722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

ÖZEL İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA | TÜM ÖZEL İLİŞKİLER SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

24 Ağustos 2020
D vitamini, serotonin, günes ve yildizi düsmek (Ben merkezli eşler)

Selam Janus! Iyi bayramlar!
Nasilsìniz insallah iyisinizdir cevrendeki insan ve hayvanciklar da iyidir.
Ben daha once de bana yardimci olan bir cevap aldim sizden yine benzer bi konuda.

Sizce yildizi düsük nedir?
Arada yildizimin düsmesi arada yukselmesi mümkün mü? Ben normalde kendine guvenen mutlu girgir samata biriyimdir ancak bazen, düzensiz cyclelar halinde gelen bir ozguven ve algi problemi yasiyorum. Enerjim pozitivitem, istegim olmuyor birsey yapmak icin. Resmi kurumlari utanip arayamiyorum. Yabanci ulkede olmanin de getirdigi dil engeli var tabi... Islerimi erteleyip oylece oturuyorum. Korkuyorum kabuslar da goruyorm seyrek de olsa. Tr de bu olmuyor.Insanlari sozlerimle etkilemek isterken onlar beni etkiliyor hem de negatif. Zaten mutsuz sarki normalde de Allah muhafaza hic dinleyemem. Buara gene her seyi olumsuz yandan goruyorum. Alinganlasiyorum. Tahammulsuz gucsüz hirssiz korkak. Sanki sadece ben degil insanlar da bi uyuz uyuz bana bu moddayken. Esim de beni kendince hakli nedenlerle aktif olmaya cesur olmaya ikna etmek icin "mobbing" yapiyor tatli tatli. Ben bir insanin sorumlulugunu alamam maddi manevi dedi. Boyle bir hayat hayal etmedim hic dedi. Almanya'da erkeklerin modu bu hep.benimki gene cok iyi herseyini paylasir harclik verir vs. Suan calismadigim icin ona yük gibi oluyorum galiba. Biraz soz verip yaparim tabi diyip(high moddayken) pasif kaldim is aramada ve profesyonel hayat adimlarimda. Ama benim icimden gelen dogal olan cok aktiflik degil.. Uyum saglamak icin yapmaya calistim ama aktif ve atilgan cadi cadi hirsli tiplerden olamiyorum bi turlu. Aktif ve cok is yapan her konuda iyi her yere yetisen deli gibi kadinlara sasiriyorum. Tembelim galiba. Aslinda baska konularda cok iyiyim ama. Benden beklenen saldirgan gibi oraya buraya cv yollamam orayi burayi aramam is basvurmam ya da kendi isimi kurmam. Beni cok ama cok strese sokuyor. Boyle planlarim yok benim. Ne yapmaliyim ne olur bir akil verin. Kimseye anlatamiyorum. Bu alman gelenekleri cok farkli insanlar calisma manyagi kadin erkek. Disiplinli kuralli. Bazi konularda ok ama bunlar cok ters bana.hem ben is hayatinda aktif filan olmak istemiyorum ki. kariyer vs gibi hedeflerim hic olmadi. Annem de babam da cok hayalkirikligi modunda oldular neden hirslarim heveslerim yokmus. Is hayati da falan fisman. Yok iste. icimden gelmiyor. Hicbi zaman da gelmedi. Araba kullanmak da gelmiyor ögrenmek de mesela. Ben ne yapayim simdi ya?

Bu psikolojik hâl, mega doz b ve d vitamini alinca azaliyor. Bir de et yiyince malesef, ne kadar esim vejeteryan olsa da ondan gizli yiyorum. Yasak koymuyor ama evde yapilinca hayvanin nasil oldugu ile ilgili yorumlar yapip beni mutsuz ediyor. Ben de yemeye uzuluyorum ama demir eklikligim var ve en iyi emilebilen demir ette var.

Bir de bi tecrubemi aktarmak istiyorum yorumunuz nedir? d vitamini(yuksek doz) aldigimda hersey cok iyi 10 gunlugune filan. Aynen prozac gibi cesaretlendiriyor beni. Biliyorum ki d vitamini serotonin yapiminda etkin. D vitamini gunesteki uvb ile yapilabiliyor ya da tablet olarak hazir yapilmisi var. Aslinda bir hormon ve steroid yapida. Vitamin degil. Adi oyle. Soru su; isik ve günes iyi bi amaçla bu evrende degilse nasil olur da iyi ve pozitif hissettirebilir?

2. mevzu ise b3 vitamini (niasin/nikotinomid benzeri) bu niasin serotoninin yapilmasi icin lazim birsey. Niasin yoksa serotonin uretilemiyor. Bu haptan aldigim gun muhakkak yanaklarim kizarir boynuma kadar ama olay o degil. Ilginc olan gozlerimde binlerce minik yildiz ucusturuyor ve ben bu yildizlari sadece bulutlu dahi olsa gokyuzune baktigimda gorebiliyorum. Gorduklerim bir cesit takyon mu? Minnacik ve birbirine dogru donerek kaybolan isik partikulleri gibi. Sizce bu nedir?

3. Ot, space cake ve mantar gibi 3 kez deneyimim oldu hepsinde de cok olumsuz paranoid ve rahatsizdim. Ozel bir nedeni var midir? Hic eglenceli degildi. Insanlar bunlari neden kullaniyor? Onlar eglenceli bulurken bana neden negatif geldi?

Cok tesekkur ederim.

YANIT

Yıldızlar ve yükseklikleri konusunu “Yıldızınızın düşük olmadığına inanırsanız, yükselir” şeklinde bir yorum yaparak kapatalım ve asıl üzerinde durmamız gerektiğine inandığım konulara geçelim.

Bu, belki de düş kırıcı sözlerden sonra hoşunuza gidecek bir lakırdı edeyim: Kendinizi anlatırken beni tanımlamışsınız. :) Köklü bir ailenin mirasçısı iken birden önümdeki pırıltılı kaderin bana uygun olmadığını anlamış ve evden kaçmış, yıllarca serserice yaşamış biriyim. (Bu süreç yanıtlarımda söz ettiğim satanizmin geri yansıması olan felaket yılları değildir. İstekle yaşanmıştır.) Günümüzde çok popüler olan bir iş alanında (o zamanlar daha da aranan bir iş koluydu) eğitim aldığım halde TEK BİR GÜN bu mesleği yapmadım. Staj için Koç Burroughs’a girdiğimde anladım: Buradan kaçmam gerekti.

Eğitimi almak zorunda kaldım, ama biraz palazlanınca fıyıverdim. Geride bıraktığım ise dev aile mirası idi. Kendin olmanın bedeli genelde ağırdır. Bu gün hala mütevazi yaşamımda, ücretsiz yaptığım işler, ücretlilerden iki misli fazla; hala da farklı ve çok popüler bir diğer bilgimi sergileyerek para kazanmayı seçmiyorum. Çok zor durumda kalırsam tabidir ki kararım değişir. Ama bu değişime kolay evet demeyeceğimi de biliyorum.

Ama şurası önemli: Seçtiğim (az para kazandığım) yolda çok, ama çok yoruluyorum. Korkumun elimden geldiğince, sizler gibi düşe-kalka üzerine gidiyorum… yani canımın istediğini yapmayı seçsem de, zorlukları (canımın yapmayı istemediği şeyleri) ASLA sıfırlayamayacağımın bilincindeyim. O çeşit bir çıkış (canının istemediklerini yapmadan, canının istediklerini yapmak) hiç kimse için yok. İlerlemezseniz, sizi ilerlemekten korkutan acıların mislini çekersiniz. Zorluklarla yüzleşmek sıfırlanamaz; ama zorluklarla yüzleşilecek yol seçilebilir.

Size gelelim:

Sizi tanımadığım için tembel misiniz bilemem. Ama ben pek az kimsenin tembel olduğuna inanırım. İnsanlar keyifçi canlılardır. Canımızın çok istediği bir şeyi (aslında kovalanan keyiftir) elde etmek için hepimizin gizli bir gücü vardır. Bu güçten haberdar olmama nedenimiz, çok istediğimiz o şeyi elde etme imkanımızın olmadığına inanmamızdır.

Psikolog (ya da bu konularda uzman) olmadığım için hata yapma ayrıcalığım da var; bu yüzden biraz sınırları zorlayayım: Sorunların önemli bir kaynağının da evliliğiniz olduğunu düşünmeden edemiyorum. Detayları bilemem; belki sizi bunaltan yabancı bir kültürde yaşamaktır. Belki eşinizin beklediğiniz gibi davranmamasıdır. Belki size ideal olarak bazı modelleri dayatmalarından bunalmışsınızdır. Ve tepki olarak “tembelim” argümanını geliştirmişsinizdir. Ama belki de aslında yapmanız gereken size dayatılan modellerdeki gibi davranmaktır. Yani sizin özünüz odur; ama bazı nedenler yüzünden celp olan NE bunu fark etmenize ve siz/kendiniz olmanıza izin vermiyordur.

Yukarıda söylediğim gibi, bu konuda kararı ben veremem. Yine de soruların tümünün evliliğiniz çerçevesinde yer alması dikkate değer bir noktadır.

İsterseniz gelin, sizinle bir bilinçaltı safarisine çıkalım; belki bazı işe yarar sonuçlara varabiliriz:

Keyfinizin yerinde olduğu bir gün (bu nokta çok önemli, kesinlikle beyin süredurumunuzda ağırlıklı olarak PE bulunduğu bir gün) rahat şekilde oturun ve koruyucu meleğinizin (ki, bizim sistemde ona “varlığımız” denir) bir mucize ile geldiğini düşünün. Size, “Yarım saat içinde ne istersen olacak, hemen planlamaya başla” dediğini varsayın. Beyin alanlarınızda gezmeye başlayarak nasıl yaşamak istediğinizi en sınırsızca, en çılgınca şekilde saptayın. (“Aslinda baska konularda cok iyiyim ama.” cümlenize dayanarak bu konuları kolay bulacağınıza inanıyorum.)

Sonra realiteye dönün ve bu modeli yaşama perkitin. Ama artık salt düşler değil, makro ortamında olduğumuz için “the prices must be paid”. Yani işin içine “zorluk” adlı gerekliliği sokmamız gerek. Zorluk olmazsa felaket yaşanır; bunu unutmayın. Zorluk ise yapmayı en istemediğiniz şeydir. Bu olgu ya da davranışı düşsel modelinize sokun, yeni bir sentez yaratın… ve ardından bu modeli realize etmek adına yola çıkın.

Üzülerek söylemek zorundayım: Ödenmesi gereken bedeller bir kişinin aşkı, bir ailenin sevgisi, hatta bir kurulu düzen bile olabilir. Bazen (bence sık sık) uzlaşma mümkün olmaz. Aile ile geçinmek, ya da evliliği yürütmek bütünü ile olanaksızdır kimileyin. İşte o an kişinin kendi başına seçim yapması gerekir: Ya bedeli ödeyip soğuğa ve özgürlüğe (bu laf bize uygun değil, yerine “bedel ödeyerek kendi olmaya” diyelim) doğru ilerleyecektir… ya da var olan şartlara -bir ölçüde değişerek- uyum sağlamaya…

Uyum adına değişim de mümkündür. Bazen zorlu özgürlük (kendin olma) arayışlarından kolaydır. Bu yolu seçmekte de hiçbir yanlış yoktur. Hata, sadece yollardan birini seçMEMEKte, “her ikisi de olsun” düşüncesi ile hiçbir şeye sahip olmadan sürüklenmektedir.

Dediğim gibi: İç dünyanıza girin. Kendinize, eşinize, ailenize yönelik acımasız eleştiriler yapın. Savunma kalıplarını delete edin. Ne istediğinizi bulun. Ya kalın… Ya gidin. Ama hangi yolu seçseniz de, her seçimde bir zorluk olduğunu, bununda iyi ve doğru bir şey olduğunu unutmayın. Amacınız zorluğu yok etmekse, işi baştan kaybettiniz demektir. Zorluktan kaçamazsınız… ama zorlanacağınız yolu seçme imkanınız vardır demiştim. İstediğiniz yoldaki zorluklar ise, istemeden ilerlenen yoldaki zorluklardan büyük olsalar da daha kolay üstlenilirler.

Cümlelere geçelim:

“ne kadar esim vejeteryan olsa da ondan gizli yiyorum.”
Bir insanın kendi evinde gizli bir iş yapması, ya da buna zorlanması, o evin o kişinin yuvası olmadığının göstergesi sayılabilir. Ve bir soru: Neden bunu yapıyorsunuz sevgili kardeşim?

“Yasak koymuyor ama evde yapilinca hayvanin nasil oldugu ile ilgili yorumlar yapip beni mutsuz ediyor.”
Yasak koymuyor ne demek? Siz bu sözü nasıl bu kadar rahat nasıl söylüyorsunuz? Yani yasak koyma gibi bir ihtimal mi var? Bir soru daha: Neden “Bu sözlerin beni mutsuz ediyor ve bir daha söylemeni istemiyorum. Bu sözlerime önem vermezsen, bu konuları konuşmaya başladığında yanından uzaklaşmak zorunda kalacağım!” demiyorsunuz?

Ayrıca eşinizin sizin seçimlerinize saygı duymayıp engellemeye çalışmasının, kendi doğrularını -çocuk terbiye eder gibi- eşine empoze etmesinin, hele ki böylesi -darılmayın- korkutmaya yönelik ilkel metotlarla engellemeye çalışmasının doğru olduğunu söyleyemeyeceğim.

[Bu görüşümüzü sigara paketlerine basılan ürkütücü resimler için de yinelemek isterim. Bu resimler sigara kullanımını sıfırlayacak olsalar bile, insan acısı farklı bir alandan, korkarım ki palazlanmış olarak, yeniden doğacaktır. Bir kötülüğü, bir diğeri ile yok edemezsiniz. ]

Kısaca; sizi mutsuz eden birine, değil mi ki eşiniz, ebeveynleriniz olsa bile, neden karşı çıkmıyorsunuz? Karşı çıkmak; savaşmak, direnmek, başkaldırmak ile ilgili olmayabilir. Durumunuzu sakin şekilde anlatmak, sözlerinize önem verilmiyorsa çok azdan başlayarak ama kararlılıkla araya mesafe koymak algısız kişilerin dikkatini çekebilir.

“isik ve günes iyi bi amaçla bu evrende degilse nasil olur da iyi ve pozitif hissettirebilir?”
Bizim eleştirdiğimiz konu ışık hızı ve bu hızın geçilememesidir. Güneş’in sizi rahatlatma nedeni aydınlatması değil, genelde infrared (IR) ışınlardır. IR bütünü ile kutsaldır. (Dileyen lambasını alıp her gün 10 dk. bedeninin çeşitli yerlerine tutabilir.) Ama ne yazık ki o da ışık hızına tutsaktır.

Aydınlığın iyi hissettirmesi sonradan öğrenilmiş bir davranıştır; gerisinde -çok daha doğru kararlar almamıza aracı olabilecek- içgüdülerimizin ketlenip, algı organı olarak görmeye programlanmamız; böylece görmemenin bilmeme ve bilmemenin korku yaratması vardır.(Bu konuda bilgi edinmek adına IŞIK ALGILARI ENGELLEYİCİ OLABİLİR Mİ? adlı yazımı okuyabilirsiniz.) Tehlikenin sıfırlandığına emin olabildiğiniz bir yerde karanlık kimi zaman aydınlıktan daha rahatlatıcı olabilir. Örneğin bodycilerin reküperasyon sürecini ve adale gelişimini hızlandırmak adına yaratılmış bir alet olan flotation tank kural olarak karanlıktır. Uyku (reküperasyon) karanlıkta gerçekleşir. Sirkadyen ritmin sağlıklı olması için karanlıkta uyku şarttır, aydınlıkta değil. :) Beden kendi kendini karanlıkla daha iyi tedavi edebilir.

Ayrıca biz kimseye “Güneş iyi değildir, karanlıkta yaşayın” değil; “karanlık, sandığınız şey olmayabilir” diyoruz. Hepsi iyi ve güzeldir. Dönüşümlü olarak, her ikisinin de tadına vararak yaşanmalıdır. Buna denge denir. Ama hala da ışık hakkında gerçek bilgilere haiz olmak yaşam şifresini çözmek adına şarttır. (Bu konuda bilgi edinmek adına IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER adlı yazımı okuyabilirsiniz.)

Vitaminler: Bu konular sevdiğimiz şeyler değildir. Ancak AT uyum süreci ile Avrupa standartlarına uymak zorunda bırakılan ülkemiz tarımcılığı ile yok edilen tat; dahası, hatalı suni gübre kullanımı ile vitamin oranı iyice azaltılan, hatta zararlı hale sokulan meyve ve bitkiler yüzünden dönüşümlü olarak (önerilenden az) vitamin preparatları kullanılabilir.

Şimdi sıra sizi eleştirmeye geldi: Pozitif evreni (güzel kaderi), aldığınız vitaminler, ya da elli sene sonra içeriği ters yüz olacak bilgiler değil, hayata pozitif bakışınız yaratır. Bu konulara bu denli düşkün olmayı önermiyoruz. Bu bir bilgilenme eğilimi değildir ve mesajınızdaki anlatımın gerisinde negatif bir beyin elektriği olabilir.

Bu denli -darılmayın- “dız-dızlamak” bir NE envokasyonu ortamıdır. İnanılması güç olsa da güzel yaşam, zaman zaman kötü şeyler yiyerek, kirlenerek, yorularak, darbe alarak, hasar görerek, hatalı işler yaparak, fazla düşünmeyerek elde edilir. Çocuklarına en büyük zararı hijyen düşkünü mükemmel anneler verir bize göre.

“Insanlar bunlari neden kullaniyor? Onlar eglenceli bulurken bana neden negatif geldi?”
Yerine ben size başka bir şey sorayım: Neden bu kadar düşünüyorsunuz? Hoşunuza gitmiyorsa kullanmazsınız olur biter.

[Ayrıca uyuşturucunun hiçbir tipinin kullanılmamasını öneriyoruz. Bu sözlerin gerisinde tutucu bir bakış açısı yoktur. Birlikte -bu sayfalarda anlatamayacağım bir çok çılgınlığı yaptığımız- Bülent Kısa bizler kadar dahi alkol bile kullanmazdı. Uyuşturucu kullandığını görmedim, duymadım bile… Uyuşturucu, hatta alkol ile maji yapılmaz.]

Sizin gerçekten sizi yorup gözlerinize belertecek bir işe gereksinimiz var gibi. Sorun, işi doğru seçmektedir belki de. Tamam; CVlerin uçuştuğu işlere itibar etmeyin. Ama yerine birkaç parça bir şey üretin, ÇOK DÜŞÜK FİYATA onları pazarlayın. Fiyat düşük olursa (önemli oranda düşük olursa) alacak bulunur. Kazancı (ve de vitaminleri:) ) bir süreliğine unutun, yaşamaya (hayatı “döndürmeye”) odaklanın. Sokakta olun. Niacinin faydalarına aldırmayın. B3 vitamininin, serotonine aşkını başkası onurlandırsın. Sizi, evde oturup internetten bilgi avından uzak tutacak zorlu, aktif, hayat enerjisinin bir nabız gibi attığı mekanlara girin. O zaman bir şey sizi moda vitaminlerden daha çok koruyacak.

10.000 yıldır o “şey”, insanoğlu denen canlı kadar “can” taşıyan her şeyi korumaktadır. Akıl yürütmeleri bırakıp neşe, ümit, canlılık, pırıltı içinde ona ulaşmaya çalışın…

Gerisi kendi kendine gelecek.

[Biz anaerkiyi, sadece insan dişisinde bulunan o farklı pırıltının erkeklere de bulaştırılması için savunuyoruz.

Hanımlar; NEden uzak durmak adına bir takım çağdaşların sözlerine guguk/nanik yapın. Yerine; arkadaşlarınızla toplanın. İsterseniz güzel kekler, börekler eşliğinde altın günleri düzenleyin. Dozunda alkol alın. Dans edin. Şarkı söyleyin. Yemek pişirin. İstediğinizi yiyin (yaşamınızda tatmin olursa fazla yemezsiniz). Süslenin. Makyaj yapın. Cilt bakımına para harcayın. Korkmadan -modacıların “çirkin” (kilolu, selülitli, aşırı küçük göğüslü, aşırı büyük göğüslü, kısa bacaklı, kalın belli, kemikli, chubby vb. vb.) dedikleri- bedenlerinizi sergileyin. Bol bol kahkaha atın. Cilve yapın. Naz yapın. Kırıtın. (Sanat sergisi sonra gezer, yararlı ve anlamlı kitapları sonra okur tartışırsınız.) Varsın kötü düşünceli kişiler size “Kezban” desinler. (İsim takana acıyın, NE batağındadır.) Ve kesinlikle unutmamanız gereken bir hayat dersi: Siz, yukarıdaki modelde kimlik sergilerken size "kezban" veya başka bir aşağılayıcı isim takan (erkekliğin farklı onurundan, sağlamlığından, gücünden, ağırlığından bîhaber) erkekler varsa, onlarla olmamakla sadece kazancınız vardır, kaybınız değil. Hormonlar ve genlerin verdiği her şey doğal, yani iyidir. Kadın Venüs ise, beni dinlemeyin, açın Venüs niteliklerini okuyun… onları sergileyin… paralı, havalı, genç-yaşlı soluk kesici beylerin peşinizde dil dışarda koşmaya başlamasına şaşın. :) Değerinizi kariyerinizle ya da okuduğunuz kitaplarla (bilgi ile) değil, karakterinizle belirleyecek erkekleri seçin. Varsın çok zengin, çok yakışıklı olmasınlar. Size dişiliğinizi yaşatan erkeğe aşık olmak ya da giderek onu uyarıcı bulmak mümkündür. Size dişiliğiniz yaşatacak erkek, erkekliğini yaşayan erkektir. ;-) Çevredeki bazı alelacayip kimliklere bakıp erkeklik hakkında olumsuz yargılara varmayın.

Ama yine de erkekleri fazla kafaya takmayın. En iyi erkek, en zengin/yakışıklı değil; en eli açık (bir erkeğin en değer verdiği şeyi, parasını paylaşabilmesi, PE varlığı açısında çok iyi bir puandır), en mutlu eden erkektir. Bir erkek sizi üzdü mü, basın tekmeyi gitsin.

Ahhhhh! Ne oluyo ya?

:))))

Tekme yesek de biz “sizi” (kadınları) seviyoruz. Sizsiz durmayan bizleriz; bunu da unutmayın. İnanmak ve bu konuda bilgilenmek adına Lysistrata’yı okuyabilirsiniz. ;-) ]

"Nasilsìniz insallah iyisinizdir cevrendeki insan ve hayvanciklar da iyidir."
Bendeniz, çalışma arkadaşlarım, bebeğim, elimden mama yemeye alışan, şakalaşamak adına bebeğin kuyruğundan kıl kopartma oyunu yaratan kargalarım ve her sabah “cümbür cemaat” yürüyüşler yaptığımız (aklım ofisteki işlerdeyken, bir saat yürümenin ne kadar zor geldiğini anlatamam, zaten yürüyüş yapmak en nefret ettiğim şeydir) grubumuz (sahipsiz ve mutlu köpekler), yani hepimiz çok iyiyiz. Sorduğunuz için çok teşekkürler.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -