722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

RUHSAL SORUNLAR

SORULAR ANA SAYFA | TÜM RUHSAL SORUNLAR SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Psikologlar ve Psikoterapi/Analiz hakkındaki görüşlerimiz, ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR >> Temel İnançlarımız linkinde yer alan
“Psiko-terapi ve psiko-analiz hakkında” ve “Psikologlar hakkında” başlıkları altındadır.

24 Haziran 2020
Korkulardan arinmak

Merhaba.saf sevgiyle uyumlanmaya calistigim ve yaraticimiza sikica baglandigim bir uyanma doneminden gecmeye calisiyorum ve cok sancili bir durum olabiliyor bazen benim icin.korkularimdan arinip sevgimi dogru sekilde kullanabilmeyi istiyorum cunku korkularimdan dolayi sevgimi hor gorulsem bile vermem gerektigi gibi bi yanilgiya dogru surukleniyorum.bazen de basima kotu bisey gelicek korkusundan cok dusundum kesin gelicek diye daha da korkuyorum.bu korkular kisa sureli oluyor sonsuz guven sonsuz huzur durumuna geliyorum ama sureleri kisa olsa bile sik sik tekrarlaniyor.sizinle bir calisma yapabilir miyiz bu konularda?

YANIT

Bana güvenip, soru yöneltenleri eleştirmek zorunda kalmak beni üzüyor, ancak eğer bana soru sorulmuşsa bir sıkıntı, sıkıntı varsa NE vardır. Ben NE konusunda bildiklerimi söylemeyeceksem bu link bir dertleşme ortamına dönüşür. Bu yüzden bana soru soran değerli kişilerin hoşgörülü olmasını rica ederek başlayayım.

Sizi örselemekten gerçekten çekinsem de, sözleriniz mercek altına almama ve bildiklerimi aktarmam izin verin.

“saf sevgiyle uyumlanmaya calistigim”
Yaratıcının saf sevgi olduğu bize fazla uygun bir düşünce değildir. Tabi ki sevgi adlı duygu, alanın çok büyük bir kısmıdır; ancak bu kavramı insani duygularla (dünyadaki sevgi ile) tamı-tamına anlamak bize göre zordur. Ayrıca pozitif alan (cennet), saf sevgi değil, insanlarda çok farklı şekilde izlenen değişik duyguların kombosudur. Bu komboda eğlence, neşe, keyif, heyecan, coşku ve uyarı DA (dahi) vardır. Salt sevgi öğretileri isteyenler hz. İsa’yı izleyebilirler (bu sözlerim asla eleştiri değildir), ama bu görüş bize terstir.

Müslümanlık akideleri (tapım metotları değil, teorik içerik) paganist olsak da, hedef aldığımız odaklardır; ayrıca onları (ayet ve hadisleri) kendimizi ifade edebilmek için sık sık kullanmakta beis görmeyiz. Anaerkil paganizmin kitabı yoktur. Anaerkil paganizmin peygamberi yoktur. Bu belki de bir eksikliktir. Aldığımız bilgiler kadar kendi araştırmalarımız da bize hz. Muhammet’in -gerçekten de, söylendiği gibi- paganizmi modernize etmek adına geldiğini bize göstermiştir. Fakat ataerki bu ortama da el atmış; kurban (çıkış noktası paganizmdir), oruç, hac, tesettür gibi konuları ön plana çıkartmış ve gerçek içeriği gölgede (hatta gömülü) bırakmıştır. Özetle bazı ayet ve hadisler düşüncelerimizin gerçekleri yansıttığı hakkında doğrulama noktaları olabilirler.

Müslümanlık (ve de paganist) inançta cennette sevgi kadar, eğlence, güzellik, estetik, rahatlık ve keyif DE vardır. Yahveh, insanlar cinselliği yaşadı diye onları cennet dediği kendi mekanından kovar… Oysa Allah’ın cennetinde açıkça cinsellik çağrıştıran bilgiler bulunur. Cennet, bizlere göre yaratıcının kendidir. Yani ilk adımda bu “salt saf sevgiye yönelme” idealini beyninizden silmenizi öneririm.

“cok sancili bir durum olabiliyor”
Yaratıcı ile kontak (alanları senkronize etmek) sancılı olmaz. Sancı varsa, bir yerde bir hata var demektir. Kontak, beyin nöronlarının NT salgılanma süresinde gerçekleşir. Mili saniyedir. Çok kolaydır. Kendinizi rahat bırakıp, bir şey düşünmeden, pembe bir evrene dağılıp, bir süre burada kalabilirseniz İLK kontak kurulur.

“korkularimdan arinip sevgimi dogru sekilde kullanabilmeyi istiyorum”
Bu yaklaşım ile bir şeyden (özellikle korkudan) kurtulamaz, bilakis envoke bile edebilirsiniz; çünkü sevgi çabalayarak, arayarak, kendini zorlayarak, hatta inanarak elde edilebilecek bir şey değildir. Sevgi, arada-sırada doğan ve ömrü kısa olan bir parıltıdır. Bir ödüldür. Kısa süreli olması (değişikliğe endeksli olması, ya da daha doğru bir tanımla “değişim” adlı yapının ona üstün gelmesi) iyi ve doğru bir şeydir; çünkü bu dünya -negativiteden kurtulmanın YEGANE YOLU- ilerlemek, yani değişimdir. Her şey, ama her şey değişmek, bitip yeniden, farklı biçimlerde başlamak zorundadır.

Korkudan kurtulmanın yolu yaşamaktır. İlla bir şeyi sevmek istiyorsanız yaşamayı sevmeyi deneyebilirsiniz. Bu süreçte onlarca, yüzlerce gerçek sevgi -tıpkı virtual photons gibi- doğacak VE YOK OLACAKTIR. Korkudan kurtulmak, korkuyu aşmak için yapılması gereken heyecan, coşku, ilerleme isteği, cesaret arayışı, eğlenmeye düşkünlük, neşeye inanmak gibi kavramlardır. Salt sevgiye yönlendirmenin gerisinde insanların büyük çoğunluğunun gözünden kaçan bir "atıl hale sokma" planı vardır; çünkü sevgi diye sunulan, gerçeğini yitirmiş bir kavramdır. Yorgun kişiler, bu kavrama sığınıp artık güvencede olacaklarına inandırılır… ve ilerlemeleri engellenir.

Plan budur.

“sevgimi hor gorulsem bile vermem gerektigi gibi bi yanilgiya dogru sürükleniyorum”
Yanılgı sözcüğünü kullandığınız için sizi kutlamam izin verin. Sizi hor gören birini sevmek, sevgi adlı kavramın yapısına terstir. Sevginin temeli “çekim”dir. Sizi hor gören birini sevmek, sizi hor gören birine çekildiğiniz anlamına gelecek olabilir. Sizi, ya da sevginizi hor gören birine öfkelenme tepkisi vermek yine yanlıştır. Yapılması gereken (rahat olursanız beyninizin kendi kendine yapacağı) bir anda “aldırmazlık” adlı beyin süredurumuna geçmek, yüzünüzde kibar bir tebessüm ile (ama içinizden “pırrrt” diye bir ses çıkarıp:) ), değerli işler yapmaya, mesela size zevk veren bir şeyi ifa etmeye doğru ilerlemektir.

[Müslümanlıktaki şu güzel ayeti paylaşmadan geçemeyeceğim:

“O çok merhametli Allah’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) “selam” derler (geçerler).” (Furkan 63) ]

“bazen de basima kotu bisey gelicek korkusundan cok dusundum kesin gelicek diye daha da korkuyorum.”
“Başıma bir şey gelecek” veya “çok kötü bir şey olacak, hissediyorum” düşünceleri on bin yıldır insan adlı yaşam forumunun EM alanına yollanan (artık kabak tadı vermiş) kalıplardır. Elem, keder, kaygı, stres benzeri bir beyin süredurumuna geçtiğinizde (bu durumun kaynağı reel bir sorun da olabilir) beyin EM alanınız zaten var olan (yukarıda söz ettiğim) alanlarla senkronize olur ve o şekilde düşünmeye başlarsınız. Bu alanlar var olan bir temel alan (dinlerde Şeytan) kullanılarak insani bilinç ile yaratılmıştır. Avrupa kültüründe iseniz yukarıdaki gibi düşünürsünüz; Afrika yerlisiyseniz farklı şekilde… ama temelde beyninizde aynı hisler oluşur.

Bu gibi gerçekçesi olmayan hisleriniz varsa, adı geçen prototip alanlarla kontağa geçtiğinizi anlayın ve üzerinde durmayın.

“sonsuz guven sonsuz huzur durumuna geliyorum”
Makrokozmos ortamında çökmüş bir dalga fonksiyonunun, yani beyni ile düşünmek zorunda olan bir insanın, sonuz güven ve sonsuz huzur ortamına kalması, hatta bunu yakalaması hayli zor, bence olanaksızdır. Fizik kurallarının violate olması anlamındadır; ki, böyle bir şey mümkün değildir. Zaten sonsuz huzur, yaşam adlı sürüeci doğru yorumlayamadığı için kendine acı çektirme yorgunu olan insanlara sunulan bir ataerkil tuzaktır. Ölüm ötesinde de sadece huzur olduğu -Kuran’a bakarsak- hayli kuşkuludur. Ölüm ötesinde olan öncel ve olağan ortam bizim beynimizce daha çok coşku, eğlence, neşe şeklinde yorumlanan duygulardır. Müslüman cennetinin gerçekleri anlattığı Yunan mitolojisinde de ifade edilir. Örneğin Ana Tanrıça’nın oğlu olan (bize göre hz. İsa gibi bir hatası nedeni ile acı çeken, ama ölüm ötesinde Yaratıcıya kavuşabilen) Akhilleus’un öldükten sonra annesi Ana Tanrıça tarafından götürüldüğü Beyaz Ada’daki hayatı anlatılırken dile getirilir.

Mitoloji Sözlüğü, Pierre Grimal, Akhilleus:
Denizciler bu adanın yakınından geçerken, gündüzleri sürekli silah şakırtıları, geceleri de kadeh tokuşturma sesleri ve hiç bitmeyen bir şölenden yükselen şarkıları duyduklarını söylemişlerdir.

“Yaşarken sonsuz huzur” aramanın, bu gibi kavramları onurlandırmanın fazla doğru bir şey olmadığı yine Müslümanlık ile anlaşılacak olabilir; çünkü Müslümanlık, İLERMEYE inanır. Örneğin ticaret kutsanır; dahası, hafiften çalımlara bile izin vardır: “Pazarlık sünnettir”.

Çalışmak ise “salih amel”dir, ibadettir. Çalışmak olarak adlandırılan kavram hayatın içinde olmak, aktif olmak, çabalamak… yani bizim değim ile “ilerlemek”tir. “Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşitlidir” ayetinde (Leyl 4) bence çalışmanın sadece işe gidip gelmek olmadığı, her konuda aktif ve ÇABALAYICI olunması gerektiği söylenmektedir.

Toparlayayım: Korku, her birimizin beynine zaman-zaman girecek olabilir. Bu süreçleri aşmanın yegane metodu:

1- Düşünmemektir: Korku veren şeyleri düşünmemek çok önemlidir. Ciddi sorunlar, kısa ve ciddi bir bakışla incelenir, yöntem belirlenir ve bir daha “temcit pilavı gibi” üstünden geçmeden (düşünüp durmadan) belirlenen yol ifa edilir.

2- İstenmeyen şeyleri yapmaktır: İstenmeyen şeyler genelde korku nedeni ile yapılamazlar. Örneğin sizin için istenmeyen şey belki de düşünce şeklinizi değiştirip, eğlenceli konular seçip o alanlarda aktif olma (hafif olma) adımıdır. “Söyle yapayım da korkumu yeneyim” düşüncesi bile korkuyu tetikler… çünkü fotonlarla korku veren alan bir kez daha bombardıman edilmiştir.

3- İstenen şeyleri yapmaktır: Korku yoğun çekli ile beyinde ise “özel anlara özel” (yani her zaman yapılamayan) şeyler yapılmalıdır.

Kendinizi rahat hissettiğiniz bir gün elinize kalem kağıt alın ve “bana ne zevk verir?” diye son kez derin düşünün :) Yasak bir alan bile olabilir bu “size keyif verecek” konu (kanundışı, insanlara zarar verecek ya da kalp kıracak şeylerden söz etmiyorum; ama kriz dönemlerinde ufaktan yalanlar söylemek, birikmiş parayı “tırtıklamak” yapılması gerekli şeylerden sayılabilir). Sınırları biraz zorlayın. Bir parça çılgınlaşın… eğlence alanınızı bulun. Korku gelmeye başladığı anda HEMEN, nano saniye yitirmeden (hız çok önemlidir) o alana atlayın.

4- Yaratıcıya inanmaktır: Korkunuz varsa inancınız güçsüz olabilir. İnancı olan Indiana Jones and the Last Crusade (1989) filmindeki Indy gibi "Sadece imanı olanlar geçebilecek" sözünün yönlendirmesinde dipsiz uçuruma adım atar… ve... (Spoiler vermek istemiyorum, dileyen filmi izler, ne demek istediğimi anlar.)

“sizinle bir calisma yapabilir miyiz bu konularda?”
Sıkıntılı döneminizde bana ulaştığınız için çok teşekkür ederim; ama “Birlikte çalışma” sözünün anlamı majikal çalışma ise bizim inancımızda -en hayırlı konularda bile- diğerlerine maji yapmak çok ters bir iştir ve NE celp eder; çünkü bir diğerinin EM alanına müdahil olmak manasındadır. İnsan bilinci neyin, kimin için hayırlı ya da hayırsız olduğunu bilebilecek yeterlilikte değildir. Çözümleri, farklı kaynaklara ulaşarak, tek başınıza bulmak zorundasınız. Bana inanın, her insanın -sadece insan olduğu için- buna yetecek gücü vardır.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -