Egitimleri bitirdikten sonra kitaplarinizi da incelemeyi düsünüyorum. Verdiginiz egitimler sayesinde "horoz maskesi takip secret order ilahileri okuyarak ezoterizm anlatan kitaplara maruz kalmaktan kurtulduk :)) Kaliteli disiplinleri çözümleyebilmek adina da hem ezoterik hem de bilimsel temeli olan iyi bir altyapi olusturdugunuzu düsünüyorum. Size ve tüm ekibe sükranlarimi sunuyorum.
YANIT
Editörün notu:
Bu soru, bir önceki soruyu soran kişiye aittir.
Çok güzel bir soru. Üvey annem astronomdu. Öğrencilerinden en iyilerinin sorularından bazen tedirgin olduğunu söyler, ama bunlarla pek çok farklı yere yolculuklara çıktığından da söz ederdi. Bu soru da beni biraz köşeye sıkıştırsa da aklıma önceden hiç gelmeyen "Hangi tip istemediğin iş daha fazla PE celp ettirir" sorusuna dikkatimizi çekti.
Prototip yanıtla başlayalım:
İstemediğiniz iş her ne olursa olsun, onu istek ve inançla, en azından strese girmeden yapmanız şarttır. Bu yüzden en fazla PE celp edecek olan istemediğiniz iş, hem size en zor gelen, hem de en istekle yapabileceğiniz olandır.
İstenmeyen işleri yapmanın ana gerekliliği diğerlerine yardımdan (birleştirmekten) çok, beyindeki bir alanı (negatif, engelleyici bir alanı) dağıtmaktır. Diğer kişilerde de PE var etmek işin bonusudur. Bu demektir ki hedef, kişinin kendi, kendi beyin elektriğidir.
Şimdi çok güzel saptadığınız seçeneklere bu frame of reference'dan bakalım.
Editörün notu:
Frame of reference: Bakış açısı
Önce seçenekleri özetleyelim:
1 - Yaşanmakta olan binanın kömürlügünü temizlemek.
2 - Anneye ait kömürlük temizlemek (dilerseniz bu seçeneği annenin evinin camlarını silmek olarak bile değiştirebiliriz).
3 - Bir enstrüman çalmayı öğrenmek.
4 - Faturaları ödemek için her sabah istenmeyen işe gitmek.
Bu listede 4. şıkkı elemine etmek gerekir; çünkü cümlede "istenmeyen" sözcüğü vardır. "İsteksiz namaz, göklere ağmaz" sözünün dikkat çektiği gibi, İSTEK YOKSA, TAPINMA BİLE PE CELP ETMEZ. (Bilakis stres varsa tapınma bile NE celp eder.) Bana "istenmeyen bir işi istemeye başlamanın çok büyük genlikli PE celp edeceği"nden söz edebilirsiniz. Teknik açıdan doğrudur; ama ben kişisel olarak bunun becerilebileceğinden ciddi ölçüde kuşkuluyum. Mesleki seçimdeki isteksizlik karakter yapısından kaynaklanır; cam silmek ya da kömürlük temizlemekteki isteksizlik ise NE denilen geçici bir radyasyondur; buna biraz abartarak "tembellik" bile denilebilir. Sevilmeyen iş ise aslında karakter yapısına ters yönlü bir meslektir. Pazartesi Sendromunun nedeni insanların hepsinin tembel olması değildir. Beyin, kişinin ruh sağlığını korumak için uyarı anlamında isteksizlik var etmektir. Ruh hastalığı olarak servis edilen sıkıntıların ana nedeni bize göre mesleki rahatsızlıklardan gelen can sıkıntısıdır. Bu yüzden karaktere uygun olmayan mesleği kendini zorlayarak istemeye başlamak ciddi bir karakter değişimi anlamına gelir… ki, bunun anlamı beynin "burada durma" dediği yerde duracak yapılanmayı var etmektir. Bu acaba doğu bir şey midir?
Aynı şekilde enstrüman çalmayı öğrenmek (bundan zevk almak ya da almamak) da ana karakter yapısı ile ilgilidir. Kişi eğer günlük çalışmalarından zevk almıyorsa bence o aleti çalmayı öğrenmez, öğrense de güzel çalamaz. Kişi –belki de zorlama ile- enstrüman çalmayı öğrenmekten zevk almaya başlamışsa bu onun karakterindeki köklü bir değişimdir. Ancak anılan değişim tek bir alana sıkışmaz, diğer kişilik departmanlarına sızar. Yukarıdaki soruyu yineleyeyim: Bu acaba doğru bir şey midir? Oysa o adam motosiklet tamir etmek ile PE celp edecekse onu –ataerkil yalanlara kanıp- enstrüman öğrenmeye itmek doğru bir davranış olmayabilir.
[İnsanları kendi haline bırakmak en iyi sonuçtur. İstenmeyen işte çalışmanın ana nedeni standart ailedir ve standart aile aslında hiç de insan denilen canlının karakterine/yapısına uygun bir oluşum değildir. Bu sözleri inancında eşleşme en kutsal eylem olarak görülen biri söylemektedir. Kendi haline bırakılan insan da hata yapar ve acı çeker. Ama bu acılar hatalı meslek ve standart aile gibi tutsaklık yaratacak sonuçlar değil, ilerlemeye yön gösteren eğitmenlerdir.
]
Şimdi 1. ve 2. seçeneklere gelelim.
Diyelim ki kişi 1 ve 2. seçeneklerin ikisini de yapmayı seçebiliyor, ayrım gözetmiyor; o zaman son kararı yaratacağı memnuniyet katsayısı ile saptamalıdır. Yani kömürlüğü temizlediğinde insanların ne hissedeceği ile annesinin camlarını (ya da kömürlüğünü) temizlediğinde var edeceği memnuniyeti karşılaştırmalıdır. Hangisinde kişileri daha mutlu edecekse, doğru seçim odur.
Ben olsam oyunu akrabaların memnuniyetinden yana kullanırdım. Yukarıdaki aileyi desteklemeyen sözlerime rağmen altını çizmem gerekir ki aile bireyleri arasında (tıpkı milleti oluşturan insanlar arasında olduğu gibi) önemli bir bağlantı (karşılıklı etkileşim) vardır.
Sevgili dostum, onurlandırıcı sözleriniz için teşekkürler. İlerde bizim ekolü –isim filan vermenize hiç mi hiç gerek yok- yayacak kişilerden olabilirsiniz. Bizim ekol olarak adlandırdığım sistem, insanlara hayatlarının (bilimsel adı ile gerçekliğin) zalim tanrılar, felek, kader ile değil; KENDİLERİ tarafından var edildiğini anlatmak, göstermektir. İnandırmak için bilim şarttır. Önemli olan her şeye kanıtsız inananı değil, inanmak için kanıt isteyeni inandırmaktır, çünkü ancak bu kişiler gerçek anlamı ile (kalıcı şekilde) inanabilirler. Kaderi var etme gücünün insanda olması ASLA tanrısızlık, ya da münkirlik değildir; çünkü kader (gerçeklik) bilinç tarafından YA TANRISAL (pozitif, insana uygun), ya da ŞEYTANİ (negatif, özgün yapıya ters yönlü) enerjilerle var edilmektedir. Zaten dinlerde aldatılmaya ve yanlış seçmeye karşı uyarı bulunması, hatalı seçim ile hayatta yüzleşecek olumsuzluklar hakkındaki uyarılar, insanın SEÇİM gücünün tanrı tarafından ifade edilmesidir.
" Verdiginiz egitimler sayesinde "horoz maskesi takip secret order ilahileri okuyarak ezoterizm anlatan kitaplara maruz kalmaktan kurtulduk :))"
Ha-haaaa… Harikaaa! Ancak diğer ekoller hakkındaki sözleri –eğer tıpkı benim yaptığım gibi kikir-kikir gülmedinizse- söylemeyin. Bu yaklaşım, sizin gitmenizi istediğimiz yere doğru yola çıkma tarihinizin gecikmesine neden olacaktır. Şakalaşmak ve (kişinin hem kendisinin, hem de çevresinin gülmesi adına) dostça takılmak ile küçümsemek farklı şeylerdir.
Yukardaki hazrete;-) karşı bir öfkeniz var… bununla ancak onu beslersiniz. Yapılması gereken ise ataerkinin öğrettiği gibi sevmeye çalışmak da değil, sadece fazla önemsememektir. Ama arada kikirdemenin de bir sakıncası yok. :D
"Kaliteli disiplinleri çözümleyebilmek adina da hem ezoterik hem de bilimsel temeli olan iyi bir altyapi olusturdugunuzu düsünüyorum."
Umarım, değerli dostum… Umarım… :)
"Size ve tüm ekibe sükranlarimi sunuyorum. "
Bize yakınlığınız kadar, hatta ondan fazla, bilime (kuantum mekaniğine) düşkünlüğünüz, anlama çabanız için özel teşekkürler… Bizim site ile sınırlı kalmayın. Bizden (eğitimlerde) öğrendiklerinizi okült olarak temel alın, tamam; ama fizik alanında kendinizi geliştirin. Bu kapasiteniz var. Bizler –sizin için- yetersiz kalabiliriz. Maji DEĞİL FİZİK ÖĞRENİN ARKADAŞIM. Yorun kendinizi… okuyun. (Evet, yanlış görmediniz; okuyun dedim. :D) Bizim majikal bilgileri yeni edindiğiniz fizik bilgilerle karın. Metodunuzu yaratın.
Bence iyi şeyler yapacaksınız. Bunlar hem kendi işinize yarayacak şeyler olacak… hem de horozcu majisyenlerin! :DDD
Editörün notu:
Kabalist arkadaşlara bakış açımızı öğrenmek adına
ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR linki,
Temel İnançlarımız başlığında yer alan
Kabalist majisyenler hakkında
linkine başvurabilirsiniz.
[Bu "secret order"lar hakkında iki laf etmesem patlarım: Ne secret'i yahu? Bunlar tam enayi pilaki tuzağı. Bu konuda Crowley bile "Örgüte girdim, bana gizli bilgi ye bildik şeyler öğrettiler" mealinde bir lafla sızlanmıştır.
Gizli bilgi YOK! Ama var da! Olay şöyle: Millete ailesi tarafından (tamamen iyi niyetle ve biraz da haklı olarak) ezberletilen ve hayatını bunlarla uzlaşarak başarılı şekilde kurmayı başardığı laf-ı gezafın aslı, esası var. Ama sokaktaki adama bunu "gerçek budur" diye dayarsan, yaralı yere dokunduğun için öyle bir acı çeker ki, ürettiği öfkenin altında sadece sen değil, kendi de ezilir gider. Öğrendikleri, hayatının nasıl "dış güçler" tarafından per-ü perilşan (uydurdum bu sözü) edildiğinin ifşaatıdır. Bunları adama söylemek, daha beteri, bunlara inandırmak, onun tüm yaşamını, acı ile, bin-bir gereksiz özveri ile, zar-zor kurduğu dengelerini yerle yeksan etmektir. Kimseye böylesi bir kötülük yapılmasın diye söylenmez. İşte bu söylenmeyenler gizli bilgidir.
Ama gizlenen gerçeklerin -hep derim ya- eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyları vardır. Bu gizli bilgilere ise onları taşıyacak gücü olan her bir kişi tarafından eninde sonunda ulaşılır. Biraz adamın kendi kurcalar, o kurcaladıkça yardım gelir… İnsanlık tarihinde on bin yıldır bu işler böyle işler. :) (Bu sözleri 82 yılında Yezidilerin lideri ile yapılan bir söyleşide okuduğumda sinirden ben de cin-ifrit kesilmiştim. ;-) )
Ama majide GİZLİ BİLGİ YOKTUR! Maji apaçık, alenen, farkında olmadan her gün yapılan bir işi fark ederek yapmaktır. Alelacayip saçmalar sadece okült-sever kişilerin eğlencesidir. Bunda da bir yanlış yoktur, eğlenmek kutsaldır. Ama majinin gerçek işleme yolunun bu çocuk şiirlerine benzeyen kırık dökük şeyler altında kalması ise insanlık için kayıptır. Örnek: Majinin bilimselliği ortaya çıkartılabilse, tonla bilimadamı maji ile bilim yapacaktır!
Beyaz maji, insanı güzel günlere götürecek -abartmıyorum- BİR NUMARA İŞTİR. İki numarada YOGA, üçte MEDİTASYON, dörtte DANS, beşte SPOR vardır. Bilim, altıncıdır. (Kara büyü zaten yoktur. Vardır da; kara vijdanlı tiplerin kendi aralarında oynadıkları ilkel bir veleybol (özellikle yanlış yazdım) oyunudur. Doğru-düzgün adama iş-leeeee-meeezzz. :D)
Kapıma dayanmayın lütfen, söylemezsen yine patlarım: Rahat adamın bilime (teknolojiden tıbba dek bilimsel buluşlara) ihtiyacı yoktur. :) Salgında en çok korkan, üst üste aşı olanlar, ya da olmadan "aşı söyle kötüdür, böye berbattır" diye diğerleri ile kavga edip duranlar patır-patır giderken; kendi dünyasında ve de havasında, aşısız/maskesiz çöp toplayan romanlar arasında telefat en az sayıda kalmıştır. :DDDDDD
Bu sözler, en seçkin üniversiteyi kazanıp, ondan kaçmayı başardığı için yarı-kaçık sayılan; ama on yılı aşkındır, kendi arzusu ile eğitim sürecinde çalışmadığı kadar fizik çalışan, bilime büyük saygısı olan bir herif tarafından söylenmektedir. ;-) Bilim kurtarıcıdır; ama sadece -neredeyse tümümüzün az ya da çok oranda- NE altında olduğumuz için. ;-)
]