"Sürekli çalismak etkinlik sürecini uzatir, ama bu kez de aliskanlik adli bir diger makro yasasi devreye girer. Uzun süreli çalismalarda beyin genelde ilk zamandaki kadar güçlü aktive olamaz. " bu yanitini eger dogru anladiysam biraz üzüldüm. Evet majinin etkisinin süresiz olmadigini ve sürekli çalismam gerektigini biliyordum fakat ben çalistigim süre boyunca hep ayni verimlilikte bir kazanim olacagini düsünüyordum. Gerçi yanitin bir üstünde, "bu yasa kendiniz üzerinde yapilan çalismalarda azalir." Demissin ama ben gene de sana sorup ayrintili bir yanit almak istedim. Majiyi ögrenmek istememdeki amaç en basindan beri sadece kendime yatirimdi, hiç baska insanlarin alanlarina girmeyle ilgili bir çalismayi merak etmedim.( bütün samimiyetimle söylüyorum.) örnek olarak ben özgüven ile alakali bir çalisma yapacagim. Basarili oldugu bir senaryoda döngü söyle mi isleyecek?
Ilk çalisma: verim 10 üzerinden 10
Hatirlatma çalismasi: verim 10 üzerinden 9 Hatirlatma çalismasi 2: verim 10 üzerinden 8 gibi mi? Yoksa daha farkli mi?
Simdiden zaman ayirip verecegin yanitlar için tesekkür ederim. Sevgilerimle
YANIT
Merhaba sevgili öğrencim/arkadaşım,
Haklısın, söz ettiğim ve moralini bozan şey sıkıcı bir durum. Ama bunun gerisinde beyin yapısı, yani "alışmak" adlı makro yapısı var. Her şeye alışacak olmak, makronun esnetilemeyen kurallarındandır. Lütfen olaya sadece maji açısından bakma. Yaşanan durum, evrensel yasanın majide DE etkin olmasından başka bir şey değil. Kanıksayınca enerji miktarı düşer.
Ancak sana şunu sormama izin ver: "Yarın ölmeyeceğim" diyebilir misin? Hayır, diyemezsin. Slot Machine'de Jack Pot yaptın… "Artık ölene dek hayatım parasal açıdan güvence altında" diye düşünebilir misin? Bu sorunun yanıtı da olumsuzdur. Bu yapının nedeni, makronun temelinin hiçbir şeyin güvende olmadığı üzerine kurulu olmasıdır. İşte bu sebeple bir majikal çalışma yapınca –eğer başarılı olabilirsen- sonucu da asla garantiye alamazsın.
Başka tatsız bir durum: Diyelim ahlakı bozdun, kalem etekli, ama baş belası personel müdürü hanımı maji ile yatağa atmaya karar verdin. Çalıştın… başarı nanay… Ama pes etmedin. Bir adım daha atmanın gerekliliğine karar verdin. Ofis boşalınca masasına sızdın ve bedensel ya da giyimsel artık/atık arayıp buldun.
[Dostlar, sizlere "eğer majisyen arkadaşlarınız varsa, evinize konuk geldiklerinde banyodan kirli sepetini kaldırın" demiştim. Buna ekleme yapayım: Kullandığınız havluları da kaldırın. Eğer maji bildiğinden kuşkulandığınız birinin evine misafir olarak giderseniz, ağzınızı sildiğiniz kağıt peçeteyi geride bırakmayın; kullandığınız bardaklarda dudak kalıntısını silin. Eski hayatımda bir bardağa bulaşmış ruj izi ile başarılı bir çalışma yapmıştım.
]
Bir hafta çalışmaya yüklendin… ve bingo… hafta sonunda hanımefendinin ihsanı ile Kilyos, ya da Sapanca yaptınız… (Belki bir adet de yedek "Elime, belime kuvvet" çalışması çektin ;-) ) Her şey süper.
Süper olmayan ise hanımefendinin bedeninin makro yasası ile değişmekte olması; bu yüzden majikal çalışmanın giderek zayıflamasıdır. Anımsa, çalışmayı söz konusu ekler olmadan becerememiş, bedensel atık elde etmek zorunda kalmıştın. Yani çalışmanın yakıtı bunlardı da… Ama o yakıtın enerjisi gün-be-gün "zaman akışı ve değişim" yasası nedeniyle azalmakta.
İşin en ürkütücü yanı ise şudur: Artık kendini o işte kaldığın sürece atık toplayıp maji yapmaya tutsak etmişsindir; çünkü hanımdan usanıp çalışmaktan vaz geçsen bile –eğer Magus isen- sonradan olacaklardan(!) korunmak için o işte kaldığın sürece çalışman gerektiğini bilirsin.
Efendim? "Ben daha aprentisim, ne olabilir, bilmiyorum!" mu dedin? Hemen açıklayayım. (Söyleyeceğim şeyi maji kitaplarında bulamazsınız. Bunlar eski bir satanist olan bu ihtiyar büyücünün bilfiil tecrübesine imtina eden nazari berahinidir. :DDD ) Maji ile istemediği bir şeyi yapmaya zorlanan kişi, maji etkisi geçince yaşadığına kötü tepki vermektedir. Eski satanist günlerimde bunu defalarca yaşamışımdır.
Bu ahvalin vahametini idrak etmek zaruridir. :)
Bizin müdire olayına gelirsek… işten bile kovulabilirsin.
" Uzun süreli çalismalarda beyin genelde ilk zamandaki kadar güçlü aktive olamaz."
Bu sözüm doğru… ama tam değil. Arkadaşım; majide, neyin nasıl işleyeceğini bilincin belirler. Kimi zaman bilinç yapın çalışmaya güçle, ama ağırdan başlar… her çalışma gününde biraz daha ilerlersin. Kimi zaman çalışma bitene dek bir şey olmaz… hatta çalışma bittikten sonra bir süre bir şey olmaz; sonra bam-bam-bam diye olaylar gelişmeye başlar. Bazen ilk başta başarıyı elde edersin, büyük olasılıkla giderek isteğin azaldığı için, başarı oranı da düşer.
Genelde son şık etkindir. Başarı miktarının giderek azalma nedeni ise hem alışkanlık (çalışmada o ilk heyecanı "alışmak" yüzünden hissedememek), hem de yorgunluktur. Yorgunluk olayını da göz önüne almak gerekir. Bana sorarsan, bu –bence sarsılmaz- yapı, doğanın engelleme mekanizmasıdır. Düşün; çok güçlü bir Magus'sun… çalıştın… başardın… Ama andığım mekanizma yok. Bir çalışma başarılınca sonuç kalıcı… Oysa bu yapı "Her şey bitmek zorundadır" şeklindeki makro yasası ile çelişiktir. Bu yüzden engelleme vardır. Yani seni engelleyen kolluk kuvveti görevindeki bir melek değil; "ışık hızı sınırdır" tipindeki kuantum fiziği temelli bir engellemedir.
Diyelim başarılı bir çalışma yaptın. Ama alışkanlık ya da yorgunluktan (belki her ikisi yüzünden) başarı oranın düşüyor. Bana sorarsan yapılması gereken olaya asılmak DEĞİL, biraz kendini (beynini) geri çekmek, çalışmaya ara vermektir. Çalışma sağlamsa, bir süre içinde sonuç azalır ama sıfırlanmaz. Dinlendikten sonra, ya da beynindeki "alışkanlık kalıbı"nı dağıttıktan sonra, yeniden başlamanın bir zararı yoktur. Bu şekilde öncel başarıya kolayca erişilebilirsin. Hatta önceden elde ettiğin başarı, mayalanmış bir hamur gibidir. İkinci fazın başarısı için önemli bir destektir.
"hiç baska insanlarin alanlarina girmeyle ilgili bir çalismayi merak etmedim"
Seni kutlarım. Ancak aprentislerin diğer insanları etkileme isteği insanidir. Ataerki hepimizde bu isteği yaratmıştır. Sistem, bir diğerinin üstüne çıkmakla işlemektedir; başarı olarak nitelenen pek çok şeyin temeline bu durum yerleştirilmiştir.
Adept olmak "Ayyy… ben kötü çocuk olamam, başkasına çalışmamam lazım" demek değildir. Ya da "Yaparsam cehenneme giderim" hatta "yaparsam NE celp ederim" korkusu bile değildir. (Bunlar olağan insanlarca denilebilir, ama ben Adeptlerden söz ediyorum.) Adept, bir insan-ı kamil değil; başkasının alanına, lütfen dikkat buyurun, DAHA İYİSİNİ elde etmek için girmemek gerektiğini öğrenmiş bir UYANIKTIR.
722 Sisteminde her şey gerçekçidir. Kanatsız melek yaratma hedefi yoktur. İyilik denilen tavırlar silsilesi, rantabl seçim olduğu için önerilir. Bu yüzden sistemimizde satanistlere bile yer vardır. ;-) Bizdeki iyilik, özellikle gençler tarafından boğucu, ya da can sıkıcı şekilde nitelenmesi olağan tavırları ve hedefleri adama yığmak manasına gelmez. Bizlere göre iyilik (erdemleri istekle, şevkle karaktere pekitmek) en şahane, en doyumsuz, en özenilesi hayata ulaşma yoludur. En dünyasal hayatı (karı/kız, kıtır, çıtır, para, şöhret, bereket, bolluk, huzur, dinginlik vb. vb.) isteyen "iyi bir insan" olur. Müslümanlıktaki dünyasal güzelliklerin nimet olduğuna gönderme yapan Cennet betimlemelerinin mesajı budur. Biz bu mesajı "İyi olun, eğlenceye doyun" şeklinde dile getirmekteyiz.
[Müslümanlıkta asık suratlı, kendine "öç alırım ve kıskancım" diyen, güç delisi bir Yahveh yoktur. Müslümanlığın yaratıcısı, Allah, her şeyin en iyisini insan vermek için "çırpınan", bu yüzden İlk Çağ insanı beynince anneye benzetilen (ama insana kolay ulaşamayan, bize göre bundan son derece gerçek şekilde acı çeken) bir yaratıcıdır.
]
Demek ki neymiş? Süper eğlenmek için diğerlerinin alanına girmemek gerekirmiş. :DDD
Şimdi asıl soruna geleyim.
Özgüven çalışması… İşte şimdi iki elimle elini yakalayıp hararetle sıkıyorum. Ama ukala dümbeleği bir adam olduğum için "Çalışman eksik… Listeye bir 'rahatlama', bir de 'güzellikler gelsin' kat" deyiveriyorum.
Dostlar… Bir düşünün: Bir fabrikanız var. Oranın hem sahibi, hem yöneticisisiniz. Bir bakıyorsunuz, son parti ürünler hatalı, habire geri yollanıyor. Tanrı aşkına, ürünleri tek tek düzeltmeye mi çalışırsınız? Yoksa onları çöpe atıp hataya neden olan makineyi mi onarısınız? Fabrikanız beyniniz. Beyindeki hatalı alanı onarın, sonra çekilin kenara, alın elinize viski bardağını ("bu fiyatlarla nerde o günler?" mi dediniz? Haklısınız. Düzletiyorum.) Açın bir şişe evde yapılmış biranızı, ya da demleyin çayınızı (kahveye dikkatli yaklaşın), sevdiğiniz bir işe bakın. Kaygılanmayın; fabrikanız artık tıkır-tıkır çalışmakta. :)
Özgüven, ya da daha iyisi "rahatlama" gibi çalışmalar (rahat insanın özgüveni kendiliğinden artar), yani majisyenin aksayan makineyi düzeltme çalışmaları, onun kendi beyni ile ilgili olduğu için (zaten yönetmekte olduğu bir şey olduğu için) yüksek başarı oranına sahiptir. Kişi ne de olsa kendi alanında, kendi ülkesinde at koşturmaktadır.
Ancak majiyi "Geceleyin bir köşeye çekilip alelacayip laflar etmek, garip şekiller çizmek, onu bunu yakmak, böylece muhteşem bir iş yapıyor olmak" şeklinde bellemiş beyinlere "HER SABAH kendine bir mini-çalışma yap, güne öyle başla" demek, onları analarının hatırını sormuşsun kadar öfkelendirir. Ne de olsa (onlara öğretilenler yüzünden) HAKLI OLARAK farklı beklentiler ve planlarla maji öğrenmeye gelmişlerdir. En kötüsü: İnançları bu yöndedir! İşte bu hatalı inanç (hatalı beyin alanı) yüzünden pek çok umut dolu öğrenci –en kötü sonuç, çok yaşadım, çok gördüm- İSTEĞİNİ, ŞEVKİNİ YİTİRİR.
Üzülerek söylemem gerek: Artık yapılacak bir şey kalmamıştır. Aslında tanrısal denilebilecek kadar kutsal bir kurtarıcı olan maji bir çöptür. Kimse bir diğerinin beynine girip hatalı alanları delete edemez. Bu yüzden beni okuyan aprentis olmayı düşünen kardeşlerim: Önce beyninizde DOĞRU maji algısı yaratın.
Ve yine sana geleyim sevgili öğrencim/arkadaşım; bir aprentis olarak ettiğin sözler, beyninde doğru alanların bulunduğuna delildir. Bu alan, senin için büyük bir yakıt olacaktır. Eğer sözlerini inanarak söyledinse (kişi kendini aldatabilir de), yeterli enerjin var demektir.
Önerim şu: Beynindeki -istemeden yaratmış olduğum- kaygıyı sil (yani düşünme, kendiliğinden silinir). Ardından çalışmanı yap, bir hafta asıl, bir bodycinin antrenmanda gelişmek için kas hücrelerini paramparça etmesi gibi parala beynini gama ile. :))) Sonra biraz dinlen ve bundan sonra HER GÜN, tercihen her sabah bir kısa ama etkin –senin değiminle- "hatırlatma çalışması" çek.
Sabırlı, dayanıklı ve inançlı olabilirsen başarı kaçınılmazdır.