722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

RUHSAL SORUNLAR

SORULAR ANA SAYFA | TÜM RUHSAL SORUNLAR SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Psikologlar ve Psikoterapi/Analiz hakkındaki görüşlerimiz, ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR >> Temel İnançlarımız linkinde yer alan
“Psiko-terapi ve psiko-analiz hakkında” ve “Psikologlar hakkında” başlıkları altındadır.

22 Temmuz 2020
Sinirlilik

Sn. Janus,

Ben asiri sinirli bir insanim. Oturdugum yerde düsünürken kendi kendime sinirlenip küfretmeye basliyorum. Bunun da beynime zararli oldugunu düsünüyorum. Bu sorunu asmam için neler tavsiye edebilirsin? Saygilarimla

YANIT

Öncelikle altını çizeyim: Nörolog değil, okültist olduğum için yanıtım uzman olduğum konu kapsamında verilecektir.

Sorduğunuz soruyu cevaplamak kolay değil; çünkü çözüm, daima sorunun nedenlerinde gizlidir. Farklı bir söyleyişle, aşırı sinirli olmanızın nedeni bilinmeden, çözüm önerilerinde bulunmak doğru olmayabilir. Ancak bu sayfa lisanslı bir tedavi merkezi değil, bir sohbet ortamı olduğu için, aklıma gelen neden ve çözümleri aktarayım.

Sorunuza üç ayrı, ama aslında birbiri ile de bir ölçüde ilintili açıdan yaklaşacağım:

1- “Oturdugum yerde düşünürken” sözleriniz anlamlı… Bir entelektüel olduğunuzu düşündürüyor. Gerek aşırı sinirlilik tipik bir NE atağı olduğu, gerekse düşünmenin NE celp etmesi nedeni ile sorunuzun nedeninin düşüncelerle envoke edilen NE olabileceğine inanmaktayım.

Negatif enerji düşüncelerle (değerlendirme, irdeleme, felsefe yapma benzeri derin düşüncelerden söz ediyorum) celp olur. NE, filmlerde empoze edildiği gibi insana yıldırım gibi çarpan, onu bir otomata çevirip istemediği şeyler yaptıran bir enerji değildir. O sadece davet ile kapıyı aralamakla (belli frekanslara senkronize olmakla) gelir. İşin kötü yanı ise ona davetin sadece düşüncelerle yapılmasıdır.

Ruh hastalıkları diye sunulan NE ataklarının en çok entelektüel kapasiteleri gelişmiş kişilerde görülme; işçi, çiftçi, zanaatkar, asker (askerliği özgür iradesi ile meslek seçmiş kişilerden söz ediyorum) gibi kimselerde panik atak ya da depresyon gibi şeylerin dikkat çekecek kadar az izlenme nedeni bu gruptaki kişilerin yaşam modellerinin onları düşünce adlı foton bombardımanına uzak tutmasıdır.

Düşünmemenin, NE celp etmekten korunmanın yolu sokakta ve MÜCADELECİ OLMAKtır. İnsan beyni hem hayatta kalma mücadelesi verip, hem felsefe pek yapamaz. ;-) Ayrıca aklı düşünmekten alıkoyup kişiye zevk ve heyecan veren bir alana kayabildiğiniz/ atlayabildiğiniz anda, yani dikkatinizi (düşüncelerinizi değil, dikkatinizi) farklı ve zevk verici bir ortama yöneltebildiğinizde, NEnin bütün gücü sıfırlanır.

İnsanoğlu denen yaşam formu; oturduğu yerde kitaplar okuyup düşüncelere dalmış, ataerki tarafından “değerli” dense de, aslında sadece (sizi tenzih ederim) bir miskin olan model değil; hayat adlı Offroad Adventure yarışına heyecan içinde katılan, mücadeleyi seven, coşku dolu, elde etmeye bayılan bir sürücüdür. Hayatın anlamını aramanın tatsızlığı en çok çamurlu bayırda Land Rover sürülürken anlaşılır.

Yaşam kitaplarla ya da düşünerek değil; deneyerek öğrenilir.

Hayatın gerçek amacı bilgi değil, eylemdir. (Thomas Henry Huxley)

Hayat eve sığmaz, hayat sokaktadır.

(Dışarda ölüm tehlikesi varsa, akıllı adam evinde kalır, sığınağa bile girer, o ayrı iştir. Slogan yaratırken gerçeklere paralel olmasına dikkat etmek gerek.)

Bu yüzden önerim oturup düşünmeyi bırakmanız ve sokağa çıkıp hayatın içinde, SEVDİĞİNİZİ BİR ALANDA mücadele etmenizdir.

2- Her insanın (bilinci yaratan beyin adlı organın) ilk gereksinimi mutluluk değil, tatmindir. Tokluk ihtiyacının tatmini, uyku ihtiyacının tatmini, cinsel arzuların tatmini kadar, yeteneklerin de tatmini büyük bir ihtiyaçtır. Herkesin, ama herkesin bir konuda diğer birçok kişiden daha fazla yeteneği VE ÜRETME İSTEĞİ vardır. Bu yetenek, doğa tarafından tatmin edilme ihtiyacı ile dolu olarak verilmiştir. Yani yetenek, yapısı gereği sergilenme (aktive edilme) ve böylece tatmin olma ihtiyacındadır.

[Bu yapı pop kültür tarafından “kendini ifade ihtiyacı”, ya da “kendin olma” şeklinde tanımlanır; oysa bu yorum doğru değildir. Tabidir ki kişi kendini ifade edebilmelidir, kendi olmalıdır; ancak pop kültürde empoze edildiği gibi bu tutum her kapıyı açacak, kişiyi mutlak rahatlığa erdirecek bir çözüm değildir. İnsanların “kendi” denilebilecek halleri hatalarla doludur, yaşamın (var olmamızın) yegane amacı bu hataların aşılması/giderilmesidir. Kişinin kendi olması, hataları giderme yolunda ilerlemek adına atılmış ilk adımdır sadece. “Kendin olmak” rahatlık ve keyif için yeterli olsa, evrim diye bir kavramdan artık söz edilemez. Hatalı kişilerin olağan (hatalı) hallerini (kendilerini) ifade etmelerinin büyük bir başarı olduğunu düşünmek de anlamsızdır.]

Kişinin sürmekte olduğu yaşam modeli, onun yeteneklerini tatmin etmesine engel ise, yani yetenekler ifa edilemiyor, sergilenemiyor, onay alamıyorsa; beyin, kişiye kişinin karakteri dilinde/yönlendirmesinde mesaj yollamaya başlar. Mesaj, sinirlilikten, isteksizliğe, aşırı iştahtan, iştahsızlığa, uykusuzluktan, sürekli uyuma isteğine, hatta tembelliğe, dağınıklığa, saldırganlığa varana dek uzanan farklı davranışları içeren sprekturmda yer almaktadır.

Sözün özü, engellenemeyen ve nedeni bulunamayan (nedensiz olarak görülen) davranışların gizli nedeni tatmin, giderek onaylanma, takdir edilme arayan yetenekler olabilir.

Anılan yeteneğin ifa edilememe, hatta fark edilmeme sebebi kimi yeteneklerin (detaya girmeyeyim) ataerkil kültür tarafından lanetlenmesidir.

Bir insan aldığı baskıcı yönlendirmeler sonucu yeteneğini sergileyemeyince, beyni -yeteneğin tatmin edilmesi adına- kişiye sinirlilik benzeri mesajlar yollamayı sürdürecektir.

Sorunun nedeninin söz ettiğim doğal yeteneğinizi sergileyememek olup olmadığı hakkında karara varmak adına rahat olduğunuz bir gün hayatta en çok ne yapmak istediğinizi korkusuzca aramanızı, bulduğunuz sonucun genelgeçer ve onaylanmış “olağan” hükümler ile çelişip çelişmediğini kontrol etmenizi önerebilirim. Eğer çelişme varsa, aşırı sinirliliğin nedeni yeteneklerin sergilenememesine dayalı tatminsizlik olabilir. Eğer bu seçenek gerçek ise, çözümü siz üreteceksiniz.

3- Sorunun nedeni olarak aklıma gelen üçüncü olasılık bizim ünlü “üşütme” sendromumuzdur. Sayfanın devamlı izleyicisi olmayabileceğinizi düşünerek konuyu açayım: NE genelde insanlara dikkatsizlik sonucu gelir, yapılan hata (dikkatsizlik) önemsenmez ve sürdürülürse kalıcı olur… giderek kişiyi gerçekten kötü birine çevirebilir. Örneğin, “bana bir şey olmaz” düşüncesi ile karlı havaya ince bir montla çıkan kişiler (ya da salgın dönemlerinde arkadaşlarına yakın temas edenler), sonunda enfekte olabilirler. Hastalık semptomları ile karşılaşınca yine önlem alınmazsa önce grip, sonra zatürreye yakalanılabilirler.

NE de beyne böyle girer: Bir terslikle karşılaşan kişi, sorunu halletmeye odaklanıp, yapılması gerekeni ifa edip, sonra olayı aklından çıkartmazsa; şanssız olduğunu düşünür, hayatın kötü bir yer olduğuna karar verir, yaşadıkları ile diğerlerini (ya da sürekli kendini) suçlar, onlara öfke duyar, nefret eder, ya da kendine güveninin yitirir ve acımaya başlarsa; dahası, yaşadığı şanssızlığı önüne gelene haklılığını vurgulamak ve kabul ettirmek adına -biraz da abartarak- anlatırsa (kelimeleri var eden fotonlarla alanı eksite ederse) NE celp olmaya başlar. Celp olan NE ile işler kötüleştikçe kişi bu durumu bir uyarı olarak algılayıp toparlanacağına aynı düşünce modellerini sürdürürse, NE zor dağıtılacak bir alana dönüşür.

Bu gerçeği size uyarlayalım: Belki bir süre önce (uzun yıllar önce de olabilir) birine kızdığınızda, belki kızgınlık adlı duygudan hoşlandığınız, belki bunu rahatlatıcı bulduğunuz, belki çevrenizi sindirerek bazı kazanımlar elde ettiğiniz, belki de yukarıda saydığım düşünce modellerine bağlı kaldığınız için öfke bir neural pathway (sinirsel yolak) haline dönüşür; çünkü hatalı davranış ile NE celp edilmiştir. Kim ne derse desin, bizlere hangi bilimsel argüman sunulursa sunulsun inancımız değişmez: Öfkelenmek hatalı bir tutumdur, NEye atılan önemli bir adımdır. Bilim, yolağın nasıl meydana geldiğini çözmüş olabilir; oysa bu “çözüm” sadece aysbergin tepesidir. Aysbergin su altındaki kütlesi ise yolağı meydana getirenin NE adını verdiğimiz frekanslar olmasıdır. Yani falanca tarihteki öfkelenmelerin yolağa dönüşme nedeni NEdir. Bilimin yetersiz kalma nedeni NE adlı yapının (foton, bozon ya da parçacığın) henüz keşfedilmemiş olmasıdır. NE, bir kuvvet taşıyıcıdır. Bir radyasyondur. Yani KUVVETİNİ TAŞIDIĞI BİR ALAN VARDIR. İşte, dinsel ortamın Şeytan’ı bu alandan başka bir şey değildir.

Artık siz, NE adlı radyasyonun var ettiği yolak ile her şeye sinirlenen, böylece NEyi besleyen bir “yem”e dönüşmüşsünüzdür. Beyninizin yaydığı dalgaboyları ile NE dediğimiz bazı alanların genliğini arttırıyor, yani onları besliyorsunuzdur.

[Bu -görece önemsiz- NE beslenme girişimlerine aramızda NE ziyafet sofrasındaki “kokteyl domatesi” diyoruz. :) ]

Peki, sinirsel yolaklar nasıl dağıtılır?

Yanıt basittir: “Yolağın üzerinden geçmeyerek”… Yolak, patika demektir. Bilim ortamında bu yüzden bu gibi alanlara “yolak” adı verilmiştir. Çimenlik bir alanın üzerinde sürekli yürürseniz orada bir patika olur, oradan geçmezseniz patika yok olur.

NEnin en bariz kalıcılık yolu, beyinde oluşturduğu negatif ortamın, beyin sahibi tarafından benimsenmesidir. Ne yazık ki herkes negatif alanına bağlıdır. Bu yüzden yapılması gerekli olan size rahatsızlık veren tutumun bir alanı, ya da bir bilinci beslediğine ve beslediği için aktif tutulduğuna inanmaktır. Her insan bir anlamda bencildir ve bu niteliğimiz bize, kendimizi yem olma konumunda gördüğümüzde toparlanma gücü verir. Yani eğer aşırı sinirlilik adlı sorunun nedeni celp edilmiş olan NE ise, bir şeyin sizin üzerinizden kendine ziyafet çekip durduğuna emin olun, kendinizi yedirmeyin, enerjinizi pisipisine kullandırmayın. Tehlikeyi açık şekilde fark etmek ve böylece oluşan kararlılık, size ne yapanız gerektiğini fısıldayacak olabilir.

Yem olmaktan kurtulmak adına ne yapmanız gerektiğini bulamıyorsanız size popüler ve işler metodumuzu önereyim: NE envokasyonunu ilk merhalede fark ettiğinizde TÜM GÜCÜNÜZLE (pek kolay değildir) o düşünce ya da duyguyu kafanızdan atıp, SEVDİĞİNİZ BİR İŞE yönelin. Beyninizi rahat olduğunuz bir günde araştırın ve bir kaçış alanı (yani genelde yapılmayan, çok sevilen bir iş/eylem) bulun. Bu iş/eylem daima arka cebinizde dursun, her zaman ifa ederek laçkalaştırmayın.

İnsanın sevdiği bir işe atlaması aslında çok kolaydır. Atlayamıyorsanız seçtiğinizin alanın size özel zevk veren alan olmadığına emin olun… aramayı sürdürün.

Zevk ve keyif; NE ataklarını önleyen önemli dostlardır.

Sorununuzu benimle paylaştığınız için teşekkür ederim. Benden de saygılar...


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -