ANTİ-MADDE
6 - Paralel Anti-Evren
Araştırma ve yazı: |
|
“Anti-parçacıklar maddeyi meydana getirir” dedik, ama aslında buradaki “madde” sözcüğü “atom” manasındadır. Yani anti-parçacıklar, aslında sadece anti-atomları meydana getirirler. Anti-maddeyi meydana getiren anti-atomlardır.
Atomlardan yapılı elementlerin yapılarına göre sınıflandırıldığı “elementlerin kimlik kartı” denilebilecek “Periyodik Tablo” adlı bir tablo vardır. Tablo, 2016 itibarı ile var olduğu kabul edilen 118 elementin atom numaraları, elektron yapılanmaları, yani karakterlerini gösterir. Evrenin yapı taşlarının değişmez formülüdür bu tablo.
Ancak madem ki, atomların birer anti-atom’u vardır; böylece Periyodik Tabloya karşı bir “Anti Periyodik Tablo” olduğu da ortaya çıkmış olur. Evrenimizde her elementin bir anti-elementi vardır… çünkü onları meydana getiren elektron, proton ve nötronların birer anti-elektron, anti-proton ve anti-nötronları bulunmaktadır.
Aydınlanma çağının “sadece görülebilen ve algılanabilen gerçektir” yönlendirmesi ile kalıplaşmış zihinlerimize ters gelecek bu sözlerin gerçekleri ifade ettiği 1995 yılında, CERN’de kanıtlanmıştır… çünkü bu tarihte ilk anti-hidrojen’in elde edilmiştir. Ama bu bir başlangıçtır; çünkü New York, Brookhaven’da yer alan RHIC (Relativistic Heavy Ion Collider)’de (STAR experiment adlı deneyde) anti-helyum da üretilmiştir.
Zaman içinde geriye kalan 116 elementin de üretileceğini varsaymak mümkündür. Anti elementlerin tümü üretilebildikten sonra sıra doğal olarak anti-moleküllere gelecektir. Eş deyişle, anti-moleküller, henüz keşfedilmemiş olsalar da bir bilim kurgu ürünü değil, gerçektirler.
Anti-moleküllerin varlığı ise bir anti-evrenin varlığının göstergesidir.
Söz edilen “anti-evren” paralel evrenler teorisindeki evrenlerden farklıdır.
PAralel evrenler teoriilerii kabaca üç grupta toplayalım:
1- Hugh Everett’e ait Many Worlds Interpration’da, süperpozisyonda yer alan ama ölçülmeyen (var edilmeyen, çöktürülmeyen, makrokozmosta yer alamayan, maddeleşmeyen) olasılıklar yok olmazlar, varlıklarını paralel evrenler olarak sürdürürler.
2- Max Tegmark ise evrendeki “tekrarlanmaya” dikkat çeker; evrenin yapısında, hatta dünya üzerindeki yapılanmada bile bir “yinelenme” bulunmaktadır. Söz edilen “tekrar yasası” gereği evrenin çok uzaklardaki bir yerlerinde (Tegmark bu uzaklığı hesaplamıştır) bizimkine benzer bir “tıpkı evrenin” olacağını varsayar.
3- Bir diğer paralel evrenler teorisi, evrenimizin bir hyperspace’de “yüzdüğüne” dikkat çeker ve bulk adı da verilen bu denizde farklı ve bizimkine benzemeyen ama bizimkine paralel duran evrenler (dikkat edin galaksiler değil, içinde Samanyolu benzeri milyonlarca galaksi barındıran evrenler) olduğunu öne sürer. Bu paralel yapılar birbirlerine akıl almayacak kadar yakındırlar.
Ancak bu evrenler, anti maddeden yapılı değildir, bizim evren gibi maddeden yapılıdırlar.
Anti-madde evreni ise bunlardan farklıdır ve evrenimiz içinde bulunan, bizler kadar “madde” sayılabilen, ama kayıp olan bir evrendir. Orada bizim kopyamız olan, aradaki fark sadece temel parçacıklarımızın yüklerinin ters olması ile sınırlı ikizlerimiz yaşamaktadır. Theory of Regions’a göre anti-madde yok değildir; sadece bizim tarafımızdan bulunamamaktadır. Evrenin uzak bir köşesinde (belki de farklı bir evren şeklinde), varlığını sürdürmektedir.
|