Adept Majisyen
Manyetik Maji
Pozitif Enerji
BİLGİ ALIN >>
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

ÖZEL İLİŞKİLER

ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR        |        SORULARIN KABUL EDİLME KRİTERLERİ        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

722 Ekolü ve Eğitimleri | Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Astroloji
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Fal/Tarot |
Ruhsal Sorunlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

2 Mart 2023
kendimi çok kötü hissediyorum geçmis hakkinda (Eş değiştirmek, grup seks, eşcinsel ilişkiler, yasak ilişkiler)

Soru, sorucunun isteği üzerine yayınlanmamaktadır.

YANIT

Editörün notu: Yanıt 18+ içeriktedir; herkese uygun değildir.

Ricanız üzerine sorunuzu yayınlamama kararı aldık. Ama kısaca ana hatları ile içerikten söz edeyim.

Geçmişte birlikte olmamanız gerektiğini düşündüğünüz bir kişi ile kısa süreli bir ilişki yaşamışsınız. Sonra konu kapanmış. Ancak şartlar o ilişkiyi anımsatacak duruma geldiği için bir suçluluk içine girmişsiniz. Ve sıkıntıdasınız.

Sorunuzun yayınlanmamasını istediğiniz halde soruyu kabul etme nedenimiz anaerkil ahlak ve suçluluk hakkında söylemek istediğim bazı şeyler olmasıdır. Gelin, bu konuda biraz konuşalım.

Suçluluk duygusu ciddi bir NE üretme merkezinin beyninizde açılması anlamındadır. Yaşanan olayların pek önemi yoktur aslında. Tabi ki vardır; kişiler olumsuz olarak nitelenecek, kendilerine ve çevrelerine acı verecek hatalar yapabilirler. Bundan zarar görebilirler ve zarar var edebilirler. Ama asıl zarar suçluluk duygusu ile oluşur; çünkü bu duygu, suçluluk nedeniniz olan hatanın onarılmasını ENGELLEYEN bir pasivizasyon meydana getirir.

Zaten plan budur.

Üstelik suçluluk duygusu fazlaca yaşanırsa bir "nöral yolak" var eder. Nöral yolak ise nöronların ortak bir çakma biçimidir (pattern). Bu durumdan uzun yıllara varabilecek ölçüde zarara neden olabilir.

Suçluluk duygusu ile hiçbir olumlu adım atılamaz; yapılan hata onarılamaz; çünkü suçluluk duygusu, hatanın -bilgiye ulaşmak şevki ile dolu olduğu halde deneye soğukkanlılık ile yaklaşabilen- bir bilim adamı tarafsızlığı ile incelenmesini, hatayı ele almayı, nedenlerini bulmayı ve böylece onarmayı engeller. Suçluluk, hatadan kaçma tepkisi yaratır… üstelik kişiye sona ermesi güç bir sıkıntı da vermektedir.

Hepimiz, makroda bedenlenebilecek/çökecek (kuantum dalga fonksiyonu çöküşü) ruhta (beyin elektriği dalga boyunda) olduğumuz için pek çok hata yapma kaderi ile doğarız. Bunlardan bazıları, bazılarımız için gerçekten taşınması güç şeyler –örneğin yasa dışı işler- olabilir. Genelde ise kanunlarca yasaklanması gerekmeyecek kadar hafif hatalarla boğuşuruz. İşin traji-komik yanı, bu hataların –özellikle sizinki gibi- cinsel içerikli olanlarının önemsiz olmalarıdır. Bunlar aslında kimseye reel bir zarar vermeyen, sadece ataerki tarafından yasaklandığı için suçluluk ve acı yaratan davranış, tutum, girişim, arzu ve olaylardır.

Ataerki kimin kiminle cinsel ilişki kurabileceğini şablon olarak dayatır; parmak izi kadar çeşitlilik ve sayıda nice ruh (bilinç) buralara tıkılır… ve acı başlar.

Plan yine budur.

Oysa karşılıklı rıza (konsensus) olduğu ve ilişki 3. kişilere zarar vermediği sürece iki kişi (ya da istekli daha fazla kişi) arasında yaşanan her şey doğru, normal ve zevk veriyorsa güzeldir.

Örnekleyelim: Diyelim bir erkek, bir arkadaşının babası ya da ağabeyi (arkadaşının 1. derece akrabası) gibi biri ile karşılıklı rıza içinde (belki de öncel deneyimi olmadığı halde eşcinsel eğilimi) bir cinsel ilişkiye giriyor. Bu durumda ortada bir uzlaşma olduğu halde, arkadaş durumu öğrenirse acı çekecektir. Oysa anaerkide bu (acı çekme) hiç gerekli değildir; çünkü çekilen acının nedeni doğal değildir; reel nedenlere dayalı değildir; doğum anında beyinde embed moral değerlerden olmadığı halde, sonradan ataerki tarafından yerleştirilen kalıplar nedeni ile var olmaktadır.

Bir diğer örnekte ise diyelim bir kişi, en yakın arkadaşının sevgilisi ile, ya da sevgilisinin en yakın arkadaşı ile kısa bir ilişkiye giriyor. Anaerkie göre bu örnek yanlıştır; çünkü anaerkide sadakat kutsaldır. Sadakat (eşleşme ve dürüstlük nosyonlarının kombosu) doğum anında embed bir moral değerdir

Anaerkide, eşleşme öncesinde çok eşliliğe yönlendirme bulunsa da, eşleşme sonrasında sadakat beklenir. Doğa da bu kuralla işler. Elektronlar eşleşince manyetizmaları (çekicilikleri) SIFIRLANMAKTADIR. Eşleşince bir daha başkasını istememek doğaldır. Her aşk, kendi sadakatini yaratır. Yarım asırdan fazladır köpek ve kedilerle iç-içe yaşamış biri olarak bu çok eşli hayvanların sadakatini bizzat defalarca izlemişimdir. Köpek grubumuzda eşleşmeler vardır.

Anaerkide, sadakatin yüceltilmesine rağmen, riskli makroda bedenlenen bizlerin öğrenme yolunun hata yapmak olduğu bilinir. Bu nedenle cinsel içerikli hataları (ihanet, sadakatsizlik ve benzerlerini) -TABİDİR Kİ HATA SÜREKLİ YİNELENMİYORSA- ürkünç, tiksindirici, insanın ruh dengesini alt üst eden ve en kötüsü, onarım için kişiyi isteksizleştiren bir şekilde algılamaz.

Müslümanlıkta baş tacı edilen erdemlerden belki de en önemlisi hoşgörülü olmaksa, diğeri affetmektir. Hem kendini… hem diğer hata yapanları…

(Hadis: Allah, affedenleri aziz eder; affedenlerin yeri Cennettir.)

Aslında affetmek ve hatayı hoş görmek –özellikle işin içinde cinsel ahlakla ilgili hatalar varsa- sanılandan kolaydır. Zor olan sert ve hoşgörüsüz olmaktır, çünkü gerisinde bencillik vardır. İnsanın doğası eşleşene dek çok eşlidir. Mutlak tek eşlilik baskısı, bende bolca bulunan, sahiplenme arzusu nedeniyledir. Sahip olma duygusunun çıkış noktası ataerki, yani erkeklerin kendi yapılarına (ve böylece ihtiyaçlarına) göre belirlediği düzendir.

Yine plan budur.

İnsanlar aşırı alkol aldıklarında, tekdüzelikten bunaldıklarında, hepimizde var olan "merak" saiki ile, cinsel açlık yönlendirmesi ile (bu ihtiyaç ve insana yaptıracakları yabana atılmamalıdır), aldatılarak, kendini aldatarak, ya da kısa bir yaramazlık ile birikmiş bazı duyguları boşaltmak için ataerkide yasaklanmış şeyleri yapabilirler. Aslında bu yasak davranışları yapabilme nedenleri, onların hiç de yasaklanacak şeyler olmadığını gizliden gizliye bilmek, ama yine ataerki yüzünden itiraf edememektir.

Demek istediğim şudur: Yasak olarak empoze edilen kişilerle GEÇİCİ ilişkiler yaşamak (tabi ki ortak rıza ile) aslında pek büyük felaketler olmayabilir. İnsanlar bazen –bu baskılı ortamda- ruhsal dengelerini sürdürebilmek için "değişiklik" olarak görülebilecek olan yasak yollara saparak rahatlayacaklarını bilirler. Bu rahatlama ihtiyacının nedeni de ataerkil ve gereksiz baskıya artık dayanamayacak olmaktır.

Tutun ki GEÇİCİ OLARAK sevgilinizin demeyelim de, bir arkadaşınızın babası ile, ağabeyi ile, ya da sevgilinizin eski sevgilisi ile veya eski sevgilisinin kardeşi ile bir birliktelik yaşadınız. Sormak isterim: Ne olur?

Reel olarak çevrenizi kontrol edin: Ne değişir?

Yanıt veriyorum: Eğer ataerkil baskılar ve inandırmalar olmasa HİÇ BİR ŞEY…

Kimse, ama kimse gerçekte hasar görmez. Yüzleşilen acının nedeni Yahudilikle başlatılan DOĞA DIŞI, insanın özgün yapısına uygun olmayan yasaklardır.

Oysa eşinizi aldatırsanız, hele ki ihanet süreğen ise, bunun anlamı kutsal eşleşmeyi bölmek, Öncel Evren'e dönüşe ket vurmaktır.

İzin verin, yaşamımdan örnek vereyim.

Satanist geçmişimde on iki yıl muhteşem bir birliktelik yaşadığımız hanımımı –az sayıda da olsa- grup arkadaşlarım ile paylaştım, onların eşleri ile oldum. Bu durum muvacehesinde hiçbir olumsuz olay yaşamadık. Ne eşimle birlikte olan arkadaşlarım kendisine bir saygısızlıkta bulundular, ne de ben onların hanımlarına… Aklımıza bile gelmedi.

Kimi zaman grup üyesi erkekler olarak grup ortamında birlikte olduk. Bu erkeklerin hepsi de benim gibi –ataerki açısından olmasa da- "normal" denilebilecek cinsel eğilimi olan kişilerdi. Bu ortamlarda yakın dostluğumuz yıllarca sürdü, arkadaşlığımıza halel gelmedi, gündelik yaşamda bir saygısızlık yaşanmadı, amiyane tabiri ile "kimse kimseye yamuk bakmadı", bel altı tacizde bulunmadı. Demek istediğim şudur ki; beyindeki ataerkil kalıplar aşılırsa, kimi yasak olaylar reelde zarar verici değildir… hatta eğlenceli bile olabilir. Kötülük; davranıştan çok, onun beyinde uyandırdığı alandadır.

Oysa farklı (ama benzer içerikli) bir olay bir dostluğu zedeledi: Birkaç yıl önce bizden olmasa da, okültist olan ve çok sevdiğim bir arkadaşım –ki, evlidir- alkollü iken bana eşcinsel ilişki teklif etti.

Onu sildim.

Silme nedenim teklif etmiş olması değil; teklifin önceki satanist arkadaşlarımla yaşadığım şekilde olmamasıydı. Yaptığı bu hata çok sevdiğim bir dostumu yitirmeme neden oldu. Oysa bana olağan şekilde sorsa, olağan şekilde -defalarca erkeklerle olsam da- özelimde erkeklerin bana hiçbir zevk veremediğini anlatacak, sürekli bu konuda espriler yapıp gülüşecek ve dost kalacaktık.

İşte ataerki her doğallığı, koyduğu kurallar, yaptığı hatalı yönlendirmeler ile böyle bozar.

Arkadaşım zaman içinde hoş bir geri adım atmıştır, hala arada yazışırız, hatır sorarız.

Peki, ataerkil doğrularla yaşayan kişiler çizgi dışı olaylar(!) ile yüzleşirlerse anaerkiye göre ne yapmalıdırlar?

Yanıtı yine kendimden örnek vererek aktarayım.

Geçmişte ikinci eşimi aldattım. Geçici bir durum değildi. Zaten onu aldattığım kişi ile evlendim; ilişkimiz –cinsellik ilk yıl bitse de- yıllarca dostluk/kardeşlik ortamında sürdü. İkinci eşimle ise anlaşabilecek insanlar değildik. Bir yılda geçinememeye başlamıştık.

Ancak ikinci eşim onu aldatma sürecimde çok acı çekti. Benim bir başkası ile düzenli cinsellik yaşamam onu çok üzdü. Buna rağmen ayrılmak istemedi. Hata -anaerkil açıdan bakarsak bile- benimdi. (Elimden geldiğince ona verdiğim hasarı onarmaya çalıştım, maddesel olarak –lüks bir araç alma çapında- destekledim; ama tabidir ki yeterli değildi.)

Sonunda acıya dayanamadı ve varlığım ile konuşmak; tebliğ almak istedi.

Varlığım ona iki cümle söyledi:
"Beden seks yaparak kirlenmez, eşin seks yaptı diye acı duyma."
"Bir çok evli ve birbirini seven çift, karşılıklı kabullenme ile swap (eş değiştirme) yapmaktalar ve hiç birinin dostluğuna zarar gelmemekte. Acı çekme nedenin, bakış açındır."

Varlığım yalnız kaldığımızda ise bana şunu söyledi:
"Bilmeyen acı çekmez. Yaptığın değil, ona belli etmen yanlıştır."

Bu görüşler pek çok kişiye satanistçe gelecek olabilir; ama değillerdir. Satanizmde –yukardakiler gibi- ataerkil açıdan "ahlak dışı" sayılabilecek tavırlar "mutlak doğru" olarak alınır; "norm" olarak sunulur… HATTA ÖZENDİRİLİR. Oysa anaerkide bu düşünceler sadece "acil durumlarda camı kırın" yazılı dolapta dururlar. Çok gerekmedikçe kullanılmazlar. Anaerkinin bunları kabullenme nedeni, insanları gereksiz acıdan korumaktır.

Şimdi anaerkil doğruları, ataerkideki hatalı ilişkilere girenler ve buna maruz kalanlar için rezüme edelim:

  • Bir hata yapılmıştır; ama üzerinde durulması daha büyük hatadır. Yapılacak şey, soğukkanlılıkla bu hataya neden düşüldüğünü bulmak, hataya bir daha düşmemek için o nedeni ele almaktır.

  • Yapılan hata –dürüstlük adı altında- 3. kişiye belli edilmemelidir. Dürüstlük tabi ki çok değerli bir erdemdir; ama erdemlerin nedeni acıyı engellemektir.

    (Dürüstlük adına yıkıcı olmamak hakkında yine Müslümanlıktan örnek vereyim:
    "İki Müslüman’ın arasında sulhü sağlamak kastıyla yalan söyleyebilirsin." Tirmizî
    “Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır kasdıyla yalan söyleyen, yalancı değildir.” Buharî)

  • Ola ki adı geçen 3. (masum) kişi durumu öğrenirse ataerkil baskı ve doğa dışı yönlendirmelerden kendini kurtarıp varlığımın ikinci eşime söylediği sözleri şiar edinmelidir.

Peki ataerkil kalıplarla yaşayanları -boşuna da olsa üzecek- yasak ilişkilere girmek anaerkide hata değil midir?

Hatadır; çünkü öncelikle madem ki ataerkil kültürde yaşıyoruz, 3. kişiye acı verecektir. Acı vermemek için ELDEN GELDİĞİNCE frene basmaya çalışan daha doğru yaşar. Kişilik gücü, belli (zorunlu) kurallar içinde yaşarken, kişisel olarak onlara inanmasak bile, onların çerçevesinde yaşayanları gözetmeyi de içerir. Güç, diğerinin sıkıntılarını algılamak ve giderme isteği ile ilgili bir kavramdır.

Ataerkil kalıplarla yaşayan bir kişi yasak ilişkilere girerse ne yapmalıdır?

İlk adımda soğukkanlılıkla hatadan aldığı zevkin içeriğini ve oranını düşünmelidir. Eğer öncelikle korkusunu, ardından suçluluğunu yenerse, olayı serinkanlılıkla düşünebilirse, inceleyebilirse, kendi için çok daha rahat ve mutluluk verici bir hayata ulaştıracak bazı gözlemler yapabilir, kimi sonuçlara varabilir ve yeterince cesursa farklı ve yeni bir hayata geçebilir.

Böylelikle artık geride ne suçluluk duygusu, ne de gereksiz yere acı çeken 3. kişiler kalacaktır.

Şimdi izin verirseniz yukarıda söz ettiğim geçmişte yaşadığım deneyimlerim (eşcinsel ilişkiler ve grup seks ortamları) hakkında şahsi duygu ve düşüncelerimi belirteyim. Bu açıklamamın da bilgilendirici olabileceğini düşünüyorum.

Anlattığım ortamlarda –bütün dürüstlüğümle söylüyorum ve inanılmasını rica ediyorum- hiçbir ek zevk almadım. (Eğer alsam, böylesi ortamları çok kolaylıkla yaşamayı sürdürebilirdim. Hayatımda eşcinsel ilişki de, grup seks de bulunmamaktadır.)

Ancak grup sekste kesinlikle eşimi de kıskanmadım; ki, beni yakinen tanıyan ve şu anda okumakta olan hanımlar hak vereceklerdir, kelimelerle ifade edilmeyecek kadar kıskanç bir erkeğim. Baskıcıyım. Kısıtlayıcıyım. (Kimseye benimle olması için baskı yapmam, huyumu baştan söylerim, bana tolere edebilecek, hatta belki de bundan hoşlanacak hanımlarla özel uzun vade ilişkiye girerim). Ve bir kez daha yineleyeyim: Hiç, ama hiç kıskanmadım! Bu durumun nedeni –lütfen dikkat buyurun- hem benim, hem arkadaşlarımın, hem de eşimiz olan hanımların beyninin bu duruma hazırlıklı olmasıydı. Doğruların ezici çoğunluğunu beyindeki alanlar var ederler.

Daha da önemlisi: Yaşananlardan hiçbir reel zarar görmedim. Hiçbir dost yitirmedim. Hiçbir dostluğum farklı ortama (cinsel ortama) yönelmedi. Gülünç gelebilir ama satanist olmayan o arkadaşımın teklifi ile bir dostluk zedelendi.

Ancak lütfen yine dikkat buyurun: Beyin genele ve olağana, alışılana uyum gösterebilen bir yapıda olsa da, özgün (kişisel, öz karaktere bağlı) zevkler ve yapı tektir. Ben bu ortamlardan zevk alabilecek bir yapıya sahip değilim. Satanizmi bırakınca bir daha ne denedim, ne özlem duydum.

Hayır; kesinlikle suçluluk duymadım; çünkü duymamayı ANAERKİ İLE ÖĞRENMİŞTİM. Öğrenmemiş olsam, ağır bir güvensizlik, hatta kendime yönelik kuşku ile dolacak olabilirdim. Yaşadıklarımı –bir daha oraya gitmeyi hiç özlememiş olsam da- farklı bir eğlence parkındaki kısa süreli değişiklik olarak görebildim. Sizlere bunları rahatlıkla, korkmadan anlatacak kendine güvene erişebildim. Hatta bunun bir yaşam deneyimi, kendimi bilmem için bir kazanç şeklinde gördüm.

Eş değiştirmek, grup seks ve bi-seksüel ilişkiler nasıl ki bazı kişiler için son derece zevkli, hatta gerekli, arada yaşanacak ihtiyaçlar olabilse de, hatta anaerkiye göre arada yaşanmasında hiçbir sakınca olmasa da (beden seks yaparak kirlenmez), benim gibi bazı kişiler bunlardan zevk almayabilirler. Ne zevk alanlar hatalıdır, ne de zevk almayanlar hatalıdır. Zevk alanlar "yaşama uzmanları" olmadıkları gibi, zevk alamayanlar "alemin hımbılları" değildirler. :)

Kimi çok eşlidir, tek eşle eşleşemez.
Kim eşi ile çok eşlidir.
Kimi tek eşlidir.
Kimi seks ortamında olmayı sevse de, pek seksli (seks gücü fazla) değildir.
Kimi kendisi ile ilişkidedir (mastürbasyondan aldığı zevki, kimse ona verememektedir).
Bazı erkekler boğa gibi güçlüdür, hala da tek eşlidirler.
Bazı erkekler daha az güçlüdür; hala de çok eşlidirler.
Bazı kadınlar çok eşlilik eğilimindedir, bu eğilimleri sürerken eşleşmek isterler.
Bazı kadınlar çok eşlilik eğilimindedir, hala da aşık olunca sadıktırlar.
Bazı kadınlar kesin olarak sevince eşleşebilirler (tek eşlidirler); bu onların zayıf, güçsüz, aşırı romantik, aşırı tutucu, eğlenmeyi bilmeyen, içine kapalı olduğu anlamına geldiğini HİÇ-Mİ-HİÇ göstermez.
Ve kimileri -tıpkı benim gibi- seks üzerine kurulu bir yaşamda rahat edebilirler... ama hala da bu yaşam biçimini "Sadece değişik hanımlara abanmakla sınırlı" olarak yaşamayabilirler. Hala da grup seks ve eşcinsel ilişkileri çekici bulmayabilirler.

Parmak izi kadar DOĞRU VE GÜZEL (ve de sağlıklı) vardır. Kendi olan kimse (tabidir ki diğerlerinin alanına girmiyorsa) bir diğerinden eksik, aciz, deli, manyak, sorunlu, edepsiz, terbiyesiz DEĞİLDİR.

Ancak yine de sulh-u salâh isteyen kişi, eğer özü genele zıt yönlü ise, içinde yaşanmak zorunda olunan sisteme hoşgörülü olur, bu yüzden İSTEKLE frene basar, genele saygı ile ihtiyaçlarını biraz genele uygun şekle çevirerek yaşar... ama özünden ödün vermemeyi de BECERİR. Bu kişi, her ortamda (ataerkide bile), anaerkideki kadar rahat yaşayabilecektir.

Anlayış da, uyum da, bu yüzden frene basma isteği de; özünden feragat etmemek ve kendini yaşamak kadar değerli ve gereklidir. Bu farklı gereklilikleri uzlaştırmak ise en büyük erdemdir. Bunun adı dengedir. :)

Son bir şey ekleyeyim: Olağandan çok farklı doğrularımız ve yaşam tarzımız bulunduğu halde bunca yıldır kimse ile sorun yaşamadan hayatımızı bildiğimiz gibi sürdürme nedenimiz; bize benzemeyenlere verdiğimiz önem, duyduğumuz saygı, onları gücendirmemeye, tedirgin etmemeye gösterdiğimiz özendir.

Belki biraz zor bir yöntem bu, bazı fedakarlıklar istiyor… ama inanın; geri dönüşleri muhteşem oluyor. :)


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -