IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER
3. Bölüm: IŞIK YAŞAM İÇİN GEREKLİ MİDİR?
Bu araştırma, Janus'un Tutsak Evren ve Sınırın Ötesi adlı kitabından alıntıdır.
Araştırma ve yazı: |
|
Işığın kültürel açıdan yüceltilmesinin en önemli nedeni çevreyi aydınlatması ve yaşam için gerekli olmasıdır.
Ancak ışığın gerçekte aydınlatıp aydınlatmadığı belli değildir!... çünkü ışık gözümüzden giren aydınlatıcı bir şey DEĞİL; belli bir EM dalga boyundaki dalga, bir radyasyon, EM tayftaki EM dalgalardan (ki, bunların bazıları insan dostu, bazıları insana düşmandır) bir dalga boyudur. Bizlerin göz boşluğunun en gerisindeki retinada yer alan bazı hücreler bu EM dalga boyunu beyine aktarır, beyin de bu EM dalga boyunu alınca bize “çevren aydınlandı” mesajını verir.
Bir diğer deyişle, bizlerin “görmek” adını verdiğimiz algıyı bize bu şekilde aktaran beyindeki bir yapıdır. Gören (ya da görmek hissi/algıyı yaratan) göz değil, dalga boyunu almış olan beyindir. Bize aydınlık olarak verilen beyin bilgisinin nedeni gerçekten çevrede aydınlık olup olmaması değil; beyin yapımız ve ışık adlı EM dalga boyu arasındaki anlaşmadır. Ünlü Matrix 1 adlı film bu ve benzer düşüncelerden yola çıkılarak var edilmiştir.
Işığın yaşam için mutlak gerekli olduğu ise doğru değildir. Yaşamın çıkış noktası olarak görülen rahme de, derin deniz diplerine de ışık giremez. Yaşam, ışıksızlık ortamında var olur/olmuştur.
Birçok kişi tarafından yaşamın varlığının sürmesi adına fotosentezin zorunlu olduğu düşünülür. Oysa ışığın giremediği derin deniz diplerindeki canlılar fotosenteze gerek duymazlar, çünkü kemosentez yaparlar.
Kemosentez, karanlıklarda -tıpkı aydınlıkta olduğu gibi- sürmekte olan yaşamın var oluş nedenidir: Fotosentez, bitkilerin organik madde (organik besin) üretmek adına ışığı kullanmalarına verilen addır. Bitkiler, yaprakları ile havadan karbon dioksit, kökleri ile topraktan su alırlar. Böylece yaşamları için gerekli olan oksijen ve organik besin glikozu üretirler.
Kemosentezde organik besin glikozun üretilmesi için enerji olarak ışık değil, kimyasal maddeler kullanılır. Gereken enerji; demir, kükürt, hidrojen veya azot gibi inorganik bileşiklerin veya metanın oksitlenmesiyle elde edilir. Karanlıkta yaşayan canlıların yaşamlarını sürdürmeleri için ışığa gereksinimleri yoktur.
Bu gerçek, astrolojik bilgilere bir anlamda paraleldir: Astrolojide erkek Güneş, kadın Ay’dır. Kadın’ın Ay olma nedeni Ay’ın ışığını Güneş’ten alması sanılır ve bu inancın gerisinde kadını ikinci sınıf, ya da erkeğe bağımlı bir cinse indirgeme gayreti vardır.
Oysa kadın gerçekten de Ay’dır ve bu yapının gerisinde Ay’ın kimi zaman Güneş’ten ışık almaması, yani karanlıklarda kalması vardır. Yaşamı var eden laboratuvara (rahme) sahip cins olan kadın ile "Ay ve karanlık" kavramları arasındaki bu bağlantı birçok anaerkil teoriyi doğrular gibidir.
Berossus,1 Yaratılış’ı anlatırken adı deniz anlamına gelen ve Ay şeklinde yorumlanan Omorca adlı tanrıça yönetimindeki karanlık bir evrenden söz eder. O evrenin canlıları hep çifttirler ve bu çiftler tek bedendedirler. Örneğin dişi ve erkek bir bedendedir ve onlara androgynous adı verilir. Ayrıca bir çok garip yapılı canlı da vardır. Bir gün Belus (Zeus) diye bir tanrı gelir. Bu canlıların gücünü kırmak istemektedir: Omorca'yı parçalara böler; çift canlıları ortadan ikiye ayırır. Böylece dişi ve erkek oluşur. (Artık tümü eski hallerine dönmek adına birbirlerine koşacak ve sarılacak, ama tek olamayacaklardır. Sonra Belus ışığı yaratır ve canlılar buna dayanamaz, birçoğu ölürler.2
DİP NOTLAR
[1]
Helenistik döneme ait Babilli yazar. (İÖ 3. yy.)
[2]
Ancient Fragments – I.P. Cory
|