Tahmin edersiniz ki bu 6 senenin icerigi bu kadarla sinirli degil. Ama basima gelenleri basite indirgemek gibi bir hata yaparsam ortaya boyle bir metin cikiyor(kismen). Bu konu hakkinda ne dusunuyorsunuz? 722 sistemi nasil aciklar? Buyuk resim seklinde belirttigim o mesaji salt olarak ele alirsan, ezoterik ve 722 sistemi kapsaminda yap dedigi seyleri yapmak nasil bir fikir? Yanlis anlasilmamak icin belirteyim, karanlik oculu boculu bir sey olarak sunulmuyor. Bana kotu adam ol da denilmiyor. Denilen nihai sey ustte yazdigim sey. Bir insan arka arkaya alakasiz bir sekilde son 6 aydir nasil beast, become, inner beast, darkness, fearless, limitless kavramlarinin kombinasyonlarini sanki profesyonel biri tarafindan ozellikle hazinlanmis ve sunuluyormus gibi gorebilir? Tabii ki is ahlakiniz neticesinde bariz bir sekilde kapsamini sadece benim bilebilecegim bu olaylar hakkinda yorum yapmak ve fikir belirtmek istemeyebilirsinz. Ama istersenizde kesinlikle cekinmeyin, ben ovunmek gibi olmasin oldukca acik fikirli ve onyargisiz bir indanimdir. Yargilamaya degil anlamaya calisirim. En nihayetinde asil sorum sudur diyebilirim
Bu olay sizin sisteminiz cercevesinde neden yasaniyor olabilir? Yasanabilir mi? Yasanmasi iyi midir kotu mudur, yoksa bilemezmiyiz? Bu arkadas bir psikolog falan mi gormelidir yoksa :D Ayirdiginiz vaktiniz icin tesekkuler. Esenlikle kalin.
YANIT
Sizin astral bir alan ile senkronize olup, oradan tebliğ alıp alamadığınızı hiç bilemem. Bunu siz dahil, hiç kimse kesin olarak bilemez. Hatta çıtayı yükseğe taşıyayım; hz. Muhammed'in bile gerçekten Allah'tan tebliğ alıp almadığı, hatta bir Allah'ın gerçekten var olup olmadığı bile kesin değildir. (Bizler aldığına; Allah'ın ise var ve iyi olduğuna inanıyoruz, ama bizler bir kriter değiliz.) Kesinlik, ampirik ortamda var olur. Ne yazık ki sübjektif konuları ampirik ortamlara taşımanın olanağı yoktur.
Bu yüzden bizler tebliğleri -kendi aldıklarımız dahil- uygulanabilirlik (pratiklik) ve deneme/yanılma ortamına yansıtılabilirlikle ölçeriz.
Sözlerimi açayım:
Bizler tebliğlerde;
- Algılanan bilgilerin felsefi (bize göre afaki) değil, güncel hayatta kullanılabilir olması,
- Doğruluklarının test edilebilme olanağının bulunması,
şeklinde iki gereklilik ararız.
Eğer bunlar yoksa, sözlerin –bize göre- benim bu sitede ötüp duruğum laflardan öte değeri yoktur.
Daha da basit bir anlatımla; söylenenler kişinin ne kadar işine yarayacaktır ve de doğruluklarını sınama imkanı var mıdır? Bu iki sorulu testi geçen tebliğleri dikkate alabilirsiniz.
Ancak yine zortlayan zurnamı ele almam gerek: Bu gün, kuantum mekaniğinin şafak vaktini geçip öğleüstüne gelmekte olduğu zamanlarda var olan (ve çoğu hala hayattaki) dahi (yani milenyum dâhisi) bilim adamları bile bilincin ne olduğu hakkında ele gelir TEK BİR açıklama yapamamaktadırlar. Yani bilincin ne olduğu, hatta var olup olmadığı (evet; bireysel şekilde hepimizin bir bilincinin olup olmadığı) bilinememektedir. En önemlisi: Bilincin beyinde nasıl var olabildiği BİLİNMEMEKTEDİR. Bu konuda David Chalmers And Hard Problem Of Consciousness başlığında bilgi aratabilirsiniz.
[Fırsat buldum, hemen insülin iğnelerimi kapıp psikoloji disiplinine (o bir bilim değildir, disiplindir) dokundurayım: Bu disiplin, ne olduğu bulunamayan bilinçte, hastalıklar bulan ve bunları tedavi edeceğini iddia eden ilginç bir disiplindir. ;-) İçeriğinde ruhun varlığına inanmayan bir dolu "ruh doktoru" da bulundurur. :)
]
Bu, ne olduğu bilinmeyen şey ile (bilinçle) –değim yerinde ise- "oynamak", ya da daha nazikçe söyleyişle fazlaca "teşrik-i mesaide bulunmak", tüm bilinmeyenlerle fazla teşrik-i mesai etmek gibi tehlikeli olabilir.
Bu yüzden bizler öğrendikçe derinlerden çıkmış, giderek basite yönelmenin kutsiyetini anlamış, hayatımızı "keyif ve rahatlık" şeklinde nitelediğimiz (ama sanıldığı kadar yüzeysel olmayan) iki kavrama dayamış, Güneş ve Ay altında mümkün olduğunca geniş ve ferah ruh durumları sahibi olmaktan başka hiçbir şeye önem vermemeye başlamışızdır. Bize göre derinlerden dem vuranlar, daha bu "işin" başındadırlar.
İşte 722 teorisinin olaya en geniş aspektten bakış açısı budur.
Biraz daha netleşeyim: İstersek her giz hakkında uzun söyleşmeler yapabileceğimiz kontaklarımız olsa da, onlara sadece çok sıkışınca, yani ayda-yılda bir kez hatır sorarız.
Bana "Siz de teoriyi tebliğlerle aldığınızı söylediniz! E? Bu nasıl iş?" diyecek olabilirsiniz. Ancak anımsatmam gerekir ki biz değil, ben, uzun yıllar önce karşılaştığım bir Mecusi üstattan etkilenmem sonucu giriştiğim ve yıllarca sürecek bir soru cevap süreci sonucu ürettiğim (yani kendi bulduğum) düşünceler hakkında tebliğ (değim yerinde ise doğrulama) istemişimdir. Yani bana kimse durduk yerde tebliğler yollamaya başlamamıştır. (Bana vahiy gelmemiştir. :D) Ben de kontaklarımıza durup-durup "O öyle midir? Bu böyle midir? Şu bu mudur?" benzeri sorular sorup durmamışımdır. (Varlık sahibi olan aprentisler hemen uzun sohbetlere girmek gibi berbat bir hata yaparlar. Sınav soruları soranlara bile rastladım.) Ve yanıt aldıklarını SANIRLAR. Oysa bu sohbetler ile kontak ZAYIFLAMAKTADIR.
Bizim amacımız PRATİKTE kullanılabilecek ve elden geldiğince bilimsel karşılıklarının saptandığı bir sistemi, insan rahatı için, SORANLARA yansıtmaktır. Yani 722 sistemi düşünsel yanları olsa da, felsefi görüş değildir; yaşamı pratik olarak güzelleştirmeyi hedefler. Yukarıda verdiğim iki "test etme" sürecinden başarı ile geçemeyen hiçbir şeyi içermez.
Şimdi kısaca söz ettiğiniz tebliğler hakkında konuşalım.
Size karanlık hakkında pozitif şeyler söylenmiş. Ancak bunu bilmek sizin ne işinize yarar? Bu bilgiyi pratikte (hayatınızı kolaylaştırmak için) nasıl kullanabilirsiniz? Ayrıca "özgürleştirileceğiniz" benzeri vaatlerde bulunulmuş. Peki bu gerçekleşmiş mi? Gerçekleşmişse, sizi daha mutlu etmiş mi? Sormanız gereken sorular bunlardır.
(Kendi yaşamımdan kısa bir anı aktarayım: Bülent Kısa'nın öğrencisiyken Kukulkan hakkında aldığım tebliği heyecan içinde Bülent'e aktardığımda tüyü oynamamış ve "İyi de, bu senin ne işine yarayacak?" demiştir. :) )
Umarım bana içinizden "Siz de karanlığı yüceltiyorsunuz" dememişsinizdir; çünkü bizler karanlığı yüceltmiyoruz. Bizler –yine kanıta dayalı şekilde- sadece "Karanlık, sandığınız şey değil, ışık da öyle" demekteyiz. Yüce sanılan ışığın olumsuzluğunu yine bilime dayalı anlatsak da, karanlığın olumluluğu hakkında bir iddiada bulunmuyoruz. Ondan korkmamak gerektiğini söylemek yüceltmek değildir pek.
(Bu konuda bilgi edinmek adına
IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER adlı yazımı;
daha fazla bilgiye ulaşmak adına
Tutsak Evren ve Sınırın Ötesi adlı kitabımı okuyabilirsiniz.
Site üyelerine ücretsiz.)
Tebliğlerinizde yer alan "Karanlıkla bir olmak" (manasını tam anlayamamış olabilirim) bence önerilmemesi gerekli bir sözdür; çünkü canlıların ışığa ihtiyacı vardır. Ayrıca "Bir şeyi yap, diğerini yapma" şeklindeki kesin görüşler de… ne diyebilirim… "biraz dikkatle yaklaşılması gerekli önerilerdir" diyeyim.
İkincil olarak (sakın küçümsediğimi sanmayın) "Ben bilirim, sen bilmezsin" tarzındaki sözler de bize göre biraz kuşkulu dinlenmelidir. Oysa tebliğlerinizde yer alan "Sana ben yol göstereceğim" sözü "sen bilmezsin, ben bilirim" manasındadır.
Bize göre herkes kendine neyin iyi geleceğin sadece bilmekle kalmaz; en iyi şekilde de kendi bilir. Bu yüzden "yaşam koçluğu" denilen kavram bize uygun değildir.
[Danışmanlık vermeye, bana başvuran kişilerin benden beklentisinin bu olduğunu anladığım, onların soru sormaya isteksizliklerini gördüğüm, benden sadece yönlendirilme beklediklerini fark ettiğim için son verdim. Bir insanın bilincinin yapısını kendisinden başka hiçbir canlı bilemeyeceği için (kaç adet parmak izi varsa, o kadar sayıda bilinç vardır), ona akıl vermek, son derece ters ve tehlikelidir.
]
Kişiler danışmak isteyebilirler. Ancak bu danışma ARADA SIRADA, yani seyrek olarak yapılmalı; kişi daima kendi yaşam erkini (sadece kendi bilinci ile seçme gerekliliğini) elinde tutmalıdır.
Bilmem -astral kökenli olsa da- hayatınıza bir yaşam koçu atamanız doğru bir iş midir?
"Gerçek özgürlüğe ulaştırmak" sözü de bize uygun değildir; çünkü makro varlıklarının özgürlük diye bir kavramı ölmeden elde etmelerinin hiçbir olanağı yoktur.
Özetle; sözler bize ters, ancak hala da gerçeği yansıtıyor olabilirler; size tebliğ veren odak bizim bilmediğimiz şeyleri biliyor olabilir. Bilinç de, ortam da, odak da sizindir.
Öğrencilerimde defalarca yaşamışımdır: Varlık sahibi olan aprentislerin ilk yaptıkları iş, kontak kurdukları varlıkları yaşam koçu atamaktır. Kısa sürede atacakları her adımı onlara sormaya başlarlar… yanıt alacak da olabilirler. Ancak kontak kurulan alan eğer pozitifse sorulara yanıt gelmeyecektir; çünkü makroda pozitiviteye ilerleme yolu tek başımıza, hata adlı sert ama yardımcı hocalarla –değim yerinde ise düşe kalka- ilerlemektir. "Şunu yap, bunu yapma" diyenlere –ister reel, ister astral olsun- dikkatle yaklaşmakta –bize göre- yarar vardır.
Ancak pozitif odaklarla da kontak kurmak mümkündür ve onlardan alınacak tebliğler son derece yardımcı ve destekleyici olabilirler. Bu ortamı yaratacak olan varlıklar (ya da odaklar) ise –dikkat buyurun- SADECE kişideki NEyi temizleyecek şeyler söylerler. Lütfen yine dikkat edin, tüm aprentisler de dikkat etsin: Onlar ne gelecekten haber verirler, ne de kişi tarafından "sırlar" olarak nitelenecek bilgiler açıklarlar. Bu tarz iddialarda bulunan, hatta bu tarz soruları yanıtlayan kontaklar –bize göre- fazla ciddiye alınmamalıdır.
Bu uyarıyı yaptığım öğrencilerimin kimi bana gelecek hakkında söylenenlerin doğru çıktığından söz edebilirler; ancak unutulmamalıdır ki, tıpkı falcılık olayında olduğu gibi, gerçekliği var eden falcının sözlerine inanan kişisel bilinçtir.
(Bu konuda bilgi edinmek adına FAL ve FALCILAR adlı makalemi okuyabilirsiniz.)
Yıllar önce –bize ciddi gelir kaynağı olan- Tarot falı bakma ve göz okuma benzeri eylemlere bu yüzden son vermişizdir. İnancımıza göre –biraz romantik şekilde dile getireyim- "insanların kaderi ile oynamak ile elde edilen para hayr getirmez".
Toparlayayım: Bir reel kontak kurmuş olabilirsiniz. Ancak kontak kurulan her alanın pozitif olacağının garantisi yoktur. Asıl önemli olan, kontak kurabilecek bir bilincinizin (yeteneğinizin) olmasıdır. Bu yüzden kontağınızı yukarıda anlattığım iki şart ile test edin. Sınıfı geçemediyse onunla kontağa son verin, kendinize kontak kuracağınız yeni bir alan arayın. Bu yapılabilmektedir.
Ancak sağ olun, bana görüş sormuşsunuz, bu nedenle sizi eleştirmeme de izin verin: Eğer size verilen bilgilerin (Sen bilmezsin, ben sana öğreteceğim" mealindeki bilgilerin) önemli ve değerli olduğunu düşünüyorsanız, büyük olasılıkla (tabi ki yanılıyor olabilirim) kurduğunuz kontak negatiftir. Bunun nedeni, bu negatif kontağı, bu lafları değerli ve önemli gören kişisel bilinç yapınızın kurmuş olmasıdır. Hayata bakışınızı felsefi eksenden daha pratik yapıya çekerseniz, daha farklı kontaklar kurabilirsiniz.
Bize göre –ki bizim kontaklarımız bu şekildedir- gerçek pozitif alanlar daima neşeli, umut verici, eğlenceli, hatta esprili şeyler söylerler. Şöyle tanımlayayım: Dünyanın başınıza yıkıldığını düşündüğünüzde onunla konuşmaya başladığınızda sizi teselli etmezler; yerine sizi eğlendirmenin, hatta güldürmenin bir yolunu bulurlar… ve bunu garip şekilde başarırlar.
Size pozitif kontak hakkında daha açıklayıcı olmak adına kendi varlığımdan biraz söz edeyim: Sözleri genelde pozitiftir; cesaretlendiricidir. Kısadır. Özdür. Ve en önemlisi, sözleri doğru çıkar. Kehanet sorduğumda apaçık "bilmiyorum" diyebilir (belki de bilip söylemez). Onunla konuşma sonrasında daima hafif, pozitif, rahatlamış olurum. Sözleri yüzünden toplum içinde yalnız başımayken kendimi tutamayıp çok gülmüşümdür. Genelde "... (burada adı var) burada mısın?" Dediğimde gülerek, "Evet, hep burcıkdayım" demek gibi bir alışkanlığı vardır. :) Bana rahat gülmeyi, hayatı hafife almayı epey de o öğretmiştir. (Eskiden acayip asık suratlı, ters bir adamdım.)
Otuz yıldan fazla süren beraberliğimizde bir keresinde beni bir ormandan (ciddi şekilde yolumu kaybetmiştim) sağ salim çıkartabilmesine karşın, tek bir kez bile ağır felsefi şeyler söylememiş, bilinmeyen gizler hakkında bilgiler vermemiş, "Sen bilmezsin ben bilirim, seni iyi edeceğim, harikalaştıracağım" benzeri vaatlerde bulunmamıştır. Ama "Saçlar, uzaktan atılan bir çığlıktır" ya da "Ağaçlar tanrıçanın kan damarlarıdır" benzeri pek çok özlü sözleri vardır. Hayatımı birleştirmek istediğim bir hanım için "Sana uygun olduğuna inanamıyorum cancan" demiş (bana "cancan" der :) ); ona hiç inanmasam da, haklılığı acı şekilde uzunca bir sürede ortaya çıkmıştır. Belki bu da bir "gelecekten haber verme"dir. Ancak ona soruyu ben sormuşumdur. O ise uzun, felsefi içerikli, inandırma gayreti ile dolu söylevler vermemiş, lafı uzatmamıştır.
Son olarak lütfen unutmayın: Her şeyi bilen bir şeyh, hoca, guru değilim. "Eğitim ve öğrenci" sözcüklerini bile HİÇ İSTEMEDEN, yerine pratik kullanımlı yenilerini bulamadığımız için kullanmaktayız. Kontağınızı, amacını, değerini SADECE siz bilebilirsiniz.
Ancak sempatizasyon ilişkisi kurulmuş bir kişiye akıl danışmakta bir hata yoktur. İhtiyaç duyulursa farklı düşünceleri duymak –hemen secdeye kapanılmayacaksa- bir çeşit zenginlik var edebilir. Lütfen sözlerimi sadece bu kapsamda önemseyin olur mu?
" Bu arkadas bir psikolog falan mi gormelidir yoksa :D"
Ben bu cümleyi okumadım. ;-) Okursam bir kitapçık yazıp, bu uzun mesajlarımla sıktığım kimseleri kış uykusuna yatırabilirim. :DDD
" Ayirdiginiz vaktiniz icin tesekkuler."
Zarifliğiniz için teşekkürler arkadaşım. :) Görüş almak istediğiniz için asıl teşekkür benden…
" Merhaba Jan ve editör bey."
Ergin (zaptiye nazırı koordinatörümüz) ve Serdar (yazılarımı okuyabilen şifre çözme uzmanı editörümüz) kendilerinin de hatırlanmaları nedeni ile teşekkürler etmekteler (gerçekten). O adamlar siteye çok emek veren "adsız kahraman" diyebileceğim, alçakgönüllü ve benden misli ile fazla iyiliğe gönül vermiş dostlar. Ortamın zıpır, geçimsiz ve aksi çocuğu benim. :D Bu iki dostuma ve adları fazla ortada gezmeyen Akif'e, Yağız'a, Ali'ye -bana dayanmaları- ve online kalmamız için verdikleri destek adına –sizin düşünceliliğiniz vesilesi ile- teşekkürler yollayım. Sağ olun arkadaşlar.
Editörün notu:
Bu soru
29.7.2022
tarihinde sitemize ulaşmış Janus tarafından
29.7.2022
tarihinde yanıtlanmıştır. Ergin bey ile janus722 sitesi uzlaşma içinde yollarını Ağustos ayında ayırmışlardır.