722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

ÖZEL İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA | TÜM ÖZEL İLİŞKİLER SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

23 Eylül 2020
Aşk acısı

Janus selamlar! Bugün doğum günüm ve 21 oluyorum. 2 sene önce tanıştığım erkek arkadaşımla 9 aydı ayrıyız. Kendisi şu an 33 yaşında. Ve benim ilk ciddi ilişkimdi. Onun için türlü fedakarlıllar yaptım. Ve o bana çok ağır şekilde haksızlıklarda bulundu. Elbette ayrılmak çok normal. Ona kızgınlığım bundan değil. Öyle güvendirdi ki kendisini bana. Ve her seye yeniden evet demişken ihanetiyle karşılaştım. Sorun şu ki hala aşığım. Ve unutamıyorum. Baskasıyal görmeye tahammülüm yok. Tavsiyelerini bekliyorum.

YANIT

Önceden söylediğim gibi “Aşkta acı varsa, o duygu aşk değildir.” Aşk acısı adlı kavram evrimde ilerlemeyi engelleyen (hatta engel olan) gerçekdışı bir kalıptır. Aşk -maji, astroloji, tarot dahil- tüm ezoterik sistemlerde Venüs planeti ile gösterilir. Venüs ise makrokozmosta beyinde uyanabilecek tüm pozitif duyguları sembolize eder. Negatif bir duygu varsa, Venüs yoktur… aşk da öyle.

Eğer ilişkide acı varsa (Venüs yoksa) aşk bitmiştir. Bu yüzden artık soru “Neden aşk (PE) bitti?” sorusu olmalıdır. Üzülerek söylemem gerekir ki bu sorunun yanıtı daima partnerin değil, kişinin hatalı olduğu şeklindedir! Aşkı, yani var olan, uyanmış, yeşermeye başlamış aşkı yok eden, sıfırlayan etki kişilerin NEsidir.

Ataerkil sistem tarafından ketlenmiş beyinlerin zor kabul edebilecekleri bu gerçek bilinmediği için uygulanamaz, uygulanamadığı için aşk genelde ilk baştaki kısa süre sonunda biter… ama ilişki aşk sanrısı ile sürüklenir.

Sözlerimi basitleştireyim: Aşk adlı duygu -diğer pek çok duygu gibi- temel hayatta kalma içgüdülerimizin kontrolundadır. Bu durumu biraz romantik takılarak “Doğa, sevenlere kıyak yapar” şeklinde yorumlamak mümkündür. Yani, işler ters gitmeye başlayınca (örneğin partner sürekli hata yapmaya, beklentileri sürekli tatmin etmemeye, gerektiği kadar doyum ve güvenlik sağlamamaya başlayınca vb.) duygular SOĞUR! Dahası, uzaklaşma tepkisi gelişir. Bu durum en temel “acıdan kaç, hazzı kovala” şeklinde yorumlanabilecek “hayatta kalma içgüdümüzün” yönlendirmesidir.

Oysa ataerkil kültür bebeklikten başlayarak (masalları ve çocuk hikayelerini bile kullanarak) bu doğal içgüdüyü yok eder; beyine bambaşka kalıplar yerleştirir. Hollywood filmlerindeki gibi korkunç bir metafizik düşmanın kültüre sızıp değişiklikleri yaptığı sanılmasın. Beyinlerinde negatif enerji (NE) adlı beyin süredurumu olan (beyin elektriği dalga boyu tayfın mavi taraf ötesinde olan) kişiler, böyle ürünler (masallar/hikayeler/romanlar/filmler) yaratırlar. Benzer beyin elektriği olan kişiler bu ürünleri yüceltirler; daha başka kişiler fark etmeden, iyi bir iş yapıyoruz diye, çocuklara sunarlar. Böylece beynin özgün düşünme yetisi zedelenir. Çocuk, artık ergen olduğunda yaşayacağı ilk aşkta ona öğretilen hatalı şekilde davranacaktır.

Acı veren bir ortamda kalmayı inatla sürdürmek ruhbilimde (bizim anlayışımıza ters olsa da) "Sexual Masochism Disorder" adı altında, "paraphilias" olarak, psikiatrik seküel bozukluk başlığında hastalık olarak yer alır. Tüm bu bilgiler sonrasında aşık değil, hatalı beyin alanlarının yönetiminde olmaktan başka sorununuzun olmadığı kolaylıkla söylenebilir.

Anaerkide ilişki -içerikte aşk olsun, ya da olmasın- kutsaldır… çünkü mükemmel bir evrim ortamıdır. Bunun nedeni ilişki denen süreci başarılı şekilde ilerletmenin YEGANE yolunun denge olmasıdır! Denge ise makrokozmosta en zor elde edilen durumdur. Yani ilişkiyi ilerletmek (denge elde etmek) zor bir şeydir, ama evrimdir. Bu yüzden ilişkide en başından başlayarak -çok dikkatle- hem vermek (bizim sistemde istenmeyen şeyleri yapmak), hem de almak (talep etmeyi bilmek), bunları becerebilmek, şarttır. Oysa aşk, baştaki mutluluk yüzünden bir tatil beldesi olarak görülür. Artık yaşamın zorluklarından kaçılıp, istendiği gibi mutlu olunacak bir geziye çıkmak şeklinde görülür. Halbuki kişi ilişki ile öncekine oranla çok daha zor bir okula başlamıştır.

Ancak bu süreçte (eğitimde diyelim mi?) ilerlerken karşı tarafın bu özeni göstermemesi (okuldan kaçması, eğitime yan çizmesi) halinde isteksizliğin doğmayacak olması düşünülmemelidir. Yineleyeyim; isteksizlik ve giderek ilgiyi yitirme, dahası, uzaklaşma yoksa, kişide negatif enerji [NE] olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Şimdi teoriden sözlerinize gelelim:

“Onun için türlü; fedakarlıllar yaptım.”
Özveri, karşılıklı olunca değerlidir. Bunun temelinde ticarettekine benzer bir kar/zarar hesabı yoktur tabi ki; kimi zaman taraflardan birinin özveri katsayısı fazla olmak zorunda kalabilir. Ama uzun vadede taraflarda iyi niyet (yani evrim isteği, bilgisi, pozitif enerji) varsa bu durum kesinlikle dengelenir. Karşılıksız vermek çok değerlidir… ama süreğen ise değerini kesinlikle yitirir, NE celp eder.

“Ve o bana çok ağır şekilde haksızlıklarda bulundu.”
Özen gösterilen birinin haksızlıkta bulunması, hele ki ağır haksızlıkta bulunması, onun hatalı (NE yüklü) bir kimlik taşıdığını gösterir. Böyle bir kişiye çekim duymak, çekilen kişinin beyin elektriğinin -üzülerek söylemem gerekir ki- hatalı kişinin beyin elektriği dalga boyu ile aynı olduğunu gösterir; çünkü çekim, benzer dalga boylarının senkronize olması manasındadır.

“Öyle güvendirdi ki kendisini bana.”
Hata yapmak olağandır değerli kardeşim, hata etmişsiniz, aldanmışsınız, olabilir. Hatanın olması, ilerlemenin olması manasındadır. Darılmayın ama bunun üzerinde neden durduğunuzu anlamak zor. Çok değerli bir hayat dersi aldığınızı, bu yüzden kazanan taraf olduğunuzu (hayat dersleri paha biçilmez değerdedir) fark edip keyiflenin.

“Ve her seye yeniden evet demişken ihanetiyle karşılaştım.”
Sorun burada başlamış zaten. Hatalı olduğunuzu söylemem izin verir misiniz? Neden “yeniden evet” dediniz? Sevdiğiniz kişi değiştiğini, hatalarını yinelemeyeceğini deklare etti ise önce sonuçları izlemeniz, ikna olmanız, sonra “evet” demeniz gerekirdi. Yaşam tehlikeli bir yerdir ve oyun alanı değildir. Bir daha adımlarınızı dikkatli atın ve sağlam toprağa basmaya özen gösterin. Gerekli bilgiyi edindiğiniz için bence artık bu kolay olacak.

“Sorun şu ki hala aşığım. Ve unutamıyorum”
Bu da son derece doğal, çünkü beyninizdeki alan hala aktif, etkin… Şu anda, bir şekilde beyin EM alanı dalga boyumuzu sizinle karşılıklı şekilde değiştirsek, şartlarımız aynı olsa da, ben acı içine girecek, siz rahatlık içinde sağa sola akıl veriyor olacaktınız. :) Yani şartlara bakıp çaresiz olduğunuzu sanmayın. Acınızı yaratan şartlar değil, hatalı şekilde kurgulanmış beyniniz. Ona ne öğrettilerse onu yapıyor; beynin görevi/yapısı bu.

Peki ne yapabilirsiniz?

Basit: Olaya aşk-meşk değil, bilim açısından bakmanız, yani sözlerime inanmanız gerekir. Beyniniz nasıl gerçek dışı (doğaya/doğasına paralel olmayan) şekilde programlandıysa, ona tersine çevirmek de mümkün, hem de orijinale dönme anlamında olduğu için daha kolaydır. Yaşadığınızın size ezberletilmiş bir illüzyon olduğunu fark edin. Bu durumun gerisinde büyük mistik planlar olduğuna inanın. Sizi bazı güçlerin yiyecek (besin) olarak kullandığını, olayın sevdiğinizi kişi, ya da aşk denilen kutsallık ile ilgisiz olduğunu kavrayın. Hayatta kalma içgüdünüz devreye sokun. Kimse (sizi tenzih ederim), enayice kendini kayık tabağında yem diye sunmaz, durumun vehametini görünce toparlanır… çünkü muhtaç olduğunuz kuvvet de damarlarınızdaki kanda mevcuttur. :) İnsan adlı yaşam formu bu üstün yeteneğe sahip olduğu için NEyi yok edecek odaktır… o yüzden bizimle bu kadar uğraşılmaktadır. ;-)

Bu teorik sözler size çekici/inandırıcı gelmedi ise beyninizde ödül devrelerini aktive edin. Kendinize kriz anına özel armağanlar verin. Ufak yalanlar söylemek, birikmiş parayı “tırtıklamaya” bile sıcak bakın. O ödülü kendinize verin; uzun süredir yapmak istediğiniz, ama çeşitli nedenlerden yapmadığınız o şeyi, her ne ise, yapın. Eskilerin değimi ile “aklınızı dağıtın”. Beyninizde serotonin devrelerini aktive edebilirseniz, halen salgılanmakta olan nörotransmiterlerin salgılanması duracak, yerine serotonin ve dopamin salgılamaya başlayacak. Böylece NE kendiliğinden dağılacak, eskisi gibi düşünmemeye başlayacaksınız. Bir kez alan dağıldı mı olaya asılın, beyninize hükmedin ve o kişi ile ilgili aklınıza yeniden gelecek en küçük bir düşünce parçasına “dur” deyin, hemen güzel ve farklı düşüncelere atlayın.

Kolay değil belki… ama mümkün. Unutmayın, makrokozmosta (hayatta) kolay çıkış yok! İlk adımı TEK BAŞINIZA atmaya (kendinizi ciddi biçimde zorlamaya) mecbursunuz. Sonraki gelişimler giderek çok kolay olacak; çünkü geometrik ortalama ile katlanarak gelecek. İnancınız varsa Allah’ın hz. Muhammet aracılığı ile söylediklerini anımsayın: “"Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira' yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim" (Hadis-i kutsi).

Haydi, gecikmeden yeni bir yaşama (pardon, beyin elektriğine) merhaba deyin!

Doğum gününüz ve yeni yaşamınız kutlu olsun. :)


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -