa'nin kitabinda zikirden önce tam anlamiyla taharet olmali,taharet olmadiginda çalisilan enerjiler affetmez ve ters tepebilir gibi bazi bilgiler yaziyordu."
Ahhhh, sevgili Bülent, ahhhh… Bu cümlenle kaç beyinde korku yarattın… Şeytan envoke oldu… Kaç kişi kendini gereksiz yere bazı şeylere zorladı… Zorladığı için stres altına girdi… bu yüzden başarısız oldu. "Enerjiler affetmez" bu nasıl bir negatif laftır. Korku filminden çıkmışa benziyor.
Bülent bu –gizemli, korkulu, belirsizliklerle ve biraz tehlikelerle dolu- standart okült ortamı çok seven ve karakteri gereği bu ortamlardan zarar görmeyen biriydi. Bence hatası, herkesi kendi gibi bilmek, bazı kişilerin bu "affetmez" gibi sözlerden ne ölçüde korkuya kapılıp gereksiz yere NE üreteceğini düşünememektir.
Bu olasılık aklına gelse, ASLA, ASLA BÖYLE BİR ŞEY YAZMAZDI. Buna eminim. Bülent özel hayatında bu yaşıma dek gördüğüm en neşeli, en esprili, en hafif, en pratik düşünceli, saçmalıkları kafaya en takmayan, en şen adamlardan biriydi. Bu talihsiz sözünün nedeni bence kendisinin bu majikal ortamda çok eğlenmesi ve herkesi de kendi gibi sanmasıdır. Gerçekten de çevresindeki kişiler (bendeniz dahil) kendisine benzerdi. O devirlerde ben de okült ortamda tehlike aradım. Lanetlere, karanlık bilgilere, gizem adı altına hissedilen garip heyecana, bu "affetmeyen" şeylere bayılırdım. Ama siz, geçin bunları arkadaşım. Su gibi rahat şartlara uyun. Beyninizin bir yanında "su ile temas şahane kapılar açar" bilgisi olsun, onu silmeyin. Ama çaresizlik tahtında devamlılık sağlayacak her yöntem doğrudur. Korkmadan ilerleyin.
(Dilimi tutamayacağım: Bülent "Enerjiler tarafsızdır, onlara büyücü yön verir" diye bir camı açıp bağırmadığı kalmışken bu "affetmez" lafı ne iş? :D)
"Tam taharet olmadan yapilan zikirlerin bir sakincasi olur mu?"
Az ve öz: Hayır olmaz.
Ben farklı (karma) inançlı majisyenim, Müslüman değilim. Ama biliyorum ki, Müslümanlık bir "çözüm" dinidir. Şeytan, bilinçli olarak saklasa da, bu gerçeğin halka yansımasına engel olsa da, bu güzel dini "oruç-hac-kurban-tesettür" çerçevesine –affedin- "tıksa da", Müslümanlık her zorluğa –sıra dışı çözümler- getiren benzersiz bir anlayış temellidir. Hedef kural değil, iyiliktir. Defalarca yazdığım gibi, iyilik yaratmak için gerçekdışı şeyler söylemeye izin vardır hadislerde!1
Müslümanlığın "çözüm bulma" yaklaşımına bir örnek su olmadığı zaman "teyemmüm abdesti" yönlendirmesidir. Allah "Git su ara, yoksa seni affetmem(!)" dememiştir. ;) Haddimi aşmak istemem ama Işid gibi düşünen kimselerin Allah kavramı gerisinde –bize göre- İsrailliyat vardır.
Ancak şurası önemli: Beyninizde "baskıcı şekilde dinsel ritüellere yönelten sözler"e inanç varsa (beyninizde bu yönde bir thought form varsa), abdest almadığınızda SİZ, kendi kendinizi affetmeyecek ve NE çekeceksiniz. Bu kalıpları ivedilikle beyninizden silin. Su ve abdeste güvenin, ama şartlara uyum gösterin.
" Bir de geçen hafta zikir degil de yolda yürürken bos bir zamanimda belli sayida olumlamalar söyledim."
Olumlamalar nedir gerçekten bilmiyorum.
" Fakat daha sonra ögrendim ki olumlamalari söyledigim zaman araliginda ay boslukta imis."
1984 yılından beri en aktif şekilde, aralıksız olarak, neredeyse her gece, çeşitli ekollerde maji yapmış, 20+ senedir sadece bildiğini okuyan bir majisyen olarak bu sözlerden de bir şey anlamadım. :)
" Bu durum yaptigim olumlamalarin ters etki yapmasina neden olur mu? Yoksa yaptigim olumlamalar hiçbir ise yaramaz havada mi kalir?"
Okült kendini bu sözlerle ifade etmeye devam ettikçe, teorik fizikçilerin, parçacık fizikçilerinin, kozmologların bizlerle –kaba kişilerse- alay etmelerini, daha aklı başında adamlarsa el sıkışmaktan bile pabuçlarını bırakarak kaçmalarını engellemenin yolu yoktur. Oysa maji, iddia ediyorum, kuantum mekaniğine yön verebilecek, buluşlara böylece ivme kazandıracak bir ilimdir. Parapsikoloji bizim hatamıza düşmediği, bilim ile kucak dansına geçtiği için, birçok bilimci bu alanda araştırmak adına kolları sıvamıştır. Ama hala da aynı bilimciler "büyü" deyince yüzlerinde (belki de haklı olarak) küçümseyen bir gülüşle ortamdan fertiği çekerler.
Okültü kuantumdan AYIRAN negativitedir bana göre; ki, ona Şeytan da diyebilirsiniz. Ancak gizem ve bilinmezlik düşkünü kişiler kendi sevdikleri ve eğlendikleri ortamı (ki, bu ortamı sevmekte de bir yanlış yoktur) "mutlak gerçektir" diye ortama yeni giren kimselere sundukları sürece o özlediğimiz el sıkışması asla gerçekleşmeyecek olabilir. İşin kötü yanı, EN KÖTÜ YANI, okült ortamdaki insanların pek çoğunun bu gizem işlerine düşkün olmalarıdır. Bu gibi beyinlere (yineleyeyim, bu sözümde asla bir küçümseme yoktur ve bu bir seçim işidir) "fizik gerekli bizlere" demek, küfür etmek gibidir.
Ama hala da başarı için başka yol yoktur arkadaşlarım.
"Maji bilimi ile ilgili sikintilarimdan birisi de astrolojik konular. Açikçasi astrolojik konulari pek kafam almiyor."
Bu cümlenizi de anlamadım ne yazık ki… Spesifik olarak bir soru yöneltirseniz, severek yanıtlarım.
[Ancak astrolojiyi öğrenmek ve haritanızı (ya da diğerlerinin haritalarını) kolayca yorumlamak için kitabımı önerebilirim. ASTROLOJİ EĞİTİMİ: Herkes için Harita Yorumlama Dersleri.
Kitabım epey süre "Google Kitaplar - En Çok Satanlar" sayfasında kaldı. "Layk" almak açısından pek başarılı olamadım. Astrolojiden pek hoşlanmadığım için yazarken epey şişirdiğimi itiraf ediyorum. (Kitap hem uzun, hem de site işi olmadığı için editör arkadaştan yardım da isteyemedim.) Bu konuda da çok yerinde bir eleştiri var, ama hala da kitabımın iyi olduğuna inanıyorum. :)
Söz ettiğim eleştiri aşağıdadır:
Y. Orkun YAĞCI
"Başlangıç seviyesi için derli toplu bilgiler var. İçerikte Lilith konusu geniş olarak işlenmesi hoşuma gitti. Kitabın mizanpajı başarılı değil ve bazı yazım yanlışlar da var. . Özetle orjinal içeriği yalın ve işlevsel buldum. Türkçeleştirilirken daha özenli olunabilirdi."
Kendisini tanımıyorum, ama yerli yerinde laf etmiş… nezdinizde teşekkür edeyim. Astrolojiye uzak duruşum yüzünden kitabı (bilgileri değil, hazırlama aşamasını) şişirdiğimi itiraf ederim.
]
" Sitenizi 2 yildir takip ediyorum. Bazi konularda çok degerli bilimsel bilgiler mevcut."
Kuantum ve Bilim sayfasındaki makaleleri site ziyaretçilerinim bilim korkusunu giderebilmek için yazdım. Ne kadar başarılı oldum, bilemiyorum. Konular ne de olsa ağır… Ama sizden bu cümleyi duymak beni gerçekten mutlu etti. Teşekkür ederim.
" Sorularimiza cevap verip bizi aydinlattigin için tesekkürler Janus."
Sağ olun arkadaşım. Bu gibi sözler beni tarifsiz mutlu ediyor. Ama amacım aydınlatmak değildi. Bu sözümü duyunca "Adam kafayı çekmiş" demeyin. :) Sözlerimin nedenselliği için
IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER adlı yazımı okuyabilirsiniz.
DİP NOTLAR
[1]
"İki Müslüman’ın arasında sulhü sağlamak kastıyla yalan söyleyebilirsin." (Tirmizî)
“İnsanların arasını bulmak için yalan söylemek yalancılık değildir.” (Kaynağını bulamadım)
“Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır kasdıyla yalan söyleyen, yalancı değildir.” (Buharî)
“İnsanların söylediklerinden hiçbir şeyde yalana ruhsat verildiğini işitmedim; ancak şu üç durum müstesna: 1) Harpte, 2) İnsanlarını arasını bulmada, 3) Kadının kocasına, kocanın da karısına karşı —ailenin düzeni için söylediklerinde...” (Müslim)