IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER
4. Bölüm: IŞIK ALGILARI ENGELLEYİCİ OLABİLİR Mİ?
Bu araştırma, Janus'un Tutsak Evren ve Sınırın Ötesi adlı kitabından alıntıdır.
Araştırma ve yazı: |
|
Işık, kimi bilim insanlarının teorilerine göre bazı algıları engelleyici olabilir. Söz konusu araştırmalara göre görme eylemi, dünya ile etkileşime girdiğimiz farklı yolları geri plana itmektedir.
İnsanlar arasında -görselliğin ötesinde- duygusal bir iletişim de vardır; yani duygularımız aslında biz fark etmesek de bir insandan diğerine ulaşmaktadır. Nörobilimci bilimkadını Beatrice de Gelder, duygusal algıları hissetme imkanı veren alt bilinçsel/zihinsel geçiş yolları bulunmakta olduğunu keşfetmiş; görme adlı eylemin bu yeteneğimizi bastırıyor olabildiği hakkında bazı veriler ele geçirmiştir.
“Genelde görsel algının sağlıklı gözlerle mümkün olduğunu düşünürüz. Aslına gözler sadece beyne bağlı oldukları için görürler” de Gelder.
Görmek denilen eylem, “ışık” adı verilmiş olan belli bir elektromanyetik dalgaboyunun fotonları retinaya çarptığında beyin tarafından yaratılan sonuçtur. Işık gerçekte bir radyasyondur. Söz edilen radyasyon yüzünden farklı (duygusal) algı yolları geri plana itilmişler, kullanılamaz olmuşlardır.
“İnsanın algılama sisteminin en az dokuz farklı geçiş yolu vardır. Bunlardan sadece bir tanesini tanıyoruz, diğerleri tamamen arka planda. Çünkü bu alternatif geçiş yolları sadece bir önceki işlevselliğini yitirince ortaya çıkıyor” de Gelder.
Görme işlemi sağlıklı beyinde, beynin arkasındaki görsel kortekste gerçekleşmektedir. Önceki bölümlerde gördüğümüz gibi gözlerden alınan bilgiler, sinyale çevrilip bu ortama yollanır. Görsel kortekste bir tarafta felç yaşandığında bir gözde bu uyarılar toplanamaz. De Gelder araştırmalarını bu gibi -tek gözü görmeyen- kişilerle yapmaktadır: Araştırmaları sonucunda uyarıların görmeyen göz aracılığı ile başka bir yoldan toplanmakta olduğu ortaya çıkmıştır.
Araştırma, hastanın gören ve görmeyen gözünü birbirinden ayıran bir bölme kullanılarak yapılır. Bir bilgisayar sadece tek bir tarafa çeşitli duyguları ifade eden çehreleri göstermektedir. Hastanın yüzüne ise elektrotlar bağlıdır ve bunlar -eğer yüz kasları ekranda gösterilen duygulara en ufak bir kıpırtı ile cevap verirse- bunu tespit edebilecek hassaslıktadırlar. Araştırma sonucunda tek gözü görmez deneklerin yüz kaslarının onlara gösterilen çehrelerin yüz ifadelerini taklit etmekte olduğunu ortaya çıkar. Yani görmezler, resimlerdeki kişilerle aynı kasları kullanmaktadırlar.
Asıl çarpıcı olan ise ekranda gösterilen duygu ifade eden yüzlerin sadece deneğin görmeyen gözü tarafından izlenmiş olmasıdır. Gören göz ise sadece nötr ifadeler taşıyan yüz fotoğraflarını izlemektedir. Yani denekler, görmeyen gözlerine gösterilen duyguları taklit etmektedirler.
De Gelder bu sonuçlardan yola çıkarak beyinde bilinmeyen bir algılama sistemi ile bağlantılı gizli bir bölüm olduğuna inanmaktadır. Bu bölüm, sadece duygularla ilgili imajlar söz konusu olduğunda aktive olmakta ve uyarıları alabilmektedir.
Bu deney nedeni ile ışığın insanlar arasında duygusal iletişimi engellediğini söylemek artık çok da zor değildir. Bu araştırma “Kör görüşü” adı verilen durumun nedenlerinin açıklayacak olabilir.
|