722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

RUHSAL SORUNLAR

SORULAR ANA SAYFA | TÜM RUHSAL SORUNLAR SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Psikologlar ve Psikoterapi/Analiz hakkındaki görüşlerimiz, ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR >> Temel İnançlarımız linkinde yer alan
“Psiko-terapi ve psiko-analiz hakkında” ve “Psikologlar hakkında” başlıkları altındadır.

10 Kasım 2021
Sıkılgan, miskin, utangaçım. Kalabalık içinde rahatsızım

Merhabalar sevgili Janus, öncelikle seni bir süredir severek takip ediyorum. Senin samimi cevaplarin ve üslubun hosuma gidiyor. :) insan (digerlerini bilmem yani ben ) içinden çikamadigi sorularla bogusurken bir büyüge danismak istiyor.

Ben hayat hakkinda birçok gelecek plani olan ama bunlar için harekete geçemeyen(sen büyük ihtimalle harekete geçmeyen kendinsin diyeceksin. -kabul edebilirim-) bir gencim.

Yasadigim ortam ve çekirdek çevremde hasbihal edebilecegim dostlarim yok, sevgilim yok, vakit geçirmek için takildigim birkaç arkadasim var ancak onlarla da muhabbet edecek kadar bir hukugumuz yok. Ve sanirim bütün bunlar beni derin ve kaliteli bir düsünceden alikoyuyor. Bazi zamanlar mekanimi ve çevremi degistirmek istiyorum. ( bunun için maddi ve manevi olanak yok. manevi derken korkuyorum haliyle, bilinmeyenden ) DIYECEGIM SU KI; ben ne yapacagini bilmeyen sikilgan, miskin ve ayni zamanda içinde müthis bir enerji barindiran ama onu açiga çikartamayan, harekete geçemeyen biri olabilirim. ( aslinda harekete geçmek için sabirsizlaniyorum. büyük ve güçlü bir enerji! ) Yasim 20 lerin ortasi ama tavir ve karakterim 30 larin sonu. öyle bir duraganlik ve haraketsizlik var ki insanlar bende bulunan enerjiden çok kötü bir sekilde etkileniyorlar. Var olan enerji durumunun gayet farkindayim. (hiç birsey yapmasam dahi ). Müzdarip oldugum diger sey ise özgüven eksikligi veyahut çekingenlik, utangaçlik. Kalabalik içinde rahatsiz hissetme, gerilme gibi vs.
Özetleyecek olursam sayet; tembellik, harekete geçememe, çekingenlik...bütün bu olumsuz durumlardan nasil kurtulabilirim? ne yapmali? nasil yapmali? sorumun negatiflik barindirdiginin farkindayim. Belki bir daha böyle ne barindiran bir soru sormayabilirim -seyende- . Seninle tanismasakta taniyor hissine sahibim. Kendime seni yakin hissediyorum ve hayal dünyamda ermis(bilge) bir insansin. :)gerçekten bana yol gösterdigin degerli düsüncelerin, cevaplarin oldu. Veda mesajini görünce üzülmüstüm tekrar hosgeldin janus:) Ve sunu da belirtmek istiyorum. Insanlarin sorularini hiç bir çikar gütmeden hatta senin zamanini ve enerjini de alsa büyük bir titizlilikte cevaplaman çok hos. Tesekkür ediyorum esenle kal sevgili janus :)

YANIT

Uzun mesajları cümleler üzerinden yanıtlamak kolayıma gittiği için aynı yaklaşımı size de uygulayacağım.

" Senin samimi cevaplarin ve üslubun hosuma gidiyor. :)"
Çok naziksiniz, çünkü "sulu" dememişsiniz. :) Ben sokakta kır saçlı, kel kafalı, konservatif giyimli, ciddi (hafiften kasılan ;-) ) biriyimdir; gerçek hayatta ne "zırtapoz" olduğum dıştan bakarak anlaşılmaz. Yanıt yazarken sosyal kimliğimden sıyrılıyorum ve karakterim jargonuma yansıyor diyeyim. Söz ettiğim "havai meşrep" ruh halini anaerkil ezoterizme geçtikten sonra güçlükle edinebildim. Önceden tam bir gamlı baykuştum. Eklemeden duramayacağım: Dev boyutlu (kendi boyumda) bir de ilaç dolabı vardı evinde.

" Ben hayat hakkinda birçok gelecek plani olan ama bunlar için harekete geçemeyen(sen büyük ihtimalle harekete geçmeyen kendinsin diyeceksin. -kabul edebilirim-) bir gencim. "
Bu konuda detaylı bir yanıt verdim. Sizin yanıtınız yayınlanmadan önce –önümüzdeki hafta içinde sanırım- yayınlanacak. Siteden kontrol etmenizi önerebilir miyim?

" Yasadigim ortam ve çekirdek çevremde hasbihal edebilecegim dostlarim yok, sevgilim yok, vakit geçirmek için takildigim birkaç arkadasim var ancak onlarla da muhabbet edecek kadar bir hukugumuz yok."
NE envokasyonu başladı!.:)

Lütfen en yakın olduğunuz pencereden dışarı bakın ve bir saat boyunca göreceğiniz her bir insanda bu –darılmayın- "sudan" kaderi eksiklerden misli ile fazla eksikler olduğuna inanın. "Dostlar… kadim dostlarrr…o güzel anlarrrr" gibi özlemler makro için aşırı lükstür. NEden ve onun akla gelmeyecek alanlarda yaratacağı sorunlardan sakınmak için önce hayatı romanlardan okuduklarınızla değil, gerçekleri ile olduğu gibi görüp "Yahu bu da güzel" demeyi becermeniz gerek. Arkadaşlar gelir… arkadaşlar gider… O özlediğiniz şekilde dostluklar da bence pek azdır. Şanslıysanız bulursunuz, ama o da bitecektir. Şanssızsanız (ki, bu bir şanssızlık değildir, sadece cümle başında "şanslıysanız" dediğim için bu sözcüğü kullandım) bulamazsınız ve bunda zerrece bir eksik yoktur. Sizde de –alıştığınız için fark etmediğiniz- başka bir değer, bir ödül, bir şans vardır. (Hemen bir dipnot: Birçok danışmanlık öğrencim "takılacakları" arkadaş bulamamaktan dertlilerdi. İstenmediklerini, arkadaşlık edemediklerini, arkadaş bulamadıklarını söyleyenler vardı. Siz de bu gibi durumlara sahip değilsiniz.) Özlediğiniz muhabbetler de KESİNLİKLE makronun temel yapısına ait değil, bir şanstır. Arada tabi ki ulaşılır, şahane bir akşam yaşanır, ya da inanılmaz eğlenceli bir grubunuz olur… ama bunlar bitecektir ve azınlıktır. Gerçek yapı, her bir yeni günde, farklı bir keyif, ya da heyecan verecek bir yeni bir güzellik olması şeklindedir. Bunun görülememe nedeni kişinin inat ile kendi "en iyi kader"ine takılı durmasıdır. Allah, tanrı, tanrıça ya da bilinçsiz pozitif kuantum alanı, bu kadar verebilmektedir. Yapılması gereken özlemlere demir atmak değil, verilen her ne ise onu baş tacı etmektir.

" Ve sanirim bütün bunlar beni derin ve kaliteli bir düsünceden alikoyuyor."
NE artarak geliyor! :)

Bu cümleniz ya "prototip ataerkil aydın" ya da "ataerkil seçkinlik taklitçisi" olduğunuz belirtiyor. "Derin kaliteli düşünce" neymiş kardeşim? Bu dar-ı dünyada acaba NE celp etmek için yapacağınız daha harika ne var? Negativite en çok derin düşünceler ile girmektedir beyine.

Burada önemli bir açılım yapmam gerek. Tabi ki düşünmek gereklidir. Hatta okumak da… Ancak bu riskli ortamlara HERKESİ sokmak bir –abartıyorum ama içimden gelen sözcük bu- cinayettir. Bu tehlikelere göğüs gererek ilerleyecek kişiler, SADECE beyin elektriklerini hataya gömülmeyecek düzeye ulaştıranlardır. Yoksa batarsınız! Önce rahatlık… "Larj" bir süredurum beyinde… Yıllarca hem de… Bu süreçte kendini bulma. Özgün kimliğine erişme… Onunla severek buluşmayı becerme… Tehlikeli silahlarla ilerleme ondan sonra.

Bunu da geçelim: Mesajınızdan düşüncelerinizin (beyin elektriğinizde NE olsa da) gayet kaliteli olduğunu görmek kolay… Neden kendinizi küçümsüyorsunuz ki?

" Bazi zamanlar mekanimi ve çevremi degistirmek istiyorum. ( bunun için maddi ve manevi olanak yok. manevi derken korkuyorum haliyle, bilinmeyenden )"
Yine yanlış, değerli kardeşim. Şartları değiştirerek beyin dalgaboyunuzu değiştiremezsiniz. Bu yaklaşım, yapılabilecek ikinci cinayettir. NE beyine şartlarla değil, SEÇİMLE (hatalı seçimle, ki, hatalıyı seçme, yaygın kültürce öğretilmektedir) geldiği için nereye giderseniz gidin, onu yine celp edecek, sadece sorunların şeklini değiştireceksiniz, size yaşattığı acıları değil.

Doğrudur, "tebdil-i mekanda faide mamuldür", hz Muhammet de hicret etmiştir. Ancak, lütfen burayı dikkatle okuyun, "şuraya gideyim de bu dertler bitsin"ciler genelde "Tebdil-i zaman"ı doğru seçecek yeterlilikte değildirler. Ayrıca farklı ortamların verdiği PE, KESİNLİKLE geçicidir. Bu kararı verenler çok çabuk yitirecekleri bu enerji ile eskisinden ÖNEMLİ ataklar yapmak zorundadırlar. "Dertlerden kurtulmak" için bu işe soyunanlar genelde bu atağı da yapamazlar, şansı kaçırırlar; çünkü asıl hedefleri dertlerden kaçmaktır. Demek istediğim şu ki, çevre değişimi sadece savaşmayı sürdürmeğe istekli olan, taktik olarak cephe değişmenin gerekliliğini görenler için yararlıdır.

Umarım gençler "Ülkeden *** olup gitmek" modasına uymadan önce sözlerimi okur ve bana inanırlar. (Bu sözlerimde gençleri küçümsemek gibi bir saçmalık yoktur. Aynı hataya 30lu yaşlarımda bile düşmüş olan bir adam olarak konuştum.)

" ben ne yapacagini bilmeyen sikilgan, miskin ve ayni zamanda içinde müthis bir enerji barindiran ama onu açiga çikartamayan, harekete geçemeyen biri olabilirim. ( aslinda harekete geçmek için sabirsizlaniyorum. büyük ve güçlü bir enerji! )"
Bana sorarsanız miskin ve tembel olmadığınız gibi, içinizde büyük bir enerji de yok. Lütfen darılmayın, bence (ki, yanılıyor olabilirim) son derece olağan, hatta sıradan, sağlıklı ruh hali olan birisiniz. Sıkıntı yaşama nedeniniz kendi istediğiniz, size uygun yaşam modelini bulamamış olmak. Bulamama nedeni ise söz ettiğim modelin bilincinize yerleştirilen "doğru" kavramına ters düşmesi.

Bu "yapılandırma" çocukluktan başlıyor. Unuttuğunuz dönemlerden beri, özgün yapı başta aile (ki, bunda en küçük bir hataları yok, mecburlar böyle davranmaya) tarafından engelleniyor, ilk darbeyi alıyorsunuz… sonra okuduğunuz kitaplar (masallar dahil), giderek izlediğiniz filmler, okuldaki dersler (özellikle tarih dersi), klasik eser diye okutulan kitaplar ve akla gelmeyecek her alandan darbe alıyor, giderek köşeye sıkışıyorsunuz. Yani sorunun temeli, "doğru" kapsamının bu kadar dar olması, kişinin moda laf "kendini ifade" imkanının neredeyse imkansızlığıdır. Yapacağınız ilk şey en başta kendinizi ve ardından (ataerkil kültür dahil) HİÇ BİR ŞEYİ suçlamamak, kendinizi en baştan, korkusuzca, ne yerin dibine batırarak, ne de "peh pehleyip" göklere çıkararak deşifre etmektir. Önce kabul edin: Sıradansınız. Herkes farklı, herkes benzersiz, herkes kendi içinde büyük yetenektir. Sıradanlık bu, yani herkesin farklı olmasıdır! Ancak insanların kimi söz ettiğim engellemelere uyum gösterme, kendi özlemlerini yaygın doğrulara perkitme gücüne sahiptir; kimi değildir. Sahip olmakta bir üstünlük yoktur aslında, bu bir huydur, yetenek değil. Olmamakta da bir eksiklik yoktur… ama bu durum (köşeye sıkışmışlık) yaşadığınız sorunları yaratabilir.

" Müzdarip oldugum diger sey ise özgüven eksikligi veyahut çekingenlik, utangaçlik. Kalabalik içinde rahatsiz hissetme, gerilme gibi vs."
Şu insanları ne hale soktuklarını görünce… hayır, "şaşıyorum", ya da "sinirden çıldırıyorum" demeyeceğim, kendimi hatırlıyorum. :) Sevgili kardeşim, çekingenlik, utangaçlık gibi kişilik özelliklerini hastalık gibi görmek kültür tarafından köşeye sıkıştırıldığınızın bir diğer göstergesidir. Utangaç ve çekingen olmanın nesi kötü tanrı aşkına? Bunun bir topluluğa girmeye engel olması, ya da girince kişide stres yaratması nasıl mümkün olabilir ki? Girersiniz ortama, rahatça bir kenarda durur, çevrenize bakarsınız, bu da bir eğlencedir. Ortamın TADINI ÇIKARTIRSINIZ. Ama size illaki "topluluk fişeği olmak çok iyidir, başka iyi yoktur" kavramı ezberletilmişse, ki, yukarıda anlattığım gibi çocukluktan beri bu ve buna mümasil yönlendirmeler yapılmaktadır, o zaman kendinizi pek bet ve eksik biri sanmaya başlarsınız. Ne olduğunuzdan korkmak kadar kişiliği gömen bir şey yoktur. "Ben çekingen ve utangaç biriyim" demeyi rahat şekilde, hiiiiç de üzerinde durmadan söylemeyi ve kabul etmeyi başarmalısınız. Bunu yapamıyorsanız, ataerkinin beyninize yerleştirdiği "Bir topluluğa girince bir film artisti gibi dikkat çekmen şart, yoksa mahvol, sen hiçsin demektir" kalıbının (bir diğer söyleyişle Şeytanın) GÜDÜMÜNDE yaşıyorsunuz demektir. Herkesin toplum içinde bir yeri vardır. İş ki bu özgün yeri kabul edin ve daha önemlisi: KABUL ETTİĞİNİZ İÇİN RAHAT OLUN. (Bizim yitirdiğimiz liderimiz –bir erkek olarak anaerki uzmanıydı- topluluklarda su gibi rahatça bir kenarda dururdu. İki kişi yan yana gelince onun kadar az konuşan birisi daha yoktu. Bundan en küçük bir rahatsızlık çekmezdi; çünkü böyle biri olduğunu kabul etmişti ve normal biri olduğu için kendini severdi.)

" sorumun negatiflik barindirdiginin farkindayim."
Ha, şimdi doğru bi' laf ettiniz işte. :D Ama oluyor o kadar, dert anlatmak değil, soru sorarken, o kadarına geçit var makroda. Ayrıca bu durumu (NE celbi yolunu) fark etmeniz büyük bir adımdır. Deryayı uzaktan görmek, uzun bir yolculuk sonunda doğru yere geldiğinin göstergesidir. Bundan sonra asıl yolculuk artık başlayabilecektir.

" Seninle tanismasakta taniyor hissine sahibim. Kendime seni yakin hissediyorum"
Valla mı? :) Süpersin! Çok, çok sağ ol arkadaşım.

"ve hayal dünyamda ermis(bilge) bir insansin. :)"
Benim ünlü zurnayı şimdi zırtlattın ama. :D Bilgilikle, ermişlikle zerrece, katre ilgim yok. Merakım da... Ben arkadaşlığa inanırım. Ama haklısın, bir şeyler biliyoss.:D Senin bilmediğin şeyler olabilir bunlar. Ama sen de benim bilmediğim nice şey biliyorsun. Makro böyle bir yer. Herkesin bildiği, diğerinin bilmediği bir şey var. Bunu önceki yanıtlarımda "tesisatçı olayı" diye anlatmıştım. Kısaca yineleyeyim: Ofiste bir parçacık fizikçisi arkadaşla sohbet ederken –tesisatçının bile şaşacağı şekilde- yeni şofbenin vanası patladı ve mutfağa oluk gibi su akmaya başladı. Ne benim bilgiç Janusluğum, ne de arkadaşımın fizik bilgisinin değeri vardı o anda. O tesisatçı olmasa halimiz haraptı.

" gerçekten bana yol gösterdigin degerli düsüncelerin, cevaplarin oldu."
Çok sevindim arkadaşım. İnsanların beni bu kadar dikkatle izlediklerini bilmiyordum… bilmiyorduk. Bu bir sorumluluk... Nice kişiyi muhakkak kızdırıyorum. Bu o kadar önemli değil, doğaldır. Ama hatalı bir laf edip bir kişiyi yanlış bir yere yönlendireceğim diye ciddi kaygı içinde oluyorum. Beni rahatlattın. Kalbi teşekkürler bu sözlerin için.

" Insanlarin sorularini hiç bir çikar gütmeden hatta senin zamanini ve enerjini de alsa büyük bir titizlilikte cevaplaman çok hos. "
:))))) Evet, bunu yapıyorum. Fark ettiğin ve dile getirdiğin için de teşekkürler.

Neden bu kadar –fazla alçak gönüllü olmayacağım ve az-biraz kabalaşacağım- "bedavadan" yanıt yazıyorum? Çok mu boş vaktim var? (Bu konuda bilgi edinmek adına Janus'un Beyni, Sorular Sayfası adlı yanıtımı okuyabilirsiniz.)

Kesinlikle hayır.

Öyle kötü şeyler gördüm ki, kendime hakim olamıyorum, transa geçmiş gibi yazıyorum.

Bana uzak akrabalar dahil, pek çok kişi deli ve manyak dedi. (Bu konuda detaylı bilgi edinmek için dileyen 1898 Yılından Beri (Sıradışı Bir Hikaye) adlı kitabımı okuyabilir; üyelere ücretsiz.) Ben ise bu nitelemeleri kabul etmem, kendime –yine pek çok iyi insanın bana yakıştırdığı gibi- "azgın" derim. Ama kulağına fısıldayayım: Bence sadece çılgınım. Senin gibi uzun yıllar köşeye sıkıştırıldım. Kendimi bulamadım. Alelacayip yerlerde aradım. Sonra anaerkiye geçtim.

Çok zordu…

Bütün bildiklerimin, inandıklarımın, güvendiklerimin, dayandıklarımın, hatta sevdiklerimin (kişilerden söz etmiyorum) ters olduğunun söylenmesi… bunlardan ayrı kalmak zorunda olmak!

Zordu dedim ya…

Tanrı ile kavga ettiğim çok oldu… küfür ettiğim… Evet efendim, ettim. :) (O böyle şeylere kızmaz… Başa gelenlerin nedeni "tanrının gazabı" değil, o öfke anında davet edilen Şeytanın gazabıdır.)

Sonunda becerdik bir şeyler… :) Bu güzel hayat bana bahşedildi.

Sen daha yolun çok başındasın. Hedef (başarılar) yaşlılıkta gelirse bence daha bir değerli (eğlenceli ;-) ) oluyor. Değişime zaman ver. Arada küfür edeceğin süreçler olacak. Ona da aldırma… ama kendi dizginin hep kendi elinde olsun. Fazla gemi azıya alma…

Sana "uçurumdan atlama" demeyeceğim. Gemi azıya almadınsa, belki atlaman gereken zamanlar olacaktır. Kimi zaman inanç, bilgi ve bilinçle uçurumdan atlamak (çılgınlık yapmak), önünde görünmez bir yol olduğunu fark ettirecek olabilir. Indiana Jones and the Last Crusade (1989) filminde Indy babasını kurtarmak için elindeki tanrısal dokümana güvenip dipsiz uçuruma adım atar… ve... (Daha fazla spoiler vermeyelim.)

Korkma; at o adımı. Kendine inancın, coşkun, heyecanın ve yürekten bir "yaparım ulan"ın varsa, kendini -belki incecik olduğu için- ilerlenmesi zor, ama şahane manzaralı bir yolda, Cennet'e doğru giderken bulacaksın.

Müslümanlıktaki benzersiz "Sırat Köprüsü" teması da sadece budur bize göre.

" Tesekkür ediyorum esenle kal sevgili janus :)"
Arkadaşım, senin nezdinde beni okuyanlara bir mesaj vereyim: Janus adı, giderek oturmaya başladı, ama o bir tanrının adı. Bir tanrı adı ile anılmak pek doğru değil belki de… Bu yüzden dileyen bana çalışma arkadaşlarım ve çok sevdiğim öğrencilerim gibi "Jan" diyebilir. (Öyle değil mi Hande? ;-) )


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -