Son iki aydir çesitli kaynaklari inceleyiyorum ve PE yani olumlu bir beyin enerjisine sahip olmanin önemi farkli farkli kaynaklarda hep belirtiliyor.
Dr.Joe Dispenza ve Bruce Lipton gibi kisilerden tutun da tasavvuf camiasindaki mesela Ahmed Hulusi gibi kisilerde hep benzer seyleri söylüyor. Budist rahiplerden Hint gurularina kadar gene ayni gerçeklikten bahsediliyor.
Isin bilgi kisminda sorun yok. Sürekli sükür halinde olmak, gelecekle ilgili olumlu görüntüler düsünmek cidden ise yariyor. Ben Kurani da sürekli inceliyorum. Zaten vardigim sonuç Cenneti de Cehennemi de üretenin kendi zihinsel yapimiz oldugu.
Ancak yasam içinde negatifliklerde siyrilmak zor. Örnegin benim evhamli bir yönüm var. Kadere ve Sisteme güven halinde oldugum zaman çok rahat bir duruma geçiyorum ama eski negatif düsünce sistemim bazen ben istemeden de olsa devreye giriyor.
Bu kapsamdaki tetikliyicilerden en önemlisi Annem. Kendisi son derece evhamli ve negatif zihne sahiptir. Sürekli kuruntular içindedir. Hatta seksen yasina gelmelerine ragmen hale babamla alakali türlü kiskançliklar içinde. Sürekli kafasinda negatif senaryolar üretiyor. Simdi ben kendim güçlü durumdaysam onu bir sekilde nötr hale getirebiliyorum. Ama eger bir bosluguma gelirse örnegin sabah daha uyanmadan beni telefonla arayip benimle alakali veya sagligimla alakali ya da kendiyle alakali evhamlardan bahsederse hemen eski durumum tetiklenmeye basliyor. Belki oglu oldugum için ya da onun karninda bu tür enerjilere maruz kaldigim için olabilir benim açik noktam. Baska insanlarin yapamayacagi sekilde beni etkileyebiliyor. Çok iyi bir insan ama zihinsel yapisi NE agirlikli. Öz annemle mesafe de koyamiyorum.
Sorum su. Bu tür açik noktalarimizi nasil kapatabiliriz. Ne tür çalismalarla zihnimi güçlendirebilirim. Deniz kiyisinda güzel bir ortamda PE haline gelmek kolay ama yasamin içinde zor. Örnegin ailenizden nasil kaçacaksiniz. Ya da bazen yapmak istedemediginiz negatif durumlar oluyor. Su aralar dördüncü kitabimi yazmaya çalisiyorum. Algi Yönetimi ve Siyaset üzerine olacak. Ben bunu yazmak pek istemiyorum çünkü negatif bir alan. Kisisel gelisimle alakali bir seyler yazsam daha iyi olacakti. Ama hem yayinevi bunda israr ediyor hem de daha kendim gelisememisken hangi kisisel gelisim konusunda millete ahkam kesecegim.
Sorumu daha netlestirmek istersem.
Yasam içinde kaçinamayacagimiz ve NE tetikleyen durumlardan nasil geçeriz ? Evham denilen olgunun en iyi panzehiri nedir ?
Bu konuda bana zihin açici ufak bir isaret bile verebilirseniz en azindan oradan yürümeye ve oraya odaklanmaya çalisirim.
YANIT
Öğrencime merhabalar! :)
(29 Eylül, son redaksiyon eki: Bu mesaja yanıt verdiğim ve yanıtın size gönderilen tarihte (14 Temmuz) henüz eğitim ortamında değildiniz. Şimdi ise nezaketi ve pozitif tavırları ile dikkatimi çekmiş bir -kabul ederseniz- öğrencimsiniz.)
Cümleleriniz üzerinden konuşalım.
“Bu tür açik noktalarimizi nasil kapatabiliriz. Ne tür çalismalarla zihnimi güçlendirebilirim.”
Beni tanıyanlar site reklamı (maddesel çıkar) için boş söz üretmeyeceğimi bilirler. Böyle bir kaygım olsa, çeşitli mecralara eğitimin ilanını veririz, sosyal medyada hesaplar açarız, tanıtımlar yaparız. Oysa sosyal medya hesapları site hakkındadır; eğitim ile ilgili hesap ve tanıtım yoktur. (Sadece eğitim verdiğimizin linki vardır.) Facebook’da sitenin bile hesabı yoktur. Bu gerçekleri söyledikten sonra rahatça altını çizeyim: Çabalamadan beyin elektriğini maji ile değiştirebilirsiniz. (Ama bu kez de maji öğrenmek adına çabalamak gerekir, o ayrı. Maji yapmak, yani kuantum uzayını iradi şekilde bükmek kolay bir iş değildir. Kaynanasına büyü yapan gelin, zalim patronunun ayağını kaydıran eleman vb. gibi söylemler ve inançlar gülünç şehir efsaneleridir.)
“Açık noktalar” şeklinde ifade ettiğiniz beyin EM alanlarındaki negativite, karakter yapısından kaynaklanır. Bu yüzden karakteri değiştirmedikçe celp edilen NE miktarını değiştirmek neredeyse olanaksızdır. Karakter ise “istemediğimiz şeyleri yapmak ve bunları yaparken zevk almayı öğrenmek” diyebileceğimiz bir metotla değişir. Maji öğrenmekten daha zor ve acı verici bir yoldur bu.
Karakter özellikleri kısmen ebeveynlerden genetik miras olarak alınır. Üstelik bu bilgiler karakter özelliği olmasa bile yetişme ortamında beyine “alan” olarak ya görsel/işitsel kayıtlarla birey, ya da ebeveynler tarafından (doğru olduğuna inanılan yanlış şeyler şeklinde) yerleştirilir. Bu alanlar yaşanan ortam ve kültürde sürekli tetikleniyorsa alanı dağıtmak hayli güçleşir. Bu yüzden size özel olarak sorumluluklarınızdan kaçmamak şartı ile (bu da NE celp eder) kaygı yaratan ebeveynler ile araya mesafe koymayı öneririm. İnsanlara -eğer kelimeleri KULLANMAZSANIZ- pek çok şey anlatabilir, öğretebilir, tutumlarını değiştirebilirsiniz. Kelimler (konuşma) alanı fotonlarla eksite etmek anlamına geldiği için sadece sürtüşme meydana getirir. Oysa bakış, beden dili ve araya mesafe koyma benzeri tavırlar -kelimelerle eşleştirilmeden uygulanırsa- (biraz da uzunca zaman yayılacak sabır varsa) karşı tarafta (örneğin anneniz hanımefendide) ciddi davranış değişiklikleri yaratabilir. Değişim, karşı tarafı cezalandırmak gibi dursa da, aslında ondaki NE düzeyini azaltma çabası olarak algılanmalıdır; çünkü sürekli dert anlatan, korku ve kuşkulardan söz edenler onların kaynağı olan beyin alanlarını güçlendirmekte, kendilerine zarar vermektedirler. Örneğin tarafınızdan “nötr hale getirme” şeklinde isimlendirdiğiniz ve sanırım bir ölçüde başarı şeklinde yorumladığınız sonuç, aslında kısa süre sonra katlanmış olarak geri tepecektir. Bu gibi ortamlarda iletişimi bir süreliğine kesmek -bize göre- yegane çözümdür.
“Öz annemle mesafe de koyamiyorum.”
Gerekli davranış modellerini sergileyemezseniz işiniz mucize beklemeye kalır sevgili kardeşim. Oysa -evrenin temel dokusu olan- mucizeler sadece PE düzeyine paralel yaşanır. Her sorunun mutlaka bir çözümü vardır. Bu çözümün ifa edilemem nedeni onun beğenilmemesi ve de üstlenilmemesidir. Yukarıda söz ettiğim “istemediğiniz şeyleri yapma” önermesi işte bu noktada aktive edilmelidir. Yoksa içinde olduğunuz döngü (karşılıkla NE tetikleme) durdurulamayacak olabilir.
“Algi Yönetimi ve Siyaset üzerine olacak. Ben bunu yazmak pek istemiyorum çünkü negatif bir alan.”
Çok güzel müşahede etmişsiniz. :) Kutlarım.
“hem de daha kendim gelisememisken hangi kisisel gelisim konusunda millete ahkam kesecegim.”
Bu konuda sizinle hemfikir olamayacağım. Bilgi paylaşmak, söylenenlerin mutlak gerçekler oldukları hakkında baskı yapılmadan yansıtılıyorsa “ahkam kesmek” şekilde isimlendirilmemelidir. Daha önemlisi; düşüncelerinizi, doğrularınızı ve hatta özlemlerinizi ÖĞRETİRKEN, kendinizi de eğitiyor olabilirsiniz. Bazı kişiler için eğitmek, eğitilmekten daha yararlı bir eğiticidir.
“Yasam içinde kaçinamayacagimiz ve NE tetikleyen durumlardan nasil geçeriz ? Evham denilen olgunun en iyi panzehiri nedir ?"
Değerli arkadaşım, evrimin en zor kısmı hakkında kesin bir formül istemektesiniz. Ne yazık ki bir panzehir yok. Farklı kaynaklardan elde ettiğiniz bilgileri kimliğinize perkiterek SİZE ÖZEL bir yol belirleyecek ve bu yolda UZUNCA BİR SÜRE TEK BAŞINIZA ilerleyeceksiniz.
Yine de sizi düş kırıklığına fazla uğratmamak için pratik bir öneride bulunayım: Beyninize düşünmemek adlı yetiyi kazandırmaya uğraşın. Pozitif Enerji eğitiminde bu konuda basit birkaç antrenman var. Bunlar arıyor olduğunuz panzehir ya da sihirli değnek kadar etkin değiller. Onlar, uzunca bir süre çalışırsanız etkin olabiliyorlar. Hemen bir örnek vereyim: Bu antrenmanlarda büyük başarı sağlayan birkaç öğrencim artık beyni öyle kilitliyorlar ki, bana “Bu antrenmanlarla yarattığım alanı nasıl dağıtırım” (kilidi nasıl açarım) mealinde sorular yöneltmekteler.:) Beyin ısrar ve inat ile (makroda zorlanmadan, kolay çıkış yoktur) her kalıba girer. Kişi beynini yeniden programlayamıyorsa, ya yeterince zorlamamış, ya da zorlamanın anlamını bilmiyor demektir.
Beyni eğitmek adına bir şeye İNANDIRMAYA ÇABALAMAK, olan alanı güçlendirir; çünkü bu çabanın da anlamı yok edilmek istenen alanı (huyu/alışkanlığı vb.) düşünmektir. Konu hakkındaki düşünceler, kaygı içeren alanın fotonları oldukları için sadece alanı aktif tutmakla kalmazlar, farklı nöron gruplarının ürettikleri pozitif alanları da eksite edecek olabilirler.
Son olarak şu önemli noktaya dikkat çekeyim: Hayata bakışınız bize göre hatalıdır: Beyni güçlendirmek, yani siz, siz olarak kalırken beyne odaklanmak, beyin ile ilgili olsa da belli güç arayışlarını hedeflemek hiçbir zaman geri dönüşü olacak şeyler değildir. Yani yola çıkış noktanızın yanlış olduğu söylenebilir. Okunan kitapların bilgi aktarımı yapsalar da, değişime (mutluluğa) genelde hiçbir faydalarının olmamalarının, entelektüellerin sıradan kişilerden (halktan) değil daha mutlu, onların seviyesini bile genelde yakalayamama nedenleri budur.
Yaşadığınız olumsuz duyguları beyni değil, karakter yapınızı değiştirerek engelleyebilirsiniz. Doğrudur; burada bir laf kalabalığı var gibi duruyor olabilir; çünkü karakter beyinle ilgili bir şeydir. Ancak bilinmelidir ki, karakter adlı hayata bakış modelini farklılaştırmadıkça, beyin olaylara aynı tepkileri vermeyi sürdürecektir.
Hiçbir kitap ise size karakterinizi değiştirmeyi öğretemez; çünkü bu değişim kişiye özel bir şeydir. Ancak siz zaman içinde kendinize dürüst davranmayı becerirseniz yaptığınız hataları fark edip, onları yok etme zorlu uğraşına girebilirsiniz. Aslında herkes hatasının bilincindedir. Zorluk bunu fark etmekte değil, kabullenmektedir.
Beyninizi bir şeye zorlamak istiyorsanız onu sizde negatif duygular uyandıran düşünceleri düşünmemeye zorlayın. Bu konuda somut ve pratik bir yöntem isterseniz, önceden belirlediğiniz ve sadece kriz anında kullandığınız çok sevdiğiniz bir işe/uğraşa atlamayı deneyin. Kendiminkini örnekleyeyim: Sadece bu anlarda dinlenmek üzere (verdiği heyecan azalmamış) 2-3 parçam vardır. Canımı sıkacak bir olay olduğunda kulaklıkları takar, ayna karşısında dans eder, koşar; koltukların üzerine çıkar, aşağı atlar, mobilyaların altlarından geçerim. :) Home made parkour sport… Tabidir ki bu seçim karakterle ilgili; ancak eğer size çekici geldi ise şu linkten yardım alabilirsiniz.
Sevgi ve saygı benden de değerli kardeşim… ayrıca yazacağınız kitabınızda kalpten gelen başarılar dilerim. Kitaplar bizde sevilmese de, politika hiç-mi-hiç sevilmese de, içtenlikle, keyif alarak seçtiğiniz her alan bizim için desteklenmeye değerdir.