YANIT
İki açıklama ile başlayayım:
-
Yahudi dininin kutsal kitabının adı "Eski Ahit"tir (bu adı Hıristiyanlar vermiştir). Tanah; Tevrat (Eski Ahit’in ilk beş kitabı) ve Zebur'u (Mezmurlar) kapsayan bölümdür. Biz, Eski Ahit yerine -bu konulara çok aşina olmayan okurlarda kafa karışıklığı yaratmamak adına- genelde bilindiği şekli ile "Tevrat" sözcüğünü kullanıyoruz. Zaten Kuran'da da böyle geçmekte.
-
Eloah ise Tevrat’ta ilk başta Yahveh’in adıdır. Yahveh'in İbranice özgün Tevrat’ta üç adı vardır: Elohim, Yahveh, Yahveh Elohim.
Elohim; Eski Ahit'in İngilizce çevirisinde1 “God”, Türkçe çevirisinde “Tanrı” yada “Allah” olarak çevrilir. (Oysa Allah, has isimdir.)
Yahveh; Eski Ahit'in İngilizce çevirisinde “Lord”, Türkçe çevirisinde “Rab” olarak çevrilir.
Yahveh Elohim; Eski Ahit'in İngilizce çevirisinde “Lord God”, Türkçe çevirisinde “Rab Tanrı” yada “Rab Allah” olarak çevrilir.
Okurlar adına yaptığım bu açıklamalardan sonra artık yanıtıma geçeyim.
Sözlerinizde haklısınız… Haklı olduğunuz için sizin gibi araştırmayı, incelemeyi seven, inancını nedensellikten yoksun yönlendirmeler değil, bulguları sonucunda var etmeye eğilimli kişiler Müslümanlıktan uzak kalmakta; daha kötüsü, ona düşman bile olabilmektedirler.
Haddimi aşıyorsam mümin kardeşlerim beni affetsin, sözlerimi “mutlak doğrulardır” başlığında vermiyorum. Söyleyeceklerim sadece -araştırmalara dayanan- kişisel kanım, inancımdır. Bu yüzden sözlerime büyük önem atfetmek gereksizdir.
Doğrudur; Kuran’da -üslup ve bazı noktalarda- Yahudilikle (Yahveh ile) gerçekten benzeşme vardır. Ancak bazı konularda Tevrat bilgileri ile KESİN farklılıklar mevcuttur. Bu konular ise bir ekolün yapısını/temelini belirleyen çok önemli noktalardır. Söz ettiğim konuların önemini görebilmek için korkarım ki ciddi ölçüde ezoterik bilgiye gerek vardır. Olağan kişilerin bu önemi fark etmeleri mümkün değildir.
Farklılıklardan dördünü örnekleyeyim:
1- Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta “günah dolu dünyasal duygular” olarak sunulan nice konu Müslümanlıkta onurlandırılır.
Katolik papazlara ömür boyu yasaklanan ve cennette yaşandığı anda cezalandırılan cinsellik, Müslümanlık cennetini anlatmak adına kullanılır. Yahudi cennetinde cinsel organlar açılınca örtülür ve insan kovulur; Müslümanlık cennetinde hurilerin güzellikleri ve göğüs yapıları vurgulanır. Cennet anlatımlarının içi boş benzetmeler olduğu görüşü ayete hakarettir. Cennet olarak nitelenen ortamda penis/vajina coitus’u olmayabilir; ancak oradaki benzersiz ortamın cinsellik anlatımı ile ifade edilmesi çok önemlidir. Bu önemli kavrayabilmek adına cinselliğin ne olduğunu kavramış olmak gerekir; ki, bu durum -ataerkil aldatmacalar yüzünden- pek çoğumuz için olanaksızdır. Diğer yandan fark edilmedir ki, bir çok hadis -Yahudilikte günah sayılan- cinsellik konusunda daha kaliteli yaşam adına yönlendirici, bilgilendiricidir.
İncil, Luka 20:35’de cennete alınanların “ne evleneceği, ne de evlendirileceği” yazılıdır. Kuran, Vakıa 36-37de ise cennette (güzel içkiler içileceği, gölgeliklerde oturulacağı ve güzel yemekler yeneceğinden öte) asıl eşlerle (hurilerle) birleşileceği, yazılıdır.
Müslüman cenneti, konuya -yine- araştırmacı gözü bakmayanlar ve farklı bilgilere sahip olmayanlar tarafından ya eleştirilir, ya da yanlış yorumlanır. Verilmek istenen mesaj, cennette (Allah ile senkronize olunduğunda) kişinin en mutlu anında beyninde oluşan elektriğin bulunduğudur. Cinsel arzuları güçlü, sıcak ülke insanları için bu durum gölgelik, güzel eş (eşlerin hep kadın olduğu bir diğer yanlış anlaşılmadır, ama konu dışı olduğu için bu alana girmeyeceğim), güzel yemek benzeri betimlemelerle anlatılır.
[Huri, gılman ile eşleşme, asıl eşlerin onlar olduğu, dünyasal eşlerin ikincilliği vurgusunun anlaşılamayan anlamı, cennette her bir kişinin makroda bedenlenirken AYRILDIĞI DİĞER YARISI ile yeniden birleşeceği mesajıdır. İşte bu birleşme, cennet betimlemeleri ile anlatılmaya uğraşılan eylemler sonucu yaşanan keyif, heyecan, coşku ve ve mutluluğu yaratacaktır.]
Yunan mitolojisi, iki ayrı cennet (ölüm ötesine geçenlerin içinde bulunduğu mekan) olduğunu neredeyse apaçık belirtir! Bunlardan ilki, Ana Tanrıça’nın oğlu (uzun saçları ve saçlarını kesmemesi ile tanınan) Akhilleus’un ölüm ötesinde götürüldüğü Beyaz Ada’dır. Mitograflar söz konusu adada
“bitmeyen bir şölen” olarak ifade edilen bir ortamdan söz ederler. Burası, Ana Tanrıça ve Baba Tanrı’nın cennetidir.
Bir de Zeus’un cenneti vardır; oranın adı Elysion (ya da Elysian Fields)’dur. Sadece savaşta ölen askerler buraya girebilirler. “Yıldırım çarpması” anlamına gelen sözcükler (enelysion, enelysios) ile Elysian sözcüğünün fonetik benzerliği anlamlıdır. Neredeyse her mitolojinin (bölünen evren bir çok mitolojinin yaratılış mitinin temelidir) öncel yöneticilere savaş açıp onları yenen, evreni bölerek yönetmeye başlayan baş tanrıları hava tanrılarıdır; silahları yıldırımdır.
Yahveh’in de öyle!
Yahveh’in silah olarak kullandığı yıldırımlar Tevrat’ta baraq sözcüğü ile ifade edilir.
II Samuel 22
14 RAB göklerden gürledi, Duyurdu sesini Yüceler Yücesi.
15 Savurup oklarını düşmanlarını dağıttı, Şimşek çaktırarak onları şaşkına
çevirdi.
Örnekler çok sayıdadır.
2- Diğer çarpıcı fark ise evrenin yaratılışı konusundadır.
Yahveh evreni, Tevrat/Yaratılış bölümünde yer ve göğü “ayırarak” yarattığını detaylı olarak anlatır. Yani evren, bir bütünün "yer ve gök" olarak ikiye ayrılması ile onun tarafından var edilmiştir.
Oysa Allah Fussilet 11’de yer ve göğe “bir araya gelin” diye emreder.
3- Müslümanlıktaki kurban kuralı yüzünden bu din birçok eleştiri alır. (Bir canlının yaşam hakkını elinden alarak PE celp edileceği inancı bize de terstir.) Ancak unutulmaması gereken kurbanın pagan bir gelenek olması ve hz. Muhammet doğmadan önce pagan tanrılara binlik hayvan kurbanı yapılmasının yaygınlığıdır.
Yahdilikte de kurban şarttır… ama bir diğer şart, kurban etlerinin yakılmasıdır. Etlerin yenmesi yasaktır! Etler yanınca çıkan dumandan Yahveh’in büyük mutluluk duyduğu Tevrat’ta sayfalar boyunca anlatılır.
Müslümanlık ise kurban etlerini yakma ve binlik kurban geleneğini KALDIRIP, etlerin yoksullara dağıtımı ilkesini getiren dindir.
[Bu yüzden arzuların realize olması için kurban kesmek, hele ki kanını alına sürmek,
bütünü ile sadece pagan değil, Yahveh görüşleri çıkışlı bir davranış olabilir.]
4- Yahudilik Ve Hıristiyanlığın korkunç şeytanı yılandır. İnsanı aldatarak cennetten attıran odur. Yılan şeytan’dır. Oysa yılan, binyıllar boyunca insan dostu bir şifa ilahının sembolüdür; çünkü yılan, öncel bir ejder neslin kalıntısıdır. Bu nesli yok eden Yahveh'tir. Midraşlarda "yılanın bacak ve kanatlarının bulunduğu, bunların Yahveh tarafından kesildiği" anlatılır.
Kuran’da ise cennette insanı aldatan yılan değil şeytan’dır. Yılan hiç bir yerde kötülenmez, yer almaz; sadece Musa’nın asasını anlatırken geçer.
Benzer zıtlıklar boldur; ezoterik bilgilere sahip olanların bunları görmek adına inanca biraz dikkatlice ve ataerkil kalıplardan arınarak (bunlar çok güçlüdür) uzak bakmaları gerekir.
Peki neden Kuran’da -dediğiniz gibi- yer yer Yahveh jargonu ve görüş çelişkileri vardır? Çelişkinin olmadığını söylemek anlamsızdır. Büyük çelişkilerin olduğu -her zaman söylerim- IŞİD gibi bir örgütün, yaptıklarına Kuran ayetleri ile gerekçe gösterebilmesidir. Aynı kitaptan -uzmanı değilim, pek de tanımam ama bildiğim kadarı ile- Tasavvuf gibi bir öğreti çıkmıştır.
Çelişki olduğu açıktır.
Oysa Allah Fatır 43, Feth 23, Enam 115, Ahzab 62’de sözlerinde asla değişiklik olamayacağını ve çelişki bulunamayacağını ifade etmektedir! (Bu konuda bilgi edinmek adına Nesh Etme ve Mensuh Ayetler adlı yazımı okuyabilirsiniz.)
Bu durum ise sadece Kuran’ın toplanması ile açıklanabilir. Kuran’ın toplanması, her konuda görüş bildiren, hadisleri, ayetler kadar fazla ve yönlendirici olan Hz Muhammet tarafından İSTENMEMEMİŞtir. Kuran peygamberin ölümünden çok sonra, sahabenin karşı çıkmasına rağmen, bazı halifelerce onun-bunun elinde olan ayetler bir araya getirilerek toplanmış, sonra bu beğenilmemiş, yakılmış, sonra bir daha toplanmış bir yapıdadır. Ortamda ise Müslümanlığa karşı olan çok fazla sayıda Yahudi vardır. Hz. Muhammet’in onları kazanma (örneğin Yahudi eş alma) çabası her zaman beklenen dostluğu tesis edememiştir.
Ayrıca toplama sırasında gerçekdışı ayetlerin getirilebileceğinden her zaman kuşkulanıldığı için getirilen ayetlerin doğrulanması istenmiştir. Ancak doğrulama, sadece iki tanık getirmek ile sınırlıdır. Yani ayeti getirenin kimliği (makbul bir kişi olarak tanınıp tanınmadığı) değil, tanık getirmesine önem verilmiştir. (Bu konuda bilgi edinmek adına 1. Kuran'ın Toplanması adlı yazımı okuyabilirsiniz.)
Makrokozmosta kötülük her şeye sızabilir. Teknoloji konusunda insanlık geçmişinin en yüce nüanslarının yaşandığı milenyum çağında BİLE, girilemeyen kasa, hacklenemeyen site, elde edilemeyen devlet sırrı yoktur. Sızmaların asla olmayacağı gibi radikal bir düşünceye bağlanmak, sizin gibi nice kişiyi bu güzel dinden uzak tutmaktadır. Eğer her şeye sızma olmasa, Allah’ın Kuran’da sayfalar boyunca kötülüğe karşı uyarılarının anlamı yok demektir. Şeytan’a aldanma şeklinde yapılan uyarılar, kimileyin kötülüğün iyiliğe üstün gelebileceğini anlatmaya çalışmaktadır.
Ancak şurası çok önemlidir:
Eğer gerçekten sızma varsa, bu durumda bile bu konun üzerinde DURULMAMASI çok önemlidir! İnanç, kişilerin koltuk değneğidir. İyi bir iş yapıyorum diye, çocuksu bir delişmenlikle dengeleri bozma girişimi o koltuk değneğinin alınması anlamına gelebilir. Sistemleri bozmak daima acı yaratır. Devrim, anaerkide onaylanmayan bir eylemdir. Değişim, gönüller tarafından, zaman içinde olursa olur.
Yapılması gereken, sistemi olduğu gibi bırakmak; sadece inançsız kişilere bu bilgileri aktararak, onların inanç/iman benzeri rahatlatıcı ortama yakınlaşmalarını sağlamaya çalışmaktır. İman, ödül devrelerini tetikleyen bir şeydir. :) (Bu konuda bilgi edinmek adına Serotonin, İnanç Ve Mutluluk adlı yazımı okuyabilirsiniz.)
Son olarak soyları (insanları) hayırlı ve hayırsız diye ayırmak, NEyi güçlendirici bir metottur. Yahudilerin uğursuz kişiler olduğu düşüncesi büyük bir yanlıştır! Onlar, beni okuyan Yahudi kardeşim varsa hoşgörü rica edeyim, Yahveh'e binyıllarca karşı direnmiş kimselerdir. Ticari dehaları bu düşüncenin kanıtıdır. Ticaret, hatta ticari kıvraklık, Müslümanlıkta sünnet olsa da, Yahveh tarafından hiç de onaylanmaz. Hz. İsa'nın pazar yerlerini dağıtması da anımsanmalıdır.
İnsanların hepsi tanrının (ya da derinlerdeki pozitif bir kuantum alanının) parçalarıdırlar. İnsanın hayırsızı yoktur; üşütüp hastalanmışı vardır ve hastalık, evrendeki değişim kuralı gereği bir gün sona erecektir.
Daha zor bir soru soralım: Bir Yahveh var mıdır? Bence (bu konuda arkadaşlarımla farklı fikirleri savunduğunu ekleyeyim) varlığı çok kuşkuludur. Yahveh; insan bilinci, daha doğrusu, insan bilincine sızmış farklı bir frekans ile yaratılmış olabilir. Unutmamalıdır ki Tevrat da, İncil de, Kuran gibi ilahi esin ile (vahiy ile, yani bir kişinin beyinin bir alana yakınlığı ile kurulan senkronizasyon ile) yazılmamıştır.
Bence bu iyilik/kötülük dilemma’sı ana alandan -nedenlerini bilmediğim bir etken yüzünden- oluşan virtual photonlardır sadece. (Antik Mısır yaratılış mitinde kabarcıklardan söz edilir. Max Tegmark evren adına "We are children of bubbles" der.) Yani öncel evren tüm güzelliği ile aynen, her an sürmektedir. Makrokozmos ise o minik fotonlarla (kabarcıklarla) Şeytan’ın değil, bizlerin yarattığı bir yerdir. :) Gözlerimizi açtığımızda, şölenin tam ortasında uyuyakaldığımız ve bir kabus gördüğümüzü anlayacak olabiliriz. Zaten rüyaların asıl, yaşamın ise rüya olduğu hakkında bilim çevrelerinde bazı yürekli bilim insanları tarafından bazı teoriler ortaya atılmaktadır artık.
Bir yürekten gelen gülümseme, rahatlamaya atlayış ve inanç bizi dalmış olduğumuz uykudan kolayca uyandıracak şeylerdir. Ve gülümsemek de, rahatlamak da, inanmayı denemek de pek zor şeyler değillerdir. Zaten çaba olunca, yardım katlanarak gelecektir.
Merakınızı bana açtığınız, kaygınızı paylaştığınız için gerçekten (nezaketen, gönül almak adına değil) teşekkür ediyorum. Siz inanç adlı sıcak ve rahatlatıcı ortama ilk adımı bu sorunuzla çoktan attınız bence. Ama kendi hakkınızda en iyi ve doğrusunu sadece siz bilisiniz. Bundan kuşku duymayın… Bunu hiç unutmayın.
Diğerlerini dinleyin, ama sonunda inandığınızı yapın; size iyi gelen yoldan ilerlemekten vaz geçmeyin. Bir gün karşılaşıp el sıkışacağımıza (hatta kol-kola girip ilerlemeye başlayacağımıza) emin olun.
Karşılaşmamızın yegane "yolu" bu...
DİP NOTLAR
[1]
Özel isimleri çevirmek, enteresan bir yaklaşımdır.