722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

REENKARNASYON, ÖLÜM ÖTESİ ve RÜYALAR

SORULAR ANA SAYFA | TÜM REENKARNASYON, ÖLÜM ÖTESİ ve RÜYALAR SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Geçmiş yaşamdaki kimlik ve bu yaşamda nasıl davranılması gerektiği hakkında -astroloji bazında- bilgi almak için Ay Düğümleri adlı yazı dizisine başvurabilirsiniz.

Reenkarnasyonun varlığı ve nedenselliği hakkında -bilim bazında- bilgi almak için Reenkarnasyon ve Kuantum adlı yazı dizisine başvurabilir;
ya da yazıyı baştan okuyablirsiniz.


28 Nisan 2021
Dogum öncesini neden hatirlamiyoruz ? (Rüyalar ve ölüm)

-Yeniden dogmak yalan mi ?
-ruhsal evrime (tekamül) ne gerek var , ruh zaten mukemmel degil mi ?
-Ya filmin sonu siyah ekran sa ? (boyle olursa zaten birsey degismez tepki veremicemiz icin :) )
-ego nun sebebi dogum oncesi yapilan perdeleme diyorlar ?
-rüyalar asil alem ise beyin olmadan nasil ruya gibi bisi gorcez ?, rüya icin beyin gerekmiyor mu ?

YANIT

Sorunuz, sorularınızı apaçık içerdiği için tek-tek yanıtlarsam sanırım sizi tatmin edebilirim.

“Dogum öncesini neden hatirlamiyoruz ?”
Sorunuzu “neden tam netlikle hatırlamıyoruz?” şekline evireyim; çünkü bazı kişiler bazı şeyleri hatırlayabiliyor. Örneğin ben geçmiş yaşamımdan bir sokak hatırlıyorum. Sakin ve güzel bir sokak bu, özellikle sokaktaki ağaçları hatırlıyorum. Öyle ki, gördüğüm bazı ağaçlar (ya da konumları) bana garip bir mutluluk vermekle kalmıyor, o sokağı farklı şekilde, farklı açılardan anımsatıyor.

Neden netlikle anımsamadığımız sorusunun yanıtı beyin adlı organ ile doğmuş olmamız ve hatta önceki yaşamımızda sahip olduğumuzdan farklı yapıda bir beyin ile doğmuş olmamızdır! Reenkarnasyon konusunda bana kalırsa düşülen en büyük hata önceki yaşamlarda Dünya adlı planette olduğumuz düşüncesidir. Oysa evren boyunca nice farklı ortamda bedenlenmiş olmamamız için bir neden yoktur. Bu öncel (belki de farklı yaşam formu) bilincini oluşturan organ (belki organ değil bir bulut?) ile, dünya adlı planetteki hayatımızdaki bilincimizi yaratan organ (yani beynimiz) birbirinden farklı yapıda, farklı algılar var eden organlar oldukları için her şeyi net biçimde algılamak mümkün olamamaktadır.

Önceki yaşamda dünyada doğmuş olsak bile anılar yaşadığımız beyindedir. Beyin ölünce, anıların deposu da dağılır. Diğer alemde, oraya bizden önce geçmiş alanlarla kontağımız “A, falanca geliyor, onunla filan tarihte ne güzel bir gezme yapmıştık, gidip iki laf edeyim” şeklinde olmaz. Alanların frekansı arasındaki senkronizasyon ile gerçekleşir. Diyelim çok sevdiğiniz annenizi yitirdiniz. Aranızdaki sevgi adlı duygu aslında sempatizasyon (çekim) yasası var eder. Diğer alem adlı “alanlar dünyası”nda bu çekim sizi yeniden birleştirir… anılar değil.

“Yeniden dogmak yalan mi ?”
Bize göre değil. Ancak biz her şeyi bildiğini iddia eden kişiler değiliz. Belki de kendimizi aldatıp duruyoruz. Fakat eğer bu düşünce bize iyi geliyorsa, kendimizi aldatıyor olsak da çok da iyi bir iş yapmış oluruz; çünkü bu yaşamda insanın kendini iyi hissedeceği şeyler yapmasından iyi bir şey yoktur. :)

“ruhsal evrime (tekamül) ne gerek var , ruh zaten mukemmel degil mi ?”
Hiç değil! Eğer mükemmel olsa, tanrının yanında (ya da inançsızsanız mükemmel kuantum düzeyinde) olurduk. Sorunların yer aldığı, iyilik kadar kötülüğün de bulunduğu makrokozmos adlı ortamı meydana getiren BİZİM bilincimizdir. Yani bu az-biraz bet ortamı yaratan bilinç tabi ki mükemmel değildir. Mükemmelleştikçe (yani beyin EM alan frekansımızı tanrınınkine yakınlaştırdıkça) sorunların çok daha az olduğu bir evren yaratmış olmaktayız. Bu yaşamda iyi ve kötü olarak adlandırılan iki polar yapı arasında iyiyi seçerek ilerleriz. Yani evrimde geri gidiş çok nadirdir; çünkü insan bilincinin orijinal hali tanrısaldır. Tanrının parçasıdır. Cennet bir ödül değil, koptuğumuz orijinal yerdir. Her şey gerçeğine (orijinaline) döner. Bu yüzden evrimde hep ilerleme vardır.

“Ya filmin sonu siyah ekran sa ?”
Hiçbir şey fark etmez. Bir ameliyata girmeden insan kaygı ve korku içinde “kendini yer”… Oysa narkozu alınca kaygı biter, her şey sıfırlanır. Ancak “ya siyah ekransa” diye düşünüp durursanız, yaşarken siyah ekrana baka-baka kararırsınız. :)

“ego nun sebebi dogum oncesi yapilan perdeleme diyorlar ?”
Bunları kim diyor bilmiyorum ama bana gelen sorulara bakıp “Yahu bu dünyada ne kötümser adamlar var” demekten kendimi alamıyorum. Bu –lütfen darılmayın- “boş beleş” tartışmalarla pırıl-pırıl günler ve geceleri telef etmek ne yazık. Ego neyse ne… aman ne önemli! En önemli şey size akan bir ilgidir. Bir hayvanın, bir ebeveynin, bir sevgilinin, bir arkadaşın, karşı cinsten gel-geç birinin, bir bitkinin… hatta güzel bir yemeğin, nefis bir kokunun size akan güzelliği, dahası "sizden kendinize akan bir güzel duygu… ki, bizim sistemde bundan değerlisi yoktur.

Hem ego diye bir şey olduğunu kim bilebilir? Şu insanlara şaşmamak zor: Çağdaş insan portresi her şeyde bilimi arar; Ampirik bilgi kutsaldır. E kardeşim, tamam da, ego (hatta bilinçaltı) diye bir şey olduğu hangi labortuvar ortamında deneysellikle bulunmuş? Bırakın bu işler tanrı aşkına… Başınızı kaldırıp yıldızlı göğe bakın ve “Acaba yarın hangi ayakkabımı giysem daha güzel olurum?”, ya da “Yarın muhakkak o anlaşmayı yapacak paraları cukkalayacağım” diye düşünün. Yaşam tarzınıza ters sözler mi bunlar? Olabilir. Mutfağa gidip bir ekmek kızartın, üzerine peynir koyun “Yaşamı emiyorum” diye tadını çıkararak yutun.

(Bilinç altı ve psikoloji hakkında somut verilere dayalı bilgi edinmek adına Duygu küntlügü (Psikoloji ve Psikologlar) adlı yanıtı okuyabilirsiniz.)

“rüyalar asil alem ise beyin olmadan nasil ruya gibi bisi gorcez ?, rüya icin beyin gerekmiyor mu ?”
Rüya için en gerekmeyen şey beyindir. İzninizle sizi eleştireyim: Tüm mesajınızdan ataerkil bilime demir attığınızı anlamak zor değil. Oysa sizin bilim sandığınız şey çoktan gerilerde kaldı. Aşağıda çağdaş bilimcilerin (ki, çoğu parçacık fizikçisidir) teorilerini bulacaksınız. Laf buraya geldi, işe biraz başından başlamak şart oldu. Umarım yeterince açıklayıcı olabilirim.

Uyuduğunuz anda evren, yani beyniniz dahil her şey (bedeninizden, komşularınıza, içinde yaşadınız sokaktan, ülkeye dek her şey) yok olur. Uyku, parçacık halinden dalga fonksiyonuna geçiştir. Makrokozmosu meydana getiren her parçacık (örneğin elektronlar) hem dalga, hem parçacıktır. İnsanlar ve tüm canlı ve cansızlar da elektronlardan yapılı olduklarına göre, onlar da hem dalga, hem parçacıktırlar. Parçacık halimiz geçici bedenimiz, dalga halimiz ise spiritüel ve mistik ortamlarda “ruh” diye adlandırılan gerçeğimizdir.

Kişi uyuduğunda beynine bağlı EEG ile araştırma yapan kişiler, uyuyan kişinin kendi evrenlerinde, kendi bilinçleri yarattıkları kopyası üzerinde deney yapmaktadırlar. Uyuyan için onların var olduğu evren sıfırlanmıştır.

Siz uyarken çalar saat öttüğünde, ya da üst kattaki yaramaz iskemleden yere atlayınca, hatta partner veya eşiniz size arzu le dokunduğunda bir ölçüm meydana gelir… dalga fonksiyonundan yeniden parçacık haline dönüşür, ya hafifçe küfür eder, ya da keyifle gülümsersiniz. Beyin, bir tetikleme ile (uyku ile) bizi diğer aleme geçirir ve görevi biter, yani evrenle birlikte yok olur; çünkü onu da var eden bilincimiz yok olmuştur. Sonra bir uyarı ile dalga fonksiyonu çöker, evren yeniden var olur. Bilinciler bu değişimin nasıl olduğunu (yani parçacığın nasıl dalga, dalganın parçacığa dönüştüğünü) çözememektedirler. Çözebilmek adına ünlü çiftyarık deneyi yapılmıştır. Ölçüm aleti konulduğunda, yani ölçümü bilinçsiz bir alet yapıyor olsa bile, dalga fonksiyonundaki parçacık çökmekte; dalga, parçacık (yani kabaca madde) olmaktadır.

Çöküşün nasıl olduğu (hangi yolla olduğu) hakkında Roger Penrose objective reduction (objektif çöküş, OR) teorisi ile açıklar. Yani belli bir eşiğe gelen dalga fonksiyonu KENDİ KENDİNE (objektif şekilde) çökmektedir. Objektif çöküş ile ise dalga, parçacık şeklinde çökmekte, evren var olmaktadır. Hameroff: "Bilincin çökmemiş, hala süperpozisyon halindeki öncülleri bir şekilde rüyalar gibidir. OR meydana geldiğinde, evren -en azından küçük bir kısmı- uyanır. 1

Çöküşler çoğaldıkça gama senkronizasyonu meydana gelir. Şimdi de bu konuyu biraz açalım: Aksiyon potansiyeli (buna kabaca "bilinci yaratan bio-elektrik akımı" diyelim) birbirini izleyen nöronlarla ilerler. Oysa gama senkronizasyonu ile bu durum beynin çok geniş alanlarına aynı anda gap junction aldı elektrik sinapslarla (bağlantı yerleri ile) yaratılmaktadır. En önemli nokta şudur: Böylelikle gap junction’larda bir kuantum dolanıklığı olduğudur. (Majinin temeli buna dayalıdır.)

Gama senkronizasyonu diğer aleme geçiş ile ilişkilendirilmektedir. Yani gama senkronizasyon frekansı ne kadar yüksekse, beden dışı deneyim (dalga fonksiyonuna geçiş) o kadar yoğun olmaktadır. Hameroff gama senkronuna ulaşan beyinler için şöyle demektedir. "Belki de daha yüksek enerjiye, frekansa ve yoğunluğa sahip olduklarını OR bilinçli anlara veya kuantumlara sahip olduklarını söyleyebilirsin. Kuantum dünyasının daha derinlerine iniyorlar." 2

Ölüm anında ise evrenin dağılması tam olduğu halde bilim adamlarına göre “bilgi” (bu sözcüğü daha iyi anlamak adına ezoterik açıdan yorumlayalım ve “bireysel ruh yapısı” diyelim) Planck düzeyinde (buna da "mikrokozmos uzayında en küçük düzeyde" diyelim) hala vardır… yok olmaz. Ezoterik teorilere göre frekansına uygun olarak ya Cennet’e (yaratıcının yanına) ulaşabilecek, ya da frekansına uygun ortamda yeniden çökecektir. Reenkarnasyon budur.

Hameroff “(Ölüm anından sonra) Ve belki de bilgi yeni bir yaratığa, bir zigota veya embriyoya geri çekilebilir, bu durumda reenkarnasyon gibi bir şeye sahip olursunuz."3





DİP NOTLAR

“The un-collapsed, still-superpositioned precursors of consciousness are somewhat like dreams. When OR occurs, the universe—at least a tiny portion of it—wakes up.”

“You could perhaps also say they were having higher energy, frequency and intensity OR conscious moments, or quanta. They go deeper into the quantum world.”

"And perhaps the information can get pulled back into a new creature, a zygote or embryo, in which case you’d have something like reincarnation.”


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -