İzin verirseniz ilk başta -bir majisyen olduğunuz için- mesajınız temelinde PE hakkında iki küçük uyarıda bulunayım:
- " Isin garip tarafi ise bu karalamalarda takintili olduğum bir sembolün" demişsiniz. Kendinize (hatta diğerlerine) "takıntılı" benzeri –aslı astarı olmayan- belalı nitelemeleri yakıştırmayın, NE celp edersiniz. Yerine cümleyi "İşin garip tarafı ise bu çizimlerde sıklıkla ürettiğim bir sembolün" şeklinde kurun.
- " inatçi bir insanim" demişsiniz. Olmamaya çalışın; NE celp edersiniz. Bir insanın uyumlu olması, kararlı ve dirençli olmamasını gerektirmez. Bu küçük detaylara dikkat ile daha başarılı bir majisyen olacaksınız.

İkinci olarak mesajınızda en sonda yer alan bir konudan konuşayım: Bülent'in havas kitabında tek satır okumuş değilim. Bu kitaba sahip de değilim, hatta kapağını bile görmedim. Demek istediğim, havasın bana da uygun olmaması ve hala da maji çalışabilmemdir. Bir metodun size uygun olmaması ne metodun, ne de sizin bir eksiğinizi gösterir. Metot size ve bana uygun değilse, bizim için önemsizdir. Ama aynı metot, kendi ile sempatizasyon ilişkisi kuranların işine yarayacak olabilir.

Ancak sempati duymadığımız insanlardan (ya da metotlardan) "da" bir şeyler öğrenecek olmamız son derece doğal bir şeydir. Bu yüzden Havas kitabından yararlandığınız nokta olmasına hiç şaşmayın. Hala da "aman ne de harika kitapmış" demeniz gerekmez.

Ve yanıta geçelim.

Light Language diye bir şeyi ilk kez sorunuzla duydum. Genel kültürüm acınacak kadar zayıftır. (Bir değerli hocam benim için "Sen derin bir kuyusun, keşke sığ bir göl olmaya özensen" demişti.) İnternetten de neymiş diye aratmadım.

Yani sorunuzun yanıtını bilmiyorum.

Bildiğim şeyleri söyleyeyim: Varlık arayışında olan majisyenlere -bizim değim ile- liason için ouja board kullanmalarını öneriyoruz. Planchette üzerinde ellerini koyup –bazı uygulamalardan sonra- beklemelerini söylüyoruz. Kimi üst düzey majisyenler en küçük bir hareket (kontak) oluşturamadıkları halde, bu konularla ilgili olmayan bazı kişiler hemen bağlantıya geçebiliyorlar. (Bu durumu bilfiil defalarca yaşadım.) Kontağı sağlayamayanlara "kolunu hafifçe oynat, bağlantı zayıfsa motor sisteme ek enerji vererek irtibata yardım edersin" diyoruz. Yani kontak, kolun oynaması ile ilgili. Sizin kolunuzun (ya da kalem tutan elinizin) harekete geçmesi kontağın kurulduğunu düşündürüyor.

Sorun ise kontağın neresi ile kurulduğu… Gelin, konuyu biraz dağıtayım.

İnsan beyninin diğerleri ile akıl almaz bir etkileşim içinde olduğunu (bir Evrensel Bilinç bulunduğunu) ortaya çıkartan pek çok teori var.

İşte birkaç örnek:
Bohm'un Implicate Order'ı,
Jung’un Collective Unconscious'ı,
Radin’in Conscious Universe'ü,
John Hagelin ve Susan Pockett'in’in Unified Field Theory Of Consciousness.
(Bu teorilerin Türkçe adlarını bilmiyorum.)

Ayrıca aynı teori daha sübjektif ortamda;
Mahrishi Etkisi,
Gaia Bilinci
gibi düşüncelerde de görülebilir.

Küresel (evrensel değil, küresel) bilinç ise Roger Nelson tarafından rastgele sayı üreticileri ile yaptığı ElectroGaiaGram (EGG) projesinde, laboratuvar deneyi ile (ampirik olarak) de ortaya kondu. Ortak düşünceler, üreticilerdeki olağan verilerde sapma meydana getiriyordu. En büyük sapma ise "11 Eylül" olayında meydana geldi. (Hem de olay vuku bulmadan birkaç saniye önce!)

İlgilenenler için:
Correlation of global events with REG data: An internet-based, nonlocal anomalies experiment Roger Nelson - Princeton University.

Global Consciousness Project

Evidence for consciousness-related anomalies in random physical systems Dean I. Radin - Roger D. Nelson.

Sizinki gibi bazı bilinçler anılan ortak bilinçte daha etkin, daha eylemci olabilirler. Umarım kontak bu Ana Bilinç ile kurulmuştur.

Bu durum bana medyum denilen kişilerdeki farklı yeteneği çağrıştırıyor: Her insan zaman adlı film şeridinde ortak şekilde ilerlemekte. Bilim adamlarına göre geçmiş ve gelecek, şimdiden hazır (başı sonu belli) film şerididir.

(Bu konuda bilgi edinmek adına GEÇMİŞ VE GELECEK ŞU AN VARDIR (ÖZEL RÖLATİVİTE) adlı makalemi okuyabilirsiniz.)

Ancak bir dipnot düşeyim: Film şeridi tek bir tane değildir; o da süperpozedir. Bilinç, pozitif ya da negatif yapısı ile şeritler arasında atlama yapabilir; kaderini değiştirebilir.

Medyumlar ise bu hepimizde var olan "ilerleme" hatta "gerileme" (geriye gitme) yeteneğinden fazlasına sahip kimseler. Onlar sadece bizler gibi düz rotada, belirli hızda ilerlemiyor; şeritte öncele ve/veya sonraya atlayabiliyorlar. Siz de farklı bir alanda sahip olduğunuz yetenek ile hepimizin paylaştığı (içinde olduğu) ortak bilinçte, bizlerden daha aktif olabilirsiniz. Bana sorarsanız, bu durum, yabana atılmaması ve işlenmesi gereken bir yetidir.

" Ve bu yazilar bakildigi zaman büyüyü andiriyordu."
Burada "büyü" derken aralarında bir ezoterik etkileşim olduğundan mı söz ediyorsunuz, pek anlayamadım.

" Arap alfabesini veya esmalarini kendime yakin bulmuyorum."
Bize göre yanlış yapıyorsunuz… ama hala da sizin seçiminiz bu olduğu için en doğrusunu yapıyorsunuz. En doğru seçimi kişisel bilinç belirleyebilir. Sempatizasyon ilişkisi kuramadınızsa hiç zorlamayın.

Bize göre sevgi (sempatizasyon etkileşimi) "Doğrusu budur" benzeri zorlamalarla var edilemez. Sempati duymak her şeydir. Ancak sempati duymanın ne olduğuna da iyi karar vermek gerekir. Kişi kendine en yakın bulduğu tarafından azdırılabilir de… Oysa gerçek sempatizasyon ilişkisinde bir rahatlama, bir ölçüde dinginlik ve bir ölçüde de keyif vardır.

" Bir kisinin kendi olusturdugu semboller , sekiller , veya sözlerle kendi maji stilini yaratmasi mümkün müdür ?"
Ve geldik asıl konuya… Evet; kesinlikle mümkünüdür. Eğitimde bu yönde dersimiz vardır. İleri derecede öğrencileri bu yöne yönlendirmekteyizdir.

Durumu şöyle açıklayayım: Kollektif düşünce ile size sunulan alanlar var.

[Esmalar bunlardan –bize göre- en güçlüsüdür.

Nedenler aşağıda:
- Tanrı adlarının (alanların) en modernidirler. Yani ilkçağlardan beri, görece ilkel bilinçlerde biçimlenmemişlerdir.
- Majsyen olmayan milyonlarca insan tarafından (Müslümanlarca) kullanıldıkları için çok aktifler.
- İyicil bir tanrının adlarıdırlar (kaynakları bellidir).

Ancak Müslümanlığa, ya da Arap kültürüne antipatisi olan kişiler hala da kullanmaktan imtina edebilirler.
]

Bunları marketten alışveriş ederek satın aldığınız sebzelerle yemek yapmaya benzetebilirsiniz. Olağan bir kişi (majsiyen) olarak bunlarla yemek pişirirsiniz.

Ancak usta aşçı (Adept) olduğunuzda, balkonunuzda ya da imkanınız varsa bahçenizde kendi sebzenizi üretmeye koyulursunuz. Artık suni gübre veya tarım ilacını istediğiniz ölçüde kullanır, ya da hiç kullanmazsınız. Yemeklerinizi kendi sebzenizle yaparsınız.

Kullandığınız domates, hala domatestir… ama markette satılan domateslerden de değildir artık. Oysa tarımcılık zordur, meşakkatlidir. Yetiştirdiğiniz domates, markettekinden kötü de olabilir. ;-)

Majikal tanrılar, belli frekansları olan enerjilerdir. Bunlar tohumdurlar. O tohumlarla üretilen çalışmaları kullanabileceğiniz gibi; eğer becerebilirseniz, kendi tohumlarınızla domatesler yetiştirebilirsiniz; yemeğinizi bunlarla yaparsınız. Dahası; giderek kendi domateslerinizden tohum ya da fide bile üretebilirsiniz.

Biraz daha majikal konuşalım: Beyninizde bir duygu üretildiğinde onun bir alanı vardır. Diyelim arkadaşlarınızla şahane bir beach party'desiniz. O anda beyin O ANA ÖZEL bir alan var eder. Eğer bu alanı beller ve partide değilken yeniden o dalgaboyuna erişebilirseniz (aynı NTleri salgılatabilirseniz) adeptsinizdir.

Diyelim bunu başardınız. Eğer bu alana -akrofonolojik olarak alan içeriğine paralel- bir ad verirseniz alan daha da güçlenir. Ad ve teşhis koymak, gerçek kılmaktır. (Bu yüzden "Depresyon tedavisi" benzeri sözler (bunlara yürekten inanmayı geçin, sürekli kültürel baskı ile duymak bile) hastalık/sorun var etmek manasındadır.)

Bu aşamaya dek anlattıklarımı majisyen arkadaşlar –canları isterse- uygulayabilirler; ama marketten domates almanın da hala bir sakıncası yoktur. :)

Bundan sonrası ise size özeldir. Elinize kağıt kalemi alır, güçlendirilmiş alanı envoke ettikten sonra, kontağı koparmadan içinizden gelen şekli çizerseniz, artık o alanın bir de size özel (beyninize özgün), bu yüzden de çok güçlü bir sicili vardır.

Güle güle kullanın. :)

" Sayfani kesfettigimden beri sik sik takip ediyorum ."
İhya ettiniz. Sağ olun, var olun arkadaşım. :)

" Soru kalabalikligi yarattigim için özür dilerim ."
Bizim için sorun değil; duyarlılığınız için teşekkür ederim. Ancak tek-tek sorsanız, daha açıklayıcı ve kapsamlı yanıtlar verebilirim. :)

Soru soran arkadaşlarıma ortak bir duyuru yapayım: Sorunuzu bitirdikten sonra içerikte birden fazla soru olduğunu fark ederseniz (sanırım genelde böyle oluyor :) ) lütfen üşenmeyin, soruları ayırın. Böylece yanıtlarım daha net ve nokta atışı olacaktır.