YANIT
“Erkekler daha kolay atlatiyor.”
Hayır, erkekler daha kolay atlatmazlar. Erkekler sadece duygularını daha fazla gizlerler.
“Bunu nasıl aşabilirim”
Bu kötü durumu aşmaya hazır olacak kadar acı çektiğinizde gerçekten aşmayı isteyecek, gerekenleri yapacak ve aşacaksınız.
“Sizce ne yapmalıyım?”
Aslında yapılacak şey ortadadır. Yapılması gerekenin bu kişiye yüz vermemek olduğunu ister eğitimsiz birine, ister bir akademisyene sorun; yanıtlar aynı olacaktır.
Bu olağan tavrı sergileyememe nedeniniz ise ataerkil kültür tarafından hatalı doğrulara yönlendirilmeniz; ya da bazı gerçekler öğretilmeyerek yetiştirilmenizdir.
Konuyu açalım:
1- Yönlendirildiğiniz hatalı doğrular "yalnızlık" adlı gerçek dışı kavram;
2- Öğretilmeyen kavram ise "ben ve kendim" bilincidir.
Bu iki şıktan birinin varlığı, diğerinin yokluğu hatalı ilişkiler kurmanıza neden olur.
1- Yalnızlık
Yalnızlık diye bir şey yoktur. Yalnızlık, madde evreninde yaşarken asla değiştiremeyeceğiniz doğal, olağan ve trajedi olmayan bir durum, bir konumdur. Bunun kanıtı yalnız doğup, yalnız ölmektir. Oysa ataerkil kültür yalnızlığı bir hata, bir kayıp, bir eksiklik, bir noksan yani çok acı verici bir durum olarak empoze eder... ve insanlar yalnız olamazlar.
Yalnızlık bilincinin gelişmesi kişiyi yapyalnız kılmaz; bilakis çevresindeki insanlarla sağlıklı, reel, gerçek, dengeli, ilişkiler kurmasını sağlar. Yönlendirici duygu korku olmayınca tüm ilişkiler "olması gerektiği gibi" kurulur, herkese "ederi kadar değer" verilir.
2- "Ben ve kendim" bilinci
Bu bilinç ise insanın en yakınının kendi olduğu ve ilk başta kendini -aşırı hayranlığa kapılmadan- sevip, saygı duyması gerektiğidir. Unutulmamalıdır ki herkesi en çok kendi sever, korur, anlar ve herkese en fazla kendi yardım eder.
"Yalnızlık" adı verilen doğal konumu doğru yorumlamış ve "ben ve kendim" bilincini geliştirebilmiş bir insan için ilişkiler hayat tarafından gönderilen bir hediye sepetindeki şampanyadır. Zevkle, tadına vararak içilir, bitince bardaklar yıkanır, yerine konur, istenirse şişe hatıra olarak, şamdan şeklinde kullanılır.
Partnerinden -ondan kötü muamele gördüğü halde- ayrılamayan, ayrılsada unutamayan, bu halini "aşırı aşık olmak"(!) şeklinde açıklayan kişiler ise büyük bir hatanın içindedirler... çünkü gerçek aşk kırılır. Küser. Vazgeçer. Uzaklaşır.
Paganistseniz “doğa ana”, mütedeyyin biri iseniz Allah, atesitseniz öz-yapısal bir özellik/güç, aşkı ve aşığı korumak adına yaratmıştır bu “kırılınca uzaklaşma” tepkisini. Aşk, acı değil; mutluluk ortamıdır. Aşk ilişkisinde acı varsa KESİNLİKLE yapılan bir hata var demektir. Aşk, kişinin hatalı davranışlarının olup olmadığı hakkında bir ölçüm birimi olarak görülebilir.
Sözün özü; kötü davranış sonrası partnerinden uzaklaşamayan kişilerin hislerinin aşk olduğu kuşkuludur; çünkü "yalnzılık" kavramı empoze edilmiş, "ben ve kendim" bilinci verilmemiş insanların hissettiği bağımlılık duygusu sıklıkla aşk ile karıştırılır.