YANIT
Söz ettiğiniz sorudaki yanıtım sorucuya özeldi. Onun mesajından aldığım etki ile yapılmış önerilerdi... diyelim ve eleştirilerinize yanıt anlamında sistemimizden (722 Sistemi) söz ederek başlayalım:
Sistemimiz “zevkçilik” sistemi değildir ve hedonizm temelli olduğu düşünülmemelidir. Yanıtlarımda belirttiğim gibi bu yüzden Crowley’in “İstediğini (istencini) yap” şeklinde adlandırılan yaklaşımı hoş karşılanmaz.
Bizim sistemin bir yarısı kendini ödüllendirmeye; diğer yarısı -sıklıkla belirttiğim gibi- “Canının İstemediği Şeyleri Yapmak” olarak adlandırdığımız davranışları sergilemeye yönlendirir. Aslında işin temeli, zorlu yandır, ilerlemeyi sağlayacak olan taraf odur; kendini ödüllendirme (keyif) ise itici yakıt anlamındadır.
Bu yüzden sistemimizin esasının dengeye dayalı olduğu söylenebilir. Yanıtlarımda defalarca dile getirdiğim gibi aşırılık, sakınılması en gerekli kavramdır.
Sistemin bir yanında kalan ve yapılmasını önerdiğimiz, ama çokluk uzak durulan eylemler (yapılması istenmeyen şeyler) genelde korku engeli ile ifa edilememektedir. Korkuyu yenmek ise söz edilen eylemleri bir plan gereği, ama çok-çok-çok küçük adımlarla gerçekleştirerek başarılmaya çalışılır.
Tüm bunlara rağmen ataerkil kültürde yaşayan bizlerin büyük eksiği zevk alacak şeylerin azlığı olduğu için sistemin diğer yarısına (keyiflere) daha fazla vurgu yapmak gereğine inanılır. Sorunlarla boğuşan, yaygın kültür gereği bir dolu anlamsız işi yüklenen ve bunalmış insanlara ilk adımda diğer yarıdan (yani “yapmak istemediğin şeyleri yap”tan) söz etmek dengeyi daha fazla bozacak olabilir.
Bu yüzden genele yönelik yanıtlarımda eksik olduğunu düşündüğüm tarafın -rahat ettirecek unsurların- daha fazla altını çizerim.
Ve size geleyim:
Mesajınızda dengenin bozulmuş olduğu kolayca anlaşılıyor. Ne yazık ki nedenleri -hele ki sizi hiç tanımdan- bilmeme olanak yok. Ben sadece -bizim farklı hayat görüşümüz açısından bakarak- ne yapılmasının iyi olduğunu düşündüklerimi dile getirebilecek bir konumdayım.
Yine de mesajınız hakkında şunu söyleyebilirim: Dile getirdiğinizi davranışlar bana zaman içinde -biraz dikkatsizce, disiplin azlığı neden ile- var ettiğiniz alışkanlıklar gibi göründü. Yani davranışlarınızın nedeninin “hastalık” olarak nitelenecek herhangi bir içerikte olduğunu hala da düşünmüyor; yaşananları, sistemimizin yarısı ifa edilmediği için meydana gelen sorunların giderek büyümesi şeklinde görüyorum. Aynı nedenler yüzünden yapmanız gerekenin “çok küçük adımlarla yapmak istemediğiniz şeylere yönelmek” olduğuna inanıyorum.
Bu önerim kesinlikle zor bir şey değildir. Adımlar -akıl dışı gelecek, ama başarı elde edilecek kadar- küçük ise ve daha önemlisi KESİNLİKLE sürdürülürse, beyin yeni planı öğrenecektir. Sorun (çözümün, insanların hoşuna gitmemesinin ve üstlenilmemesinin nedeni), bu yaklaşımın çok uzun süreye yayılı olmasıdır. Unutulmamalıdır; beyin bir müzik enstrümanı çalmayı, ya da farklı bir dilde konuşmayı bile öğrenebilir, ama bu eylemler için EN AZ dört yıl vermek gereklidir. Düşünce kalıplarının ve alışkanlıkların değişmesini de enstrüman çalmayı öğrenmeye benzetebiliriz.
Yaşamda temelde siz ve kendiniz yalnızsınız. Gerçek (muhteşem) ödüllere -eğer başarıyı tek başına elde ederseniz- sahip olursunuz. Bu nedenle bir diğer odak (örneğin babanız) tarafından bir anlamda yasaklanarak (engelleyici sistemler ile) elde edilen başarılar çoğunlukla kalıcı olamamaktadır.
Size önerim çok küçükten başlayarak alışkanlıklarınız değiştirme sayfası açmanız. Bu konuda önceki yanıtlarımda verdiğim pratik örneklerden yararlanabileceğinizi de düşünüyorum.
Ve evet; kelimelerimizi (jargonumuzu) değiştirerek -yaşamımızda bütünü ile yenileme olmasa da- ciddi oranda PE celp edileceğine inanıyorum; çünkü her olumsuz kelime, beyindeki bir NE yansımasıdır. Nasıl konuşuluyorsa, beyindeki temel alan öyledir. Beyin süredurumu ile kelimeler paraleldir. Bu gerçek astrolojide Merkür gezegeninin hem beyni, hem konuşmayı yönetmesi ile belirir.
Kelimeyi değiştirerek PE celbi bir feed back mekanizması ile sonuca ilerlemek anlamındadır. Daha basitçe bir söyleyişle: NE, negatif kelime üretiyorsa; (sistemi ters çevrilerek) pozitif kelime ile beyinde PE üretimi meydana getirilebilir.
“Degismez gerçeklere direnen ruh hastasi halimizi nasil düzeltiriz?
Ruh denen tinsel bir olgu, hastalık gibi bir makrokozmos gerçeğine sahip olabilir mi? Ancak siz buna -yani hasta olduğunuza- inandığınıza göre bir doktora gitmeniz gerektiği ortadadır artık.
Yine de -sorunuzu bana sormuş olmanızdan cesaret alarak- SİZİN HAKKINIZDAKİ kanımı dile getireyim: Yaşamı girift haline getirmek bize göre yanlıştır. Farklı sorunların (tabi ki hepsi olmasa da, pek çoğunun) nedenleri tektir; o da ataerkil yasaklar (doğadışı, doğal yapıya uygun olmayan yaşam) ile ruh ve bedenin doyuma ulaşıp rahatlayamamasıdır. Bu durumda beyin tatminsizliğini can sıkıntısı başlığında özetlenebilecek bir süredurum yaratarak kişiyi uyarır. Uyarı genelde ciddiye alınmaz, yani önlem alınmaz. Çünkü değişim (yani bireyin beden ve karakterine tatmin yaratacak modele geçmek) genelde sancılı ve kimi hasarlar almaya açık bir yoldur. Kişiye olduğu yerde çektiği sıkıntı daha kolay göğüslenebilir gelir. Girilmesi gerekli yola doğru ilerleme girişiminde bulunulmaz.
Can sıkıntısı olarak özetlenen beyin süredurumu giderek arttıkça bir patterne dönüşecek, patikalaşacak, hele ki hastalık olarak görülmeye başlandığında yolak belki de asfaltlaşacaktır.
“Sigara öldürür, seker öldürür, kolesterolüm 350, damar tikanikligi öldürür.”
Hayır; sigara da, şeker de öldürmez; öldüren, kolestrolu 350ye getirip damarı tıkayacak kadar aşırılık yapmaktır.
[Resimlerde görüldüğünden çok daha yaşlı olan ben sigara da içerim (günde en-en-en fazla 5, olağanda 2 adet), her gece alkol alırım, her şeyi yerim, tatlıya -özellikle pastaya- bayılırım… (Pek sağlıklı beslendiğimi de söyleyemem.) Sizce ölü gibi mi duruyorum?]
Sizin sözleriniz ise ürkütücü ve sonuçları gerçek anlamı ile yıkıcı olacak yasakları getirenlerin ortak jargonudur. Bu konuşma tarzını terk etmenizi önermek zorundayım. Dengeyi kuramayan insanlar yüzünden bir dolu güzel his veren şeyleri öcü gibi göstermek… bu cümleyi bitirmeyeceğim.
Sonuç olarak; sizin yaşamınızda edindiğiniz olumsuz alışkanlıklar -mesajınızdan anladığım kadarı ile- o kadar yoğun ki belki de tek başınıza artık altından kalkmanız hayli zor olabilir. Kimden ya da neden destek almanız gerektiğini de bilemem… Korkarım ki buna da kendiniz karar vermek zorundasınız. Bizler, psikologlar, izmler, dinler vb. size sadece birer şablon verebiliriz. Siz bu şablonlardan belki tek birini, belki birkaç tanesinin sentezini, kendi bilinç ve yaşam modelinize perkitip, yepyeni çözümler üretmek zorundasınız. Diğerleri size sadece -sizin çözüm keşfi yolculuğunuzda- kol değneği olabilirler. Bacaklar ve bacaklara adım attıran enerji, sizin kontrolunuzdadır daima.
Sıkıntılı anınızda dertlerinizi paylaşmak adına beni (bizi) seçtiğiniz için teşekkür ederim. Eleştirilerinizin içeriğinde ciddi oranda düş kırıklığına uğramanız olduğunu hissediyorum. Bunun da anlamı benden beklediklerinizi bulamamış olmanız, yani bir şeyler beklemiş olmanız, bekleyecek kadar değer vermeniz… Size yetememiş olmanın üzüntüsü içinde son bir öneri yapmama izin verin:
Aşırı bunaldığınızda bir köşeye oturup beyninizi (becerirseniz bedeninizi) uzaya yayın… bir şey düşünmeyin. Sadece dağılın. Bunu sıklıkla yapın. Bu yaklaşım eğitimimizde olsa da, biraz farklı şeklinde bazı kişiler “Meditasyon” adını veriyorlar. Bu konuda eğitim veren merkezler desteklediğimiz yerlerdir. Söz konusu uzmanlara başvurabilirsiniz. Eğer uzaklara dağılabilecek kadar yeterlilik sağlayabilirseniz, zaman içinde çözümler ve öneriler minik fısıltılar şeklinde gelecek olabilir.
Fısıltıların sahibine Müslümanlar Allah, paganistler Ana/Baba Tanrı, Budistler Buda, parçacık fizikçilerinin çoğu “kuantum uzayının derinlerine embed edilmiş platonik değerlerle dolu alan” demekteler. Onun, her ne ise onun, herkese söyleyeceği şeyler, akıtacağı destekler vardır.
Son bir dipnot: Andığınız sorunları, hatta nicesini bilmemiş, yaşamamış kişiler değiliz. Eğer biz başardıysak (ki, inanın üstün özelliği olan insanlar değiliz, gerçekten sıradanız), birçok kişi de başaracaktır. Bu kişilerden biri de bence siz olacaksınız.