benim merak ettigim bir konu var reenkarnasyondan ve pe enerjisinin mevcutluguna gore ote alame gitmekten bahsediyorsunuz fakat neye gore reenkarne olunuyor ote alem nedir sistemi nedir hic bahsetmiyorsunuz
YANIT
Verilen cevapları iyi anlamak için gereken bilgilerin diğer yanıtlar olması bir eksiklik sayılabilir, haklısınız. Bu eksiliğin nedeni bulgularımızı bir disiplin şeklinde yansıtmak istemeyişimizdir. Giderek arttırmaya çalıştığımız kuantum yazılarımız okunursa belki bazı yanıtlar daha net anlaşılacak olabilir.
Öte alem, ruhun parçacık konumunun sona ermesi ile ulaştığı mekandır. Ruh, bölündüğü için parçacık olarak “çöker” ve bedenlenir. Ancak kuantum nesnelerinin tersine, yaşarken aynı anda her iki fonksiyonda da (hem ruh, hem beden olarak) kalabilir.
Bu süreçte (yani yaşarken) ruh denen yapı farklı (olumlu ya da olumsuz) alanlarla senkronizasyonla değişikliğe uğrar ve sonuçta ölüm ötesine değişmiş olarak “intikal eder”. Eğer madde dünyasına ait dalga boylarına senkronize olacak yapıda kalmışsa, iman ortamı jargonu ile “dünyasal şeylere bağlı ise” (bu anlatım aslında gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır, Yahudilik ve Hıristiyanlıkta "dünyasal" yaftası ile yasaklanan nice eylemin -örneğin seksin- çıkış noktası cennet olarak nitelenen ilksel evrendir) yeniden bedenlenir. Değilse, daha keyifli yerlere çekilir.
“Daha keyifli yerler” olarak nitelediğim mekanlar Big Bang öncesindekine benzerlik taşıyan, entropinin sıfır olduğu diyarlardır. Ünlü Japon kuantum fizikçisi Michio Kaku bu diyarların (yani entropinin farklı geliştiği diyarların) bulk ya da hyperspace adı verilen “farklı evrenler denizi”nde yer alabileceğinden söz etmektedir.
Andığım diyarlar diğer bazı kuantum fizikçileri tarafından farklı şekilde dile getirilirler ve onların kuantum uzayında olduğu öne sürülür. Örneğin Nobel ödülü Stapp, emeritus profesör Hameroff ve -teorisi başkalarına Nobel kazandıran ve öldüğü için kendisi ödüllendirilemeyen- Bohm, kuantum uzayının derinlerindeki farklı bir yapı olduğu hakkında teoriler üretmektedirler. Bu yapının kuantum uzayından da, beyindeki EM alandan da DEĞİŞİK bir gerçeklik olduğu düşünülmektedir.
İşin enteresan tarafı bu alanın madde dünyası ile 1/1 ilişki halinde olmasıdır! Tam yönetemiyor olsa da, büyük bir etkisi vardır! Dahası, Hameroff benzeri bilim adamlarına göre bu ortam tüm iyilik ve estetik değerlerin merkezi, çıkış noktasıdır.
Cennet burası olabilir mi?
Bizlere göre bu sorunun yanıtı “Evet, olabilir”dir.
Uzun sözün kısası bilim, kuantum mekaniği sonrasında ölüm ötesinin yapısını çözme aşamasındadır.
İşte böyle... Anlayacağınız gelecekte yaşamanın çok ilginç olacağı açık!..
“Pozitif bir ruha sahip olmadığım için yeniden buraya çekilirsem (doğarsam) gelecekte doğacağım için, biraz da oraları görmüş olur, fırsat başı bir zaman makinasına atlar, bu yıllara kaçar, eşe-dosta bir selam çakarım” düşüncesinde olanlar eğer varsa şunu anımsamalıdırlar: Einstein’ın Özel Rölativitesinden sonra zaman diye bir şey olmadığı, “zaman nehri”nin aslında akmadığı, geçmiş ve geleceğin zaten var olduğu ortaya çıkmıştır. (1915 tarihli bu teoriye göre uzay ve zaman binyıllardır sanıldığı gibi birbrinden farklı ve bağımsız şeyler değildirler. Onlar “uzay-zaman” adlı yapının iki niteliğidirler. Ve bu yapı, madde ve enerji ile farklı şekillere sokulabilmekte, kıvrılıp bükülebilmektedir.) Zaman geçiyor olarak algıladığımız durum aslında zaten var olan bir film şeridi üzerinde ilerlemektir. Bu şerit üzerinde geri ya da ileri gitmek -ruh için- hiç zor değildir ve geçmiş ve gelecekten haberler veren falcıların yaptıklarının sadece bu olduğu düşünülmektedir. (Konu hakkında bilgi almak için Özel Rölativite (Zamanın İçindeki Her An Şimdiden Vardır) adlı yazıma başvurulabilir.) Bu yüzden yeniden doğuşların hangi yıllarda olacağı -yani nereye çekileceği- (dinsel jargona göre günahlar yüzünden nerede bedenlenileceği) meçhuldür. Bu yüzden bazı kişilerin kendilerini neandertal bir homo sapiens, ya da Orta Çağ’da bir engizisyon rahibi karşısında bulmaları olasıdır.
Aslında bundan kötüsü de vardır ve belki de bu "en makus talih" bu yaşamda cinsiyetini çok seven ataerkil bir erkeğin, yeni yaşamında bir diğer erkeğin beş çocuklu karısı olarak bedenlenme olasılığıdır. Reenkarnasyoncular (örneğin Prof. Refet Kayserilioğlu) transseksüelliği bu şekilde (geçmiş yaşamdaki cinsiyeti çok sevme ve ondan kopamama şeklinde) açıklamaktadırlar.
Unutmamalıdır: NE (hatalı davranışlar, düşünce şekilleri ile çekilen negatif vibrasyonlar) kendilerine yakın olanların kaderini onların en istemedikleri (gerçekleşmesinden korktukları) şeyler üzerine bina ederler. Yeri geldi, bir hatırlatayım dedim. ;-)