YANIT
Merhaba arkadaşım…
Beni sürekli izleyen kişiler -yanıtlarımda bu konuya pek çok kez yer verdiğim için- Master (Dom) olduğumu bilirler. Uzun yıllardır (neredeyse kendimi bildim bileli, çocukluğumdaki ilk cinsel fantezilerimden beri) bu şekilde uyarılabilen, bu nedenle de bu dünyanın içindeki bir kişi olarak, gözlemlerimi ve okült bilgilerimi sentezleyip sana yanıt vereceğim. Özetle sözlerim, bu alanın üyesi olan bir okültistin sözleri olacaktır.
“sissy bireyler lgbt degil heteroseksüel insanlardir”
Çok haklısın. Strap-on ile ilişkiye girmekten, hatta kadın kılığına sokulmaktan zevk alan erkeklerde en küçük eşcinsellik eğilimi bulunmadığını bilirim. Söz konusu erkekler, aynı muameleyi benden veya başka bir Master’dan görmekten dehşet duyarlar. Onlar bu eylemler ile -Freud iddiasında olduğu gibi- bastırılmış hislerine çıkış noktası araMAMAktadırlar. Bu kişiler, en dehşet duydukları şey ile (görüntü olarak kadına benzetilmek ve cinsellikte kadın yerine konmak) yüzleşerek, aşağılanmanın en berbat halini yaşamak peşindedirler.
Bu girizgahtan sonra konu hakkında biraz konuşalım ve sohbete “BDSM alanında çok farklı eylemler vardır… ve bunların bazısı anaerki ve PE kaynaklıdır... ama bazıları da NE ile!” cümlesi ile başlayalım.
Erkeklerdeki slaveliğe varacak ölçüdeki ayak fetişizminin gerisinde -anaerkide kadın ayaklarında var olduğuna inanılan PEnin- aranması olabilir.
Kadın ayaklarında PE bulunduğu iddiası Hint inançlarında zirve yapar. Baba Tanrı Şiva’nın ayrılmaz eşi Şakti’dir. (Kimi mitlerde ikisi tek bedendedir, yani Şiva’nın yarısı kadındır. Ona Ardhanari adı verilir.) Şakti’nin özü olan tanrıça Devi’nin ayakları kutsaldır.
Hymns to the Goddess - John Woodrooffe (Arthur Avalon) s. 62
3
Ey Devi! Bu gün bana zarif davran,
Çünkü ben,
Ölümsüzlük içkisinin özünün tek ve yegane pırıltılı doruğu olan
senin güzel lotus ayağını öpen bir tapınıcınım.
(...)
Ey Anne! Bırak kalbim senin lotüs ayağında bilgece düşüncelere dalıp gitsin.
5
Ey Anne! Lotüs ayağının dibinde doğru tefekküre dalayım,
(...)
Ey Anne! Ayakların acılarımızın iyileştiricisi, yaralarımızın şifacısıdır.
Tantra’da: Kadın ayakları, Guru’nun ayakları kadar önemlidir!
Hymns to the Goddess - John Woodrooffe (Arthur Avalon) s. vi
Kubjika Tantra der ki: "Ne zaman biriniz bir kadının ayaklarını görün, o ayaklara bir guru’nunkiler gibi tapın.”
Ayakların sekste kullanılmasının gerekliliği Kama Sutra’da yer alır.
Kama Sutra - 1883
Eğer kadın bir bacağını kaldırır, sen de onun küçük ayağını yakalayıp, göğüslerini okşar ve onu ne kadar sevdiğini söylersen bu yaptığına Ekapeda (tek ayak) denir.
Anaerkide spatial olarak yukarıdaki değil, aşağıdaki kutsaldır. Bütün ataerkil tanrılar yukarıda, göklerdedirler. Örneğin Yunan mitolojisinde tanrıların mekanı Olympos, bir dağdır ve tanrılar zirvesinde yaşarlar. Ancak bu baş tanrılar (örneğin Zeus) evreni bölen tanrılardır ve neredeyse tümü Hava tanrısıdırlar. Hava elementi ezoterizmde (en çarpıcı olarak Tarot’ta) belayı yöneten ve dört element arasında tek olumsuz olan elementtir.
Bu yüzden anaerkide bedenin yukarısında olan beyin değil, aşağıda olan cinsel organlar ve en altta olan ayaklar kutsaldır. Bu mantığa göre ayaklar, cinsel organlardan daha kutsaldır. Ataerkil kültürde ise ayaklar aşağılanır. “Ayağının turabı olayım”, ya da “Ayaklar baş, başlar ayak oldu” sözleri bu düşünceyi dile getiren söz öbeklerdir.
Mistik inançları geçelim; ayaklar gerçekten önemli ve seksi olabilirler. Son yıllarda refleksoloji adlı alternatif tedavi yönteminin moda olması ile, lanetlenen ayakların insan sağlığındaki önemi ortaya çıkmaktadır. Cinsellikte sub eğilimi olmayan erkeklerin bile kadın ayaklarına verdikleri önem, bazı kadın ayakkabılarının “seksi ayakkabılar” başlığı ile pazarlanmasında izlenebilir.
BDSMnin SM kısmı, yani acı duyarak uyarılmanın (dikkat et, acı vererek değil, duyarak uyarılmaktan söz ediyorum) nedenselliği bilim ortamında bazı raporlarla ortaya konmuştur: Beyin belli miktar acıyı zevkten ÖNCE hissetmekte ve zevk olarak yorumlamaktadır. Seks sırasındaki genelde uygulanan sertçe öpme ve ısırmanın (Love Bite), hatta sertlikle uygulanan coitus’un zevk vermesinin nedeni de böylece ortaya çıkar.
Bu bilgilerden sonra ayak fetişizmi ve acı çekerek uyarılma aklanmış olurlar. Ama
partnere acı VEREREK ve de BDSMnin BD (kısıtlama) ve DS (aşağılama) alanlarından uyarılmanın nedeni çözülebilmiş değildir.
Konu açılmışken yaşamımda -belki de okültten fazla- yer tutan BDSM hakkında bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Okuyacağınız teoriler standart BDSM ortamına ait değil, kişisel görüşlerimdir. Gerek bu alandaki deneyimlerim, gerek okült bilgilerime dayanarak elimden geldiğince tarafsız şekilde yorum yapmaya çalışacağım.
Acı çekme ve ayaklarla seks yapma dışındaki BDSM oyunlarının (örneğin acı vererek, özgürlük kısıtlayarak, özgürlüğünü kısıtlatarak, kötü muamele ederek, kötü muamele görerek uyarılmanın) gerisinde NE bulunabilir.
Bana göre bu arzuların kaynağı, yani çıkış noktası, hatta mutfağı, beyindeki “sarsılmaz üst otorite” adı verilebilecek bir kavramın, bir alanın bulunmasıdır. Bu alan “yücelik” şeklinde isimlendirilebilecek bir diğer kavramla yoğrulmuş ve “üst otorite yücedir” alanı yaratılmıştır. Adı geçen alan, ya kişinin karakterine monte edilmiştir, ya da ideal partnerin karakterine…
Bu teoriyi kölelere adapte edelim: Bu gibi kişilerdeki söz konusu alan diğer bir kimlikle ilgilidir.
Slave (ya da sub), yaşamın her alanında kendinden üstün, kendini teslim etmek istediği bir ÜST OTORİTE arayışındadır. Ancak bu eğilim kişilik, moral değerler, ya da sağduyu ile çatıştığı için bir defekt olarak görülmüş, onarılmak adına “temel hayata bakış” ortamından uzaklaştırılıp, “temel cinselliğe bakış” platformuna taşınmıştır.
Bu teoriyi şimdi de Masterlara adapte edelim: Bu gibi kişilerdeki söz konusu alan diğer bir kimlikle değil, kişinin kendi kimliği ile ilgilidir. Master, kendini özünde diğerlerinden “yüce ve üstün” görmektedir. Ancak bu eğilim kişilik, moral değerler, ya da sağduyu ile çatıştığı için bir defekt olarak görülmüş, onarılmak adına “temel hayata bakış” ortamından uzaklaştırılıp, “temel cinselliğe bakış” platformuna taşınmıştır.
Bu düşünceme kanıt olarak;
Slave’lerin yasal bir üst otorite (örneğin güvenlik kuvvetleri) veya bir düşman tarafından kısıtlandıkları ya da işkence gördüklerinde hiçbir zaman uyarı yaşayamamaları;
Master’ların da sosyal yaşamlarındaki kimselere (örneğin iş hayatında elemanlarına, ya da arkadaş, tanış ve dostlarına) sertlik içeren otorite uygulamamaları gösterilebilir.
(Bu yüzden sosyal yaşamda bir kişinin karakterini gözlemleyerek cinsel hayatında sub ya da Dom/Domme olduğunu anlamak olanaksızdır.)
Yani uyaran aslında kötü muamele görme, kısıtlanma, acı çekme, kötü muamele etme, kısıtlama, acı çektirme DEĞİL; bu eylemleri seçilen tek bir odağın yapması, ya da seçilen tek bir odağa yapılmasıdır. Eylem, ikincil önem taşımaktadır. Olayın derinlerdeki gözden kaçan özü cinselliğe perkitilmiş ÜST OTORİTE kavramıdır. Söz konusu üst otoritenin çıkış noktası ise “Dilediği her şeyi yapabilecek, sorgulanmayacak, hesap sorulamayacak, emirlerine karşı çıkılamayacak, mutlak güçlü” şeklinde tanımlanan bir içeriktedir… BU YÜZDEN yücedir... ve en önemlisi: Bu çok iyi bir şeydir... idealize edilmesi gereken bir yapıdır.
İşin ters giden tarafı şudur ki; evrende üst otorite yoktur! Üst otoriteler, NEnin var ettiği konumlardır. Cümleyi farklı şekilde dile getirelim: Üst otorite sadece NEnin bulunduğu yerde vardır.
“Üstte olan her istediğini yapacak güçtedir BU YÜZDEN yücedir” kavramının çıkış noktası ise Yahveh’tir.
[Beni okumakta olan kişilerden hoş görü rica ederek ilgisiz bir alana atlamak istiyorum. Bazı camilerden dua yayını yapıldığı sırada Allah için “Bize acı Allah’ım, bize şunu yapma, bunu etme” benzeri sözler duyuyorum. Bu şekilde tapılan (korku içindeki yalvarmalarla kontak kurulan) güç Yahveh’tir; çünkü insanlara acı çektiren odur. Şöyle düşünün lütfen: “Acı bize” diye bir yakarış varsa, bu yakarışın kabul olmayacağı bir seçenek de var demektir… bu seçenek ise “Allah’ın kimi zaman ACIMAYACABİLDİĞİDİR.
Oysa böyle bir şey olamaz.
Olamama nedeni benim kişisel düşüncem değildir. Müslümanlığı tek tanrısı Allah, evrenin mutlak iyicil ve bilinçli yaratıcısı ise bu yapıyı taşıyamaz. Ayrıca Kaf 29 “Ben asla kullarıma zulmetmem” ve benzeri onlarca ayet ile bu düşünceyi doğrulamaktadır.
Dua ederken kontak kurulan alanı iyi seçmenin çok önemli olduğunun altını çizmeden geçemedim.]
Evrenin özü olan cennet, bütünü ile eşitliğe dayalıdır. Bu gerçeği kuantum ortamında bazı bilim adamları “Mutlak platonik değerlerle örülü kuantum katmanı” şeklinde ifade etmektedirler… ve bu mekan, bölünmemiş YEKPARE bir alandır.
Bu yüzden;
partnerini kısıtlama ve/veya ezme ve/veya acı verme ile uyarılmak,
ya da
partneri tarafından ezilme ve/veya kısıtlanma ile uyarılmak,
derinlerde evrimselleştirilmiş ve rafine edilmiş olsa da, bir negatif alanın bulunduğunu düşündürür.
BDSMyi -kendi rol modelime çuvaldız batırarak- biraz daha eleştireyim: Master’lar (ya da Mistressler) cinsellikte genelde soyunmazlar.
[Bu durumu yaratan tabidir ki olaydaki kişilerin KARŞILIKLI arzusu (BDSMnin vazgeçilmez yasası Consensus), yani bu şekilde uyarılmalarıdır. BDSM ortamında zorlama yoktur. Adı köle olan kişiler çaktırmadan olsa da son derece belirleyicidirler. İstediklerini apaçık işin başında deklare ederler. Bu isteklerin dışına katre çıkamaz, ne istiyorlarsa onu yapar, sözde domine etmiş olursunuz. :D Bu gülünç gerçeği iki taraf da bilir, ama ortam oyun ortamı olduğu için “yüzlenmez”. ]
Master’lar kural olarak maskülen ve tradisyonel giyimlerle ortamda olurlar. (Ben bu yaşıma dek, bu işi gerçekten yaşayan kişiler arasında, jean, kapri, bermuda, penye bluzlu, ayağında terlikli Master görmedim. :) ) Mistressler ise soyunmasalar da, hem tradisyonel, hem seksi kıyafetler giyebilirler. (Sex Shoplarda satılan Mistress giysileri vanillia çiftlerin BDSM ortamı içindir. Gerçekten bu dünyanın insanı olan hanımlar bu tarz giysiler kullanmazlar; gerçek köleler de giymelerini istemezler.) Dom ve Domme’ların klasik giyim tarzlarının nedeni bu giyim stilinin güç ve otorite çağrıştırmasıdır.
Ancak slave -hangi cinsten olsa da- kural olarak daima çıplaktır.
Bir taraf giyimli iken tamamen çıplak olmak kişinin psikolojik yapısında endişe, hatta korku yaratır. Orta Çağ’da işkence edilen kişilerin soyulma nedeni budur. Çıplak kişide oluşan ruhsal rahatsızlık (bir çeşit güçsüzlük duygusu) ise BDSM ortamında hem sub’ın, hem Dom’un aradığı duygulardır.
Böylece sarılarak ten-tene yaşanan uyarılar benzeri portföyde zaten çok az yer tutan eylemler anlamlarını tümden yitirirler. İşte işin tersliği de buradan başlar; çünkü anaerkil cinselliğin en kutsal yanı, seksin beden temasına dayalı olmasıdır. Beden teması, “bedendeki tüm sıvıların değiş-tokuşu” anlamındadır ve işin güzelliği (gerekliliği, ya da kutsallığı) buradadır.
Özetle; söylemem gerekir ki (ben dahil) pek çok BDSMcinin beyinde gizli negatif alanlar bulunuyor olabilir. Ancak üzerinde önemle durulmalıdır ki, yukarıda söz ettiğim gibi silinmemiş, ya da silinememiş alanlar rafine edilmiş, eğlence ortamına taşınmıştır. Bu da azımsanmayacak bir başarı, bir diğer deyişle farklı bir alandaki PEnin varlığına kanıttır.
Bu sözlerim sonucunda “Mistressler de derinde NE taşıyan kişiler olabilirler mi?” sorusu gelirse yanıtım “Sanmam” olacaktır!
Beni okuyan Mistress varsa kırmam umarım, ama ben pek az sayıda kadının partneri olan erkeğe sarılıp kendini teslim etmek yerinde, giysiler içinde (soyunmadan) BDSM oyunları uygulayarak kendinden geçeceğine inanmaktayım. Dom olmak -tam da cinsiyetçi konuşacağım- erkek işidir. Bu yaşıma dek defalarca köleleri tarafından terk edilince zırıl zırıl ağlayan Mistresslere rastladım; bazıları yakın arkadaşımdı. Yani izlenimim şudur ki, bu işi profesyonelce yapmayan (pro-Domme olmayan) Mistressler sevdikleri erkeklerin mutluluğu adına YİNE bir özveride bulunmaktadırlar. Dikkat buyurun “Onlar hiç eğlenmiyorlar” demiyorum. Çoğu farklı heyecanları tatmayı, yenilikleri denemeyi, alışagelmeyeni yapmayı seven kadınlardır. Ama hala da işin ikinci yarısında köleleri ile basbayağı (sarmaş dolaş, genelde erkek yönlendiriciliği ile) seks özledikleri hakkındaki inancımı değiştirmem mümkün değildir. Bu yüzden sub ve slave arkadaşlara derim ki, seans sonunda onlara en olağanından seks yaşatın… Mistress’iniz adına yapacağınız gerçek özveri (kendinize vereceğiniz ceza :D) budur.
Ayrıca unutulmamalıdır: Yaşamda arada sırada kirlenmek -kötülük etmek değil, kirlenmek- heyecan verici, yaşama bağlayıcı, yani gereklidir. Acı yemekler iştah açar, minik biber turşularını -gözlerden yaş akıtarak- yemek çok zevklidir; fakat fazla Hint böreği yiyenin sadece ağzı değil, midesi de yanar.
MUTLAK KURAL OLARAK güvenilen kimselerle;
-
karşılıklı istek varsa,
-
sağduyuyu (ve güvenlik kurallarını) yitirmeden,
-
büyük riskler almadan,
-
yaşananın gerçek değil, oyun olduğu düşüncesine bağlı kalarak,
-
belli sınırları daima önceden koyup bunlara sadık kalarak
farklılıkları denemek gerek derim.
Bir eğitmen eşliğinde yamaç paraşütü yapmak, sarhoş bir kocayla trafiğe çıkmaktan daha güvenlidir. ;-) Seksi ve güçlü kadından alınacak emirler, patronun verdiklerinden farklı şeyler yaşatacak olabilir.
İyi seçimler deneyimle olur, deneyim ise yapılan kötü seçimlerle... Denemek önemlidir.