YANIT
Editörün notu:
Yanıt 18+ içeriktedir; herkese uygun değildir.
Bu soru, sorucunun konu hakkındaki ikinci sorusudur. İlk sorusu ve yanıtını Çekicilik Hk. (Hanım arkadaş bulamamak) başlığında okuyabilirsiniz.
Merhaba arkadaşım. :)
Önce klasikleşmiş hatırlatmamı yapayım: Psikoloji ya a sosyoloji eğitimi almadım. Yaşam koçu değilim (bu tip şeylere inanmam). Ama çok yaşamış, hızlı yaşamış, çok gezip görmüş, hayata (ondan araştırma kitapları yazacak bilgileri söküp alacak kadar) dikkatli bakmış bir adamım. Flört ve seks, bence, okültzim ve ezoterizmden daha deneyimli ve hakim oluğum bir konudur. Ancak ben paganım. Moral değerlerde Müslümanlık undelerine bütün gücümle sadık kalmaya çalışsam da, cinsel ahlak konusunda olağandan farklı anlayışa sahibim. Beni durduracak tek şey, bir diğerinin alanına girmektir. Başka bir kısıtlamaya boyun eğmem. Bu yüzden sözlerim hayata konservatif bakış açısı olan arkadaşlara rahatsız edici gelebilir; baştan uyarımı yapayım.
Cümlelerin üzerinden gidelim.
" kadinlara 'yürümek' için bir aksiyonda bulunmuyorum, simdiye kadar da hiç bulundugumu hatirlamiyorum. Bu huyumu besleyen sey de genel olarak terslenme, tepki alma çekincesi ve biraz da yürümeyi denesem de red alacagim korkusu açikçasi. Barmenlik yaparken sadece isimi yapiyorum, göz göze bile gelmiyorum insanlarla çogunlukla."
Flört etmek hayatın tek amacı değildir. İnsanlar tutucu, eski değerlere sahip (her devrin bir "eski değer"i vardır), kapalı hayatlarda da –eğer bu model kimliklerine uygun ise- son derece rahatlık ve hoşnutluk içinde yaşayabilirler. Ya da ne çok kapalı, ne çok hızlı yaşamayı seçerler… ki, bu seçim genele ait olağan bir durumdur. Ancak eğer benim gibi hayatının mihverini -diğerlerini tedirgin bile etmemeye çalışma kuralı ile- kadınlar, flört ve seks üzerine kuracak tipte bir adamsan yaptığın tam olarak yanlıştır. Yani önce seçimini yap: Eğer "normal" denen yaygın kimlikteysen en doğru olanı yapmaktasın. Eğer bana benziyorsan, pagan kafa yapın varsa –az ve öz- bu "çekinme" huyundan vazgeç.
Kadınlarla çevrili yaşamak, bir çeşit savaşçılıktır. Seks fazla güvenli bir ortam değildir. Hayata bakışı "mutedil" (işinde-gücünde denilen) kişiler ona dikkatle yer açmalıdırlar. Ama nasıl bazı erkekler bodyci, bazıları boksör, bazıları komando olmayı seçiyorlar ve hayatlarında tehlikeye yer açıyorlarsa, kimileri farklı tehlikeleri özler ve sekse yer açar. Bu seçim tahtında "24 saatte her şey olabilir". Yani bu seçimde, bir çeşit kelle koltukta yaşaman gerekir. Kelleyi koltuğa almanın anlamı ise darbelere açık olmak, bunu GÖZE ALMAK demektir. Darbe almak; istenmemek, reddedilmek kadar; hanımın abisinden, babasından, erkek kankasından, kız panpasından, eski kocasından (hatta öz-kocasından :D ) sopa yemek anlamına da gelebilir. :DDD "Dıgıdak" işlerinde de hızlı olmayı seçen bir karakterin varsa, darbelere hazırlıklı olmalı; ama yeşil ışığı sürekli dikkatle aramalı… var olduğunu düşününce kelleyi koltuğa alıp eyleme geçmelisin.
[At üzerinde gitme sesi "dıgıdık-dıgıdık"tır; ama dört nala bir "chick" üzerinde gidiyorsanız o ses "dı-gıdak" olacaktır. :D Hanımlar kusura bakmasınlar ama erkek dünyasında arzu duyulan her kadın "chick"tir; kitap/sanat sever, zeki, ayaklarının üzerinde duran (biz sanki kafa üstü duruyoruz) bir kimlik değil... Chick (tıpkı "fıstık" gibi), erkek ruhundan kopmuş en saf, en içten, en reel övgüdür.
]
Burada bir parantez açayım: Yeşil ışık gördüğünü düşündüğünde "Bin atlı akıncı"lardan ol dedim; ama tacizci olmamak için yeşil ışığı öncelikle gözlerde ara. Hem bakışlarla (usulünde, dozunda) sondaj yapmayı, hem de bakışları deşifre etmeyi öğren. Kadınlar ilk "OK"i bakışları ile veriler. Ancak aniden ters yöne çevrilen bir bakış (kontak koparma) da yeşil anlamı taşıyabilir. Göz teması kesilmesi ardından saç uçurma, kahkaha, göğüs ileri çıkartma, başı yana eğip çene kaldırma (sadece çene kaldırma varsa fazla üsteleme derim), bilek içi gösterme, ya da seks çağrıştıran başka bir beden dili atağı varsa, yine yeşil ışık yandı demek olabilir.
Yeşil ışık yakıldığına inandığın her hanıma, buraya dikkat et çok önemli, yaş, boy, bos, konum, şu bu gözetmeksizin atılımda bulunmalısın. "Ay şunun şusu var, ay bunun busu var; bu Kezban, bu entel, bu feminist, bu "çağdaş ve aydın" ;-) bu fakir, bu şu-bu kafasındaysan… bana soru sorarsın. :DDDD Kadınların her birinde farklı bir tat, farklı bir çeşni, farklı bir heyecan vardır. Ayrım yapan (ki, bunda bir hata yoktur) "hızlı hergele" olamaz. :DDD
Kadın iki meme, bir popo, bir cinsel organ, ve de saç, el/ayak/dudak değildir. Kadın bir ruhtur. HER KADINDA BU RUH BULUNUR. Çok hanımla teşrik-i mesai ;-) yapmak için meme, popo, bilmene değil, o RUHU sevmen gerekir. Kiminde –belki karakter, belki yaşanmışlıklar nedeni ile- biraz gerilerdedir… ama vardır. Eğer karakter arıyorsan, ya da eğer (bunda da hata yok) illaki hoşuna giden fiziksel yapı arıyorsan, hele ki eğer illaki gençlik arıyorsan… benimkine oranla –bana göre- tatsız tuzsuz bir hayata eyvallah edersin.
Bilmem bu sözlerim sana hatanın nerede olduğunu anlattı mı?
Şimdi "ortaya karışık" bazı şeyler söyleyeyim.
Hızlı erkekler kadınları soymayı başaran erkeklerdir. Hayır efendim, kıyafet soymaktan söz etmiyorum. Ruhlarındaki baskıları soymaktan söz ediyorum. Kadınlara çekici gelmenin (dikkat edin; "baştan çıkartmak" asla demiyorum, istemeyene sokulmayın bile, bu tacizdir) kuralı onları soymaktır da…
Kolay iş değildir bu; öncelikle karşında kim var deşifre, analiz etmeyi gerektirir… ve ardından isteneni vermeyi. :) Bakın, almaktan hiç söz etmedim. Kadınları elde etme sanatının ilk kuralı VERMEKTİR. :) Nice erkek sadece almaya taktığı, kendini bulunmaz hint kumaşı sandığı için genelde nal toplar. (Başlarda söylenen "ataerkil erkek yalanları"nı ise kadınlar nadiren yer. Onlar "sazan" değil, "sezen" taraftır.) Deşifre ettiğin kimliğin ihtiyacını vermek için arka cebinde birbirinden farklı kimliklerin olması gerekir. Bu kimlikler Maçoluktan, Romeoluğa varan yelpazede birden çok sayıdadır. Bekleneni vermek, aldatmak ve riya yapmak değil; bir özveridir. Amaç sonuçtur. Sonuç KEYİFLİ ŞEKİLDE halvet olmaktır. Bunun kuralı hanımların BEDENSEL mutluluğunun önceliği olduğu için, yani sonuçta hanım mutlu olacağı için, hedefe götüren pek çok yol onaylanabilir.
Hanımları –sanılanın aksine- ruhen doyurmak kolaydır. Onlar öyle güzel bir yapıdadırlar ki, biraz sevince bile baş tacı yapma eğilimine girerler, yapılana RAZI OLURLAR. Zor olan onları BEDENEN mutlu etmektir. Onlar asırlardır "Avvv çok ayıp, sen kadınsın, yakışır mı sana?" ile ezilmişlerdir. Bedenleri ile barışmaları zordur. Hanımlara bu barış ortamını yaşatmak için (bunu öğrenmek için) DE antrenman yapmak, sürekli, her yerde, her an yeşil ışık aramak, yeşil ışık yakılacak imajda ve tavırda yaşamak ve HER yeşil ışığı (sarıyı değil, yeşili) değerlendirmek gerekir.
"yeşil ışık yakılacak imajda olmak" işin bir diğer gerekliliğidir. Muhteşem bir yakışıklık ya da para –bizim kulvarda oynamaları zor olan erkeklerce- gereklilik olarak görülür. Bu tip erkekler kadınların statü, para, ya da yakışıklılık beklediğine inanırlar.
Güleyim.
Ben uzaylı değilsem, kişisel olarak (kendi kendini bir din adamı ilan etmiş biri olarak :) yemin altında konuşuyorum) bunun hiç-mi-hiç böyle olmadığını söyleyebilirim.
Yahu siz, bu yanlışlara inanalar, kör müsünüz, deli mi? Kadın veren ruh olduğu için annedir! Bizim değil, onların memelerinde sebil çeşme vardır! Neden vardır? Ruhları böyle olduğu için, böyle çökmüşlerdir! (Kuantum dalga fonksiyonu çöküşünden söz ediyorum.) Onlar -tanrı gibi- verdikçe mutlu olur, güçlenirler.
Kadın verir dostlar! Vermeye planlıdır. Size vermiyorsa… e, valla gidin kafanızı güzel bir duvara vurun.
Kadın verir mi dedim? Biraz hata etmişim: KADIN VERMEZ; AKITIR!
Kime akıtır peki? Çok yakışıklı, zengin, ya da ünlüye mi? Tabidir ki bunlara sahip olanlar, aşağıda söyleyeceğim ana doneye sahipseler daha ön sıralarda yer alacak olabilirler… Ama tek başına bu özelliklerin hiç de yeterli olmayacağı tonla hanım vardır.
Peki o özellik, o kişilik, kadınlara "kadınlık" adlı güzellikleri akıttıracak erkek kimliği nasıl bir şeydir? Nasıl bir sihir içerir?
Hayır dostum; bu kimlik hiç de çetrefilli değildir; sadece iki ana başlıkta toplanabilir; yani temelde iki niteliği vardır.
Bu iki nitelik ise İYİLİK + HEYECAN VERİCİLİKTİR.
Saaaadece bu kadar.
Ne boy, ne bos, ne para, hatta ne gençlik… ;-)
Söz ettiğim bu iki niteliğe kimliğinde GERÇEKTEN sahip olan erkekler kadınların taltifine mazhar olurlar. :) Hanımlar bu erkeklere AÇTIRLAR.
Kadınlar –bize göre y kromozomuna ve androjen hormonlara sahip olmadıkları için- pozitif karaktere daha yakındırlar. Beyin elektrikleri erdemli erkeği (yalan söylemeyeni, kendileri gibi VERMEYE istekli olanı, güçlü olanı,1 sabırlı olanı, anlayışlı olanı, destek olanı, duyguları ile kontağı koparıp erkek olacağım diye başarılı şekilde hödük olmayanı, kapasitesine göre cömert olanı, erkekçe şefkatli olanı) sezer ve kolayca senkronize olurlar.
Benzer benzeri çeker.
Ama kadınlar DA eğlenceye bayılırlar. Onlar da cinsel iştah sahibidirler. Onlar da bizler kadar "ayıp" düşkünüdürler. Bu yüzden bulutlar üzerinde onlara lir sesi dinletecek melek aramazlar. Onların seks anlayışları bizimkinden ("boşalayım, gerisi tırıvırı" dan :D ) daha kompleks ve zengindir. Ama hala da "cascavlak" (uyarılınca "seks-sevmez"lere "rezilce" gelebilecek şeyleri isteyen, yani doğal) yapıdadır. Bu yüzden DE erdem yeterli değildir. Heyecan verici olmak, çok gerekli diğer koşuldur. Heyecan verici olmak –karşınızdaki hanım isterse radikal feminist olsun- "feminen lez" değilse, yani "erkek adlı cins" ona çekici geliyorsa, erkeksilik adlı –pek de bilinmeyen, tanımayan- özelliği DE arar. Erkek olarak ona zıt ve BU YÜZDEN heyecan verici işler de yapmalısınız. ;-)
Zıt kutuplar birbirini çeker.
Yani kadınlar ne piç ararlar… ne de peygamber.
Bana "Anladım da, nasıl yapıcam ben bunları ya? Anlıyorum dediklerini, ama nasıl uygulayacağımı bilemiyorum" mı dediniz? Olabilir. O zaman sizlere bu konuda da şaşmaz bir formül vereyim.
Tamam; iyi bir erkek olun… Bu öncelikli şarttır. Ama ikinci olarak seçici olmayın ve HER hanımın yanında EĞLENİN. SİZ eğlenin. Hanımla eğlenmeyin; hanımın yanında olduğunuz için hayatınızın en güzel ve eğlenceli anlarını yaşayın. "Erkeklik" diye ezberlettiklerini unutun, ama erkek olduğunuzu unutmayın. Erkekçe eğlenin. Erkek olduğunuz için heyecan vericisiniz. Bunu yaşayın. SİZ bunu, eğlenmekte olduğunuzu hissedin. Siz hem iyi, hem de "erkek" olun… ve bekleyin görün bu devranda ne güzellikler oluyor. :) Şaşın. Bana tabi ki değil; tanrıya, ya da inançsızsanız evrene teşekkür etmeyi unutmayın bu güzel düzen yüzünden. :)
" genel olarak iliskilerde sorumluluk alan ve ilk adimi atan taraf erkektir, bence bu erkege yakisan da bir sey. Ha karsilikli riza varsa bu görevi kadin da üstlenebilir hiçbir problem yok o ayri mesele."
Üstat, sen artık benim –kabul edersen tabi ki- arkadaşımsın, bırak rahat konuşayım. Bu çağdaş zırvalar seni iyi korkutmuş. Ne bu "karşılıklı rıza", yok bilmemne. Sana "çağdaş ve aydın papağanı" olmak yakıştı mı? :)
Böyle saçmalık yok. Kadın bekler, adımı erkek atar. Hayır, moruk bir pinpon olduğum için eski moda kafamla konuşmadım: 10.000 yıldır modası geçmeyen hormonal yapının verdiği itilimin Kova Burca manyaklığı ile son 100 yılda alabora edilmesine eyvallah eden kaybeder.
Hanımlar; isterseniz teklif edin, yasadışı bir şey değil bu. Eğer böyle rahatsanız… harika. Ama bunu "Ay modaya uymam şart" ya da "ben özgürüm işte, erkekten geri kalamam" düşüncesi ile yaparsanız bence SİZ eğlenemezsiniz; en azından teklif etmediğinizdeki kadar eğlenemezsiniz. Siz teklifi yeşil ışığı yakarak edin. Bundan büyük teklif mi olur? Sizi beğenen erkek zaten balık atlar, ne kendinizi yoracaksınız? Erkek avcıdır. Onun bu yanını –özellikle ilişki başlarken- ne kadar tahrik ederseniz ve de ne kadar onu zorlarsanız (adamın isteğini kaçırın diyen yok, "gösterip, yani ümit verip, kolay vermeme" oyundur bu), gelecek günlerde o kadar şahane bir tahtta oturarak yaşarsınız. Erkekler (ümit verildiği şartta), zorlanarak elde etmedikleri şeylere biraz az değer verip, kolay bıkma eğiliminde genlere sahiptirler.
"belki ufakligimda yasadigim bir problem, belki baska bir sey kadinlarin, özellikle de begendigim kadinlarin karsisinda rahat olamiyorum."
Şimdi de bu "küçüklüğümde yaşadığım problem" modasına mı takıldın? Bu psikoloji denen Freud kişisinin şeysi moda olalı illa bir şeyde bir problem olacak… bulamadılar mı muhakkak "küçüklüğünde"... orada da mı yok? O zaman "bilinç altında". :D İlla insanlarda bir "derin" dert bulacaklar. Adamların kafa buna takılmış bir kere... Bu düşünce sistemine onların ağzından "dert bulma TAKINTISI" diyelim... diyelim de anlasınlar insan "sen bilmezsin, ben bilirim, sorunlusun işte" dendiğinde ne hissediyor. :DDDD Beğendiğin kadınların karşında rahat olamıyorsun… E? Ne olmuş? Ben de kırmızı renk sevmiyorum. Patlıcan yemeklerini en kötüsünü bile üç tabak yerim. Bizim Aziz kendinden yaşlı hanımları çekici buluyor. Yakın arkadaşlarımdan biri "ayakçı" (ayak fetişti, ona böyle takılıyoruz. :D), ilk eşimin heyecanlandığı anda elleri terlerdi. Sonrada hayatın dübürüne parmak atacak kadar serüvenci bir arkadaşım (babası da ünlü bir gazeteciyidi) lise eğitiminde sözlüye kalkınca bayılacak gibi olurdu. Herkes bir tip… Sen de böylesin. Kim "illaki kadınların karşında rahat olacaksın, yoksa çocukluğundaaaaa…" diyorsa yanından fıy, kafasını ele geçirmişlerdir.
Bırak bu işleri dostum, sadece huyun bu. Ayrıca bu huyun nedeni onları çok beğenmen de olabilir. Aşırı önem verdiklerimiz bizi biraz gerer. :-) İyi haber o ki, bu epey "sudan huylar" biraz asılırsan değişiyorlar. Ama zaman vermen gerek… ısrarcı olman gerek… "Huyum bu, ama her şey değişir, bu hayatın ana kuralı" dediğinde, hiç bir bilimsel kanıtı olmadığı halde moda edilmiş Freudian laflara pabuç bırakmadığında, hastalık ve problemli olma korkunu geride bıraktığın için istediğin yere daha kolay geldiğini göreceksin.
"Zaten genel olarak bir imaj takintisina, mükemmellik zorlantisina sahibim. Saydigim seyler bir de red korkusuyla birlesince mutlaka beden dilime yansiyordur diye düsünüyorum."
Sen teşhisi koymuşsun zaten sevgili "psikolojinin pop kültür versiyonu, yani kendi kendine teşhis koyma kuşu" dostum. :D Bu tarz nöral yolaklar (beyin EM alanları) adamı esir/tutsak ederler. Bu yüzden lütfen psikoloji adlı DİSİPLİN (psikoloji, bilim değil disiplindir, çünkü deneyselliği yoktur) kökenli "takıntı" lafını ve içerdiği berbat şeyleri kafandan sil. Cehenneme çevirdiler dünyayı ya… Kafaya takmakla, "takıntı" dedikleri ve illet olarak servis ettikleri şey farklıdır. Hayata basit bak. Her hatanın gerisinde psikolojik zımbırtı aramak, bileğine ürkütücü, ne olduğu belirsiz, acayip "ruh hastalıkları" denen gülleyi bağlayıp koşuya çıkmak gibidir.
(Sözlerimizin hedefi psikolog arkadaşlar değildir. Psikologlara bakış açımızı öğrenmek adına
ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR linki,
Temel İnançlarımız başlığında yer alan
Psikologlar hakkında
linkine başvurabilirsiniz.)
Ama evet; imaj önemli... Yakışıklıktan kat-be-kat önemli. İmaj; temizlik, sana yakışanı bulup giymek, giyime zaman ayırmak ve en önemlisi POSTURE, yani duruş demek. Acting dersi alanlar bilirler, bir rolü canlandırırken karakterin duruşunu saptamak çok önemlidir. Bu yüzden pek çok aktör aynı fizik ile (örneğin Adrien Brody) bir filminde gözüpek maceracı, bir filminde karizmatik aktivist, bir filminde zavallı olarak görünebilmektedir.
Çekici bir imaj, yine evet, "kendine güven" dedikleri şey ile elde edilirler… ama kendine güven nedir? O hiç de açıkça söylenmez. Kelime anlamından bir şeyler çıkartılır… ama pek kimse de uygulayamaz. Bu yüzden kendine güveni unutalım.
Çekici bir imaj, ancak HAYATINDAN MEMNUN OLURSAN (ve tabi ki biraz yukardaki saydığım özelliklere özenli isen) elde edilir. Beyin rahatsa, ki, sadece hayatından memnunsan, tatmin içindeysen rahattır; bu beyin elektriği motor sisteme yansır… etrafına yaydığın EM alan ÇOK KİŞİ İLE senkronize olacak dalgaboyuna geçer. :)
"Canli kanli gören bir hanfendi haydi haydi anliyordur tabii; Bunun üstesinden de hem kendi çabam, hem de majiyle gelecegim umarim."
Bunu sadece hanımlar değil, çocuklar bile sezer. :) Bu durum, nörobilim + QM teorileri temelli bir gerçektir. İnsanlar (özellikle kadınlar) "sezerler". Bu yeti "dumura uğratılsın" diye akıl diye -doğa dışı- bir şey pompalanıp durmaktadır. Oysa herkes doğal hali ile akıllıdır.
[İster tanrı vergisi deyin, ister doğa; ister böyle yaratılmış olalım, ister kalıtımla elde etmiş; her insanda onun işine yarayacak (hayatta kalmasına yardım edecek) akıl (ki, deneyimle bu geliştirilebilir) zaten vardır. Bu akıl, düşünüp durma MİSKİNLİĞİNİ İÇERMEZ. Anında tepki verir, manzara koyar… adamı ilerletir. Yakıtı SEZGİDİR. Bir yazar olarak söylüyorum: Çok kitap okuyan, hayattan koparak kitap okuyanda bu "çok düşünme" şeklinde özetlenebilecek yapı gelişir. Bu yapı, body ile adale şişirmeye benzer… Doğal değildir. Antrenmanı bırakınca söner. (Sözlerim Bodybuilding sporuna eleştiri değildir. Body, yıllardır uğraştığım ve çok sevdiğim, pek çok erkeğe önerdiğim bir spor, bir uğraştır.)
]
"belki üslubumdan da hala 'rahat' bir insan olmadigimi tahlil etmissin ki, seninle yüz yüze bile gelmedik, paylastigimiz tek ortak platform burasi."
Hiç de rahat olmadığını tahlil etmedim sevgili arkadaşım… bilakis; eğlenceli, candan ve "bizden biri" ;-) olduğunu düşünüyorum. Ve altını çizeyim: Bu yaşta kimseyi yağlayacak halim yok. :)
Muhteşem bir "fırlama" adayısın. :DDD (Bu bir övgüdür. :) ) Ama ince ruhlusun da... Şahane bir karışım bu! Söz konusu hoş "combo" biraz gazlamayı (tetiklenmeyi) bekliyor sadece... O da zaman içinde olacak.
En büyük mutluluk, adamın istediklerini gençlikte değil, yaşlılıkta ele geçirmesidir. Bi't-tecrübe sabittir. :DDD
DİP NOTLAR
[1]
Anerkide güç, kesinlikle mutlak hakimiyet gerektirmez. Güçlü kişi, kişilere hak ettiklerini verebilir; çünkü güç, diğerlerinin ihtiyaçlarını tanıma ve giderme yeteneğidir.